Danıştay Kararı 7. Daire 2018/1890 E. 2020/4153 K. 22.10.2020 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2018/1890 E.  ,  2020/4153 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/1890
Karar No : 2020/4153

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Bakanlığı
(… Bakanlığı) …
VEKİLİ : Av. … – Aynı adreste

DAVANIN KONUSU :19/04/2018 tarih ve 30396 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4804.11.11.10.00, 4804.11.15.10.00, 4804.11.90.10.11 ve 4804.11.90.10.12 gümrük tarife istatistik pozisyonlarında sınıflandırılan “metrekare ağırlığı 175 gramı geçmeyen beyazlatılmamış birincil elyaf yüzey (kraftlayner) kağıtlar” cinsi eşyanın Finlandiya, Rusya, Polonya ve Brezilya menşeli olanlarının ithalinde dampinge karşı verginin yürürlüğe konulmasına dair 2018/12 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ’in iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI: Dava konusu Tebliğ’in, taraflarının ticari menfaatlerini ve ülkemizin kraftlayner ihtiyacının teminini olumsuz yönde etkilediği, damping soruşturmasında yapılan savunma ve ekinde sunulan belgeler kaybedildiğinden sanki hiç belge sunulmamış gibi açıklama yapılarak incelemenin tamamlandığı, bu durumun taraflarının savunma hakkını kısıtladığı ve soruşturmayı şekil unsuru açısından sakatladığı, Ekonomi Bakanlığı tarafından başlatılan damping soruşturmasına dair açıklamanın, dampingli ithalatın mevcut olduğuna, mevcut ise Türkiye sanayisine yönelik maddi zarara yol açtığına veya maddi zarar tehdidi oluşturduğuna dair herhangi bir kanıt içermediği, soruşturma raporunda, damping hesaplamasında kullanılan metotlara ilişkin detaylı bilgilere yer verilmediği, anılan raporun 2(b) tablosunda, 2016 yılında Rusya’dan Türkiye’ye yapılan kraftlayner kağıt ithalatının ortalama fiyatının, hem soruşturmaya konu ülkelerden olan hem de soruşturmaya konu olmayan ülkelerden yapılan ithalatın ortalama fiyatının üzerinde olduğu, dolayısıyla Rus ihracatçıların Türk piyasasında haksız rekabet oluşturmadığı, Rusya’dan yapılan ithalat ile Türk sanayisindeki maddi zarar oluşma tehdidi arasında sebep sonuç ilişkisinin bulunmadığı, soruşturma raporunda zararın oluşma tehdidi olarak belirtilen durumun 2015 yılında ABD’den kraftlayner tedariklerine karşı uygulanan dampinge karşı kesin önlem sonucunda ortaya çıkan Türk üreticisi … ile Rusya, Finlandiya, Polonya ve Brezilya’daki tedarikçiler arasındaki Türk pazarının dağılım oranlarının değişmesi olduğu ve damping olarak nitelendirilemeyeceği, soruşturma başlatılmasını talep eden … ‘nın başvurusunda ileri sürdüğü maddi zarar tehdidinin gerçekleşmediği, yerli üretimde ciddi şekilde kraftlayner eksikliğinin hissedildiği, böylece artan talebin sektörde fiyat artışına neden olduğu ileri sürülmektedir.

