Danıştay Kararı 7. Daire 2018/692 E. 2020/4170 K. 22.10.2020 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2018/692 E.  ,  2020/4170 K.

T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/692
Karar No : 2020/4170

DAVACI : … Çorap Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Bakanlığı …
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

DAVANIN KONUSU : 04/08/2017 tarih ve 30144 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2017/20 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğin iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Dava konusu Tebliğ ile “poliesterden kısmen çekimli iplik” isimli eşyanın yurt dışı birim fiyatları artırılarak yurt içindeki bazı firmalara haksız rekabet ve tekel ortamının sağlandığı, Tebliğ’de ismi zikredilen … isimli firmanın talep ve iddiaları doğrultusunda işlem yapılarak tekel olan bu firmanın korunmaya çalışıldığı, oysa söz konusu firmanın Türkiye’deki poliesterden kısmen çekimli iplik talebinin ancak %10’unu karşılayabildiği, tebliğe konu bu eşyanın kendi içinde farklılıklar gösteren çeşitlerinin olduğu ve anılan firma tarafından üretilen çeşidinin Türkiye’de faâl olan tekstil sektörünün tümüne hitap etmediği, Tebliğ’in yayımı öncesi başlatılan ithalat işlemlerinin kapsam dışında tutulması gerektiği ileri sürülmektedir.

DAVALININ SAVUNMASI : Davaya konu Tebliğin tamamının iptalinde davacının menfaatinin bulunmadığı, yürürlüğe konulan geçici önlemin temelini oluşturan önlemlerin etkisiz kılınmasının önlenmesi soruşturması kapsamında incelenmesi hukuken zorunlu olan yegane konunun bir uygulama, iş ve işlem neticesinde önlemin etkisiz kılınıp kılınmadığı olduğu, başvuru sahibi … firmasının Türkiye toplam üretiminin ne kadarını gerçekleştirdiğinin hukuken incelenmesi gereken konulardan olmadığı, anılan firma dışında Türkiye’de 3 yerli firmanın daha poliesterden kısmen çekimli iplik ürününü imal ettiği ve davacının tekel iddiasının dayanaktan yoksun olduğu, anılan Tebliğ ile ulaşılan ön belirlemelerin, tespiti hukuken zorunlu olan tüm konuları bünyesinde barındırdığı, soruşturmaya konu ürünün ithalatında 2010 yılı sonrası önemli artış tespit edildiği, poliesterden tekstüre iplik ürününde dampinge karşı önlemlerin yürürlüğe girdiği 2000 yılını takiben tekstüre makine imalatının arttığı, ancak poliesterden kısmen çekimli iplik üretimi için bu makinenin yaptığı bükme ve tekstüre etme işlemlerinin esasllı unsur olmadığı dikkate alındığında poliesterden tekstüre iplik ürününde yürürlükte bulunan dampinge karşı önlemlerin bu ürünün üretim sürecinde kullanılan yarı mamül poliesterden kısmen çekimli iplik ürünü ithal edilerek poliesterden tekstüre iplik imal edilmesi suretiyle etkisiz kılındığına yönelik geçici belirlemelerin hukuka ve mevzuata uygun olduğu savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun ve İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Yönetmelik hükümlerine uygun olarak yapılan soruşturma sonucunda “poliesterden tekstüre iplikler” ürününde yürürlükte bulunan dampinge karşı önlemlerin söz konusu ürünün üretim sürecinde kullanılan yarı mamül “poliesterden çekimli iplik” ithal edilmek suretiyle etkisiz kılındığı ve önlemin yerli üretim dalı üzerindeki iyileştirici etkisinin azalttığının tespiti nedeniyle dampinge karşı geçici önlemin yürürlüğe konulmasına ilişkin 2017/20 sayılı Tebliğ’de hukuka aykırılık bulunmadığından davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ :
Dava, 04/08/2017 tarih ve 30144 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin 2017/20 No’lu Tebliğin iptali istemine ilişkindir.
