Danıştay Kararı 7. Daire 2020/1800 E. 2023/1725 K. 27.03.2023 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2020/1800 E.  ,  2023/1725 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/1800
Karar No : 2023/1725

TEMYİZ EDENLER : 1-(DAVACI) … Birliği
VEKİLİ : Av. …

2- (DAVALI) … Bakanlığı adına … Gümrük Müdürlüğü – …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:…sayılı kararının taraflarca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem: …tarihinde tescilli …sayılı TIR Karnesi ile Gürbulak Gümrük Müdürlüğünden Sarp Gümrük Müdürlüğüne sevk edilen karne muhteviyatı eşya varış gümrük idaresine intikal ettirilmeyerek TIR işleminin usulüne uygun olarak sonlandırılmadığından bahisle hesaplanan gümrük, ilave gümrük, katma değer vergileri ve dampinge karşı vergi ile gecikme faizinin kefil kuruluş sıfatıyla, azami tutar olan 60.000,00 Euro’ya isabet eden 204.036,00-TL’sinin ödenmesi talebinin dampinge karşı vergi, ilave gümrük vergisi ve gecikme faizine ilişkin kısmının iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …Vergi Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararıyla; uyuşmazlıkta, ilave gümrük vergisinin, müstakil bir vergi olmayıp, mevcut gümrük vergisi oranlarında, bazı ürünlerde ve bazı ülke menşeli olmaları durumunda yapılan bir değişiklik olduğu, bu nedenle gümrük vergisinden ayrı bir vergi olarak düşünülmemesi gereken ilave gümrük vergisinin, TIR Sözleşmesi’nin 8. maddesinin 1. fıkrasındaki vergi ve resimler arasında yer aldığı, bu itibarla, işlemin ilave gümrük vergisine ilişkin kısmında hukuka aykırılık görülmediği; dampinge karşı verginin, ithalatta haksız rekabete yol açan dampingin neden olduğu zararlara karşı, bir üretim dalının korunması amacıyla getirildiği, ithalde alınan vergi olmasına karşın; her türlü ithalatta değil, haksız rekabete yol açacağı öngörülen bazı ithalatlarda alınması nedeniyle, gerçek anlamda ithalat vergisi olmayıp, bahsedilen ithalatların zarar verici etkilerini gidermek ve yerli üreticiyi korumak amacıyla uygulanan bir tedbir niteliğinde olduğundan davacı Birliğin, anılan verginin ödenmesinden sorumlu tutulamayacağının anlaşılması karşısında, ödeme talebinin dampinge karşı vergi ve bu verginin matraha dahil edilmesi suretiyle hesaplanan katma değer vergisine ilişkin kısmında hukuka uygunluk bulunmadığı; davacıdan kefil kuruluş sıfatıyla istenen gümrük ve katma değer vergisi ve ilave gümrük vergisine işletilecek gecikme faizinin başlangıç tarihi olarak, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 193. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen gümrük yükümlülüğünün başladığı tarihin değil, Sözleşme’nin 11. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, ödeme talebinin tebliğ tarihinden itibaren hesaplanacak üç aylık sürenin bitim tarihinin esas alınması gerektiği, bu sebeple, davacıya ödeme talebinin tebliğ edildiği tarihten itibaren üç aylık süre dolmadan gecikme faizi istenemeyeceğinden, işlemin gecikme faizine ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin kısmen iptaline, kısmen de davanın reddine ve reddedilen tutar üzerinden davacı aleyhine nispi karar harcı alınmasına karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurularına konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve taraflarca ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, idarenin tek taraflı olarak tesis ettiği vergi, resim, harç ve benzeri işlemlere karşı açılan davaların reddedilmesi halinde mahkemelerce maktu harca hükmedilmesi gerektiği halde, uyuşmazlıkta, nispi harç