Danıştay Kararı 7. Daire 2021/397 E. 2023/1759 K. 28.03.2023 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2021/397 E.  ,  2023/1759 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/397
Karar No : 2023/1759

DAVACILAR : 1- …
2- …
VEKİLİ : Av. …
3- …

DAVALILAR : 1- …
2- … Bakanlığı

DAVANIN KONUSU : 30/01/2021 tarih ve 31380 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen oranların %10 olarak uygulanacağına ilişkin 29/01/2021 tarih ve 3469 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı Eki Kararın iptali istenilmektedir.

DAVACILARIN İDDİALARI :1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca kamu hizmeti niteliğindeki avukatlık mesleklerini yürütebilmek için 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ile düzenlenen haberleşme hizmetlerinden faydalanan, farklı işletmelerden hizmet alan abone oldukları, 6802 sayılı Kanun’un 39. maddesinin değişik 7. fıkrası ile 1. fıkradaki oranları ayrı ayrı veya birlikte sıfıra kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya Cumhurbaşkanına yetki verildiği, Kanun’la verilen bu yetki uyarınca özel iletişim vergisi oranlarının %7,5 den %10 ‘a çıkarılmasının kamu yararına aykırı bulunduğu, Anayasa’nın 73. maddesinde, verginin, yurttaşların mali gücüne göre alınması ve verginin genelliği ilkeleri ile vergilendirmede eşitlik ve adaletin sağlanmasının hedeflendiği, Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtildiği üzere, vergilendirmede gelir, sermaye ve harcamaların ölçüt olarak alınacağı, ayrıca, ekonomik değer ile mali gücün de göz önünde bulundurularak vergilendirme yapılması gerektiği, mali güce göre vergilendirmenin ise, yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre vergi alınması, diğer bir anlatımla mali gücü fazla olanın çok, mali gücü yetersiz olanın da az vergi ödemesi olarak anlaşılması gerektiği, özel iletişim vergi oranlarının artırılması konusunda Cumhurbaşkanına Kanun ile yetki verilmiş ise de, hangi sebep ve kamu yararı amacı için bu yetkinin kullanıldığının açıkça ortaya konulmasının zorunlu bulunduğu, dava konusu Karar incelendiğinde, herhangi bir sebep ve gerekçe belirtilmeksizin artırım yapıldığı, bu durumdaki idari işlemlerin ise hukuka uygunluk denetiminin yapılamayacağı gibi her idari işlemin geçerli bir nedene dayanması gerektiği genel kuralına da aykırı hareket edildiği, pandemi döneminde eğitim- öğretim de dahil olmak üzere kamu hizmetlerinin büyük bir kısmının online olarak gerçekleştirildiği, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin 2016 tarihli bir kararında, internet erişimi ve dijital uçurumun giderilmesi konusunda devlete yükümlülük getirmiş olmasına karşın, temel kamu hizmetlerine erişim için internet altyapısının zorunlu hale gelmesi nedeniyle bu hizmetlerin gelir elde etmenin bir yolu olarak görülmemesi, aksine öğrencilerin eğitim hakkından yararlanabilmesi, eğitimde fırsat eşitliği sağlanabilmesi, ihtiyaç sahiplerine, mali gücü yetersiz yurttaşlara daha uygun koşullarla bu hakkın sağlanması, çalışanların işlerini sürdürebilmesi ve kesintisiz bir şekilde işyerine erişim sağlayabilmesi, e-devlet kapısından sunulan hizmetlere erişim sağlanması ve ekonomik açıdan sıkıntı yaşayan yurttaşların en azından bu şekilde bir sosyal haktan faydalanmaları temelinde özel iletişim vergisi oranının artırılmak yerine azaltılması gerektiği, temel bir insan hakkı konumuna gelen internete erişim hakkının tesisi için vergi artırımı yapılmasının yukarıda belirtilen ilkelerle uyumlu olmadığı ileri sürülerek dava konusu Kararın iptali istenilmektedir.

