Danıştay Kararı 7. Daire 2018/2094 E. 2020/5131 K. 15.12.2020 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2018/2094 E.  ,  2020/5131 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/2094
Karar No : 2020/5131

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem: … Boya İnşaat ve Kimya Plastik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin 2009 yılının Aralık dönemine ilişkin vergi ziyaı cezalı özel tüketim vergisi ve gecikme faizi borcunun tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesi … tarih ve E: …, K: … sayılı kararıyla; olayda, usulüne uygun şekilde kesinleştirilerek tahsil edilebilir aşamaya gelen amme alacağının, vadesinde ödenmemesi ve asıl borçlu şirketten tahsil imkanının da kalmadığının anlaşılması sebebiyle şirket ortağı sıfatıyla davacıdan takibine yönelik şartların mevcut olduğu sonucuna ulaşıldığından davaya konu ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Olayda, asıl borçlu … Boya İnşaat Kimya Plastik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına düzenlenen ödeme emrinin usulüne uygun şekilde ilanen tebliği yapılmış ise de, şirketin kanuni temsilcisi …’in “… Mah. .. Cad. No:…/… …” ikametgah adresinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 101. maddesinde sayılan bilinen adreslerden olduğu, bu bakımdan şirket adına düzenlenen ödeme emrinin kanuni temsilcinin ikametgah adresinde tebliğ yolu denenmeksizin ilanen tebliğinin yasaya uygun olmaması sebebiyle şirketten tahsili olanaksız hale gelmiş bir vergi borcundan sözedilemeyeceğinden bahisle davacının şirket ortağı sıfatıyla takibine yasal olanak bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf isteminin kabulüne, Mahkeme kararının kaldırılmasına, davaya konu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Kanuni temsilcinin ikametgah adresinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 101. maddesine göre bilinen adresler arasında yer almadığı, işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Bakılan davada, öncelikle ödeme emri içeriği vergi ve cezalara ait asıl borçlu şirket adına düzenlenen ihbarnamelerin usulüne uygun şekilde tarh zamanaşımı süresi içinde tebliğinin gerçekleştirildiği hususunun tespiti gerekmekte olup, dosyada yer alan bilgi ve belgeler incelendiğinde, 2009 dönemine ait vergi ve cezaların tarh zamanaşımı süresi 31/12/2014 tarihinde sona ereceğinden Adıyaman Valiliği’nin Beydağı Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne hitaben yazdığı 12/11/2014 tarihli yazı ile ihbarnamelerin mükellefe tebliğinin istenildiği, akabinde vergi ve ceza ihbarnamelerinin Basın İlan Kurumuna hitaben yazılan 26/11/2014 tarihli yazı doğrultusunda gazetede ilanının yapıldığı ve ilan sayfasının bir örneğinin dosyaya sunulduğu görülmekle birlikte ilanın hangi tarihte yapıldığı anlaşılamadığından bu husus ile birlikte ihbarnamelerin usulüne uygun şekilde tebliğ yapılmak suretiyle kesinleştirildiğinin ve asıl borçlu şirketten tahsil imkanının kalmadığının tespiti ile uyuşmazlığın esasının değerlendirilmesi suretiyle karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
… Boya İnşaat ve Kimya Plastik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin 2009 yılının Aralık dönemine ilişkin vergi ziyaı cezalı özel tüketim vergisi ve gecikme faizi borcunun tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un olay tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle 35. maddesinde; limited şirket ortaklarının şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağı ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacağı hükmü yer almaktadır.
06/06/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 3. maddesiyle 6183 sayılı Kanunun 35. maddesine eklenen ikinci fıkrayla; ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacakları kuralı getirilmiştir.