DAVALININ SAVUNMASI : Tebliğ’e ilişkin soruşturmada, davacının süre uzatımı ile ötelenen zaman dilimi içinde soru formunu cevaplama yükümlülüğünü yerine getirmediği, 19/12/2016 tarihinde istenilen şekilde sunulması beklenen cevapları, bu tarihi takip eden yedi gün içinde dahi sunmadığı, dolayısıyla Yönetmeliğin 26. maddesi kapsamında “işbirliğinde bulunmayan” firma haline geldiği, GATT 1994’ün VI. Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma’nın (Anti-Damping Anlaşması) 12. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendi çerçevesinde, soruşturma açılışına ilişkin bildirimlerde iddia edilen dampingli ithalata yönelik hesaplamanın temelinin ve zarar incelemesinde dikkate alınan etkenlerin özetinin sunulmasının yeterli olduğu, bu bağlamda, 2016/46 sayılı soruşturma açılışına ilişkin Tebliğ’in “Damping iddiası” başlıklı 6. maddesinde ve “Zarar tehdidi ve nedensellik iddiası” başlıklı 7. maddesinde soruşturmanın açılışını haklı kılacak dampingli ithalat ve yerli üretim dalının karşı karşıya kaldığı maddi zarar tehdidi ve nedensellik bağının açıklandığı, dolayısıyla anılan Tebliğ’in, soruşturma açılış bildiriminde bulunması gereken tüm ögeleri barındırdığı, davacı tarafından Rusya’dan gerçekleştirilen soruşturma konusu ithalatın birim fiyatlarından hareketle Rusya’da yerleşik üretici/ihracatçıların haksız rekabete neden olmadığı iddia edilmesine karşın, damping marjı hesaplamasının, “normal değer” ile “ihraç fiyatı”nın “adil karşılaştırma” ilkesi çerçevesinde mukayese edilmesi suretiyle yapılmasının gerektiği, yani tek başına normal değer veya ihraç fiyatının damping marjı hesaplaması için yeterli olmadığı, Rusya’dan gerçekleşen dampinge konu ürün ithalatının Türkiye piyasasında oluşan yerli üretim dalının yurtiçi satış fiyatlarını kırdığının ve böylece haksız rekabete neden olduğunun soruşturma esnasında açıkça kanıtlandığı, bilgilendirme raporunda yerli üretim dalı üzerinde oluşan maddi zarar tehdidi ve dampinge konu ithalat ile maddi zarar tehdidi arasındaki illiyet bağına ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı, bu çerçevede, 2014-2016 döneminde Rusya menşeli dampinge konu ithalatın miktar olarak %106 oranında arttığı, bu artışın Türkiye piyasasındaki pazar paylarını da etkilediği, Rusya menşeli dampinge konu ürünlerin Türkiye pazarındaki payı 2014-2016 döneminin altı aylık periyotlarında 100 endeks değerinden 199 endeks değerine yükseldiği, belirtilen dönemde Rusya’nın 100 endeks değer olan pazar payının 2016 yılı sonunda 246’ya ulaştığı, bu veriler ışığında yerli üretim dalı üzerindeki zarar tehdidinin esasen ABD menşeli ürünlerin yarattığı pazar durumundan kaynaklandığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı, soruşturma kapsamında zarar tehdidi inceleme döneminin özellikle 2016 yılının ilk 6 aylık döneminde, yerli üretim dalının ekonomik göstergelerinde olumlu bir seyir gözlendiği, ancak 2014-2016 dönemindeki üç tam yıla ait ekonomik göstergelerinde bozulmaların yaşandığının tespit edildiği, bu itibarla bu göstergelerin bütünsel bir biçimde yorumlanması neticesinde yerli üretim dalı üzerinde maddi zarar tehdidinin mevcut olduğuna kanaat getirildiği, yerli üretim dalının imalat kapasitesi ve talebe cevap verip vermeme kabiliyetinin tek başına dampingli ithalat neticesinde maddi zarar tehdidi ile karşı karşıya bulunduğu gerçeğini değiştirmediği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun ve ilgili Yönetmelik hükümlerine uygun olarak yapılan soruşturma sonucunda, dampingli ithalatın yerli üretim dalı üzerinde maddi zarar tehdidine neden olduğunun tespiti üzerine, dampinge karşı verginin yürürlüğe konulmasına ilişkin 2018/12 sayılı Tebliğ’de hukuka aykırılık bulunmadığından davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ: Dava; 19/04/2018 tarih ve 30396 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2018/12 sayılı İthalatta Haksiz Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ’in iptali istemine ilişkindir.
Davalı idarenin usule ilişkin iddiası yerinde görülmemiştir.
