Danıştay Kararı 8. Daire 1998/1941 E. 2000/4827 K. 20.06.2000 T.

8. Daire         1998/1941 E.  ,  2000/4827 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No: 1998/1941
Karar No: 2000/4827

Temyiz İsteminde Bulunan : … Belediye Başkanlığı
Vekili : …
Karşı Taraf : …
İstemin Özeti : Davacının oturmakta olduğu konutun içme suyunun kesilmesine ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle açılan davada, davacının kendi konutunda … abone numarası ile kullanmakta olduğu suyu, hortum takmak suretiyle apartmanın zemin katında bulunan kardeşine ait işyerine vermesi fiili Şehir ve Kasabalarda Abonelere Su Satışı Nizamnamesi hükümlerine göre suyunun devamlı bir şekilde kesilmesini gerektirmediğinden, bu yöndeki işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden … İdare Mahkemesinin 21.11.1997 gün ve … sayılı kararının, idarece yapılan tesbitler üzerine kaçak su kullanımını önlemek amacıyla … nolu abonenin suyunun kesildiği öne sürülerek 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi … ‘ün Düşüncesi: Abonman sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın adli yargı yerince çözümlenmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı … ‘ın Düşüncesi: Dava; …, merkez, … adresinde davacının oturduğu konutun suyunun belediye tarafından kesilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare mahkemesince; Davacının oturduğu konuttan, hortum vasıtasıyla alt kattaki işyerine kaçak su verdiği anlaşılmış ise de, bu eylemin, şehir ve kasabalarda abonelere su satışını düzenleyen tüzük hükümlerine göre suyun kesilmesini gerektirmediği belirtilerek işlemin iptaline karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının oturduğu evin zemin katında bulunan kardeşine ait iş yerine kendi konutundan kaçak su verdiği, bu eyleminin birçok kez tutanakla tesbit edildiği, engel olunamaması üzerine apartmanın giriş vanasının kapatılarak, … abone numarası ile konutunda kullandığı suyun kesildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, konutunda belediye ile yaptığı abonman sözleşmesi ile su kullanmaktadır. Belediyenin abonelere su vermesi bir kamu hizmeti niteliği taşımakta ise de, bu hizmeti sözleşme ile, karlılık ve verimlilik esaslarına ve özel hukuk ilkelerine göre yürütmektedir.
Abonman sözleşmesi, tip sözleşme niteliğinde olup, hizmetten yararlananların bu sözleşmeyi idare ile birlikte düzenlemeyip, katılmak suretiyle oluşturdukları görülmektedir.
Ancak, hizmetin tekel niteliği taşıması ve çok kişiye hizmet verilmesi gibi nedenlerle sözleşmenin bu şekilde yapılması, belediye ile davacı arasındaki ilişkinin özel hukuka bağlı olduğu gerçeğini değiştirmez.
Davacının sözleşmeye aykırı olarak, kardeşine ait işyerine kaçak su vermesinden doğan uyuşmazlığın çözümü adliye mahkemelerine aittir.
Nitekim sözleşmeye aykırılık veya başka şekilde doğan alacaklar da, idarelerce 6183 sayılı yasaya göre değil özel hukuk hükümlerine göre takip ve tahsil edilmektedir.
Sonuç olarak, davanın görev yönünden reddi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile, 2577 sayılı yasanın 49/1-a maddesi uyarınca kararın bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü :
Uyuşmazlık, davacının … abone numarası ile konutunda kullandığı içme suyunu kaçak olarak bir başkasına kullandırdığı gerekçesiyle suyunun kesilmesine ilişkin işlemden doğmuştur.
İdare Mahkemesince, davacının hortum takmak suretiyle oturmakta olduğu apartmanın zemin katında kardeşine ait işyerine su vermesi fiilinin Şehir ve Kasabalarda Abonelere Su Satışı Nizamnamesi hükümlerine aykırılık teşkil etmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Elektrik, su ve doğalgaz gibi bedeli karşılığında dağıtılan kamu hizmetlerinden abonman sözleşmesi ile faydalanılır. Bu sözleşmeler belirli bir konuyu, şartları, karşılıklı hakları ve borçları belirler. Sözleşmedeki şartların yerine getirilmemesi halinde idare de kendi yükümlülüklerinden (kamu hizmetinin ifasından) kaçınabilir, Hatta gerekirse sözleşmenin cezai şart hükümlerini uygulayabilir.
Bu sözleşmeler idare tarafından yazılı şekilde hizmetten faydalanmak isteyenlere sunulmakta ve onlar da sözleşmeyi kabul ve imza ederek akde katılmaktadırlar.
Özel hukuk ilişkisinden doğan bu sözleşmelerin uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların da, adli yargı yerinde çözümleneceği tartışmasızdır.
Bakılan davada, davacının abonman sözleşmesi hükümlerine aykırı olarak kardeşine ait işyerine kaçak su kullandırmasından doğan uyuşmazlığın çözüm yeri adli yargı yerine ait olmaktadır. Diğer yandan, idare mahkemesi kararında sözü edilen 3611 sayılı Nafia Vekaleti Teşkilatı ve Vazifelerine Dair Kanununun (1) ve (6) maddelerine dayanılarak 26.5.1943 tarih ve 19992 sayılı Kararname ile çıkarılan Şehir ve Kasabalarda Abonelere Su Satışı Nizamnamesinin, 3611 sayılı Kanununun yürürlükten kaldırılmasına ilişkin 20.7.1972 gün ve 14251 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1609 sayılı Bayındırlık Bakanlığı Kuruluş ve Görevleri Kanununun yürürlüğe girmesi ile dayanağı kalmamış olduğundan, dava konusu uyuşmazlığın yürürlükte olmayan bu Tüzük hükümleri yerine abonman sözleşmesi hükümlere göre çözümleneceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle … İdare Mahkemesi kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan idare mahkemesine gönderilmesine 20.6.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.