Davaya konu Tebliğin 1. maddesinde; bu Tebliğin amacının, 25/02/2017 tarihli ve 29990 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2017/5) ile Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan Cumhuriyeti, Malezya, Endonezya Cumhuriyeti, Çin Tayvanı, Tayland Krallığı ve Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti menşeli/çıkışlı 5402.46 gümrük tarife pozisyonu altında tasnif edilen “Poliesterlerden kismen çekimli iplik” ürününe yönelik başlatılan önlemlerin etkisiz kılınmasına karşı soruşturma kapsamında geçici önlem alınması olduğu belirtilmiştir.Dava, 04/08/2017 tarih ve 30144 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin 2017/20 No’lu Tebliğin iptali istemine ilişkindir.
Davaya konu Tebliğin 1. maddesinde; bu Tebliğin amacının, 25/02/2017 tarihli ve 29990 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2017/5) ile Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan Cumhuriyeti, Malezya, Endonezya Cumhuriyeti, Çin Tayvanı, Tayland Krallığı ve Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti menşeli/çıkışlı 5402.46 gümrük tarife pozisyonu altında tasnif edilen “Poliesterlerden kismen çekimli iplik” ürününe yönelik başlatılan önlemlerin etkisiz kılınmasına karşı soruşturma kapsamında geçici önlem alınması olduğu belirtilmiştir.
21/06/2018 tarih ve 30455 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğin (Tebliğ No: 2018/23) 11. maddesinde; bu Tebliğin yürürlüğe girdiği tarihe kadar İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2017/20) hükümlerine istinaden alınmış olan teminat şeklinde geçici önlemlerin kesin önlemlere dönüştürüldüğü, kesinleşen önlemlerin Kanunun 14 ve 15. maddeleri çerçevesinde tahsil edileceği, kesinleşen önlemlerin daha önce alınan geçici önlemlerden yüksek olduğu haller için farkın tahsil edilmeyeceği, düşük olduğu haller için ise farkın geri ödeneceği düzenlemesi yer almıştır. Bu durumda, davaya konu geçici önleme ilişkin Tebliğin yukarıda anılan Tebliğ ile kesin önleme dönüştürülmesi nedeniyle dava konusuz kalmıştır.
Açıklanan nedenle, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
04/08/2017 tarih ve 30144 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2017/20 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğin iptali istemiyle dava açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE :
İLGİLİ MEVZUAT:
Anti Damping Anlaşması’nın “Damping Tespiti” başlıklı 2. maddesinin 2.1 paragrafında, bu Anlaşma uyarınca, bir ülkeden başka bir ülkeye ihraç edilen ürünün ihraç fiyatının, normal ticari işlemler içinde, ihracatçı ülkede tüketime konu benzer ürünün karşılaştırılabilir fiyatından daha düşük olduğunda, söz konusu ürünün dampingli olduğu, yani bir başka ülkenin pazarına daha düşük bir fiyatla sokulduğunun kabul edileceği kurala bağlanmıştır.