hesaplanmasının hukuka aykırı olduğu, ilave gümrük vergisinin yerli ürünlerin korunması amacıyla getirilmiş ek mali yükümlülük niteliğinde olması nedeniyle TIR Sözleşmesi’nin 8. maddesinin 1. fıkrası uyarınca taraflarından talep edilemeyeceği; davalı idare tarafından, TIR karnesinin usulüne uygun olarak sonlandırılmadığı anlaşıldığından TIR Sözleşmesine uygun olarak davacıya bildirimde bulunulduğu, dampinge karşı vergi de bir ithalat vergisi olduğundan Sözleşme uyarınca davacıdan talep edilebileceği, dava konusu işlemde yer alan gecikme faizinin mahkeme kararının aksine kefil kuruluşun ödeme talebinde belirtilen borcu 3 ay içinde ödememesinden kaynaklanmadığı, karne hamilinin 3 ay içinde borcunu ödememesinden doğan ve TIR Sözleşmesinin anılan maddesi uyarınca kefil kuruluş sıfatıyla davacının sorumlu olduğu gecikme faizi olduğu, davacının sorumluluğu kapsamında talep edilen 204.036,00-TL’lik tutarın asıl vergi borcunun 420.648,00-TL olması karşısında gecikme faizini içermediği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : TIR sistemi, ulusal kefil kuruluşların yetkilendirildikleri ülkede gerçekleşen TIR taşımalarındaki usulsüzlük sebebiyle karne muhteviyatı eşyaya ilişkin doğan vergi, resim ve gecikme faizine ilişkin garanti vermeleri ile çalışan, kontrollü ve kolaylaştırılmış bir transit taşımacılık sistemidir.
Gümrük idaresince kefil kuruluşun sorumluluğuna başvurulurken, TIR Sözleşmesinin 1. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin açıklama notu uyarınca belirlenen vergi, resim ve faiz hesaplanmalı ve tescil tarihinde geçerli azami kefalet tutarı gözetilmelidir. Aynı hüküm nedeniye, kefil kuruluş, asıl sorumlunun temerrüde düşmüş olması halinde, gümrük mevzuatından doğan gecikme faizinden sorumludur. TIR Sözleşmesi ile kurala bağlanan bu sistemde, ulusal kefil kuruluş, asıl sorumludan farklı olarak, karne muhteviyatı eşyaya ait tüm vergi, resim ve gecikme faizinin azami tutarı aşan kısmından sorumlu değildir. Bu sebeple, azami kefalet tutarı, karne muhteviyatı eşyaya ilişkin tüm vergi türlerini ve/veya vergi miktarını tutar olarak içermeyebilir.
Bu itibarla, Mahkemece, kefil kuruluştan ödenmesi talep edilen tutarın sadece azami miktarla sınırlı olduğu uyuşmazlıkta, ödeme talebinin tamamı yerine belirli vergi/alacak türlerinin iptali istemiyle açılan davada, Mahkemece, öncelikle, davaya konu miktarın dava konusu vergi türünü içerip içermediği, içeriyorsa ne kadarlık kısmını içerdiği ortaya konulmalıdır.
TIR Sisteminde uluslararası garanti zincirinin sağlanması ulusal kefil kuruluşun tahsili gereken karne kefalet tutarını ödemesine bağlıdır. Dava konusu edilen vergi/alacak türüne göre sadece mevzuat değerlendirilerek hüküm kurulması, ödeme talebinde yer almadığı halde dava konusu edilen vergi/alacak türlerinin esasının incelenmesine ve iptaline neden olacaktır. Dava konusu uyuşmazlığın miktar olarak incelenmemesi suretiyle kurulan anılan iptal hükmü, kefalet miktarının tahsili gereken karne kefalet tutarının olması gerekenden daha az hesaplanmasına, dolayısıyla, akit devletin Sistemin sağladığı garantiden yoksun kalmasına neden olmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, kefil kuruluşça ödeme talebinin miktar olarak gümrük ve katma değer vergisine ilişkin kısmının dava konusu edilmediği, sadece ilave gümrük vergisi, dampinge karşı vergi ve gecikme faizine ilişkin kısmının iptalinin istendiği, Mahkemece, işlemin ilave gümrük vergisine ilişkin kısmı yönünden dava reddedilirken, dampinge karşı vergi ve gecikme faizinin ise iptal edildiği görülmektedir.