…NIN SAVUNMASI : Usule ilişkin olarak, davacıların subjektif – dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı, dava dilekçesinin genelinde dijital dönüşümün vatandaşlara faydası olması gerektiği ve pandemi döneminde öğrencilerin eğitim hakkından yararlanmasına yönelik iddialara yer verildiği, dolayısıyla kendileri ile ilgili olarak menfaat bağı kurmadan, her vatandaş tarafından ileri sürülebilecek “dolaylı” ve “afaki” iddialarla işbu davayı açmış oldukları, işlemle somut ve objektif bir ilgi ve etkilenme durumu ortaya konulmadan dava açılamayacağı, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 217. maddesinde “Maliye ve ekonomi politikalarının hazırlanmasına yardımcı olmak ve bu politikaları uygulamak” ve “Devlet gelirleri politikasının plan, program, genel ekonomik politika ve stratejiler çerçevesinde oluşturulmasına ilişkin çalışmaların koordinasyonunu sağlamak, uygulamayı izlemek” Maliye Bakanlığının bağlı kuruluşu Gelir İdaresi Başkanlığının görevleri arasında sayıldığından, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının hazırlık işlemlerinin Maliye Bakanlığınca yürütüldüğü, her ne kadar dava konusu Ek Karar Cumhurbaşkanı Kararı ile tesis olunmuşsa da, hazırlık işlemleri anılan Bakanlıkça yürütüldüğünden, Maliye Bakanlığının da hasım mevkine alınmasının icap ettiği; esas yönünden, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 7. fıkrası uyarınca özel iletişim vergi oranlarını ayrı ayrı veya birlikte sıfıra kadar indirme ve iki katına kadar çıkarma yetkisinin Kanun’la Cumhurbaşkanına verildiği, verilen bu yetki sınırları içerisinde özel iletişim vergi oranlarının %7,5’dan %10’a çıkarıldığı, Anayasa’nın 73. maddesinde belirtilen verginin mali güce göre alınması ilkesi benimsenmek suretiyle, vergilendirmede adalet ve eşitliğin amaçlandığı, mali gücün esas itibarıyla ödeme gücünün kaynağı, dayanağı, nedeni ve varlık koşulu olduğu, mali güce göre vergilendirmenin ise, yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre vergi alınması olarak tanımlanabileceği, aynı zamanda vergilemede eşitlik ilkesi açısından “mali gücü fazla olanın daha fazla vergi ödemesi” gereğini sağlayan bir araç olduğu, özel iletişim vergisi nihai olarak dolaylı vergi olduğundan ve verginin kapsamına giren hizmetlere oransal olarak yansıyacağından, düşük fiyatlı hizmetlerin artıştan daha düşük oranda etkileneceği, bu nedenle Kanun’la verilen yetkinin sınırları dahilinde düzenleme yapıldığı, Anayasa’nın adaletli ve dengeli vergi, hukuki belirlilik ve hukuki güvenlik ilkelerinin ihlal edildiğinin söylenemeyeceği, Kanun’la yapılan düzenlemeye bağlı olarak sadece mevcut vergi tutarının, değişen ekonomik ve mali koşullar çerçevesinde ve öngörülen sınırlar içinde artırıldığı, davacı tarafça, Anayasa’da belirtilen eşitlik ilkesinin Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına aykırı şekilde yorumlandığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve GSM operatörleri arasında 2019 yılının Mart ayında imzalanan “Türkiye’nin Operatörlerinden Türkiye’nin Eğitim İçeriklerine Erişim Desteği İş Birliği Protokolü” ile çevrimiçi sosyal eğitim platformu Eğitim Bilişim Ağında (EBA) mevcut içeriklere “eba.gov.tr” veya “EBA” mobil cihaz uygulaması üzerinden erişim sağlayan abonelere yönelik olarak ücretsiz erişim desteği verildiği, dava konusu düzenlemenin üst hukuk normları ile hizmetin gereklerine ve kamu yararına tamamı ile uygun olduğu, bu suretle mevzuata aykırı herhangi bir işlemin bulunmadığı savunulmaktadır.

