Danıştay Kararı 7. Daire 2020/838 E. 2023/572 K. 14.02.2023 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2020/838 E.  ,  2023/572 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/838
Karar No : 2023/572

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı adına
… Gümrük Müdürlüğü
VEKİLİ : …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … Anonim Şirketi adına tanzimli dahilde işleme izin belgesi kapsamında 2003 ve 2004 yıllarında işlem gören 38 adet serbest dolaşıma giriş beyannamesinden kaynaklanan katma değer vergisi ve kaynak kullanımını destekleme fonu payı ile anılan vergi ve fon payı üzerinden karara bağlanan para cezasının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, uyuşmazlığa konu ödeme emri içeriği amme alacakları için asıl borçlu şirket tarafından defalarca yapılandırma talebinde bulunulduğu, 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılan alacaklara ilişkin yapılan ödemeler dışında herhangi bir ödeme yapılmadığı, yararlanma hakkının kaybedilmesinden sonra idarece takip işlemlerinin kaldığı yerden devam ettirildiği, ancak, yapılandırma talepleri ile birlikte yeni bir hukuki durumun ortaya çıktığı, dolayısıyla ödenmeyen tutarlar üzerinden öncelikle şirket nezdinde ödeme emirleri tanzim ve tebliğ olunmak suretiyle amme alacağının tahsil ve takip cihetine gidilmesi gerektiği, usulüne uygun yürütülecek takip neticesinde şirketten tahsil kabiliyetinin bulunmaması durumunda davacının sorumluluğu doğacağından bahsedilen yasal prosedürler tüketilmeden kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Borcun doğumu anında kanuni temsilci olan davacı adına tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
… Anonim Şirketi adına tanzimli dahilde işleme izin belgesi kapsamında 2003 ve 2004 yıllarında işlem gören 38 adet serbest dolaşıma giriş beyannamesinden kaynaklanan katma değer vergisi ve kaynak kullanımını destekleme fonu payı ile anılan vergi ve fon payı üzerinden karara bağlanan para cezasının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanu’nun mükerrer 35. maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği belirtilmiş; aynı Kanun’un 55. maddesinde ise, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, asıl borçlu şirket adına tescilli muhtelif tarih ve sayılı (38) adet serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyaya ilişkin olarak dahilde işleme rejimi şartlarının ihlal edildiği hususunun, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığınca Mersin Gümrük Müdürlüğüne 29/04/2011 tarihinde bildirildiği, asıl borçlu şirketin ise söz konusu borçlarını 03/05/2011 tarihinde 6111, 28/11/2014 tarihinde 6552, 25/11/2016 tarihinde 6736 sayılı, 13/07/2018 tarihinde ise 7143 sayılı Kanun’dan faydalanmak için başvuruda bulunduğu ve başvurularının kabul edilerek borçların yapılandırıldığı, söz konusu yapılandırma taleplerine ek imza sirkülerinde davacının 29/06/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında 3 yıl süre ile 1. derece imza yetkisine sahip yönetim kurulu başkanı olduğunun anlaşıldığı, bu sıfatla imza yetkisinin 29/06/2018 tarihine kadar geçerli olduğu, buna göre 7143 sayılı Kanun kapsamında 13/07/2018 tarihinde yapılan başvuru sırasında temsil ve ilzam yetkisinin bulunduğuna ilişkin bilgi ve belgenin bulunmadığı, aksine 01/08/2018 tarihinde tescil edilerek 07/08/2018 tarihinde ilan edilen 13/07/2018 tarihli genel kurul kararına göre üyeliğinin sona erdirildiği ve kendisine temsil yetkisinin verilmediği; şirket kanuni temsilcilerinin sorumluluğunun kusura dayalı olması karşısında, yapılandırma sonrası dönemde borcun belirlenen ödeme planında yer alan vadelerde ödenmemesinden davacının sorumlu olmadığı ve vergi kaybına sebebiyet verilmesi konusunda herhangi bir kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından, ilgili borçların ödenmemesi üzerine yapılandırma başvurusunda bulunmayan, gerek yapılandırma başvurusunun yapıldığı tarihte gerekse ödeme safhasında kanuni temsilci olmayan, şirket borçlarının ödenmemesine tutum ve davranışıyla sebebiyet vermeyen, dolayısıyla borcun şirketten tahsil edilememesinde herhangi bir sorumluluğu bulunmayan davacı adına düzenlenen ödeme emrinin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmış olup, ödeme emrinin iptali yolunda verilen mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine dair Daire kararında sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1…. Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliği ve bir örneğinin de Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, 14/02/2023 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
… Anonim Şirketi’nden tahsil edilemeyen 2003-2004 yılının muhtelif dönemlerine ait vergiler ile para cezalarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır
Dosyanın incelenmesinden, davacının …-…, …-…, …-… tarih ve sayılı yönetim kurulu kararları uyarınca yönetim kurulu başkanı olarak 1. dereceden A grubu temsil ve ilzama yetkili imzacı olduğunun tescil ve ilan edildiğinin görüldüğü, bu durumun 29/06/2018 tarihine kadar devam ettiği, asıl borçlu şirketin davaya konu ödeme emri içeriğindeki borçlarını 03/05/2011 tarihinde 6111, 28/11/2014 tarihinde 6552, 25/11/2016 tarihinde ise 6736 sayılı Kanun’dan yararlanarak yapılandırmak için başvurduğu ve yine en son 13/07/2018 tarihinde ise 7143 sayılı Kanun’dan faydalanmak için başvuruda bulunduğu ve başvurusunun kabul edilerek borçların yapılandırıldığı, ödeme planlarına uyulmaması üzerine de kamu alacağının tahsili amacıyla davacı adına 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddesi uyarınca ödeme emri düzenlendiği anlaşılmıştır.
Olayda, davacının, kanuni temsilci olduğu dönemlerde doğan veya ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen ve asıl borçlu şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacaklarının ödenmesinden sorumluluğunun bulunduğu açıktır. Davacının kanuni temsilcilikten ayrıldığı tarihten sonraki bir dönemde seçilen kanuni temsilci tarafından asıl borçlu şirkete ait geçmiş dönemlere ilişkin vergi borçlarının yapılandırılmış olması da davacının kanuni temsilci olduğu dönemlere ilişkin kanuni temsilci sıfatıyla doğan sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.
Bu durumda, davacının uyuşmazlık konusu dönemlere ilişkin amme alacaklarının doğduğu veya ödenmesi gerektiği tarihlerde kanuni temsilcilik sıfatını haiz olup olmadığı, asıl borçlu şirket adına usulüne uygun olarak malvarlığı araştırması yapılıp yapılmadığı gibi esasa ilişkin konular dikkate alınmak suretiyle borcun şirketten tahsil olanağının bulunup bulunmadığı ve benzeri diğer hususlar araştırılarak bir karar verilmesi gerektiğinden temyize konu kararın bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.