Danıştay Kararı 7. Daire 2022/436 E. 2023/613 K. 16.02.2023 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2022/436 E.  ,  2023/613 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2022/436
Karar No : 2023/613

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı adına
… Gümrük Müdürlüğü – …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Telekom Dış Ticaret Limited Şirketi
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına tescilli … tarih ve … sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı cep telefonu cinsi eşyanın kıymetinin, satış faturasında yer alan kıymeti yerine referans kıymet üzerinden ihtirazi kayıtla beyan edilip, tahakkuk ettirilerek ödenen özel tüketim ve katma değer vergisinin, eşyaya ait faturalarda gösterilen kıymete göre fazlasına isabet eden kısmına vaki itirazın zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile fazla ödenen tutarın yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun eşyanın kıymetinin tespitine ilişkin 24. ve devamı maddelerin açıklanması suretiyle, davacı adına tescilli beyanname muhteviyatı eşyanın kıymetinin distribütör firmalardan alınan bilgilere göre oluşturulan “Kıymet Veri Bankası”ndaki referans kıymete yükseltilip, aradaki fark yurt dışı gidere eklenerek ihtirazi kayıtla beyan edilmek suretiyle ithalat işlemlerinin gerçekleştirildiği, akabinde fazladan ödenen vergilere itiraz edilerek iadesinin istenildiği olayda, ithal edilen eşyanın gümrük kıymetinin belirlenmesinde öncelikle satış bedelinin esas alınması, satış bedelinin esas alınması için gerekli koşulların mevcut olmadığının tespit edilmesi halinde sırasıyla diğer yöntemlere başvurulması gerekmekte olup, satış bedeli yönteminin terk edilme nedenleri somut olarak ortaya konulmadan, gümrük mevzuatı çerçevesinde esas alınması mümkün olmayan referans kıymet dikkate alınarak yurt dışı gidere eklenmek suretiyle fazladan ödenen vergilerde hukuka uyarlık görülmediği; öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen (4) numaralı fıkrasının yeniden düzenlenen ve olay tarihinde yürürlükte bulunan şekline göre tahsil tarihinden itibaren hesaplanacak tecil faiziyle birlikte davacıya iadesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, vergilerin tahsil tarihinden itibaren işleyecek tecil faiziyle iadesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Gümrük müfettişlerince düzenlenen cevaplı rapor uyarınca, beyan edilen kıymetlerin, ülkemizdeki resmi distribütörlerce marka model bazında gerçekleştirilen ithalatlarla kıyaslanması neticesinde yakın tarihli ithalatlara nazaran çok düşük olduğunun anlaşılması nedeniyle tesis edilen işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacının Dubai’de yerleşik muhtelif firmalardan ithal ettiği Çin Halk Cumhuriyeti menşeli cep telefonları için beyan ettiği birim kıymetin, yakın tarihlerde Türkiye’deki iki resmi distribütörün ithal ettiği birim bedellerden düşük olduğuna dair … tarih ve … sayılı Cevaplı Rapora istinaden İdarece distribütörlerden alınan kıymetlerin Bakanlık Kıymet Veri Bankasına aktarılarak bundan sonraki ithalatlarda geçerli referans kıymet olarak belirlenmesi üzerine, davacı adına tescilli … tarih ve …sayılı beyanname kapsamında ithalat işlemlerini gerçekleştirirken fatura ile referans kıymet arasındaki farkı yurtdışı gidere eklemek suretiyle ihtirazi kayıtla ithalat işlemlerini gerçekleştirdiği sonrasında da fazladan ödediği vergilere itiraz ederek yasal faiziyle birlikte iadesi için işbu davayı açtığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT :
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 216. maddesinin 07/11/2019 tarih ve 30941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 24/10/2019 tarih ve 7190 sayılı Kanun’un 8. maddesiyle değişik 1. fıkrasında, gümrük vergileri ile bunların ödenmelerine bağlı olarak tahsil edilmiş gecikme faizinin veya gecikme zammının geri verilmesinde, geri vermeye konu fazla tahsilatın yükümlüden kaynaklanması durumunda geri verme başvurusunun yapıldığı tarihten, diğer durumlarda ise tahsilat tarihinden geri verme kararının tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için geri verilecek tutar üzerinden, aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanacak faizin ödeneceği hükmü yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan vergi dava dairesi kararının dava konusu işlemin iptaline ilişkin hüküm fıkrası aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, sözü geçen hüküm fıkrasının bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Vergi dava dairesi kararının, fazladan ödenen tutarın 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinin 4. fıkrası uyarınca tecil faizi ile birlikte iadesine ilişkin hüküm fıkrasına gelince, 4458 sayılı Kanun’un 216. maddesinin anılan fıkrasının 07/11/2019 tarihinde yürürlüğe girdiği ve beyannamenin tescil tarihinin 03/03/2020 olduğu dikkate alındığında, beyannamenin tescil tarihi itibariyle yürürlükte olan mevzuat uyarınca 4458 sayılı Kanun’un 216. maddesine göre 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizine hükmedilmesi gerekirken 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinin 4. fıkrası uyarınca tecil faizine hükmedilmesinde sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1…. Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliği ve bir örneğinin de Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, 16/02/2023 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
İdare Hukukunun yerleşik içtihatlarından olan “taleple bağlılık” ilkesi uyarınca, İdari Yargı mercilerinde açılan davalarda Mahkemelerin, davacının istemi ile bağlı olduğu, istemi genişletecek veya daraltacak biçimde karar veremeyeceği açıktır.
