Danıştay Kararı 7. Daire 2020/281 E. 2020/4702 K. 17.11.2020 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2020/281 E.  ,  2020/4702 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/281
Karar No : 2020/4702

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Gıda Sanayi Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı adına
…Gümrük Müdürlüğü…
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına kayıtlı 2015/D1-06937 sayılı dahilde işleme izin belgesi kapsamında temsilcilik sözleşmesine istinaden … Denizcilik Tarım Ürünleri Turizm Nakliye Madencilik Enerji Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına tescilli 28/04/2016 tarih ve 27342 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesiyle makarnalık buğday ithal edilmesi gerekirken, ekmeklik buğday ithal edildiğinden bahisle tahakkuk ettirilen gümrük ve katma değer vergilerine vaki itirazın reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; 21/12/2016 tarih ve 270-B/12 sayılı inceleme raporu ile aynı tarih ve 270-B/11 sayılı soruşturma raporunun incelenmesinden, davacı adına kayıtlı dahilde işleme izin belgesinde, ihraç edilen eşyaya tekabül eden miktarda sadece makarnalık buğdayın eşdeğer eşya kapsamında ithalatının yapılabileceğinin belirtilmesine rağmen, temsilci firma aracılığıyla dahilde işleme izin belgesi kapsamında ithal edilen eşyanın gümrük vergisinden muaf olarak ithal edilemeyen ekmeklik buğday olduğu ve bunların yurt içine satıldığı, firmalarca satın alınan buğdayların tamamına yakınının ekmeklik olduğunun beyan edildiği, … İl Müdürlüklerince herhangi bir analiz yapılmaksızın uygunluk yazılarının düzenlendiği tespitlerine yer verildiği, olayda, dahilde işleme izin belgesi sahibi olan davacı şirket ile … Denizcilik Tarım Ürünleri Turizm Nakliye Madencilik Enerji Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi arasında belge kapsamında 5.200.000 kg makarnalık buğday ithaline ilişkin temsilcilik sözleşmesinin imzalandığı, Sözleşme’nin 8. maddesinde, malın gümrüklenmesi esnasında gümrük ve katma değer vergilerine ilişkin teminat mektubunun ithalatçı olan davacı firma tarafından verileceği, 9. maddesinde ise, dahilde işleme izin belgesi kapsamında yapılacak iş bu ithalatla ilgili ihracatlardan ve ihracaat taahhüdünün kapatılmasından temsilcinin sorumluluğunun bulunmadığı ifadesine yer verildiği, ithalatın temsilci aracılığıyla yapılmasına rağmen, ithal edilen malın mülkiyetinin kendisine geçmediği, malın mülkiyetinin belge sahibi olan davacı şirkete ait olduğu, davacı şirket tarafından, ithalatı gerçekleştiren temsilci şirketin beyanı için sağlanan verilerin yanlış olduğunu bildiği anlaşıldığından tahakkuk ettirilen gümrük ve katma değer vergilerine vaki itirazın reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: İhtilaf konusu buğdayın cinsi olduğundan, Gümrük Yönetmeliği’ne göre numune alınarak analiz yapılması gerekirken, kişilerin beyanı esas alınarak işlem tesis edildiği, yurt içinde buğday alımı yapan firmaların ifadelerinin davaya konu beyanname ile ilgisinin bulunmadığı, … İl Müdürlüğünce düzenlenen uygunluk belgesi ile buğdayın cinsinin tespit edilemeyeceği, uygunluk belgesinin, buğdayın insan ve hayvan sağlığı açısından tehlike oluşturup oluşturmadığını belirlemeye yönelik olduğu, dava konusu işlemin dayanağı Gümrük Kanunu’nun 181. maddesinin 2. fıkrasının, dolaylı temsilcinin sorumluluğunu düzenlediği, dolaylı temsilcinin ise gümrük işlemlerini yürüten ve beyannamede adı geçen gümrük müşaviri olduğu, dolayısıyla belge sahibi olan taraflarının anılan madde uyarınca yükümlülüğünden söz edilemeyeceği, gümrük işlemlerinin temsilcilik sözleşmesine istinaden temsilci aracılığıyla gerçekleştirildiği, temsilcilik sözleşmesinde