Danıştay Kararı 7. Daire 2020/3906 E. 2023/569 K. 14.02.2023 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2020/3906 E.  ,  2023/569 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/3906
Karar No : 2023/569

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem: Asıl borçlu … Ürünleri Mühendislik Danışmanlık ve Aracılık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nden tahsil edilemeyen 2013 yılının Mart ve Nisan dönemlerine ilişkin özel tüketim vergisi, vergi ziyaı cezası ile gecikme faizlerinden oluşan amme alacağının tahsili amacıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesi uyarınca şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesindeki “devir öncesine ait amme alacakları” kavramının, devirden önce doğmuş, diğer bir ifadeyle tahakkuk etmiş amme alacaklarını ifade ettiği, “amme alacağının doğduğu zaman” kavramıyla, alacağın tahakkuk ettiği zamanın kastedildiği, bir vergilendirme döneminde vergiyi doğuran işlemlerin gerçekleşmesinin tek başına vergi borcunu doğurmadığı, vergi borcunun doğması için ya mükellef tarafından beyanda bulunularak ya da idarece re’sen veya ikamelen tarh edilen verginin tahakkuk etmiş olması gerektiği, dolayısıyla, vergilendirme döneminde icra edilen vergiye tabi faaliyetler sonucu mükellef tarafından beyan edilen veya idarece bulunan matrah veya matrah farkına dayanan vergi, vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği döneme ait ise de, bu verginin beyan tarihinde veya re’sen ya da ikmalen tarhiyat üzerine tahakkuk ettiği, böylece mükellef yönünden borç, idare yönünden ise 6183 sayılı Kanun’a göre takip edilebilecek bir kamu alacağı haline geldiği, “amme alacağının doğduğu zaman” kavramıyla, vergiyi doğuran olayların gerçekleştiği, alacağın ilgili olduğu vergilendirme döneminin kastedildiği düşünülebilir ise de, 6183 sayılı Kanun’un 35.maddesinde bu amaçla, vergi hukukunun “vergilendirme dönemi” ya da “vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği dönem” kavramları kullanılabilecekken “amme alacağının doğduğu zaman” kavramının kullanılmasının, vergi ile ilgili faaliyet döneminde ortak olan kişilerin değil, verginin tahakkuk ettiği tarihte ortak sıfatı taşıyan kişilerin muhatap alındığını gösterdiği, olayda, davacının, 08/05/2013 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanan 26/04/2013 tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirket ortaklığından ayrıldığı, bu durumda, dava konusu ödeme emri içeriği 25/02/2017 vade tarihli borçların tahakkuk ve vade tarihleri, dolayısıyla amme alacağının doğduğu zamanın, davacının şirket ortaklığı sıfatının sona erdiği 2013 yılı sonrasına rastlaması nedeniyle, davacı belirtilen vergi borçlarından sorumlu tutulamayacağından dava konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Dava konusu ödeme emri içeriği vergi ve cezaların ait olduğu dönemde davacının şirket ortağı olduğu, şirketten tahsil imkanı kalmayan amme alacağının şirket ortağı sıfatıyla davacıdan aranmasında hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Dosyanın incelenmesinden, amme alacağının doğduğu zamanda şirket ortağı olduğu anlaşılan davacının sorumluluğuna gidilebileceği anlaşılmakla birlikte, davaya konu ödeme emrinin içeriği amme alacaklarının hukuka uygunluğu yönünden yapılacak inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bölge idare mahkemesi vergi dava dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Asıl borçlu … Ürünleri Mühendislik Danışmanlık ve Aracılık Hizmetleri Sanay ve Ticaret Limited Şirketinden tahsil edilemeyen 2013 yılının Mart ve Nisan dönemlerine ilişkin özel tüketim vergisi, vergi ziyaı cezası ile gecikme faizlerinden oluşan amme alacağının tahsili amacıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesi uyarınca şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesinin 1. fıkrasında, limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları, 2. fıkrasında, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı; 3. fıkrasında, amme alacağının “doğduğu” ve “ödenmesi” gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olacakları düzenlenmiş; aynı Kanun’un 55. maddesinde ise, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Vergi kanunlarının vergiyi bağladığı olayın meydana gelmesi veya hukuki durumun tekemmülü ile doğan ve vergi yükümlüsünün borcunu teşkil eden vergi alacağı, Vergi Usul Kanunu’nun 19. maddesinde düzenlenmiş, aynı Kanun’un 20. ve 21. maddelerinde tanımlanan tarh ve tebliğden sonra tahakkuk ettiği belirtilmiş, izleyen 22. maddede ise tahakkuk, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken safhaya gelmesi şeklinde tanımlanmıştır.
6183 sayılı Kanun’un 35. maddesinde, limited şirket ortaklarını, şirketten tahsiline olanak bulunmayan kamu alacaklarının ödenmesinden doğrudan doğruya payları oranında sorumlu tutan kural karşısında, tahsili gereken kamu alacağını doğuran vergilendirmenin ait olduğu dönemde, başka bir ifadeyle vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği vergilendirme döneminde şirketin paylarına sahip ortakların, bu dönemden sonra paylarını devretmiş olsalar da ortaklık sıfatının sürdüğü dönemlere ilişkin şirketin kamu borçlarından sorumluluklarının kalkması söz konusu edilemez. Bununla birlikte, öngörülen sorumluluk ortağın payının bulunduğu döneme ilişkin olduğu gibi, şirket adına tahakkuk ederek ödenmesi gereken safhaya gelen, yani kamu alacağı niteliği kazanan vergi ve cezanın doğduğu gün ile 6183 sayılı Kanun’un 37. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca ödeme müddetinin son günü olan, vadesinde de ödenmeyen alacağın ödenmesi gereken zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu olacakları kabul edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davaya konu edilen ödeme emri içeriği amme alacaklarının vadesinin 25/02/2017 tarihine rastlayan 2013 yılının Mart ve Nisan dönemine ilişkin özel tüketim vergisi, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi borçlarını kapsadığı, davacının 08/05/2013 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan ve tescil edilen, 26/04/2013 tarihli ortaklar kurulu kararıyla hisselerini devrettiği, ancak, ödeme emrine konu vergi borçlarının ait olduğu dönemde, dolayısıyla, amme alacağının doğduğu zamanda şirket ortağı olduğu saptandığından, asıl borçlu şirketten tahsil imkanı bulunmadığının ortaya konulması halinde şirkete ait borçtan sorumluluğu bulunan davacı adına düzenlenen ödeme emrinin hukuka uygunluğu yönünden yapılacak incelemeye göre karar verilmesi gerekirken, yukarıda yazılı gerekçeyle dava konusu ödeme emrini iptal eden mahkeme kararına yönelik istinaf isteminin reddine dair kararda hukuka uyarlık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin kabulüne,
2…. Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
4. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13. maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 14/02/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.