Sözleşme ve gümrük mevzuatına göre kefil kuruluş olarak davacının sorumlu olduğu vergi türleri; gümrük, ilave gümrük ve katma değer vergileri olduğundan, dava konusu TIR karnesine ilişkin azami kefalet tutarı 204.036,00-TL’nin, tamamını karşılamamakla beraber, gümrük, ilave gümrük ve katma değer vergilerinden ibaret olduğu, dampinge karşı vergi ve gecikme faizini ise içermediği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, dava konusu edilmeyen vergi türleri (gümrük ve katma değer vergileri) düşüldükten sonra, dava konusu miktarın 9.020,00-TL olduğu ortaya konduktan sonra, bu tutarın içerdiği alacak türleri belirtilip, tahsili gereken karne kefalet tutarı gözetilerek karar verilmesi gerekirken, sadece vergi/alacak türü bazında mevzuata göre hukuka aykırılık incelemesi yapılarak karar verilmek üzere temyize konu kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
…sayılı TIR Karnesi ile Gürbulak Gümrük Müdürlüğünden Sarp Gümrük Müdürlüğüne sevk edilen karne muhteviyatı eşya varış gümrük idaresine intikal ettirilmeyerek TIR işleminin usulüne uygun olarak sonlandırılmadığından bahisle hesaplanan gümrük, ilave gümrük, katma değer vergileri ve dampinge karşı vergi ile gecikme faizinin kefil kuruluş sıfatıyla, azami tutar olan 60.000,00 Euro’ya isabet eden 204.036,00-TL’sinin ödenmesi talebinin dampinge karşı vergi, ilave gümrük vergisi ve gecikme faizine ilişkin kısmının iptali istemiyle dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
TIR Karneleri Himayesinde Uluslararası Eşya Taşınmasına Dair Gümrük Sözleşmesi’nin (TIR Sözleşmesi) 8. maddesinin 1. fıkrasında, kefil kuruluşun, bir TIR işlemiyle kendisinden ödeme talebinde bulunulmasına neden olan usulsüzlük nedeniyle ilgili Akit Tarafın gümrük kanun ve düzenlemeleri uyarınca alınması gereken ithal ve ihraç vergi ve resimler ile bunlara ilişkin gecikme faizini, teminat altına alınan azami tutara kadar ödemeyi üstleneceği, kefil kuruluşun, asıl sorumlunun ödeyeceği tutarların ödenmesinden, bu kişilerle müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, 11. maddesinin 1. fıkrasında, bir TIR işleminin ibra edilmemiş olması halinde, yetkili makamların TIR karnesi hamiline ve kefil kuruluşa ibranın gerçekleşmemiş olduğunu bildireceği, yetkili makamların, TIR karnesinin kendilerince kabul edildiği tarihten itibaren azami bir yıl içinde ya da TIR işlemini sonlandırma belgesinin tahrif edildiği ya da usulsüz bir şekilde veya hile yoluyla elde edildiği durumlarda iki yıl içinde kefil kuruluşu bilgilendireceği, 2. fıkrasında, 8. maddenin birinci ve ikinci fıkralarında anılan tutarların ödenmesi gerekli hale geldiğinde, yetkili makamların, mümkün olduğu ölçüde, kefil kuruluştan ödeme isteğinde bulunmadan önce, ödemenin, söz konusu ödemeyi yapmakla yükümlü kişi ya da kişiler tarafından yapılmasını talep edecekleri, 3. fıkrasında, TIR işleminin ibra edilmediğinin ya da TIR işlemi sonlandırma belgesinin usulsüz şekilde veya hile yoluyla elde edildiğinin kefil kuruluşa bildirildiği tarihten sonra en erken üç ay içinde ve bu tarihten sonra en geç iki yıl içinde kefil kuruluştan 8. maddenin birinci ve ikinci fıkralarında atıfta bulunulan tutarlara ilişkin ödeme talebinde bulunulacağı, ancak, yukarıda bahsedilen iki yıllık süre içinde, bu maddenin ikinci fıkrasında atıfta bulunulan kişi ya da kişilerin ödeme yükümlülüğüyle ilgili hukuki ya da idari takibatların konusu haline gelen TIR işlemlerinde, ödeme taleplerinin, yetkili makamların ya da mahkemelerin aldığı kararın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacağı, 4. fıkrasında, kefil kuruluşun, talep edilen tutarları, kendisinden ödeme talebinde bulunulduğu tarihten itibaren üç ay içinde ödeyeceği, 4. fıkrasının açıklama notunda ise, bu maddede belirtilen usule uygun olarak kefil kuruluştan 8. maddenin, birinci ve ikinci fıkrasında belirtilen tutarların ödemesi talep edilirse; kefil kuruluşun, Sözleşme’de öngörülen üç aylık süre içinde bunu yerine getirmemesi halinde, bu gibi durumların ulusal kanunlar çerçevesinde kefil kuruluş tarafından imzalanan garanti sözleşmesine uyulmadığı anlamına geldiğinden, yetkili makamların söz konusu miktarın ödenmesini ulusal mevzuata dayanarak talep edebilecekleri kurala bağlanmıştır.