İncelenen dosyada, dava dilekçesinde haksız olarak tahsil edildiği ileri sürülen vergilerin yasal faiziyle birlikte iade edilmesinin istenildiği görülmüştür. Dilekçede talep edilen yasal faizin kanuni dayanağı gösterilmemekle birlikte bu talepten, kanuni faize ilişkin özel düzenleme içeren 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 1. maddesinde düzenlenen “kanuni faiz”in anlaşılması gerekmektedir.
Dava dilekçesinde yasal faiz talebinde bulunulması durumunda yargı yerince taleple bağlı kalınmayarak tecil faizine hükmedilmesi hukuka aykırılık teşkil edecektir.
Açıklanan hukuksal nedenler ve gerekçeyle, dava dilekçesinde, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’na tabi olan ve 07/11/2019 tarihinden sonra tahsil edilip yargı kararı uyarınca iadesi gereken bir verginin herhangi bir yasal dayanak gösterilmeksizin yasal/kanuni faiziyle birlikte iadesine karar verilmesinin istenmesi durumunda, yasal/kanuni faiz talebinden, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un “Kanuni faiz” başlıklı 1. maddesinde düzenlenen faizin anlaşılması gerektiği, bu itibarla tecil faizine hükmedilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığından, kararın tecil faizine hükmedilmesine ilişkin hüküm fıkrasının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.

(XX) KARŞI OY :
Gümrük mevzuatımıza göre, gümrük vergileri de genel olarak diğer vergilerde olduğu gibi beyana dayalıdır. Bu beyanın doğruluğunun idarece muayene sırasında, denetleme veya teslimden sonra kontrol edilebileceği 4458 sayılı Gümrük Kanunu ve Gümrük Yönetmeliğinde düzenlenmiştir.
Gümrük idaresinin kendisine yapılan beyanın gerçekliği ve doğruluğu konusunda yapılacak incelemede kullanılmakta ve beyanın ayrıntılı olarak incelenmesine gerek olup olmadığı yönünden yol gösterici olamak üzere, belli ürün gruplarına yönelik olarak asgari fiyat belirlenmesi halinde “referans fiyat” tan söz edilmektedir. Bu bağlamda, beyan edilen kıymet referans fiyatın altında ise beyanın ayrıntılı olarak incelenmesine ve kıymet araştırmasına gidilerek eşyanın gerçek kıymetinin tespiti yapılmaktadır.
Dosya içeriğinden, idarenin referans fiyat uygulamasına tabi eşyaya ilişkin daha düşük fatura bedeline tabi ithal edilmek istenen ürünün, ithalatını gerçekleştirmek amacıyla beyannameye yurt dışı gider adı altında ithalatçının kendi iradesiyle gider göstermek suretiyle referans fiyatın üstünde beyanda bulunulduğu, bu durumda matrah referans fiyat üzerinde kalmakla, kıymet araştırmasının yapılması engellenmekle içinde neleri ihtiva ettiği ve ne kadarının gerçekten yurt dışı gider olduğu, ne kadarının referans fiyata ulaşmak için arttırıldığı bilinmeyen yurt dışı giderler, eşyanın kıymetinin araştırılmasını etkisiz kılmak amacıyla kullanılmakta ve daha sonra fazladan ödendiği ileri sürülen vergilerin geri verilmesinin istenildiği işbu davalarda ikrar edilmekle anlaşılmaktadır.
Aynı Kanunun 61. maddesinin 3. fıkrasında beyanın bağlayıcılığının esas olduğu yönündeki emredici hüküm karşısında yurt dışı gider olmaksızın kasten yapılan matrah arttırıcı beyan sebebiyle iade taleplerinin yerine getirilemeyeceği 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 211. maddesinin 1. fıkrasında “…kanunen ödenmemesi veya tahakkuk ettirilmemesi gereken gümrük vergileri ilgili kişinin kasten yaptığı bir tahrifat sonucunda ödenmiş veya tahakkuk ettirilmişse…” şeklinde açıkça emredici hüküm olarak yer alan düzenleme ve herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken uymak zorunda olduğu ve hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunmayacağına ilişkin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralının herkes ve her hukuki durum için geçerli olması, kanun ve sözleşmeden doğan tüm hakların kullanımında uygulama alanı bulması göz önüne alındığında ve Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 02/07/1966 tarih ve E:1965/13, K:1966/6 sayılı kararı gereği iade talebinin reddi gerektiğinden Kararın bozulması gerektiği oyu ile, karara katılmıyorum.