… BAKANLIĞININ SAVUNMASI: Usul yönünden, davacıların, özel iletişim vergisinin mükellefi veya bu vergiye istinaden adlarına tarhiyat yapılan veya ceza uygulanan biri olmadığı, dava konusu düzenleyici işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilişkileri de bulunmadığından dava açma ehliyetlerinin olmadığı; esas yönünden, vergi oranlarındaki değişikliğin, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 7. fıkrasında düzenlenen yetki sınırları içerisinde yapıldığı, özel iletişim vergisinin nihai olarak tüketiciye yansıtılan dolaylı bir vergi olması nedeniyle verginin kapsamına giren hizmetlere oransal olarak yansıyacağından düşük fiyatlı hizmetlerin artıştan daha düşük oranda etkileneceği, dolayısıyla Kanun’da gösterilen yetki sınırları dahilinde düzenleme yapılmasının vergi adaleti, hukuki belirlilik ve güvenlik ilkelerinin ihlaline yol açmasının mümkün olmadığı, aksi durumun Anayasa’nın 73. maddesi ile Cumhurbaşkanına verilen yetkinin anlamsız hale gelmesine sebep olacağı, davaya konu Karar ile yeni bir vergi ihdasının söz konusu olmadığı, Kanun’la yapılan düzenlemeye bağlı olarak sadece vergi oranlarının değişen ekonomik ve mali koşullara binaen yine Kanun’da öngörülen sınırlamalar dahilinde değiştirildiği göz önüne alındığında, düzenleyici işlemin “verginin kanuniliği” ilkesine aykırılık teşkil etmediğinin açık olduğu, ayrıca söz konusu düzenlemenin Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan “eşitlik” ilkesinin de ihlaline neden olmadığı, nitekim eşitliğin herkesin, her yönden aynı hükümlere bağlı olması anlamına gelmediği, örneğin GSM operatörleri tarafından verilen hizmetlerin niteliği aynı olmasına rağmen kişilere veya gruplara yönelik farklı fiyat politikaları uygulamalarının mümkün olduğu, Kanun’un verdiği yetki sınırları içerisinde yapılan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : 30/01/2021 tarih ve 31380 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3469 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerindeki oranlar %10 olarak belirlenmiş olup, Anayasa’nın 73. maddesi ve 6802 sayılı Kanun’un 39. maddesinin 1. fıkrası ile Cumhurbaşkanına verilen vergi oranlarında değişiklik yapma yetkisinin kanuni sınırlar içinde kullanıldığı sonucuna ulaşıldığından, davaya konu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’İN DÜŞÜNCESİ : Dava, 30/01/2021 tarih ve 31380 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen oranların %10 olarak uygulanacağına ilişkin 29/01/2021 tarihli ve 3469 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı Eki Kararın iptali istemiyle açılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 73. maddesinin 3. fıkrasında; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı; dördüncü fıkrasında vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar, indirimler ve oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisinin Cumhurbaşkanına verilebileceği kurala bağlanmıştır.
6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinde; “406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu uyarınca Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuyla görev veya imtiyaz sözleşmesi imzalamak suretiyle veya 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu uyarınca bu Kuruma bildirim yapılması veya bu Kurumca kullanım hakkı verilmesi yoluyla yetkilendirilen veya yetkilendirilmiş sayılan işletmecilerin (kablo tv altyapısı üzerinden teknik olarak verilebilecek her türlü hizmetleri dışında, görev sözleşmesi ile ulusal egemenlik kapsamındaki uydu yörünge pozisyonlarının hakları, yönetimi ve işletme yetkisine sahip olanlar hariç);
a) Her nevi mobil elektronik haberleşme işletmeciliği kapsamındaki (ön ödemeli hatlara yüklemeler için yapılan satışlar dâhil) tesis, devir, nakil ve haberleşme hizmetleri %7,5,
b) Radyo ve televizyon yayınlarının uydu platformu ve kablo ortamından iletilmesine ilişkin hizmetleri %7,5
c) Kablolu, kablosuz ve mobil internet servis sağlayıcılığı hizmeti %7,5
d) (a), (b) ve (c) bentleri kapsamına girmeyen diğer elektronik haberleşme hizmetleri %7,5
oranında özel iletişim vergisine tâbidir.” hükmüne yer verilmiş,
Mezkur maddenin 7. fıkrasının son cümlesinde ise; Cumhurbaşkanının bu şekilde tespit edilen tutarı % 50’sine kadar artırmaya veya yarısına kadar indirmeye yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır.
30 Ocak 2021 tarih ve 31380 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3469 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerindeki oranların yeniden belirlenmesi hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulmasına, mezkûr maddenin 7. fıkrası gereğince karar verildiği düzenlemesine yer vermiş, söz konusu 3469 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı eki kararın 1. maddesiyle 13/07/1956 tarih ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen özel iletişim vergisi oranları % 10 olarak belirlenmiştir.
