Danıştay Kararı 7. Daire 2020/604 E. 2023/1407 K. 09.03.2023 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2020/604 E.  ,  2023/1407 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/604
Karar No : 2023/1407

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı adına
… Gümrük Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:…. sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem: Asıl borçlu … Plastik Sanayi Anonim Şirketi adına tescilli … tarih ve … sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi ile … tarih ve .. sayılı dahilde işleme izin belgesi kapsamında geçici ithali yapılan eşyanın süresinde yurt dışı edilmediğinden bahisle gümrük ve katma değer vergileri, kaynak kullanımını destekleme fonu payı ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 238. maddesi uyarınca karara bağlanan para cezasının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; Mahkemelerince verilen ara kararı üzerine, davalı İdarece ödeme emrine ilişkin zamanaşımını kesen veya durduran sebep olarak asıl borçlu şirket adına düzenlenen … tarih ve …, … sayılı ödeme emirleri ile … tarih ve … sayılı yazı gösterilmiş ise de; asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin şirkete tebliğ tarihi olan 19/02/2009 tarihini izleyen 2010 yılı başından itibaren 5 yıl içerisinde, yani, en geç 31/12/2014 tarihine kadar yalnızca 10/03/2009 tarihli haciz varakasının düzenlendiği, ancak, haczin tatbikine ilişkin bir işlem yapıldığına dair dava dosyasına herhangi bir bilgi ve belgenin sunulmadığının görüldüğü, olayda, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 103. maddesinde belirtilen zamanaşımını kesen diğer sebeplerin de bulunmadığı anlaşıldığından, 19/02/2009 tarihinde tebliğ edilen amme alacağının 5 yıl içerisinde yani en geç 31/12/2014 tarihine kadar tahsilatın yapılamaması nedeniyle zamanaşımına uğradığı, kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davaya konusu ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 197. maddesi uyarınca zamanaşımının bulunmadığı, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık olmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Şirketin maksat ve mevzuuna dahil olan tüm işlemlerde tam yetkili olmayan, sınırlı olarak temsil ve idare yetkisi verilen kişi veya kişilerin kanuni temsilci sayılması mümkün değildir. Satıştan sorumlu genel müdür yardımcısı sıfatıyla kendisine tanınan ikinci derece imza yetkisinin, davacıya kanuni temsilcilik sıfatı kazandırması mümkün olmadığından, kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık, ödeme emrini zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle iptal eden temyize konu kararda sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Asıl borçlu … Plastik Sanayi Anonim Şirketi adına tescilli … tarih ve … sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi ile … tarih ve …. sayılı dahilde işleme izin belgesi kapsamında geçici ithali yapılan eşyanın süresinde yurt dışı edilmediğinden bahisle gümrük ve katma değer vergileri, kaynak kullanımını destekleme fonu payı ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 238. maddesi uyarınca karara bağlanan para cezasının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde, bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği; yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı; temsilciler veya teşekkülü idare edenlerin bu suretle ödedikleri vergiler için, asıl mükelleflere rücu edebilecekleri hükümleri yer almıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer’i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümlerinin tatbik olunacağı, 2. maddesinde, muhtelif kanunlarda Tahsili Emval Kanununa göre tahsil edileceği bildirilen her çeşit alacaklar hakkında da bu kanun hükümlerinin tatbik olunacağı kuralına yer verilmiştir.
Kanun’un 3. maddesinde, bu kanundaki amme alacağı teriminin, 1. ve 2. maddeler şumulüne giren alacakları; amme borçlusu veya borçlu teriminin ise, amme alacaklarını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni temsilci veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini, vergi sorumlusunu ifade edeceği belirtilmiştir. Ayrıca aynı maddede tahsil edilemeyen amme alacağı teriminin, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını; tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı teriminin ise, amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını ifade ettiği açıklanmıştır.
Aynı Kanun’un mükerrer 35. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin veya tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edileceği; 100. maddesinde ise, amme alacaklarının tahsili için İcra ve İflas Kanunu hükümleri dairesinde amme borçlusunun iflasının istenebileceği kuralına yer verilmiştir.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 193. maddesinde, iflasın açılmasıyla borçlu aleyhinde haciz yoluyla yapılan takiplerle teminat gösterilmesine ilişkin takiplerin duracağı ve iflas kararının kesinleşmesi ile bu takiplerin düşeceği hükme bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava dosyası ile Dairemizin E:2020/1892, E:2021/2806 sayılı dosyalarının birlikte incelenmesinden; İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında verilen …. tarihli kararla, asıl borçlu … Plastik Sanayi Anonim Şirketinin iflasına karar verildiği, şirket hakkındaki taahhüt hesabının müeyyideli kapatıldığının, … Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği tarafından bölge gümrük müdürlüğüne bildirildiği, ek tahakkuk ve para cezası kararlarının, firmanın adresinden ayrılması nedeniyle tebliğ edilememesi üzerine alacağın sıraya konulmasını teminen iflas müdürlüğüne tebliğ edildiği, iflas müdürlüğünce de alacağın kabul edildiğinin gümrük müdürlüğüne bildirildiği, teminatın irad kaydedildiği, kamu alacağının ödenmemesi üzerine de borç ödemeden aciz belgesinin verildiği, asıl borçludan tahsil edilemeyen kamu alacağının kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan istenildiği anlaşılmıştır.
Asıl borçlu şirket hakkında 04/02/2009 tarihinde iflas kararının verilmesiyle taraf sıfatı ve dava takip yetkisinin artık müflise değil, iflas idaresine ait olduğu dikkate alındığında, bu tarihten sonraki işlemlerinin şirket nezdinde yapılmasının mümkün olmadığı, ancak işbu dosya kapsamında iflas sürecine ilişkin bilgi ve belgelerin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Temyize konu kararda, her ne kadar tahsil zamanaşımına uğrayan kamu alacağının davacıdan istenilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal kararı verilmiş ise de; iflas kararının verilmesiyle işlemekte olan zamanaşımının duracağı, iflas süresince zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin işlemeyeceği, aksi halde, zamanaşımı süresinden fazla süren iflasın tasfiyesinde amme alacağının kendiliğinden zamanaşımına uğrayacağı, 6183 sayılı Kanun’da zamanaşımını kesen haller arasında iflas sayılmasada iflasın doğal sonucunun zamanaşımı süresinin işlememesini gerektirdiği, alacağın iflas masasına kaydedilmesinin yeterli olacağı hususları göz önünde bulundurulduğunda, yukarıda yazılı gerekçeyle verilen iptal kararında isabet bulunmamıştır.
Öte yandan, davacının sorumlu olduğu dönemler ve iflas sürecine ilişkin hususlar da dikkate alınmak suretiyle ödeme emrinin diğer yönlerden hukuka uygunluğu incelenmek suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin kabulüne,
2…. Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:…. sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
4. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13. maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 09/03/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.