4458 sayılı Gümrük Kanununun, olay tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle 84. maddesinin 1. fıkrasında, ithalat vergileri ve ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmayan serbest dolaşıma girmemiş eşya ile ihracatla ilgili gümrük işlemleri tamamlanmış eşyanın, gümrük gözetimi altında Türkiye Gümrük Bölgesi içinde bir noktadan diğerine taşınmasının, transit rejimi hükümlerine tabi olduğu; aynı maddenin 3. fıkrasının (b) bendinde, 1. fıkrada belirtilen taşıma işleminin TIR karnesi kapsamında da yapılabileceği; 183. maddesinde, gümrük gözetimi altındaki ithalat vergilerine tabi eşyanın, kanuna aykırı olarak gümrük gözetimi dışına çıkarılması halinde gümrük yükümlülüğünün doğacağı, gümrük yükümlülüğünün, eşyanın gümrük gözetiminden çıkarıldığı tarihte doğacağı, bu Kanun hükümlerine göre, eşyayı gümrük gözetiminden çıkaran kişilerin, bu çıkarma işine iştirak eden ve eşyanın gümrük gözetiminden çıkarıldığını bilen veya normal olarak bilmesi gereken kişilerin, söz konusu eşyayı elde eden veya elinde bulunduran ve bu eşyayı elde ettiği veya aldığı sırada gümrük gözetiminden çıkarıldığını bilen veya normal olarak bilmesi gereken kişilerin gümrük vergilerinden sorumlu oldukları; 193. maddesinin 3. fıkrasında, beyan sahibinin hatalı beyanı sonucu hiç alınmadığı veya noksan alındığı tespit edilen gümrük vergilerine, gümrük yükümlülüğünün başladığı tarih ile vergilerin kesinleştiği tarih arasındaki süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51. maddesine göre tespit edilen gecikme zammı oranında faiz uygulanacağı hükümlerine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan kararın, işlemin ilave gümrük vergisi yönünden davanın reddine ve dampinge karşı verginin iptaline dair kısmına yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin hüküm fıkrası aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, sözü geçen hüküm fıkralarının bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Kararın, işlemin gecikme faizine ilişkin kısmının iptaline dair hüküm fıkrasına gelince;
TIR Sözleşmesi’nin 8. maddesi, akit devletin yetki verdiği ulusal kefil kuruluşu, TIR işlemleri ile ilgili olarak yolsuzluğun tespit edildiği ülkedeki gümrük mevzuatına göre ödenmesi gereken vergi ve resimler ile gecikme faizinden ilgili şahıslarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutmakla beraber, her akit devletin, kefil kuruluştan talep edilecek azami tutarı belirleyeceğini hükme bağlamıştır. Bu kapsamda, TOBB, ülkemiz sınırları içerisinde TIR işlemine ilişkin bir usulsüzlüğün tespit edildiği durumlarda gümrük idaresinin taşıyıcı firmalardan tahsil edemediği tutarı, karne başına azami tutara kadar garantiye almaktadır. Sözleşmenin 8. maddesinin 1. fıkrasına göre, söz konusu azami tutar gümrük vergi ve resimleri ile gecikme faizini kapsamaktadır. Anılan hüküm kapsamındaki gecikme faizi, asıl sorumlunun 4458 sayılı Kanun kapsamında gümrük yükümlülüğünü yerine getirmemesinden doğan gecikme faizi olup, ulusal kefil kuruluşun kendi temerrüdünden doğan gecikme faizinden azami kefalet tutarı ile sınırlı kalmaksızın sorumlu olduğu izahtan varestedir. Zira, Sözleşme’nin 11. maddesinin 4. fıkrasının açıklama notunda, kefil kuruluşun, üç aylık süre içinde ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde, idarenin söz konusu miktarın ödenmesini ulusal mevzuata dayanarak talep edebileceği kabul edilmiştir. Bununla birlikte, TIR karnesi kapsamında gerçekleştirilen taşımaya ilişkin olarak bir yolsuzluğun saptanması, diğer bir deyişle, bir gümrük yükümlülüğünün doğması durumunda, asıl sorumludan ödenmesi gereken ithalat vergileri üzerinden Kanun’un 193. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istenebilecek olan gecikme faizinden de kefil kuruluşun müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğu açıktır.