sadece makarnalık buğday ithali için yetki verildiği, buğdayın ekmeklik olduğunun kabul edilmesi durumunda ise, temsilci tarafından yetkisi dışına çıkılarak işlem yapıldığı, Borçlar Kanunu uyarınca yetkisiz yapılan bu işlemin geçersiz olduğu ve kendileri üzerinde herhangi bir hukuki sonuç doğuramayacağı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davacının makarnalık buğday yerine ekmeklik buğday ithalatı yaptığının Gümrük ve Ticaret Müfettişi tarafından düzenlenen inceleme ve soruşturma raporları ile ortaya konulduğu, davacının basiretli bir tacir gibi hareket etmediği, beyanname muhteviyatı eşyaların içeriğinden emin olamadığı ve gerekli kontrolleri yapmadığı savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ: Temsilci firma aracılığıyla dahilde işleme izin belgesi kapsamında ithal edilen eşyanın, gümrük vergisinden muaf olarak ithali mümkün olmayan ekmeklik buğday olduğu açıkça ortaya konulduğundan, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Davacı adına kayıtlı 2015/D1-06937 sayılı dahilde işleme izin belgesi kapsamında temsilcilik sözleşmesine istinaden … Denizcilik Tarım Ürünleri Turizm Nakliye Madencilik Enerji Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına tescilli 28/04/2016 tarih ve 27342 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesiyle makarnalık buğday ithal edilmesi gerekirken, ekmeklik buğday ithal edildiğinden bahisle tahakkuk ettirilen gümrük ve katma değer vergilerine vaki itirazın reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararına yönelik istinaf isteminin reddine dair Dava Dairesi kararı temyiz edilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT :
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 108. maddesinin 1. fıkrasında, serbest dolaşımda olmayan eşyanın, işlem görmüş ürünlerin üretiminde kullanılmasından sonra Türkiye Gümrük Bölgesinden yeniden ihraç edilmesi amacıyla, gümrük vergileri ve ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmaksızın ve vergileri teminata bağlanmak suretiyle, dahilde işleme rejimi kapsamında geçici olarak ithal edilebileceği; eşyanın işlem görmüş ürünler şeklinde ihracı halinde, teminatın iade olunacağı; eşyanın bu şekilde dahilde işleme rejiminden yararlanmasına, şartlı muafiyet sistemi denildiği; 109. maddesinin 1. fıkrasında, işlem görmüş ürünlerin eşdeğer eşyadan elde edilmesine veya eşdeğer eşyadan elde edilen işlem görmüş ürünlerin ithal eşyasının serbest dolaşıma girmesinden önce Türkiye Gümrük Bölgesi dışına ihraç edilmesine izin verilebileceği; aynı maddenin 2. fıkrasında, eşdeğer eşyanın, ithal eşyası ile aynı özellik ve aynı nitelikleri taşıması gerektiği; 3. fıkrasında ise, işlem görmüş ürünlerin eşdeğer eşyadan elde edilmesi durumunda, gümrük işlemlerinde ithal eşyanın eşdeğer eşya, eşdeğer eşyanın ise ithal eşya olarak değerlendirileceği hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanun’un 184. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde, 183. maddede belirtilen haller dışında, ithalat vergilerine tabi eşyanın geçici depolanmasından veya tabi tutulmuş olduğu gümrük rejiminin uygulanmasından doğan yükümlülüklerden birinin yerine getirilmemesi durumunda ithalat nedeniyle gümrük yükümlülüğünün doğacağı; maddenin 3. fıkrasında ise, yükümlünün, ithalat vergilerine tabi eşyanın geçici depolanmasından veya tabi tutulduğu gümrük rejiminin uygulanmasından doğan yükümlülükleri yerine getirmesi gereken kişi ya da söz konusu rejime tabi tutulması için konulmuş koşullara uyması gereken kişi olduğu hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Yukarıda yer alan Kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, dahilde işleme izin belgesi sahibi olup ithalat işlemlerini gerçekleştirenlerin, bu