Danıştay Kararı 8. Daire 1996/5256 E. 1997/2729 K. 13.10.1997 T.

8. Daire         1996/5256 E.  ,  1997/2729 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 1996/5256
Karar No: 1997/2729

Davacı : …
Vekili : …
Davalı : Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı
Davanın Özeti : … Üniversitesi Rektörü olan davacının, Yükseköğretim Denetleme Kurulunca yapılan soruşturma sonucunda, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 7/c maddesi uyarınca “Yönetim Görevinden Ayırma” disiplin cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulunun 15.11.1996 günlü kararının; müvekkilinin Rektörlüğe atanmasının Cumhurbaşkanı tarafından yapıldığı, bu nedenle görevden alma işleminin de usulde parallellik ilkesi gereği aynı usulle yapılması gerektiği, işlemin dayanağını oluşturan yasa maddelerinin Anayasaya aykırı olduğu, işlemin yetkisiz organca tesis edildiği, ayrıca savunması alınmadan ceza verilmesinin hukuka aykırı olduğu öne sürülerek iptali ve yoksun kalınan maddi haklarının tazminine ve takdir olunacak miktarda manevi tazminata hükmedilmesi istemidir.
Savunmanın Özeti : Davacının Rektörlükten alınması işleminin idari bir işlem olmayıp disiplin işlemi olduğu, bu nedenle Cumhurbaşkanı tarafından işlemin onaylanmasının gerekmediği, yönetmelikte yapılan değişiklik uyarınca yetkili disiplin kurulu tarafından verilen kararın usul ve hukuka uygun olduğu öne sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Dava konusu uyuşmazlık Yükseköğretim Genel Kurulunun, Yüksek Disiplin Kurulu olarak verdiği Yönetim Görevinden Ayırma cezasına ilişkin karardan doğmuştur.
2547 sayılı Yasanın Yükseköğretim Genel Kurulunun oluşumuna ilişkin 6/b-4 maddesi Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 17.1.1997 günlü YD İtiraz No:1996/437 sayılı kararı ile Anayasaya aykırılık iddiası ciddi bulunarak iptali için Anayasa Mahkemesine gönderilmiş ve Anayasa Mahkemesinin 14.5.1997 gün ve E:1997/21, K:1997/48 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Bu davada, davacının bu yoldaki iddiası davanın açıldığı tarihten bu yana olduğu için Anayasa Mahkemesinin iptal kararı geriye yürütülerek uygulanması gerekmektedir.
Bu halde yetkisiz Genel Kurulca alınan kararın sakat olduğu açıktır.
Ayrıca, 2547 sayılı Yasanın Ek-1. maddesi uyarınca herhangi bir ayrım yapılmaksızın disiplin veya idari olarak görevden alınmaların tayindeki usule uygun olarak yapılacağı düzenlenmiştir. Bu düzenleme hukukun genel prensibi olan “usulde paralellik” ilkesine de uygun olduğundan Genel Kurulca verilen karar Cumhurbaşkanının onayından geçerek kesinleşmesi halinde hüküm ifade edecektir.
Açıklanan nedenlerle, hukuka aykırı dava konusu işlemin iptal edilmesi ve maddi tazminat olarak yoksun kalınan akçalı haklarının hesaplanarak ödenmesine, duyulan manevi üzüntü nedeniyle manevi tazminat isteminin de kabulü gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı … ‘ın Düşüncesi : … Üniversitesi Rektörü olarak görev yapan davacı, Yükseköğretim Denetleme Kurulunca yapılan soruşturma sonucunda Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 7/c maddesi uyarınca “yönetim görevinden ayırma” cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 15.11.1996 günlü yüksek disiplin kurulu kararının iptali ile, yoksun kaldığı maddi haklar tutarının faiziyle tazminine ayrıca, kurulunuzca takdir edilecek miktarda manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini istemektedir.
Dava, usul ve esas yönlerinden çeşitli iddialara dayandırılmıştır. Rektörlüğe Cumhurbaşkanı tarafından atandığı, bu nedenle bu görevden alınmasının da yetki ve usul paralelliği ilkesinin gereği olduğu, karar veren yükseköğretim kurulu üyelerinin kararname ile atanmaması nedeniyle yetkisiz oldukları, ayrıca savunma olanağı verilmediği yolundaki iddialar usule ilişkindir.