3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun’un “amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesinde, bu Kanun’un, ithalatta haksız rekabet hallerinde dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalatın sebep olduğu zarara karşı bir üretim dalının korunması amacıyla yapılacak işlemlere, alınacak önlemlere, gerekli ilke ve uygulama kararlarını verecek bir kurul oluşturulmasına ve bunun görevlerine ilişkin usul ve esasları kapsayacağı hükme bağlanmış; “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde, ”damping”, bir malın Türkiye’ye ihraç fiyatının, benzer malın normal değerinin altında olması; ”ihraç fiyatı”, ihraç amacıyla satılan mal için fiilen ödenmiş olan veya ödenmesi gereken fiyat; ”benzer mal”, dampinge veya sübvansiyona konu mal ile aynı özellikleri taşıyan bir mal, böyle bir malın bulunmaması halinde ise benzer özellikleri taşıyan başka bir mal; ”normal değer”, ihracatçı veya menşe ülkede tüketime konu benzer mal için normal ticari işlemler sonucunda fiilen ödenmiş olan veya ödenmesi gereken karşılaştırılabilir fiyat yahut ihracatçı ülke veya menşe ülkenin iç piyasasında normal ticari işlemler çerçevesinde benzer malın satışlarının olmaması ya da bu satışların uygun bir karşılaştırma yapılmasına elverişli bulunmaması durumunda, benzer malın üçüncü bir ülkeye ihracatında temsil niteliğini haiz karşılaştırılabilir fiyat veya menşe ülkedeki maliyetine makul bir kar marjının eklenmesiyle tespit edilen fiyat; ”damping marjı”, normal değerin ihraç fiyatını aştığı miktar; ”zarar”, bir üretim dalında maddi zararı, maddi zarar tehdidini veya bir üretim dalının kurulmasının fiziki olarak gecikmesi şeklinde tanımlanmış; aynı Kanun’un 3. maddesinde, önlem alınmasını gerektiren haller, dampinge konu olan ithalatın Türkiye’de bir üretim dalında maddi zarar tehdidi oluşturması veya bir üretim dalının kurulmasını fiziki olarak geciktirmesi olarak belirlenmiş; 4. maddesinde, İthalat Genel Müdürlüğünün şikayet üzerine veya gerektiğinde re’sen damping incelemesi yapabileceği, şikayet ve incelemeye ilişkin usul ve esasların çıkarılacak Yönetmelikle tespit edileceği; 5. maddesinde, İthalat Genel Müdürlüğünün, şikayet üzerine veya gerektiğinde re’sen verilen bilgi ve belgeler veya mevcut diğer bilgilerin ışığı altında ön incelemeyi yapmak, soruşturma açılıp açılmayacağı hususunda kurula teklif sunmak, soruşturma açılması halinde, soruşturmayı yürütmek ve önlemlerle ilgili kurula teklif sunmakla görevli olduğu; 6. maddesinde, İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurulunun, soruşturma sonuçlarını değerlendirmek, bunun gerektireceği tedbirleri almak ve kesin önlem kararını Bakanlığın onayına sunmakla görevli olduğu belirtilmiş; 7. maddesinde yapılan soruşturma sonucunda Kurul tarafından belirlenen ve Bakanlıkça onaylanan damping marjı kadar dampinge konu malın ithalatında dampinge karşı vergi alınacağı; 10. maddesinde, re’sen veya şikayet üzerine yapılan inceleme sonucunda dampinge konu olan ithalatın ve bu ithalattan kaynaklanan zararın varlığı konusunda yeterli delillerin bulunması durumunda soruşturma açılacağı, soruşturmanın usul ve esaslarının Bakanlıkça çıkarılacak Yönetmelik ile tespit edileceği; 13. maddesinde, soruşturma sonucunda dampingli ithalatın varlığı ve bu ithalatın zarara neden olduğu belirlendiğinde, bu zararın önlenmesi amacıyla, Kurulca belirlenen ve Bakanlıkça onaylanarak kesinleşen damping marjı kadar veya zararı ortadan kaldıracak daha az bir oran veya miktarda dampinge karşı vergi alınacağı hükümlerine yer verilmiştir.
