Danıştay Kararı 7. Daire 2019/1112 E. 2023/1613 K. 21.03.2023 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2019/1112 E.  ,  2023/1613 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/1112
Karar No : 2023/1613

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin 2009 ila 2011 yıllarının ait muhtelif amme alacağının asıl borçlu şirketten tahsil edilemediğinden bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesiyle, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddesi uyarınca kanuni temsilcisi sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirleri ile 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesine istinaden şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, ödeme emrine konu alacaklardan davacının kanuni temsilci olarak görevde bulunduğu 02/12/2010 ila 24/03/2011 tarihleri arasındaki dönemlere isabet eden kısmında hukuka aykırılık, kanuni temsilci olmadığı dönemlere isabet eden kısımlarında ise hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emirlerinin kısmen iptali, kısmen de davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:Davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ödeme emri yönünden; asıl borçlu olan şirket adına kayıtlı taşıtların değerlerinin 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tespit edilmesi, tespit edilen değerlerinin kamu alacağını tamamen veya kısmen karşılayamayacağının ortaya konulmasından sonra şirketin ortağı sıfatıyla davacının takibi gerekirken, bu yapılmaksızın davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık görülmediği, kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emirleri yönünden ise; asıl borçlu olan şirket adına tescilli taşıtlar satılarak paraya çevrilmesine karşın, satış bedelinin söz konusu kamu alacağını karşılamadığı hususu açıklığa kavuşturulmaksızın, diğer bir ifadeyle, şirket hakkında tüm takip yollarının tüketilmesinden sonra kanuni temsilci olan davacının varlığından tahsili istenilebilecek toplam alacak miktarı somut bir biçimde ortaya konulmaksızın, alacağın tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde de hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının davanın kısmen reddine ilişkin hüküm fıkrasının kaldırılmasından sonra dava konusu ödeme emirlerinin kısmen iptaline; davalı idarenin, davanın kısmen kabulü yolundaki hüküm fıkrasına yönelik istinaf başvurusunun ise yukarıda belirtilen gerekçeyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Şirket hakkında yapılan mal varlığı araştırmasında alacağın tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Dosyanın incelenmesinden, vergi alacağının doğduğu dönemde kanuni ödevleri yerine getirme hususunda yetki ve sorumluluğu bulunmayan, sırf bankacılık işlerini takip etmek üzere sınırlı bir şekilde işlem yapma yetkisi verilen davacının kanuni temsilcilik sıfatına haiz olamayacağı ve şirkette ortaklığının bulunmadığı anlaşıldığından sonucu itibarıyla yerinde olan bölge idare mahkemesi kararına yönelik temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci ve Dokuzuncu Dairelerince, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’na, 3619 sayılı Kanunla eklenen Ek 1. madde hükmü uyarınca birlikte yapılan toplantıda, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin 2009 ila 2011 yıllarının ait muhtelif amme alacağının asıl borçlu şirketten tahsil edilemediğinden bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesiyle, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddesi uyarınca kanuni temsilcisi sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirleri ile 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesine istinaden şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde, bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği; yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı; temsilciler veya teşekkülü idare edenlerin bu suretle ödedikleri vergiler için, asıl mükelleflere rücu edebilecekleri hükümleri yer almıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un, 35. maddesinin 1. fıkrasında, limited şirket ortaklarının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağı ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacağı; mükerrer 35. maddesinde tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği hüküm altına alınmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun, limited şirketlerin yönetim ve temsiline ilişkin hükümlerinin yer aldığı 623. maddesinin 1. fıkrasında; şirketin yönetimi ve temsilinin şirket sözleşmesi ile düzenleneceği, şirket sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebileceği, en azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerektiği; 587. maddesinin (h) bendinde, müdürlerin ve şirketi temsile yetkili diğer kişilerin adları, soyadları veya unvanları ve yerleşim yerlerinin; (ı) bendinde, temsil yetkisinin kullanılma şeklinin tescil ve ilan edileceği; 31. maddesinin 1. fıkrasında, tescil edilmiş hususlarda meydana gelen her türlü değişikliğin de tescil edileceği kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer alan Kanun hükümlerinin birlikte incelenmesinden, limited şirketlerde yönetim ve temsil yetkisinin üçüncü kişilere verilmesi durumunda ortaklardan en az birinin şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerektiği; kanuni temsilcinin sorumluluğuna başvurabilmek için vergi ve vergiye bağlı alacakların şirket varlığından tamamen veya kısmen alınamaması ve bu durumun kanuni temsilcinin maddi ve şekli olarak belirlenen vergisel ödevleri yerine getirmemiş olması koşuluna bağlandığı anlaşılmıştır.
Diğer bir anlatımla, kanuni temsilciler görev yaptıkları döneminde defter ve belge ibraz edilmemesi, beyanname verilmemesi, beyan edilen bir borcun ödenmemesi veya yapılan inceleme sonucu eksik beyanda bulunulduğunun tespiti halinde sorumlu tutulabilecekler buna karşın Vergi usul Kanununda mükellefe yüklenen ödevler bakımından şirketi yönetim ve temsil yetkisi taşımayan müdürler şirket varlığından tamamen veya kısmen alınmayan amme alacağından sorumlu tutulamayacaklardır.
Dosyanın incelenmesinden, 02/12/2010 tarih ve 7699 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde tescil ve ilan olunan 22/11/2010 tarihli ortaklar kurulu kararıyla davacının hariçten şirket müdürü olarak atandığı, şirketin tüm bankalarda her türlü hesapları açmaya, açılmış veya açılacak olan ve halen mevcut bulunan hesaplara para yatırmaya, hesaplardan para çekmeye, ahzu kabza, sulh ve ibraya, şirket adına gerek yurt içinden ve gerekse yurt dışından gelmiş ve gelecek olan tüm havaleleri almaya, tahsile, hesaplara geçmesi halinde dahi paraları almaya, şirket hesaplarından paraların çekilmesi, havalelerin alınması ve diğer bankacılık işlerinin yapılmasında yazılı talimatların imzalanmasında, işlemlerin takibi, hesap özetlerinin alınması, hesapların kontrolü işlemlerinde şirket müdürü ve aynı zamanda ortağı olan … ile müştereken yetkili kılındığı görülmüştür.
Öte yandan, … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin Türkiye Ticaret Sicilinin Gazetesinde muhtelif tarih ve sayılı ilanlarının incelenmesinden, davacının anılan şirkette ortaklığının bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bu itibarla, kanuni temsilcinin vergisel yükümlülükler de dahil olmak üzere şirketi her konuda en geniş şekilde temsil ve idareye yetkili kişi olduğu hususu dikkate alındığında, vergi alacağının doğduğu dönemde kanuni ödevleri yerine getirme hususunda yetki ve sorumluluğu bulunmayan, yalnızca bankacılık işlerini takip etmek üzere sınırlı bir şekilde işlem yapma yetkisi verilen davacının Vergi Usul Kanunu kapsamında şirket borçlarından sorumlu kanuni temsilci olarak nitelendirilemeyeceği gibi asıl şirkette ortaklığı da bulunmayan davacı hakkında ortak sıfatıyla ödeme emri de düzenlenemeyeceğinden yukarıda belirtilen gerekçeyle verilen temyize konu kararda sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1…. Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliği ve bir örneğinin de Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, 21/03/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.