işlemlerden doğabilecek vergilerden dolayı gümrük yükümlüsü sıfatıyla sorumlu tutulmasının yasal bir zorunluluk olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Dosyada yer alan bilgi ve belgeler ile 21/12/2016 tarih ve 270-B/12 sayılı inceleme raporunun birlikte incelenmesinden; davacı adına kayıtlı dahilde işleme izin belgesinde, ihraç edilen eşyaya tekabül eden miktarda sadece 1001.19.00.00.00 gümrük tarife istatistik pozisyonunda sınıflandırılan makarnalık buğdayın eşdeğer eşya kapsamında ithalatının yapılabileceğinin belirtildiği, ithalat işlemlerinden önce belge sahibi olan davacı ile … Denizcilik Tarım Ürünleri Turizm Nakliye Madencilik Enerji Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi arasında dahilde işleme izin belgesi kapsamında 5.200.000 kg makarnalık buğdayın ithal edilmesine ilişkin temsilcilik sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmeye istinaden adı geçen temsilci şirket adına tescilli 28/04/2016 tarih ve 27342 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesinde, göndericisinin … Gıda Turizm İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, GTİP’inin 1001.19.00.00.00, ticari tanımının “durum buğdayı” olarak beyan edildiği, yurt dışında düzenlenen faturada “sibirya ticari buğdayı”, tarım belgeleri üzerinde “buğday”, taşıma belgeleri üzerinde “rus buğdayı” ibarelerinin bulunduğu, … İl Müdürlüğünce herhangi bir analiz yapılmaksızın uygunluk yazısının düzenlendiği, ithalat işleminden sonra 18/05/2016 tarihinde temsilci firma tarafından davacı adına 280 Dolar/ton, 21/05/2016 tarihinde ise davacı tarafından temsilci firma adına 550 Dolar/ton fatura düzenlendiği, nihai olarak beyanname kapsamında ithal edilen buğdayın yurt içinde … Un, … Yem ve … Taşımacılık firmalarına satıldığı, bu firmalarca, alınan buğdayın ekmeklik olduğunun, taraflarınca analizlerinin yapıldığının ve un fabrikalarında kullanıldığı/un fabrikalarına satıldığının beyan edildiği, davacı şirketin yönetim kurulu başkanı …’nın ifadesinde, makarnalık buğday ithalatlarının olmadığının, dahilde işleme izin belgeleri kullanılarak ithal edilen buğdayların kendilerine ait olmadığının, belgelerini 32 Dolar/ton fiyatından sattıklarının; temsilci firmanın vekili …’in ifadesinde, … Group gibi firmaların yurt dışından getirdiği buğdayları alarak temsilcilik sözleşmesine istinaden millileştirdiğinin ve sonrasında …firmasına devredilen bu buğdayların iç piyasada satıldığının, dahilde işleme izin belgesi sahibi firmalara belge parası ödenmediğinin; beyannamede gönderici konumunda bulunan … Group Gıda firmasının yönetim kurulu başkanı …’in ifadesinde; önceden bu sektörde tanıdığı … ile görüşmeye başladığının, buğday ithalatında %130 oranında gümrük vergisi olduğunu öğrendiğinin, …’in malı getirmem kaydıyla bunların millileştirme işlerini yapacağını belirttiğinin, millileştirme işlemi sonrası aldığı malları … Un, … ve … Un fabrikalarına sattığının, sattığı buğdayların Sibirya buğdayı olduğunun, bu buğdayların Rusya ve Azerbaycan’da makarnalık olarak kullanıldığının, ekmeklik ve makarnalık buğday arasındaki farkı şu anda öğrendiğinin; gümrük müşaviri …’nın ifadesinde; beyanlarını makarnalık buğday olarak yaptığının ve bunların ekmeklik olabileceğini düşünmediğinin, bu olaylar ortaya çıktıktan sonra konuyu …’e sorduğunun, kendisinden buğdayların makarnalık olduğu yönünde cevap aldığının, ancak böyle olmadığını şu an anladığının, …’in makarnalık belgesi olan makarna fabrikası firmalardan belge satın alıp, onlar adına kendi malını gümrük vergisi ödemeksizin çektiğini sonradan anladığının, piyasada ekmeklik belgesinin 100-105 Dolar iken, makarnalık belgelerinin 30-35 Dolara alındığını da sonradan öğrendiğinin beyan edildiği anlaşılmıştır.