3577 sayılı Kanun’un verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4.maddesinin (d) bendinde, ”benzer mal”, dampinge veya sübvansiyona konu mal ile aynı özellikleri taşıyan bir malı, böyle bir malın bulunmaması halinde ise benzer özellikleri taşıyan başka bir malı ifade ettiği; 5. maddesinin 3. fıkrasında, aralarında bir ortaklık ilişkisi veya telafi edici düzenleme bulunan taraflar arasındaki satışlarda uygulanan fiyatların, fiyatların bu ilişkiden etkilenmediği kanıtlanmadıkça, normal ticari işlem kabul edilmeyebileceği ve normal değerin hesaplanmasında göz önüne alınmayabileceği, aynı maddenin 6.fıkrasında, normal değerin belirlenmesi için benzer malın ihracatçı ülkenin iç piyasasında veya üçüncü bir ülkeye ihracatında birim imalat maliyetine genel, idari ve satış giderlerinin eklenmesinden oluşan tutardan daha düşük bir fiyatla satıldığı hallerde; bu satışların, fiyatları nedeniyle normal ticari işlemler içinde gerçekleşmiş olarak kabul edilmeyebileceği; 6. maddesinde, maliyetlerin normal olarak soruşturmaya konu olan ihracatçı veya üretici tarafından tutulan kayıtlar esas alınarak hesaplanacağı; 7. maddesinde, piyasa ekonomisi uygulamayan ülkelerden yapılan ithalatta normal değerin, Türkiye’de benzer mal için fiilen ödenmiş veya ödenmesi gereken fiyat veya Türkiye’de benzer malın birim imalat maliyetine genel, idari ve satış giderleri ile makul bir kârın eklenmesiyle oluşturulan değer göz önüne alınarak hesaplanabileceği; 9. maddesinde, ihracatçı ile ithalatçı ya da üçüncü bir taraf arasında ortaklık veya telafi edici bir düzenleme bulunması nedeniyle ihraç fiyatının güvenilir olmadığı durumlarda, ihraç fiyatının, bağımsız ilk alıcıya yeniden satış fiyatı esas alınarak oluşturulabileceği, bu durumda ithalat ile yeniden satış arasında gerçekleşen tüm gider ve karların hesaba katılacağı; 10. maddesinde, ihraç fiyatı ile normal değer arasında adil bir karşılaştırma yapılmasını teminen bu karşılaştırmanın, aynı ticari aşamada, tercihen fabrika çıkış aşamasında yapılacağı; fiyat karşılaştırmasında, satış şartları, vergilendirme, ticari aşamalar, miktarlar ve fiziksel özelliklerdeki farklılıklar ile karşılaştırmayı etkileyen diğer farklılıkların göz önüne alınacağı; 11. maddesinde, damping marjının, normal değer ve ihraç fiyatının, ağırlıklı ortalama veya işlem bazında karşılaştırılması suretiyle hesaplanacağı; 17. maddesinde, maddi zarar tespitinin somut delillere dayanması ve dampingli ithalatın hacmi ve bu ithalatın iç piyasadaki benzer mal fiyatları ile yerli üretim dalı üzerindeki etkilerinin nesnel incelemesini içermesi gerektiği, bir ürünün birden fazla ülkeden ithalatının eş zamanlı olarak soruşturmaya konu olması halinde, bu ithalatın etkilerinin toplu olarak değerlendirilebileceği, böyle bir değerlendirmenin her bir ülkeden yapılan ithalat için damping marjı ve ithalat miktarının ihmal edilebilir oranlardan fazla olması ve ithal malların kendi aralarındaki ve ithal mallarla yerli benzer mal arasındaki rekabet şartları bakımından, ithalatın etkisinin toplu olarak değerlendirilmesinin uygun olduğunun