Dosyanın incelenmesinden, davaya konu ödeme talebinde 27/08/2016 tarihi ile gümrük vergilerinin hesaplandığı tarih olan 11/08/2017 tarihleri arasındaki süre için gecikme faizi talep edildiği, Mahkemece, davacının kefil kuruluş sıfatıyla gümrük ve katma değer vergisi ile ilave gümrük vergisine işletilecek gecikme faizinden sorumluluğunun başlangıç tarihinin, Sözleşme’nin 11. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, ödeme talebinin tebliğ tarihinden itibaren hesaplanacak üç aylık sürenin bitim tarihi olarak kabul edilmesi icap ettiğinden, davacıdan gecikme faizi istenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle gecikme faizinin iptal edildiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla, Mahkemece, dava konusu gecikme faizi ulusal kefil kuruluşun temerrüdünden doğan gecikme faizi olarak değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulmuşsa da, olayda, 27/08/2016 ile 11/08/2017 tarihleri arasındaki süre için hesaplanarak davacıya bildirilen gecikme faizi 4458 sayılı Kanun’un 193. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen faiz olduğundan maddi ve hukuki olay yanlış nitelendirilerek işlemin gecikme faizine ilişkin kısmının iptaline dair hüküm fıkrasında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Öte yandan, İdare Hukukunun yerleşik içtihatlarından olan “taleple bağlılık” ilkesi uyarınca, İdari Yargı mercilerinde açılan davalarda Mahkemelerin, davacının istemi ile bağlı olduğu, istemi genişletecek veya daraltacak biçimde karar veremeyecektir.
Buna göre, Mahkemece, ödeme talebinin dampinge karşı verginin matraha dahil edilmesi suretiyle hesaplanan katma değer vergisine ilişkin kısmının iptaline karar verilmiş ise de, dava dilekçesinin incelenmesinden davacının bu yönde bir talebinin olmadığı görüldüğünden, taleple bağlılık ilkesi uyarınca temyize konu kararın dampinge karşı verginin matraha dahil edilmesi suretiyle hesaplanan katma değer vergisine ilişkin hüküm fıkrası da yargılama hukukuna uygun görülmemiştir.
Diğer taraftan, olayda tarhiyat veya ceza kesme işlemi niteliğinde olmayan ödeme talebinin dava konusu edildiği uyuşmazlıkta, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (3) sayılı Tarifede yer alan vergi yargısı harçları bölümünün nispi harçlara ilişkin II. kısmının (a) bendinin uygulanmasına olanak bulunmadığından, davacının aleyhine nispi harca hükmedilmesinde ise yasal isabet bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, iptale ilişkin hüküm fıkrası da göz önüne alınarak TOBB’un kefil kuruluş olarak sorumlu olduğu azami tutar dahilinde tahsil edilecek vergilerin belirlenmesinde davalı idarenin takdir yetkisinin bulunduğu da tabiidir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacı ve davalı temyiz istemlerinin kısmen reddine, kısmen de kabulüne,
2. …Bölge İdare Mahkemesi Vergi Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının, işlemin ilave gümrük vergisine ilişkin kısmı yönünden davanın reddine ve dampinge karşı verginin iptaline ilişkin hüküm fıkralarının ONANMASINA,
3. Kararın, işlemin gecikme faizine ve dampinge karşı verginin matraha dahil edilmesi suretiyle hesaplanan katma değer vergisine ilişkin kısmının iptali ile davacı aleyhine nispi harca hükmedilmesine dair hüküm fıkralarının ise BOZULMASINA,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
5. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13. maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 27/03/2023 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyiz istemleri, … sayılı TIR Karnesi ile Gürbulak Gümrük Müdürlüğünden Sarp Gümrük Müdürlüğüne sevk edilen karne muhteviyatı eşya varış gümrük idaresine intikal ettirilmeyerek TIR işleminin usulüne uygun olarak sonlandırılmadığından bahisle hesaplanan gümrük, ilave gümrük, katma değer vergileri ve ve dampinge karşı vergi ile gecikme faizinin kefil kuruluş sıfatıyla, azami tutar olan 60.000,00 Euro’ya isabet eden 204.036,00-TL’sinin ödenmesi talebinin dampinge karşı vergi, ilave gümrük vergisi ve gecikme faizine ilişkin iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemi kısmen iptal eden kısmen de davayı reddeden mahkeme kararına yönelik istinaf başvurularını reddeden bölge idare mahkemesi kararının bozulmasına ilişkindir.