Davaya konu Cumhurbaşkanı Kararı eki Kararın 1. maddesiyle 13/07/1956 tarih ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen özel iletişim vergisi oranlarının %7,5’dan % 10’a çıkarılmasının hukuka aykırı olduğu iddiası ile dava açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacı dava dilekçesinde özetle; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca kamu hizmeti niteliğindeki avukatlık mesleklerini yürütebilmek için 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ile düzenlenen haberleşme hizmetlerinden faydalanan, farklı işletmelerden hizmet alan abone oldukları, 6802 sayılı Kanun’un 39. maddesinin değişik 7. fıkrası ile 1. fıkradaki oranları ayrı ayrı veya birlikte sıfıra kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya Cumhurbaşkanına yetki verildiği, Kanun’la verilen bu yetki uyarınca özel iletişim vergisi oranlarının %7,5 den %10 ‘a çıkarılmasının kamu yararına aykırı bulunduğu, Anayasa’nın 73. maddesinde, verginin, yurttaşların mali gücüne göre alınması ve verginin genelliği ilkeleri ile vergilendirmede eşitlik ve adaletin sağlanmasının hedeflendiği, Anayasa Mahkemesi Kararlarında belirtildiği üzere, vergilendirmede gelir, sermaye ve harcamaların ölçüt olarak alınacağı gibi, ekonomik değer ile mali gücün de gözönünde bulundurularak vergilendirme yapılması gerektiği, mali gücü göre vergilendirmenin ise, yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre vergi alınması diğer bir anlatımla mali gücü fazla olanın çok, mali gücü yetersiz olanın da az vergi ödemesi olarak anlaşılması gerektiği, özel iletişim vergi oranlarının artırılması konusunda Cumhurbaşkanına Kanun ile yetki verilmiş ise de, hangi sebep ve kamu yararı amacı için bu yetkinin kullanıldığının açıkça ortaya konulmasının zorunlu bulunduğu, dava konusu karar incelendiğinde, herhangi bir sebep ve gerekçe belirtilmeksizin oranlarda artırım yapıldığı bu durumdaki idari işlemlerin ise hukuka uygunluğunun denetiminin yapılamayacağı gibi her idari işlemin geçerli bir nedene dayanması gerektiği genel kuralına da aykırı hareket edildiği, pandemi döneminde eğitim- öğretim de dahil olmak üzere kamu hizmetlerinin büyük bir kısmının online olarak gerçekleştirildiği, Birleşmiş Milletler İnsan hakları Konseyinin 2016 tarihli bir kararında İnternet erişim ve dijital uçurumun giderilmesi konusunda devlete yükümlülük getirmiş olmasına karşın temel kamu hizmetlerine erişim için İnternet altyapısının zorunlu hale gelmesi nedeniyle bu hizmetlerin gelir elde etmenin bir yolu olarak görülmemesi aksine öğrencilerin eğitim hakkından yararlanabilmesi, eğitimde fırsat eşitliği sağlanabilmesi, ihtiyaç sahiplerine, mali gücü yetersiz yurttaşlara daha uygun koşullarla bu hakkın sağlanması, çalışanların işlerini sürdürebilmek ve kesinsiz bir şekilde işyerine erişim sağlayabilmesi, e-devlet kapısından sunulan hizmetlere erişim sağlanması ve ekonomik açıdan sıkıntı yaşayan yurttaşların en azından bu şekilde bir sosyal haktan faydalanmaları temelinde özel iletişim vergi oranının artırılmak yerine azaltılması gerektiği, temel bir insan hakkı konumuna gelen İnternete erişim hakkının tesisi için vergi artırımı yapılmasının yukarıda belirtilen ilkelerle uyumlu olmadığı iddialarıyla dava açmıştır.
Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da vurgulandığı üzere; Anayasa’nın 73. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, vergi yükümlülüğüne ilişkin düzenlemelerin konulması, değiştirilmesi ve kaldırılmasının kanunla yapılması zorunludur. ”Verginin Kanuniliği” ilkesi olarak adlandırılan bu ilke uyarınca, idarenin takdir yetkisine dayalı uygulamalarının sınırlandırılması amacıyla, vergi yasalarında, vergiyi doğuran olay, matrah, oran, tarh, tahakkuk, tahsil, yaptırım, zamanaşımı, muafiyet ve istisna gibi vergilendirmenin temel ögelerinin kanun ile belirlenmesi gereklidir. Ancak, vergilendirme ile ilgili bütün hususların kanunla kurala bağlanmasının olanaklı bulunmadığı usule ve tekniğe ilişkin konularda, idarenin etkin ve verimli bir şekilde işlemesini sağlamak amacıyla yasama organı tarafından, yürütme organına açıklayıcı ve tamamlayıcı nitelikte düzenleyici işlem yapma yetkisi verilmesi mümkündür.