belirlenmesi halinde yapılabileceği, dampingli ithalatın fiyatlarının Türkiye’deki benzer malın fiyatının önemli ölçüde altında kalıp kalmadığı veya bu ithalatın önemli ölçüde fiyatları düşürücü ya da fiyat artışlarını engelleyici etki yaratıp yaratmadığının inceleneceği, dampingli ithalatın üretim dalı üzerindeki etkisinin incelenmesi sırasında satışlar, kârlar, üretim, piyasa payı, verimlilik, yatırım hasılatı ve kapasite kullanımındaki fiili ve potansiyel azalma, büyüme veya yatırımları artırma yeteneği üzerindeki olumsuz etkiler dahil olmak üzere, üretim dalının durumu ile ilgili tüm etkenleri ve göstergeleri kapsayacağı ve dampingli ithalatın yerli üretim dalına zarar verdiği hususunun bu faktörler çerçevesinde ortaya konması, dampingli ithalat ile yerli üretim dalının maruz kaldığı zarar arasındaki nedensellik bağının mevcut delillere dayandırılması ve dampinge konu olan ithalat dışındaki nedenlerden kaynaklanan zararın bu ithalata atfedilmemesi gerektiği, dampingli ithalatın etkisinin en dar mal grubu ya da yelpazesinin incelenmesi suretiyle yapılacağı; 19. maddesinde, dampinge konu ithalattan zarar gördüğünü iddia eden üreticilerin İthalat Genel Müdürlüğüne yazılı olarak başvurabileceği, şikayetin, damping, zarar ve dampinge konu ithalat ile iddia edilen zarar arasındaki nedensel ilişkiyi gösteren delilleri içermesi gerektiği; başvuruda, başvuru sahibinin makûl olarak temin edebileceği, şikayette bulunanın kimliği ve ürettiği benzer ürün miktarı ve değeri ile ilgili açıklamaları, dampinge konu olduğu iddia edilen ürünün eksiksiz bir tanımını, menşe veya ihracatçı ülkenin veya ülkelerin adları, bilinen ihracatçı, üretici ve ithalatçılarının adları, menşe ülke iç piyasa fiyatları, ihraç fiyatlarının, iddia edilen zararın dampinge konu ithalattan kaynaklandığına ilişkin delillere ilişkin bilgilerin yer alması gerektiği; 18. maddesinde, yerli üretim dalının, benzer malın Türkiye’deki tüm üreticilerini veya bu malın Türkiye üretiminin önemli bir bölümünü gerçekleştiren üreticileri ifade edeceği; ancak, üreticilerin ihracatçılar veya ithalatçılarla ilişkili bulunmaları veya kendilerinin dampinge veya sübvansiyona konu olduğu iddia edilen malın ithalatçısı olmaları halinde, yerli üretim dalı, üreticilerin geri kalan bölümünü ifade edeceği, üreticilerin ihracatçılar veya ithalatçılarla ilişkili olduğu sayılani hallerde kabul edileceği, bu hallerin a) biri doğrudan veya dolaylı olarak diğerini kontrol ediyorsa, veya b) her ikisi doğrudan veya dolaylı olarak üçüncü bir şahıs tarafından kontrol ediliyorsa, veya c) bu ilişkinin ilgili üreticinin ilişkili olmayan üreticilerden farklı davranmasına neden olduğuna dair inandırıcı veya şüphe uyandıran geçerli gerekçeler bulunması şartıyla, ikisi birlikte doğrudan veya dolaylı olarak üçüncü bir şahsı kontrol ediyorlarsa, bu maddede belirtilen taraflardan biri, hukuken veya işlevsel olarak, diğer taraf üzerinde kısıtlama uygulayacak veya diğerini idare edecek bir konumda bulunuyor ise, bu tarafın diğerini kontrol ettiğinin kabul edileceği; 26. maddesinde, ilgili taraflardan