TIR Karneleri Himayesinde Uluslararası Eşya Taşınmasına Dair Gümrük Sözleşmesi’nin (TIR Sözleşmesi) 6. maddesinin 1. fıkrasında, her akit tarafın asgari koşul ve gereklere uygun olarak, kuruluşlara doğrudan ya da muadil kuruluşlar aracılığıyla TIR karnesi verme ve kefil olma izni verebileceği, 2. fıkrasında, bir ülkede kuruluşun kefaleti, ancak kendisinin de bağlı bulunduğu uluslararası kuruluşa bağlı yabancı kuruluşlar tarafından verilmiş TIR karneleri himayesindeki faaliyetlerle ilgili sorumlulukları kapsadığı takdirde yetkilendirilmiş sayılacağı, 8. maddesinin 1. fıkrasında, kefil kuruluşun, bir TIR işlemiyle kendisinden ödeme talebinde bulunulmasına neden olan usulsüzlük nedeniyle ilgili Akit Tarafın gümrük kanun ve düzenlemeleri uyarınca alınması gereken ithal ve ihraç vergi ve resimler ile bunlara ilişkin gecikme faizini, teminat altına alınan azami tutara kadar ödemeyi üstleneceği, kefil kuruluşun, asıl sorumlunun ödeyeceği tutarların ödenmesinden, bu kişilerle müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, 11. maddesinin 1. fıkrasında, bir TIR işleminin ibra edilmemiş olması halinde, yetkili makamların TIR karnesi hamiline ve kefil kuruluşa ibranın gerçekleşmemiş olduğunu bildireceği, yetkili makamların, TIR karnesinin kendilerince kabul edildiği tarihten itibaren azami bir yıl içinde ya da TIR işlemini sonlandırma belgesinin tahrif edildiği ya da usulsüz bir şekilde veya hile yoluyla elde edildiği durumlarda iki yıl içinde kefil kuruluşu bilgilendireceği, 2. fıkrasında, 8. maddenin birinci ve ikinci fıkralarında anılan tutarların ödenmesi gerekli hale geldiğinde, yetkili makamların, mümkün olduğu ölçüde, kefil kuruluştan ödeme isteğinde bulunmadan önce, ödemenin, söz konusu ödemeyi yapmakla yükümlü kişi ya da kişiler tarafından yapılmasını talep edecekleri, 3. fıkrasında, TIR işleminin ibra edilmediğinin ya da TIR işlemi sonlandırma belgesinin usulsüz şekilde veya hile yoluyla elde edildiğinin kefil kuruluşa bildirildiği tarihten sonra en erken üç ay içinde ve bu tarihten sonra en geç iki yıl içinde kefil kuruluştan 8. maddenin birinci ve ikinci fıkralarında atıfta bulunulan tutarlara ilişkin ödeme talebinde bulunulacağı, ancak, yukarıda bahsedilen iki yıllık süre içinde, bu maddenin ikinci fıkrasında atıfta bulunulan kişi ya da kişilerin ödeme yükümlülüğüyle ilgili hukuki ya da idari takibatların konusu haline gelen TIR işlemlerinde, ödeme taleplerinin, yetkili makamların ya da mahkemelerin aldığı kararın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacağı, 4. fıkrasında, kefil kuruluşun, talep edilen tutarları, kendisinden ödeme talebinde bulunulduğu tarihten itibaren üç ay içinde ödeyeceği, 4. fıkrasının açıklama notunda ise, bu maddede belirtilen usule uygun olarak kefil kuruluştan 8. maddenin, birinci ve ikinci fıkrasında belirtilen tutarların ödemesi talep edilirse; kefil kuruluşun, Sözleşme’de öngörülen üç aylık süre içinde bunu yerine getirmemesi halinde, bu gibi durumların ulusal kanunlar çerçevesinde kefil kuruluş tarafından imzalanan garanti sözleşmesine uyulmadığı anlamına geldiğinden, yetkili makamların söz konusu miktarın ödenmesini ulusal mevzuata dayanarak talep edebilecekleri kurala bağlanmıştır.