3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde; bu Kanun’un ithalatta haksız rekabet hallerinde, dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalatın sebep olduğu zarara karşı bir üretim dalının korunması amacıyla yapılacak işlemlere, alınacak önlemlere, gerekli ilke ve uygulama kararlarını verecek bir Kurul oluşturulmasına ve bunun görevlerine ilişkin usul ve esasları kapsadığı belirtilmiş, “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin (a) bendinde; “Damping: Bir malın Türkiye’ye ihraç fiyatının, benzer malın normal değerinin altında olmasını”, (c) bendinde “İhraç fiyatı: İhraç amacıyla satılan mal için fiilen ödenmiş olan veya ödenmesi gereken fiyatı,”(d) bendinde, Benzer Malın: ” Dampinge veya subvansiyona konu mal ile aynı özellikleri taşıyan bir malı, böyle bir malın bulunmaması halinde ise benzer özellikleri yaşıyan başka bir malı,” (e) bendinde, Normal Değer:” 1. İhracatçı veya menşe ülkede tüketime konu olan benzer mal için normal ticari işlemler sonucunda fiilen ödenmiş olan veya ödenmesi gereken karşılaştırılabilir fiyatı, 2- İhracatçı ülke veya menşe ülkenin iç piyasasında normal ticari işlemler çerçevesinde benzer malın satışlarının olmaması ya da bu satışların uygun bir karşılaştırma yapılmasına elverişli bulunmaması durumunda, benzer malın üçüncü bir ülkeye ihracatında temsil niteliğini haiz karşılaştırılabilir fiyatı veya menşe ülkedeki maliyetine makul bir kar marjının eklenmesiyle tespit edilen fiyatı”, (g) bendinde, Damping marjı: “Normal değerin ihraç fiyatını aştığı miktarı.”(i) bendinde, Zarar;” Bir üretim dalında maddi zararı, maddi zarar tehdidini veya bir üretim dalının kurulmasının fiziki olarak gecikmesini, “ifade ettiği düzenlemesine yer verilmiş, aynı Kanun’un 3. maddesinde; önlem alınmasını gerektiren hallerin; dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalatın Türkiye’de bir üretim dalında maddi zarara yol açması veya maddi zarar tehdidi oluşturması veya bir üretim dalının kurulmasını fiziki olarak geciktirmesi olduğuna değinilmiş, 4. maddesinde, İthalat Genel Müdürlüğü’nün şikayet üzerine veya gerektiğinde re’sen damping incelemesi yapabileceği,şikayet ve incelemeye ilişkin usul ve esasların Bakanlıkça çıkarılacak Yönetmelikle tespit edileceği, 5. maddesinde, İthalat Genel Müdürlüğü’nün görevleri belirlenmiş 13. maddesinde ise; soruşturma sonucunda, dampingli veya sübvansiyonlu ithalatın varlığı ve bu ithalatın zarara neden olduğu belirlendiğinde, bu zararın önlenmesi amacıyla, Kurulca belirlenen ve Bakanlıkça onaylanarak kesinleşen damping marjı veya sübvansiyon miktarı kadar veya zararı ortadan kaldıracak daha az bir oran veya miktarda dampinge karşı vergi veya telafi edici vergi alınacağı kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, 30/10/1999 tarihli ve 23861 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesinde, normal değerin hesaplanmasına ilişkin esaslara; 9. maddesinde, ihraç fiyatının belirlenmesine; 17. maddesinde, zararın tespitine; 19. maddesinde, şikayet ve incelemeye; 20. maddesinde de, soruşturma açılmasına ilişkin esaslara yer verilmiştir.
Yukarıda yazılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Kanun ile Yönetmeliğin ilgili hükümlerine göre, haksız rekabete karşı bir üretim dalının korunması ve/veya ithal ülkesinin sanayisinin bozulmasının önlenmesi amacıyla getirilen dampinge karşı verginin, yerli üretim dalında somut ve tespit edilebilir zarara sebep olduğunun veya olacağının belirlenmesi halinde, dampinge konu ithalattan, normal değer ile ithale konu malın ihraç değeri arasındaki fark esas alınarak tahsil edileceği düzenlemesi yer almıştır.