Dava konusu işlem soruşturma sonucunda mevzuatta yetkileri belirlenen merciler tarafından alınmış bir disiplin kurulu kararıdır. İdari yönden görevden alınma işlemi değildir. Disiplin cezası verilmesinin Cumhurbaşkanlığı ile herhangi bir ilgisi yoktur.
Diğer yandan davacı, soruşturmalara ve disiplin kuruluna yazılı savunmasını vermiş, sözlü savunması için belirlenen günde yükseköğretim kuruluna gelmiş, bir süre bekledikten sonra, daha fazla bekletilemiyeceği yolunda dilekçe vererek buradan ayrılmıştır. Bu durumda savunmasının usulüne uygun olarak alınmadığı yolundaki iddiasının da hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
Kurul üyelerinin usulüne uygun atanmadığına dair iddiası da yerinde görülmemiştir.
İşin esasına gelince; Dava dosyası ve ekini teşkil eden dört klasör halindeki belgelerin incelenmesinden; … Üniversitesi Rektörlüğü, … Fakültesi Dekanı ve diğer yetkililer hakkında … gazetesinde yayınlanan yazılar ve bazı öğretim üyelerince yükseköğretim kuruluna yapılan şikayetler üzerine soruşturma açıldığı anlaşılmıştır.
… Üniversitesi … Fakültesi girişindeki … büstünün 7 ay süre ile sökülüp daha sonra yerine konulması, üniversitenin … merkezi haline getirilip şeriatçı uygulama yapılıp kadrolaşmaya gidilmesi, atamaların bu esaslara göre yapılması, üniversite genel sekreteri ve şeriatçı vakıf yöneticilerinin eleman alınmasında etkili olması öğretim elemanlarına baskı yapılması, tedirğin edilmesi ve üniversiteden ayrılmasına neden olunması, … Fakültesi Dekanının mevzuata aykırı tutum ve davranışlarına göz yumulması, bir yardımcı doçentin Devlet malına zarar verici eylemlerine göz yumulması ve bu kişi hakkındaki soruşturmanın sürüncemede bırakılması, Tıp Fakültesinde görevli hemşireler arasında çok sayıda kişinin görev sırasında başını örtmesine ve türbanlı çalışmasına izin verilmesi, son olarak da, 1995-1996 yılları içinde il dışında bulunduğu için derslere girme olanağı bulunmayan süreler içinde meslek yüksekokulundan ve ilahiyat fakültesinden ek ders ücreti alınması soruşturmanın konularını oluşturmuştur. Soruşturmacılar tarafından bazı eylemler nedeniyle “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” bazı eylemler içinde “yönetim görevinden ayırma” cezası önerilmiştir. Konu, yüksek disiplin kurulunda görüşülerek, Tıp Fakültesi hemşirelerinin laikliğe aykırı kıyafetleri konusunun kapsamı daha da genişletilerek yeniden soruşturma yapılması için dosyadan ayrılmasına, Atatürk büstünün kaldırılması, şeriatçı uygulama ve kadrolaşma iddiaları ile ilgili olarak “öğretim mesleğinden çıkarma” cezası teklifinin reddine, öğretim üyelerine karşı yapılarak tedirğin edilmesi suretiyle uyulmasına göz yumulması, … Fakültesi dekanının mevzuata aykırı eylemlerine göz yumulması, Bir yardımcı doçentin Devlet mallarına zarar verici davranışlarına ve bu kişi hakkındaki soruşturmanın sürüncemede bırakılmasına göz yumulması, ve usulsüz ek ders ücreti alınması konularında disiplin yönetmeliğinin 7/a ve 7/c maddeleri uyarınca “yönetim görevinden ayırması cezası için yapılan önerinin kabul edilerek, bu cezanın verilmesine karar verilmiştir.
Ek ders ücreti dışındaki iddiaları birbiri ile yakından ilgilidir. Üniversitede siyasal görüş farklılıkları nedeniyle öğretim üyeleri arasında kamplaşma ve sürtüşmeler olduğu, bu nedenle çeşitli şikayet ve soruşturmalar açıldığı görülmekte ise de, Rektörlüğün bu olayları organize ettiği, yönlendirdiği ve taraf olduğu yolunda dosya da net ve inandırıcı kanıt yoktur. Ek ders ücreti konusuna gelince; Davacıya 1995-1996 yıllarında çeşitli tarihlerde meslek yüksek okulu ve ilahiyat fakültesinde ek ders karşılığı 17.495.000 liranın usulsüz olarak ödendiği görülmektedir. Bu ücretlere ait belgeler tahakkuk memurlarınca hazırlanıp, ita amirince onaylandıktan sonra ödeme yapılmakta bu paralar, ilgililerin bankadaki aylık hesaplarına yatırılmaktadır.