11/05/1985 tarih ve 18751 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 85/9449 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında; “16 Ocak 1985 tarih ve 85/8993 sayılı Kararname ile onaylanmış bulunan “TIR Karneleri Himayesinde Uluslararası Eşya Taşınmasına Dair Gümrük Sözleşmesi”nin 6 ncı maddesi uyarınca, memleketimizde kefil teşekkül olmak, TIR Karnelerini vermek ve lüzumu halinde (yetki ve sorumluluk kendi üzerinde kalmak ve muameleleri merkezde toplamak kaydı ile) TIR Karnelerini büyük şehirlerdeki ticaret odaları kanalı ile tevzi edebilmek yetkilerinin, 12 Mayıs 1985 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliğine tanınması; Dışişleri Bakanlığının …tarihli ve …sayılı yazısı üzerine, Bakanlar Kurulu’nca 3/5/1985 tarihinde kararlaştırılmıştır.” belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari davaların açılması” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının (d) ve (e) bentlerinde; dava dilekçelerinde; vergi, resim, harç, benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarına ilişkin davalarla tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın, vergi davalarında davanın ilgili bulunduğu verginin veya vergi cezasının nevi ve yılının gösterileceği düzenlenmiştir.
TIR Sözleşmesini imzalayarak akit taraf olan ülkemiz, uluslararası karayolu taşımacılığı yapan firmaların, gümrük vergileri ödenmeden transit geçilen ülkelerde vuku bulması muhtemel olaylarda eşyaya ait gümrük vergi ve resimleri ile gecikme faizini ödeme yükümlülüğü altına girmiş, Sözleşme’nin 6. maddesi gereğince, bu yükümlülüğe ilişkin olarak Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), 03/05/1985 tarih ve 85/9449 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ülkemizde kefil kuruluş olarak TIR karnesi vermek görev ve yetkisini haiz olmuştur.
Sözleşme’nin 8. maddesi, akit devletin yetki verdiği ulusal kefil kuruluşu, TIR işlemleri ile ilgili olarak yolsuzluğun tespit edildiği ülkedeki gümrük mevzuatına göre ödenmesi gereken vergi ve resimlerden dolayı ilgili şahıslarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutmakla beraber, her akit devletin, kefil kuruluştan talep edilecek azami tutarı belirleyeceğini hükme bağlamıştır. TOBB, ülkemiz sınırları içerisinde TIR işlemine ilişkin bir usulsüzlüğün tespit edildiği durumlarda gümrük idaresinin taşıyıcı firmalardan tahsil edemediği tutarı, karne başına azami tutara kadar garantiye almaktadır. TIR karnesi, TIR Sözleşmesinden doğan ve uluslararası garanti zinciri içerisinde bir halka olan ulusal kefaleti ispatlayan, nev’i şahsına münhasır bir teminattır.