birinin işbirliğine gelmemesi halinde geçici veya nihai belirlemelerin mevcut verilere göre yapılabileceği ve söz konusu taraf açısından soruşturmanın sonucunun işbirliğine gelinmesi haline nazaran daha az avantajlı olabileceği; 28. maddesinde, damping marjının %2 oranında düşük olduğu ve birden fazla ülkenin soruşturmaya konu olması halinde ithalat miktarının, tek tek %3’ün altında olan ülkelerin toplam paylarının %7’yi geçmediği hallerin ihmal edilebilir oranlar olduğu; 31. maddesinde, bir damping veya sübvansiyon soruşturması açılması kararı ile soruşturma sırasında alınan geçici önlem, kesin önlem, taahhüt durdurma ve kapatma kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanacak bir tebliğle ilan edileceği; 35. maddesinde, kesin önlemlerin, yürürlüğe girme tarihlerinden veya damping veya sübvansiyon incelemesi ile zarar incelemesini birlikte kapsayan en son gözden geçirme soruşturmasının sonuçlandığı tarihten itibaren 5 yıl sonra yürürlükten kalkacağı, yürürlükten kalkacak olan önlemlerin, 5 yıllık yürürlük süresinin son yılı içinde Resmi Gazete’de yayımlanacak bir tebliğle ilan edileceği, yürürlük süresinin sona ermesinden en geç 3 ay önce önleme konu olan ürünün yerli üreticileri yeterli delillerle birlikte Genel Müdürlüğe yazılı olarak başvurarak bir nihai gözden geçirme soruşturması açılmasını talep edebileceği, ayrıca, 5 yıllık süresi biten ve yürürlükten kaldırılan önlemlerin de Resmi Gazete’de yayımlanacak bir tebliğle ilan edileceği, nihai gözden geçirme soruşturmasının yerli üreticilerin yazılı başvurusu üzerine veya re’sen açılacağı ve soruşturmaya konu önlemin soruşturma sonuçlanıncaya kadar yürürlükte kalmaya devam edeceği, kesin önlemin yürürlük süresinin sona ermesi ile dampingin veya sübvansiyonun ve zararın devam edeceğine veya yeniden meydana geleceğine dair yeterli delillerin bulunması halinde soruşturma açılacağı, bu kapsamda örneğin, dampingin veya sübvansiyonun ve zararın devam ettiği veya yürürlükte bulunan önlemin etkisiyle zararın tamamen veya kısmen ortadan kalktığı veya ihracatçıların ya da pazar şartlarının gelişiminden, zarar verici dampingin veya sübvansiyonun devam etmesinin muhtemel olduğu hususlarında deliller sunulabileceği, bu soruşturmada önleme konu ürünün ihracatçılarına, üreticilerine, ihracatçı ülke temsilciliğine ve yerli üreticilerine (sübvansiyon soruşturmalarında, ilave olarak, menşe ülkeye) gözden geçirme başvurusunda yer alan hususlarda görüşlerini belirtme ve karşı savlarını dile getirme olanağı tanınacağı; nihai kararın, önlemin sona ermesi halinde damping veya sübvansiyon ve zararın devam etmesinin veya yeniden meydana gelmesinin muhtemel olup olmadığı konusunda usulüne uygun olarak belgelendirilerek sunulan tüm delillerin dikkate alınması suretiyle verileceği; Yönetmeliğin ek 1. maddesinde ise, piyasa ekonomisi uygulamayan ülkelerden yapılan ithalata yönelik damping soruşturmalarında, ilgili ülkedeki üreticilerin, soruşturma konusu ürünün üretiminde ve satışında, maddede bentler halinde sayılan ölçütler çerçevesinde piyasa ekonomisi koşullarının geçerli olduğunu yeterli deliller ile ibraz etmesi halinde bu üreticiler için normal değerin tespitinde Yönetmeliğin 5. maddesinin uygulanacağı hükümlerine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
