Danıştay Kararı 7. Daire 2020/3328 E. 2023/849 K. 21.02.2023 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2020/3328 E.  ,  2023/849 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/3328
Karar No : 2023/849

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Bakanlığı adına … Gümrük Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI): …
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: … Mobilya Aksesuarları Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına 2016 yılında tescilli muhtelif tarih ve sayılı 9 adet beyanname muhteviyatı eşyalara ilişkin vergilerin şirketten tahsil edilemediğinden bahisle, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına alınan ihtiyatı haciz kararının iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacı hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 2. fıkrası uyarınca ihtiyati haciz kararı alınmasının nedeni olarak davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinin tebliğ edilememesi gösterilmişse de, söz konusu ödeme emrinin tebliğe çıkarıldığı “… Mahallesi … Sokak No:… …/…” adresinin davacının 25/04/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi (MERNİS yurtiçi adresi) olduğu ve bu adreste ödeme emrinin tebliğ edilememesi üzerine, tebliğ zarfının arka yüzüne ” adresten taşınmış TC. Nosu olmadığından kaydına bakılamadı iade” açıklamasının yazıldığı ve posta memuru tarafından imza edilerek tebliğ evrakının merciine iade edildiği, ara kararla sorulması üzerine davalı idarece aynı adrese yeniden tebligat çıkartılmadığı bilgisinin verildiği, 213 sayılı Kanun’un 102. maddesinde, adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine yapılacak tebligatlarda, tebliğ yapılacak kişinin adreste bulunamaması nedeniyle tebliğ evrakının merciine iade edilmesi sonucunda, tebliği çıkaran mercii tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğe çıkarılacağı hükme bağlandığı halde, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emrine ait tebliğ evrakının merciine iade edilmesinden sonra ikinci defa tebliğe çıkarılmadığı, dolayısıyla 213 sayılı Kanun’un 101 ve 102. maddelerindeki tebligat usulüne uyulmadığından davacının belli bir ikametgahının bulunmadığından bahsedilemeyeceği, bu haliyle 6183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davacı hakkında tesis edilen ihtiyati haciz kararı ile söz konusu karara dayanılarak davacının banka hesapları üzerine tatbik edilen ihtiyati haciz işlemlerinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle davaya konu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacının mernis adresine ulaşılamadığından, asıl borçluya ait herhangi bir malvarlığının da bulunmaması üzerine tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliği ve bir örneğinin de Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, 21/02/2023 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 9. maddesinde; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359. maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplamalara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat isteneceği, aynı Kanunun 13. maddesinde, ihtiyati haciz sebeplerinin yedi bent halinde sayıldığı, bu hallerden herhangi birisinin mevcudiyeti halinde de hiçbir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurun kararıyla, haczin ne suretle yapılacağına dair olan hükümlere göre derhal ihtiyati haciz tatbik olunacağı hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda bahsedilen teminat isteme, ihtiyati haciz kamu alacağının cebren tahsil ve takip işlemleri olmayıp, icrai muamelelere başlamadan önce tahsile konu amme alacağını korumaya yönelik işlemler olduğundan, bunların asıl muhatabı amme borçlusu, diğer bir deyişle verginin mükellefi veya sorumlusudur. Dolayısıyla, şirketin kanuni temsilcileri, yönetim, icra kurulu üyeleri ve ortakları hakkında bu işlemlerin uygulanması söz konusu olmayacaktır.
213 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca kanuni temsilciler, ancak kesinleşen ve şirketin mal varlığından tamamen veya kısmen alınamamış olan borçlarından dolayı sorumlu tutulabileceklerinden ve haklarında teminat isteme, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk gibi amme alacağının korunmasına ilişkin işlemlerin uygulanabileceğine dair bir açıklık bulunmadığından, işlemin iptaline dair mahkeme kararı sonucu itibariyle yerinde olup, anılan karara yönelik temyiz isteminin reddi gerektiği oyuyla Daire kararına katılmıyoruz.