Danıştay 7. Daire Başkanlığı 2020/186 E. , 2022/5066 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/186
Karar No : 2022/5066
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … Madeni Yağ Petrol Ürünleri Kimya Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin 2016 ve 2017 yılının muhtelif dönemlerine ilişkin vergi borcu nedeniyle, kanuni temsilci sıfatıyla davacının banka hesaplarına konulan ihtiyati haczin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, davacının kanuni temsilcisi olduğu şirkete yönelik teminat isteme yazısının yazıldığı 03/10/2018, ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz olurunun verildiği 04/10/2018 tarihlerinde şirket adına kayıtlı toplam 9 adet aracın devredildiği, dolayısıyla malların kaçırıldığının anlaşılması karşısında, olayda, ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz şartlarının mevcut olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Dava konusu ihtiyati haczin dayanağı olan teminat istenmesine ilişkin işlemin, müfettiş tarafından ön rapor düzenlenmeksizin tesis edildiği, vergi kaybı yahut kaçakçılık faaliyetine ilişkin tespit bulunmadığından teminat istenilmesinin, dolayısıyla, ihtiyati haciz işleminin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin …. tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. … TL maktu harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliği ve bir örneğinin de Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, 13/12/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 9. maddesinde; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359. maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplamalara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat isteneceği, aynı Kanunun 13. maddesinde, ihtiyati haciz sebeplerinin yedi bent halinde sayıldığı, bu hallerden herhangi birisinin mevcudiyeti halinde de hiçbir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurun kararıyla, haczin ne suretle yapılacağına dair olan hükümlere göre derhal ihtiyati haciz tatbik olunacağı hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda bahsedilen teminat isteme, ihtiyati haciz kamu alacağının cebren tahsil ve takip işlemleri olmayıp, icrai muamelelere başlamadan önce tahsile konu amme alacağını korumaya yönelik işlemler olduğundan, bunların asıl muhatabı amme borçlusu, diğer bir deyişle verginin mükellefi veya sorumlusudur. Dolayısıyla, şirketin kanuni temsilcileri, yönetim, icra kurulu üyeleri ve ortakları hakkında bu işlemlerin uygulanması söz konusu olmayacaktır.
213 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca kanuni temsilciler, ancak kesinleşen ve şirketin mal varlığından tamamen veya kısmen alınamamış olan borçlarından dolayı sorumlu tutulabileceklerinden ve haklarında teminat isteme, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk gibi amme alacağının korunmasına ilişkin işlemlerin uygulanabileceğine dair bir açıklık bulunmadığından, ihtiyati haciz işlemine karşı açılan davanın reddine dair Daire kararına yönelik davacının temyiz isteminin kabulü gerektiği oyu ile, karara katılmıyoruz.