Üniversite rektörünün yoğun iş ve programları arasında, hesabına yatırılan paranın miktarını ve dökümünü kontrol etmesi çok güçtür. Böyle bir ödeme konusunda Sayıştay denetçileri veya başka makamlarca ortaya çıkarlan bir zimmet bulunmadığı gibi, tanık olarak dinlenen tahakkuk memurlarının da, rektörün bu yolda emir verdiği konusunda ifadeleri yoktur. Usulsüz ödenen 17.milyon lira civarındaki paranın da önemli bir miktar olduğu söylenemez. Sonuç olarak davacının “yönetim görevinden ayırma” cezasını gerektirecek derecede kusurlu davranışı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle dava konusu Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptaline, davacının Rektörlük dönemi sonuna kadar hesaplanacak maddi kayıplarının tazminine, manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince duruşma için belirlenen 8.10.1996 günü davacının ve vekili … ‘un, davalı vekili … ‘ın geldikleri görüldükten, karşılıklı sav ve savunmaları ile Danıştay Savcısının düşüncesi dinlendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, … Üniversitesi Rektörü olan davacıya, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 7/c maddesi uyarınca “Yönetim Görevinden Ayırma” cezası verilmesine ilişkin Yükseköğretim Genel Kurulunun Yüksek Disiplin Kurulu sıfatıyla verdiği … gün ve … sayılı kararının iptali, yoksun kalınan maddi haklarının tazmini ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle açılmıştır.
Yükseköğretim Kurulunun oluşumuna ilişkin düzenleme, 2547 sayılı Yükseköğretim Yasasının 6. maddesinde yeralmış, Yükseköğretim Genel Kurulunun aynı maddenin “b” fıkrasında yazılı kişilerden oluşacağı belirtilmiştir.
T.C.Anayasasının YÖK’ün oluşumuna ilişkin 131. maddesinde yer almamasına karşın, 2547 sayılı YÖK Yasasının 6. maddesinin (b) fıkrasının 4. bendinde, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından seçilen iki kişinin de bu kurulda yer alması kurala bağlanmıştır. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca daha önce açılan bir davada bu hükmün Anayasaya aykırılığı iddiası ciddi bulunarak 17.1.1997 gün ve YD-İtiraz No:1996/437 sayılı karar ile Anayasa Mahkemesine gönderilmiş ve Anayasa Mahkemesinin 14.5.1997 gün ve E:1997/21, K:1997/48 sayılı kararı ile 2547 sayılı yasanın 6. maddesinin (b) fıkrasının 4. bendi iptal edilmiştir.
Davacının bu konudaki Anayasa’ya aykırılık iddiası, dava tarihinden itibaren süregeldiğinden, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının geriye yürütülerek bu davaya da uygulanması gerekmektedir.
Bu halde Anayasaya aykırı şekilde oluşan YÖK Genel Kurulunca alınan dava konusu kararın bu nedenle hukuka aykırı olduğu açıktır.
Diğer taraftan, 2547 sayılı Kanuna 2653 sayılı Kanunla eklenen Ek 1. maddede üniversite rektörlerinin, gerektiğinde bu Kanunda belirtilen süreleri dolmadan tayinlerindeki usule uygun olarak görevlerinden alınabilecekleri kurala bağlanmıştır.
Aynı Yasanın 53 ve 65/a-9 maddeleri uyarınca çıkarılan Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 4. maddesinde, disiplin cezaları sırasıyla; a-Uyarma, b-Kınama, c-Yönetim görevinden ayırma, d-Aylıktan kesme, e-Kademe ilerlemesinin durdurulması, f-Görevinden çekilmiş sayma, g-Üniversite öğretim mesleğinden veya kamu görevinden çıkarma cezası olarak belirlenmiştir. Sözkonusu yönetmeliğin, “Rektörler Hakkında Soruşturma” başlıklı 18. maddesinde ise, rektörler hakkında uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarının Yükseköğretim Kurulu Başkanı tarafından verileceği, diğer cezalar için Yükseköğretim Yürütme Kurulu kararının şart olduğu belirtilmiş ve yönetmeliğin “Disiplin Cezası Vermeye Yetkili Amir ve Kurullar” başlıklı 33. maddesinin (a) bendinde, uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarının disiplin amirleri tarafından, (c) bendinde ise görevinden çekilmiş sayma ve yönetim görevinden ayırma cezalarının Disiplin Kurulu kararı alındıktan sonra atamaya yetkili amirler tarafından verileceği kuralına yer verilmiştir.