Olayda, dahilde işleme rejiminin sağladığı imkanlardan yararlanma hakkının yanısıra rejimin öngördüğü şartlara uyma yükümlülüğünün de dahilde işleme izin belgesi sahibi olan davacıda bulunduğu tartışmasızdır. Bu bakımdan, temsilci firma aracılığıyla belge kapsamında ithal edilen eşyanın, gümrük vergisinden muaf olarak ithali mümkün olmayan ekmeklik buğday olduğu açıkça ortaya konulduğundan, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık, yukarıda değinilen gerekçeyle verilen mahkeme kararına yönelik istinaf isteminin reddinde sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. … Bölge İdare Mahkemesi …Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
2. Hüküm altına alınan tutar üzerinden binde 9,10 oranında ve … TL’den az olmamak üzere hesaplanacak nispi karar harcından, Dairece karara bağlanan harcın mahsubundan sonra, kalan harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliği ve bir örneğinin de Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, 17/11/2020 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.” kuralı yer almış; 125. maddesinde de, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu hükme bağlanmıştır.
Anayasanın 36. maddesinde yer verilen iddia ve savunma hakkı, birbirini tamamlamakta ve birbirinden ayrılmaz niteliğiyle de hak arama hürriyetine temel oluşturmaktadır. Hak arama hürriyeti, önemi nedeniyle yalnız toplumsal barışı güçlendiren dayanaklardan biri değil, aynı zamanda bireyin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme, haksızlığı önleme uğraşının da aracıdır. Savunma hakkının öznesi, suçlanan kişidir. Kişinin, savunma seçeneklerini değerlendirebilmesi için, öncelikle kendisine yöneltilen suçlamanın varlığını ve sebeplerini bilmesi gerekir. Çağdaş bir hukuk düzeninde bu hakkın kullanılması, olabildiğince kolaylaştırılmalı; olumlu ya da olumsuz sonuç almayı geciktiren, güçleştiren engeller kaldırılmalıdır. Savunma hakkının belirtilen şekilde kullanılabilmesi ise; iddia olunan fiile ilişkin tespit ve kanıtların bilinmesine bağlı olarak karşı argümanlar geliştirilerek, aksi yönde tespit ve kanıtların sunulmasıyla mümkündür.
Anılan Anayasa hükümleri, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış bulunan ve “Hukuk Devleti”nin vazgeçilmez ilkelerinden olan “Hak Arama Özgürlüğü”, “Adil Yargılanma Hakkı” ve “Mahkemeye Başvuru Hakkı” ilkeleri ile doğrudan ilgili olup , sözkonusu temel haklara anayasal bir değer yüklediği açıktır.
Savunma hakkı, Anayasa’nın “Kişinin Hakları ve Ödevleri”ni belirleyen ikinci bölümünde yer alan, temel haklardandır. Evrensel konumu nedeniyle, insanlığın ortak değerlerinden sayılmaktadır. Felsefi ve hukuksal nitelikleri ve içerikleriyle adalet kavramı ve yargılama işlevi, birbirini tümleyen, birbirinden ayrılamaz nitelikteki “Sav-Savunma-Karar” üçlüsünden oluşan yargıyla yaşama geçmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 14/07/1998 tarih ve E:1997/41, K:1998/47 sayılı kararında, Avrupa İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin, savunma hakkının önemini ve gereğini vurgulayan 6. maddesini de dikkate alarak savunma hakkının niteliğini vurguladığı, herkesin kendisine yönelik isnadın nedeninden ve niteliğinden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek hakkına sahip olduğu; olayı, isnadın nedenini ve hukukî niteliğini bilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağının açık olduğu, bu hususun, savunma hakkının temelini oluşturduğu belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu ek tahakkuk kararının dayanağı olan inceleme raporunun davacıya tebliğ edilmediği anlaşıldığından, yukarıda açıklandığı üzere davacının savunma hakkının engellendiği görülmektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararına yönelik istinaf istemini reddeden Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği oyu ile, karara katılmıyorum.