TIR Sisteminde ulusal kefil kuruluşun asıl sorumlunun ödemekle yükümlü olmadığı vergi/alacak türlerinden sorumlu olmayacağı tabiidir. TOBB’un sorumlu olduğu miktar, ödeme talebi ekinde veya işlemde ayrıntılı tahakkuk tablosu bulunmakla birlikte, karne muhteviyatı eşyaya ilişkin vergi ve faiz toplamının azami tutardan fazla olması halinde azami tutar, daha az olması halinde ise toplam vergi tutarıdır. Bu tutarın hukuka uygunluğu Sözleşme hükümlerine ve ulusal mevzuata göre değerlendirilirken, karne tescil tarihine göre geçerli azami kefalet tutarının aşılıp aşılmadığı ve Sözleşme’nin 1. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin açıklama notuna göre vergi türünün doğru belirlenip belirlenmediği incelenmelidir. Sözleşmenin 8. maddesinin 1. fıkrasına göre, TOBB gümrük vergi ve resimleri ile asıl sorumlunun temerrüdünün sonucu olarak gümrük mevzuatından doğan gecikme faizinden de sorumludur.
Diğer yandan, yukarıda yer verilen yargılama kurallarına göre, dava açılırken, dava konusu edilen tutar, vergi/alacak türü ve miktarı olarak açık ve net olarak ortaya konulmadan Mahkemece, uyuşmazlığın esasının incelenmesi mümkün değildir.
Karne hamili/taşıyıcı firmanın karne muhteviyatı eşyaya isabet eden vergi, resim ve gecikme faizinin iptali istemiyle açtığı veya kefil kuruluşun sorumluluğunun azami miktarın altında kaldığı uyuşmazlıklara ilişkin davalarda, Mahkemece dava konusu edilen vergi/alacak türlerinin tamamının Sözleşme hükümleri ve gümrük mevzuatına uygunluğu incelenerek hüküm kurulur. Kefil kuruluşun akit tarafa ödemesi gereken tutarın, toplam vergi miktarından düşük olması halinde ise, karne muhteviyatı eşyaya ilişkin vergi türü ve alacağa garameten, orantısal veya başka bir yolla dağıtılması mümkün olmadığından, Mahkemece, bu tür davalarda, azami kefalet tutarına dahil olmadığı halde, dava konusu edilmiş olan alacak türünün esasının incelenmesi ve hüküm kurulması, yargılama hukuku kurallarına uygun düşmeyecektir. Bu sebeple, kefil kuruluşun TIR karnesinden doğan sorumluluğuna ilişkin davalarda, öncelikle, sorumluluk kapsamı tutarın hesaplanması, dolayısıyla mevzuat incelemesi yapılırken davacıdan talep edilebilecek azami tutarın miktar olarak ortaya konması gerekmektedir. Aksi halde vergi türleri itibarıyla tutarlar gözetilmeden verilen mahkeme kararı, talep fazlasına hükmedilmiş gibi anlaşılabileceğinden davalı idarece tereddütsüz icra edilemeyeceği gibi, davada haklı çıkan taraf etkilendiğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretine yanlış hükmedilmesine neden olmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, TIR karnesi muhteviyatı eşyaya ilişkin olarak tahakkuk eden 35.737,00-TL gümrük vergisi, 149.632,00-TL ilave gümrük vergisi ve 159.279,00-TL katma değer vergisi, 76.000,00-TL dampinge karşı vergi, 27/08/2016-11/08/2017 tarihleri için 58.890,72-TL gecikme faizi olmak üzere toplam 479.538,72-TL tutarındaki gümrük vergileri ve gecikme faizinden, azami kefalet tutarı olan 60.000 Euro’ya isabet eden 204.036,00-TL’nin kefil kuruluş olarak davacıdan ödenmesinin talep edildiği, davacı tarafından anılan tutarın sadece ilave gümrük vergisi, dampinge karşı vergi ve gecikme faizine isabet kısmının iptali istemiyle dava açıldığı, dava konusu edilmeyen gümrük vergisi ve katma değer vergisine isabet eden kısmın 195.016,00-TL, dolayısıyla dava konusu miktarın 9.020,00-TL olduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla, dava konusu edilmeyen vergi türleri/alacak tutarı ödeme talebi tutarından düşüldükten sonra dava konusu miktarın 9.020,00-TL olduğu dikkate alınarak, bu tutarın içerdiği vergi/alacak türleri belirtilip, tahsil edilebilir karne kefalet tutarı gözetilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, yargılama kuralları dikkate alınmadan verilen temyize konu kararda hukuka uygunluk bulunmadığı düşünülmektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz istemlerinin kabulü ile, bölge idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyu ile Dairemiz kararına katılmıyorum.