Yukarda sözü edilen düzenlemelerin birlikte incelemesinden, rektörlerin gerektiğinde görevden alınabileceklerine ilişkin ek 1. maddede gereklilik halinin idari veya disiplin cezasına dayalı olduğu hususunda bir ayrım yapılmadığı, gerek idari yönden gerekse disiplin hukuku yönünden YÖK genel kurulunun bir rektörün görevden alınmasına karar verebileceği, ancak bu kararın rektörlerin T.C. Anayasının 130 ve 2547 sayılı YÖK Yasasının 13. maddesi uyarınca kademeli seçimlerden sonra Cumhurbaşkanınca seçilerek atandığı gözönüne alındığında idare hukukunun usulde paralellik ilkesi gereği Cumhurbaşkanına sunulması ve rektörün görevden alınmasının Cumhurbaşkanınca (kararname düzenlemesi suretiyle) yapılabileceği sonucuna ulaşıldığından; bu usule uyulmaksızın tesis edilen dava konusu işlem bu nedenle de mevzuata aykırıdır.
Maddi ve manevi tazminat istemine gelince; davacının hukuka aykırı bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı maddi haklarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte kendisine ödenmesi, Manevi tazminat isteminin ise, manevi tazminat verilmesini gerektiren şartların oluşmaması nedeniyle reddi gerekmektedir.
Sonuç olarak; Yükseköğretim Genel Kurulu Anayasaya aykırı şekilde oluştuğundan anılan kararın bu nedenle iptaline oybirliğiyle, Disiplin Kurulu olarak tesis edilen dava konusu aynı kararın yukarda açıklanan nedenle iptaline oyçokluğuyla, maddi tazminat isteminin kabulü ile davacının yoksun kaldığı parasal haklarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve manevi tazminat isteminin reddine oybirliğiyle, yargılama giderlerinin davalı idareye yükletilmesine, dava tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … lira avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine 13.10.1997 gününde karar verildi.

Azlık Oyu (X) – : Dava konusu işlemin, YÖK Genel Kurulunun Anayasaya aykırı şekilde oluşumundan dolayı salt bu gerekçe ile iptali, maddi tazminatın kabulü, manevi tazminat isteminin reddi yolundaki Dairemiz kararına katılıyoruz. Çoğunluk kararının diğer gerekçelerine ise, Disiplin işlem ve cezalarının diğer idari işlemlerden tamamen ayrı nitelikte olması, kanun ve ilgili mevzuatla, özel usul ve esaslara göre düzenlenmiş bulunması ve dava konusu işlemin de, 2547 sayılı Kanunun 53. ve 65/a-9. maddelerine dayanılarak çıkartılan Disiplin Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde öngörülen “yönetim görevinden alınma” cezası olması ve bu disiplin cezasının verilme yetkisinin, anılan Kanunun Yüksek Öğretim Kurulunun görevlerini belirleyen 7 nci maddesinin L bendinde yer alan “rektörlerin disiplin işlemlerini kovuşturmak ve karara bağlamak.. ” hükmü uyarınca bu kurula ait bulunması ve bu düzenlemelere göre işlemin herhangi bir makamın onayına gerek olmadan kesin işlem niteliğinde bulunması, ayrıca “yönetim görevinden alma” cezası her ne kadar aylıktan kesme cezasından bir derece daha hafif bir ceza ise de, sonucu itibariyle daha etkin bir ceza olduğundan, Yönetmelikte bu cezanın verilmesi disiplin amiri olan YÖK Başkanının takdirine bırakılmamış, daha objektif olma amacıyla Yüksek Öğretim Genel Kurulunun takdirine bırakılmış, böylece rektörlerin üç aşamalı atama işleminin ikinci aşamasındaki yetkili organın kararına bağlanmış olması nedenleri ile katılmıyoruz.