3577 sayılı Kanun ve İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Yönetmeliğin yukarıda yer verilen hükümlerine göre, ithalatın dampingli olduğunun kabulü için, hesaplanan normal değerin ihraç fiyatından fazla olması gerektiği, normal değerin imalat maliyetine genel, idari ve satış giderleri eklenmesinden oluşan tutardan daha düşük olamayacağı, bu hesaplamaların esas itibarıyla üretici tarafından tutulan kayıtlar esas alınarak yapılacağı; ancak ithalatın piyasa ekonomisi uygulamayan ülkelerden yapılması durumunda, üretici firmanın piyasa ekonomisi koşullarında üretim ve satış yaptığını ispatlayamaması durumunda normal değer hesaplamasında firma verileri yerine, üçüncü ülkelerden elde edilen veriler yahut Türkiye’de benzer mal için fiilen ödenmiş veya ödenmesi gereken fiyat yahut birim imalat maliyetine genel, idari ve satış giderleri ile makul bir kâr eklenerek elde edilen verilerin kullanılabileceği; ihraç fiyatı belirlenirken, ihracatçı ile ithalatçı arasında ortaklık veya telafi edici bir düzenleme bulunması halinde, bağımsız ilk alıcıya yeniden satış fiyatı esas alınarak belirlenebileceği, ihraç fiyatı ile normal değer arasındaki karşılaştırmanın aynı ticari aşamada tercihen fabrika çıkış aşamasında yapılacağı; dampingli olduğu iddia edilen ithalatın Türkiye’deki benzer malın fiyatlarını düşürücü ya da fiyat artışlarını engelleyici etkisinin bulunup bulunmadığının maddi zarar tespiti sırasında incelenmesi gerektiği; bir ürünün aynı anda birden fazla ülkeden ithal edilmesi ve aynı soruşturma kapsamında incelenmesi durumunda, bu ithalatın iç piyasaya etkisinin, ülke bazında değerlendirilmesi yerine, soruşturmaya konu tüm ülkelerden yapılan ithalatların toplu olarak değerlendirilebileceği; zarar tespiti yapılırken, piyasa payı, yatırım hasılatı, kapasite kullanımındaki fiili veya potansiyel azalma ile büyüme veya yatırımları artırma yeteneği üzerindeki olumsuz etkiler de incelenerek ithalatın yerli üretim dalına zarar verip vermediğinin ortaya konulmasının zorunlu olduğu, dampingli olduğu ileri sürülen ithalatın etkisinin en dar mal grubu ya da yelpazesinin incelenmesi suretiyle belirleneceği, soruşturmanın re’sen veya şikayet üzerine başlatılabileceği, şikayet üzerine soruşturma açılabilmesi için başvuru sahibinin makul olarak temin edebileceği bilgi ve belgelerin başvuruda yer alması gerektiği, yeterli delillerle desteklenmeyen iddiaların şikayet olarak değerlendirilemeyeceği, soruşturma sırasında işbirliğine gelmeyen taraflar bakımından işbirliğine gelenlere göre daha fazla dampinge karşı vergi konulabileceği, nihai gözden geçirme soruşturması sonunda, önlemin sona ermesi halinde damping veya sübvansiyon ve zararın devam etmesinin veya yeniden meydana gelmesinin muhtemel olup olmadığı konusunda usulüne uygun olarak belgelendirilerek sunulan tüm delillerin dikkate alınması suretiyle nihai kararın verileceği açıktır.