Öte yandan, 6183 sayılı Kanunun “Kanundaki terimler” başlıklı 3. maddesinde, tahsil edilemeyen amme alacağı teriminin, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını; tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı teriminin, amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını ifade ettiği belirtilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun olarak tarh, tebliğ ve tahakkuk işlemleri yapılarak verginin tahakkukunun sağlanması gerektiği, bu bakımdan Kanun’un “Bilinen adresler” başlıklı 101. maddesinde, bu Kanuna göre bilinen adreslerin; mükellef tarafından işe başlamada bildirilen adresler, adres değişikliğinde bildirilen adresler, işi bırakmada bildirilen adresler, vergi beyannamelerinde bildirilen adresler, yoklama fişinde tespit edilen adresler, vergi mahkemesinde dava açma dilekçelerinde ve cevaplarında gösterilen adresler, yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen adresler (ilgilinin tutanakta imzası bulunmak şartıyla), bina ve arazi vergilerinde komisyonlarca tahrir varakalarında tespit edilen adresler olduğu; mektupların gönderilmesinde bu adreslerden tarih itibarıyla tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanının nazara alınacağı; anılan Yasanın “Tebliğin ilanla yapılacağı haller” başlıklı 103. maddesinde, muhatabın adresinin hiç bilinmemesi, muhatabın bilinen adresinin yanlış veya değişmiş olması ve bu yüzden gönderilmiş olan mektubun geri dönmesi, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmaması, yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkan bulunmaması durumlarında, tebliğin ilan yoluyla yapılacağı hükmü yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
213 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak ödeme emriyle takibe geçilebilmesi için öncelikle, tarh, tebliğ ve tahakkuk aşamaları tamamlanarak kesinleşmiş ve vadesinde ödenmemiş bir amme alacağı bulunması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, … Boya İnşaat ve Kimya Plastik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin 2009/12 dönemine ilişkin vergi ve cezalar ile gecikme faizlerinin anılan şirketten tahsil imkanının kalmadığından bahisle tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacı adına ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Olayda, şirket adına hukuka uygun şekilde kesinleşmiş bir vergi borcunun bulunması ve tahsil edilemediğinin ortaya konulmasının gerektiği, 213 sayılı Kanun’un 93. maddesine göre adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ yapılacağı, 101. maddesinde de bilinen adreslerin sayıldığı belirtilerek, asıl borçlu … Boya İnşaat Kimya Plastik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına düzenlenen ödeme emrinin ilanen tebliğinin hukuka uygun olduğu kabul edilmekle birlikte şirketin kanuni temsilcisi …’in “… Mah. … Cad. No:…/… …” ikametgah adresinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 101. maddesinde sayılan bilinen adreslerden olması nedeniyle şirket adına düzenlenen ödeme emrinin kanuni temsilcinin ikametgah adresinde tebliğ yolu denenmeksizin ilanen tebliği yasaya uygun bulunmadığından, şirketten tahsili olanaksız hale gelmiş bir vergi borcundan sözedilemeyeceği gerekçesiyle işlemin iptali yönünde karar verilmiş ise de; 213 sayılı Kanun’un 101. maddesinin olay tarihindeki yürürlükteki şekliyle, ikametgah adresi bilinen adresler arasında sayılmamış olup,bu kapsamda davaya konu ödeme emri içeriği vergi ve cezaların tahsili amacıyla takibine geçilebilmesi için vergi ve ceza kesme işleminin Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun olarak tarh ve tebliğ edilerek tahakkuk edip etmediğinin araştırılarak uyuşmazlığın esasının değerlendirilmesi suretiyle karar verilmesi gerektiğinden aksi yoldaki temyize konu kararda yasal isabet görülmemiştir.
Öte yandan, dava konusu ödeme emri içeriği vergi ve cezalarla aynı dönem ve tutara ilişkin olan ödeme emrine karşı açılan davada, … Vergi Mahkemesi’nin … tarih ve E: .., K: …. sayılı işlemin iptali yolundaki kararı da Dairemizin 15/12/2020 tarih ve E:2016/8556, K:2020/5130 sayılı kararı ile onanmış olup, Mahkemece yeniden verilecek kararda derdestlik hususunun da gözönünde bulundurulması gerekmektedir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
4. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13. maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 15/12/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.