Danıştay Kararı 7. Daire 2020/2264 E. 2022/5145 K. 14.12.2022 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2020/2264 E.  ,  2022/5145 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/2264
Karar No : 2022/5145

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Bakanlığı adına … Gümrük Müdürlüğü
VEKİLİ: Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI): … Dış Ticaret Limited Şirketi
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: … Tekstil Mağazacılık İnşaat Gıda Petrol Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına tanzimli … tarih ve … sayılı dahilde işleme izin belgesi kapsamında temsilcilik sözleşmesine istinaden 2018 yılında aracı ithalatçılar adına tescilli muhtelif tarih ve sayılı 12 adet serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyaların ihraç edilmediği gibi belge sahibi firmanın stoklarında da yer almadığının tespit edildiğinden bahisle ithalat vergilerinin tahsili amacıyla davacı adına beyan sahibi sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; adına dahilde işleme izin belgesi düzenlenenlerin, belge kapsamındaki ithalat işlemleri nedeniyle, rejime ilişkin hükümlerin ihlali halinde doğabilecek vergilerden dolayı gümrük yükümlüsü olarak takibinin yasal bir zorunluluk olduğu, temsilcilik sözleşmesine istinaden ithal edilen malların sözleşme hükümlerine göre adına hareket ettiği firmaya teslimi ile taraflar arasındaki ilişkinin son bulacağı, olayda dolaylı temsilci olan davacının beyanıyla ithal edilen malların dahilde işleme izin belgesi sahibi firmaya teslim edilmediğine yönelik bir iddianın da bulunmadığının anlaşılması karşısında, eşyaların ihraç edilmemesinden davacının sorumlu tutulamayacağı sonucuna varıldığından iddiasının “borcum yoktur” kapsamında değerlendirilmesinin icap ettiği gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 6183 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca tesis edilen işleme karşı dava açılmadığından borcun kesinleştiği, dolayısıyla ileri sürülen itirazların şekli yönden incelenmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliği ve bir örneğinin de Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, 14/12/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 61. maddesinde, tescil edilen beyannamenin, ait olduğu eşyanın vergi ve para cezaları açısından taahhüt niteliğinde olup, beyan sahibini bağlayacağı ve gümrük vergileri tahakkukuna esas tutulacağı; “gümrük yükümlülüğünün doğması” başlıklı 181. maddesinde, ithalatta gümrük yükümlülüğünde yükümlünün beyan sahibi; dolaylı temsil durumunda, hesabına gümrük beyanında bulunulan kişinin de yükümlü olduğu kuralına yer verilmiş; 229. maddesinin 2. fıkrasınında ise, gümrük müşavirliğinin bir tüzel kişilik oluşturularak yürütülmesi halinde, tüzel kişilik ortaklarının gümrük müşaviri olmasının zorunlu olduğu; bu durumda, gümrük beyannamesi veya beyanname kabul edilen diğer belgeler üzerine imzasını atmış olanların vergi kaybına neden olan durumu bildiği veya bilmesi gerektiği hallerde, bunların, gümrük idaresine karşı bağlı bulundukları tüzel kişilikle birlikte müteselsilen sorumlu olacağı; bu hallerde, ilgili gümrük müşavirinin kişisel cezai sorumluluğu saklı kalmak kaydıyla, gümrük idaresince alınan vergiler ve para cezalarından işlemi yapan kişi ile birlikte şirketin de sorumlu tutulacağı hükümleri yer almış olup, gümrük yükümlülüğünün gümrük vergilerinin ödenmesi zorunluluğunu doğuracağı izahtan varestedir.
Maddi olayda, dahilde işleme izin belgesi sahibi ithalatçılar ile temsilci aracılığıyla ithalat sözleşmesi sahiplerinin dolaylı temsilcisi ve gümrük müşavirliği şirketi olan davacı tarafından beyan sahibi olarak beyannamelerin düzenlendiği görülmektedir. İdarece, süresinde ihraç edilmeme üzerine yapılan araştırma ile ithal edilen eşyaların ihraç edilmediği gibi bu eşyaların adı geçen firmaların stoklarında da yer almadığı tespit edilmiştir.
Dahilde işleme rejiminin işleyişi gereği, gümrük müşavirinin sorumluluğunun rejim sürecinin hangi safhasına kadar olacağı hususu davanın çözüm noktasını oluşturmaktadır. Bu noktada, gümrük müşavirinin beyan sahibi olarak sorumluluktan kurtulabilmesi, Gümrük Yönetmeliğinin 320. maddesindeki “Eşyanın, rejime giriş gümrük idaresinden izin hak sahibinin veya işleme faaliyetini yapan kişinin tesislerine veya kullanım yerine nakli, rejime giriş beyanı kapsamında yapılır.” düzenlemesi gereği, rejim hak sahibine teslim ettiğini ispat etmesi halinde mümkün olacaktır. Aksi halde, gümrük yükümlüsü sıfatı ile sorumluluğu devam edecektir.
Vergi dava dairesince bu hususun araştırılarak karar verilmesi gerektiği düşüncesi ile, temyiz isteminin kabulü ve kararın bozulması gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum.