Danıştay Kararı 8. Daire 1996/2250 E. 1997/1639 K. 14.05.1997 T.

8. Daire         1996/2250 E.  ,  1997/1639 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 1996/2250
Karar No: 1997/1639

Temyiz İsteminde Bulunan: …
Vekili : …
Karşı Taraf : … Üniversitesi Rektörlüğü
Vekili : …
İstemin Özeti : … Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi öğrencisi iken yükseköğretim kurumundan çıkarma cezası ile cezalandırılan davacının, 4111 sayılı Kanun hükümleri uyarınca okula yeniden kaydının yapılması yolundaki başvurusunun reddine ilişkin Mühendislik Fakültesi Dekanlığının 3.10.1995 gün ve … sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davayı; Türk Ceza Kanunu ve Medeni Kanun hükümleri uyarınca hükümlü olan kişilerin usulüne uygun biçimde tayin edilmiş vasileri aracılığı ile dava açmalarının mümkün olduğu, vasi tayin edilmeden davacı tarafından verilmiş vekaletnameye dayanılarak vekil tarafından açılmış bulunan davanın incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle ehliyet yönünden reddeden … İdare Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararının; sözkonusu eksikliğin giderilmesi için Mahkemece kendilerine süre verilmesi gerektiği öne sürülerek, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi … ‘nın Düşüncesi: İşin esasına girilerek bir karar verilmek üzere davayı ehliyetten reddeden Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı … ‘ın Düşüncesi : Dava; … Üniversitesi öğrencisi iken yükseköğretim kurumundan çıkarma cezası ile cezalandırılan davacının, 4111 sayılı yasa hükümleri uyarınca kaydının yeniden yapılması yolundaki başvurunun reddine ilişkin işleme karşı açılmıştır.
İdare mahkemesince; Hükümlü kişilerin usulüne uygun biçimde vasileri aracılığı ile dava açabilecekleri, bu durumda davacının bizzat kendisinin verdiği vekaletnameye dayanılarak açılan davanın incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.
2577 sayılı Yasanın 14/3-c ve 15/1-b.maddelerinin birlikte incelenmesinden, ehliyetsiz kişilerce açılan davanın, ilk inceleme aşamasında incelenmeksizin reddedileceği sonucuna varılmaktadır.
Burada geçen “ehliyet” sözcüğü ile, hem ilgilinin iptalini istediği işlemle menfaat ilişkisinin (sübjektif ehliyet) hem de medeni hakları kullanabilme ehliyetinin (objektif) ehliyet) amaçlandığı açıktır.
Davacı 10 yıldan fazla hükümlü olduğu için kendisine mahkemece vasi tayin edilmiş olduğundan, davayı vasinin veya vekalet vereceği avukatın açması gerekmektedir. Mahkeme kararında bu açıdan hukuka aykırılık yoktur.
Ancak davacı vekilinin en son dilekçesine ekli vekaletname ve … Sulh Hukuk Mahkemesi kararlarının incelenmesinden anlaşıldığı gibi, davacıya ağabeyi 1959 doğumlu … ve … oğlu … ‘in vasi tayini istendiği halde, (istenilen nüfus kayıtlarındaki karışıklık sonucu) 9.11.1994 günlü kararla, 1973 doğumlu aynı ad ve soyadı taşıyan başka bir kişinin vasi tayin edildiği, bu yanlışlığın farkedilmesi üzerine aynı mahkemenin 3.3.1997 günlü kararı ile, 1973 doğumlu … ‘in vasiliğinin iptal edilerek ilk kararın düzeltildiği ve ağabeyinin atandığı görülmektedir.
Görüldüğü gibi davanın avukat aracılığı ile açıldığı 29.1.1996 tarihinde usulüne uygun olarak atanmış vasi yoktur. O halde, davacının vasisi bulunduğu halde, vekaletnamenin bu kişi tarafından verilmediği yolundaki gerekçe hukuken dayanaksız kalmaktadır.
Kaldı ki, temyiz aşamasında 7.3.1997 gününde vasi tarafından aynı avukata vekalet verilerek davanın takibi istenmiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile kararın bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, … Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi öğrencisi iken yükseköğretim kurumundan çıkarma cezası ile cezalandırılan davacının, 4111 sayılı Yasa hükümleri uyarınca okula yeniden kaydının yapılması yolundaki başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali isteminden doğmuştur.
Türk Medeni Yasasının 357. maddesinde, bir yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkum olan her reşit için, bir vasi tayin edileceği hükme bağlanmıştır.
Hükümlü olan kişiler ancak, usulüne uygun biçimde tayin edilmiş vasileri aracılığıyla dava açabilirler.
Dosyanın incelenmesinden, davacının … Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi öğrencisi iken, kendisi ile aynı evde kalan öğrenci arkadaşına yönelik olarak işlemiş olduğu suçtan dolayı … Ağır Ceza Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararı ile 10 yıl 6 ay ağır hapse mahkum olduğu, bu kararın… Ceza Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararı ile onandığı, hükümlü bulunan davacıya vasi tayin edilmediği, buna rağmen İdare Mahkemesine açılan davanın, davacı tarafından verilmiş bulunan vekaletname dayanak alınarak vekili tarafından açıldığından, vasisi tarafından açılmamış olması nedeniyle inceleme olanağı bulunmayan davanın ehliyet yönünden reddedildiği, bu kararın temyizen incelenmesi aşamasında dosyaya sunulan belgelerden davacıya vasi olarak … ‘in tayin edildiği, bu kişinin de aynı avukata vekaletname verdiği ve bu davayla ilgili daha önce açılan ve bundan sonra açılacak davalarda aynı vekile izin verildiği anlaşılmaktadır.
Olayda, davacının vekili durumunda bulunan Avukat … ‘ın açmış olduğu davaya ve yaptığı işlemlere, vasinin bu avukatı yeniden vekil atayarak icazet vermiş olması, davacının yararına bir sonuç doğuracağından, davanın başından beri yapılan işlemlerin geçerli sayılması yasa hükümlerine uygun düşmektedir.
Böyle durumlarda, temyiz yeteneğinden yoksun bulunanların yaptıkları işlemlerin icazetle geçerlilik kazanamayacağının kabulü, korumak istenilen kimsenin yararına değil zararına sonuç vereceğinden hukuka aykırı olur.
Bu durumda davacının vasisi aynı avukatı vekil tayin edip, bu dava ile ilgili daha önce açılan ve bundan sonra açılacak davalarda aynı avukata izin verdiğine ve usul eksikliği sonradan giderildiğine göre, davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Nitekim Yargıtay’ın içtihatları da bu yöndedir.
Açıklanan nedenlerle işin esasına girilerek bir karar verilmek üzere … İdare Mahkemesi kararının bozulmasına ve dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine 14.5.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.