Dosyanın ve dosyada yer alan belgelerin incelenmesinden, 2017/5 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ uyarınca başlatılan soruşturma sonucunda; yerli üretici … Mensucat ve sanayi Anonim Şirketi tarafından “poliesterden tekstüre iplik” ürününde yürürlükte bulunan dampinge karşı önlemin, söz konusu ürünün üretim sürecinde kullanılan yarı mamül niteliği taşıyan “poliesterden kısmen çekimli iplik” ithal edilmesi ve bu ürünün tekstüre işlemine tabi tutulması vasıtasıyla etkisiz kılındığı iddiasıyla yapılan başvuru üzerine, Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan Cumhuriyeti, Tayland Krallığı, Endonezya Cumhuriyeti, Malezya, Çin Tayvanı, ve Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti menşeli poliesterden tekstürize iplik için önlemlerin etkisiz kılınmasına ilişkin bir soruşturma başlatıldığı, soruşturma konusu ürünün Bakanlıkça bilinen soruşturma konusu ülkelerdeki üreticilerine/ ihracatçılarına, Türkiye’de yerleşik ihracatçılarına ve ayrıca soruşturmaya konu yerleşik diğer üreticilere/ ihracatçılara bildirimde bulunulduğu, başvuru sahibi firmanın poliesterden tekstüre iplik ürününe yönelik dampinge karşı önlemlerin alınmasını müteakip yurt dışından söz konusu ürün imalatı yapan makineler tedarik eden ithalatçı firmaların poliesterden kısmen çekimli iplik ithal edip poliesterden tekstüre iplik üreterek bir kısmını kendi üretimlerinde kullandıklarını, önemli bir kısmını ise yurt çipiyasada satmaya başladıklarını ve böylece poliesterden tekstüre iplik ürününde yürürlükte bulunan dampinge karşı önlemlerin etkisiz kılınarak bu önlemlerin yerli üretim dalı üzerindeki iyileştirici etkisinin azaltıldığını iddia ettiği, poliesterden kısmen çekimli iplik ve poliesterden tekstüre iplik ürünlerinin ithalatının Türkiye İstatistik Kurumu’ndan elde edilen veriler çerçevesinde incelendiği ve soruşturma konusu poliesterden kısmen çekimli iplik ithalatında 2010 yılı sonrasında büyük ölçüde artış gerçekleştiğinin tespit edildiği, 2010 yılında 41.248.660 kilogram olan genel ithalatın 2016 yılında 194.932.226 kilograma yükseldiği bu yükselişin dampinge karşı önleme tabi başvuru konusu ülkeler menşeli ithalattan kaynaklandığı, bu artışın soruşturma konusu ürün kullanılarak imal edilen nihai ürün olan poliesterden tekstüre iplik ithalatında düşüşe neden olması beklenirken artış yaşandığı, ithalatçı firmaların genişleyen yurt içi pazarda artan talepleri karşılayabilmek için bir taraftan soruşturma konusu ürün ithal edip bu ürünlerden poliesterden tekstüre iplik imal ettikleri, diğer taraftan doğrudan poliesterden tekstüre iplik ithal ettiklerinin değerlendirildiği, inceleme konusu ürünün tekstüre makinelerinde bükme ve tekstüre etme gibi işlemlerden geçirildiği, tekstüre etme işleminin esaslı nitelikte bir işlem olmadığının Gümrük ve Ticaret Bakanlığının yazılı görüşüyle değerlendirildiği, buna rağmen tekstüre makinesi ithalatında artış izlendiği, bütün bu tespitlerden yola çıkarak davaya konu Tebliğ’in 7. maddesinin 2. fıkrasında yer alan tabloda belirtilen oranda teminat şeklinde davaya konu geçici önlemin yürürlüğe konulduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda, ilgili yerli üretici firmalar tarafından makul olarak elde edilebilecek ve soruşturma başlatılmasına yetebilecek asgari bilgileri içeren şikayet başvurusu üzerine açılan ve 3577 sayılı Kanun’a ve ilgili Yönetmeliğe uygun olarak yürütüldüğü anlaşılan soruşturma sonucunda elde edilen veriler ışığında yapılan hesaplamalar ve değerlendirmeler uyarınca, “poliesterden tekstüre iplikler” ürününde yürürlükte bulunan dampinge karşı önlemlerin söz konusu ürünün üretim sürecinde kullanılan yarı mamül “poliesterden çekimli iplik” ithal edilmek suretiyle etkisiz kılındığı ve önlemin yerli üretim dalı üzerindeki iyileştirici etkisinin azalttığı ve Anlaşma hükümlerine uygun olarak açıldığı ve yürütüldüğü anlaşılan soruşturma tamamlanıncaya kadar önlemlerin etkisiz kılınmasına karşı önlem niteliğindeki 2017/20 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ ile geçici önlem uygulanmasında anılan üst hukuk normlarına aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Aşağıda dökümü yapılan … Türk Lirası yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Posta avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … Türk Lirası vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay Vergi Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 22/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.