Buna göre, Anayasa’nın 73. maddesinin 4. fıkrasında sayılan konularda; yani vergilendirmeye ilişkin muaflık, istisna, indirim ve oranlarına ilişkin hükümlerde; Kanun tarafından belirlenen alt ve üst sınırları içinde kalmak şartıyla Cumhurbaşkanınca değişiklik yapılabilmesi olanaklıdır.
Günümüzde teknolojik gelişmeler, ekonomik yapıdaki hızlı devinimler sebebiyle zaman zaman hızlı karar alınması ve kural koyulması gerekebilmektedir. Bu hallerde Cumhurbaşkanı’na yetki verilmesi ihtiyacı doğabilmektedir. Ancak önem arz eden husus, verilen bu yetkiyle Cumhurbaşkanı tarafından yeni bir malî yükümlülük ihdas edilmemesi ya da varolan bir malî yükümlülüğün tamamen kaldırılmaması ve temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunan keyfi uygulamalara yer verilmemesidir.
Davacı tarafından, herhangi bir sebep ve gerekçe belirtilmeksizin ihtilaf konusu oranların %7,5’dan, % 10’a çıkarıldığı, bu durumdaki idari işlemlerin ise hukuka uygunluğunun denetiminin yapılamayacağı gibi her idari işlemin geçerli bir nedene dayanması gerektiği genel kuralına da aykırı hareket edildiği iddia edilmekte ise de, Cumhurbaşkanının verginin belli bazı temel ögelerini ancak yasada belirlenen yukarı ve aşağı sınırlar içeresinde gerçekleştirebiliyor olması, bu sınırların yasada açıkça gösterilmiş olması, Cumhurbaşkanının Yasa ile kendisine verilen yetkiyi kullanıyor olması ve verginin en önemli niteliklerinden bir tanesi olan kamu harcamalarını karşılamak üzere alınıyor olması hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının bu iddiasına itibar edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar çerçevesinde uyuşmazlığın çözümü; 3469 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerindeki oranların, Anayasa’nın 73. maddesi ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 7. fıkrası ile Cumhurbaşkanına verilen yetki dahilinde belirlenip belirlenmediğinin tespitine ilişkin bulunmaktadır.
30 Ocak 2021 tarih ve 31380 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3469 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerindeki oranlar %10 olarak belirlenmiş olup, Anayasa’nın 73. maddesi ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 7. fıkrası ile Cumhurbaşkanına verilen değişiklik yapma yetkisi verilen kanuni sınırlar içinde belirlendiği, başka bir deyişle belirtilen özel iletişim vergisi oranlarının belirlenmesinde Cumhurbaşkanına verilen değişiklik yapma yetkisi sınırının aşılmadığı sonucuna ulaşıldığından, düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY :
30/01/2021 tarih ve 31380 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen oranların %10 olarak uygulanacağına ilişkin 29/01/2021 tarih ve 3469 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı Eki Kararın iptali istemiyle dava açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE :
USUL YÖNÜNDEN:
Özel tüketim vergisi mükellefiyetleri bulunmasa da, dolaylı vergilerin niteliği gereği nihai olarak vergiyi üstlendiklerinden, vergi oranlarının artırılması yönünde tesis edilen düzenleyici işleme karşı dava açılmasında davacıların menfaatinin bulunduğu açık olup, davalı idarelerin ehliyete ilişkin iddiaları yerinde görülmemiştir.

ESAS YÖNÜNDEN:
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 73. maddesinin 3. fıkrasında, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı; aynı maddenin son fıkrasında da, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisinin Cumhurbaşkanına verilebileceği kurala bağlanmıştır.
6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 1. fıkrasında; “406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu uyarınca Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuyla görev veya imtiyaz sözleşmesi imzalamak suretiyle veya 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu uyarınca bu Kuruma bildirim yapılması veya bu Kurumca kullanım hakkı verilmesi yoluyla yetkilendirilen veya yetkilendirilmiş sayılan işletmecilerin (kablo tv altyapısı üzerinden teknik olarak verilebilecek her türlü hizmetleri dışında, görev sözleşmesi ile ulusal egemenlik kapsamındaki uydu yörünge pozisyonlarının hakları, yönetimi ve işletme yetkisine sahip olanlar hariç);
a) Her nevi mobil elektronik haberleşme işletmeciliği kapsamındaki (ön ödemeli hatlara yüklemeler için yapılan satışlar dâhil) tesis, devir, nakil ve haberleşme hizmetleri %7,5,
b) Radyo ve televizyon yayınlarının uydu platformu ve kablo ortamından iletilmesine ilişkin hizmetleri %7,5,
c) Kablolu, kablosuz ve mobil internet servis sağlayıcılığı hizmeti %7,5,
d) (a), (b) ve (c) bentleri kapsamına girmeyen diğer elektronik haberleşme hizmetleri %7,5,
oranında özel iletişim vergisine tâbidir.” hükmüne yer verilmiş,
Mezkur maddenin 7. fıkrasında ise; Cumhurbaşkanının, bu şekilde belirtilen oranları ayrı ayrı veya birlikte sıfıra kadar indirmeye veya iki katına kadar artırmaya yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır.
30/01/2021 tarih ve 31380 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3469 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerindeki oranların yeniden belirlenmesi hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulmasına, mezkûr maddenin 7. fıkrası gereğince karar verildiği belirtilmiş, söz konusu 3469 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı eki kararın 1. maddesiyle 6802 sayılı Kanun’un 39. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen özel iletişim vergisi oranları %10 olarak belirlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davaya konu Cumhurbaşkanı Kararı eki Kararın 1. maddesiyle 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen özel iletişim vergisi oranlarının %7,5’dan %10’a çıkarılmasının hukuka aykırı olduğu iddiası ile görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 73. maddesinden anlaşılacağı üzere, verginin yasallığı ilkesi kabul edilirken, aynı zamanda bu ilkenin istisnası da sayılabilecek şekilde, yasa ile belirlenen sınırları aşmamak koşuluyla Cumhurbaşkanına düzenleme yetkisi verilebileceği öngörülmüştür.

Buna göre, Anayasa’nın 73. maddesinin 4. fıkrasında sayılan konularda; yani vergilendirmeye ilişkin muaflık, istisna, indirim ve oranlarına ilişkin hükümlerde, Kanun tarafından belirlenen alt ve üst sınırlar içinde kalmak şartıyla Cumhurbaşkanınca değişiklik yapılabilmesi olanaklıdır.
Öte yandan, Anayasa’nın 125. maddesinin 1. fıkrasında, İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmişken; anılan maddenin 4. fıkrasında, yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacağı, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Maddedeki bu sınırlama, Cumhurbaşkanına tanınan yetki uyarınca yürürlüğe konulan düzenlemelere karşı açılacak davalarda, öncelikle, yasada belirlenen sınırların aşılıp aşılmadığının; belirlenen sınırlar dahilinde kullanılan yetkinin de, yine Anayasa’nın yukarıda yer verilen 73. maddesinde ifade edilen “verginin yasallığı” ilkesi ile aynı maddenin 1. fıkrasında, “herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür” biçiminde ifade edilen “vergilendirmede eşitlik” ilkesine ve 10. maddesinde açıklanan “yasa önünde eşitlik” ilkesine uygunluğu yönünden yargısal denetime tabi tutulmasına engel değildir. 125. madde hükmü ile öngörülen amaç, anılan ilkeler dışında ve/veya bu ilkelerle bağdaşmayacak ölçütlerle yapılacak yargısal denetimin, İdarenin takdir yetkisinin, hiç veya gereği gibi kullanılamaması gibi Hukuk Devletinde istenmeyen bir sonucun doğmasına neden olunmasının önüne geçilmesidir.

Bu açıklamalar çerçevesinde uyuşmazlığın çözümü; 3469 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerindeki oranların, Anayasa’nın 73. maddesi ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 7. fıkrası ile Cumhurbaşkanına verilen yetki dahilinde belirlenip belirlenmediğinin tespitine ilişkin bulunmaktadır.
Davada iptali istenilen düzenlemeye konu vergi oranlarındaki değişikliğin, Anayasa’nın 73. maddesi ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 7. fıkrası ile Cumhurbaşkanına verilen yetki kullanılarak, anılan Kanun’da öngörülen sınırlar dahilinde yapıldığı ve vergilendirme ilkelerine aykırılık taşımadığı; öte yandan, Kanun’da öngörülen sınırlar içerisinde yapılan vergi oranlarındaki değişikliğin ne kadarının, ekonomik göstergelere uygun olduğunun yargısal denetiminin ise, Anayasa’nın 125. maddesiyle bağdaşmayacağı açık olduğundan, davaya konu düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Aşağıda dökümü yapılan … Türk Lirası yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesinin 1. fıkrası uyarınca … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
4. Posta giderleri avansından … TL artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içerisinde Danıştay Vergi Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 28/03/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.