Dava konusu olayda; … Kağıt Ambalaj Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılan başvuru ile Finlandiya, Rusya, Polonya, Brezilya menşeli “metrekare ağırlığı 175 gramı geçmeyen beyazlatılmamış kraftlayner kağıtlar” ın Türkiye’ye dampingli fiyatlarla ithal edildiği ve bu durumun yerli üretime zarar verdiği iddiasıyla, söz konusu ürünün ithalatına karşı önlem alınmasının istenilmesi üzerine 30/10/2016 tarih ve 29873 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine ilişkin 2016/46 sayılı Tebliğ ile damping soruşturması başlatılmış, anılan Tebliğ ile başlatılan damping soruşturması Ekonomi Bakanlığı ve İthalat Genel Müdürlüğü tarafından yürütülerek tamamlanmış ve davaya konu Tebliğ yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; soruşturma açılması üzerine sözkonusu ürünün Bakanlıkça tespit edilen ithalatçılarına, soruşturma konusu ülkelerde yerleşik bilinen üretici/ihracatçılarına ve soruşturmaya konu ülkelerin Ankara’daki Büyükelçiliğine bildirimde bulunulduğu, soru formunu tam ve eksiksiz dolduran firmaların işbirliğinde bulunduğunun kabul edildiği, 01/01/2016-30/06/2016 tarihleri arasındaki dönemin soruşturma dönemi olarak kabul edildiği, 2014-2016 yılları arasındaki ilk altı aylık dönemin ise zarar inceleme dönemi olarak esas alındığı, soruşturma konusu ürün ile yerli üretim dalı tarafından üretilen ve Türkiye piyasasında satılan kraftlayner kağıtların fiziki özellikleri ve temel kullanım alanı itibariyle benzer özelliklere sahip oldukları, bu nedenle, söz konusu ürünlerin benzer ürün olarak kabul edildiği, adil bir karşılaştırmanın yapılabilmesi sağlamak için normal değer ile ihraç fiyatının mümkün olduğu ölçüde fabrika çıkış aşamasına getirilerek aynı ticari aşamada karşılaştırıldığı, damping marjlarının, normal değer ile ihraç fiyatlarının ağırlıklı ortalamalarının karşılaştırılması suretiyle hesaplandığı, CİF bedelin yüzdesi olarak hesaplanan damping marjlarının … firması için % 85, 86, … firması için % 11,42, … firması için % 16.12 ve … firması için ise % 14.3 oranında olduğu, 2014 (ilk 6 ay) dönemde 126.058.857 kg olan ithalatın 2015 (ilk 6 ay) dönemde 143.738.216 kg yükseldiği, 2016 (ilk 6 ay) döneminde ise 111.946.077 kilograma düştüğü, genel ithalatın ortalama birim fiyatlarının da sözü edilen dönemlerde sırasıyla 0.65 ABD Doları/kg, 0.60 ABD Doları/kg, 2016 (ilk 6 ay) döneminde ise 0.53 ABD/Doları/Kg’a gerilediği, Finlandiya’nın genel ithalat içinde miktar olarak payının 2015-2016 (ilk 6 ay) dönemlerinde sırasıyla % 0.1 ve % 18.7 oranında gerçekleştiği, Rusya’dan yapılan ithalatın 2014-2015 ve 2016 yılının ilk 6 aylık döneminde sırasıyla 9.995.175 kg, 17.329.097 kg ve 19.112.161 kilogram olarak gerçekleşerek arttığı, birim fiyatlarının da anılan dönemlerde sırasıyla, 0.66 ABD Doları/Kg, 0.61 ABD Dolar/Kg ve 0.58 ABD Doları/Kg olduğu, Rusya Federasyonu’nun genel ithalat içindeki payının 2014-2016 yıllarının ilk altı aylık dönemlerinde sırasıyla, % 7,9 oranından % 12.1 ve % 17.1 oranına yükseldiği, Polonya’dan 2014 (ilk 6 ay) döneminde, miktar bazında 6.737.674 kg. olan ithalatın 2015 (ilk 6 ay) döneminde 5.229.517 kilograma düştüğü, 2016 (ilk 6 ay) döneminde ise 9.633.405 kilograma yükseldiği, 2014-2016 yıllarının ilk altı aylık dönemlerinde sırasıyla 4.581.881 ABD Doları, 2.917.742 ABD Doları, 5.364.783 ABD Doları değerinde ithalatın gerçekleştirildiği, ithalatın birim fiyatının da sırasıyla 0.68 ABD Doları iken, 0.558 ve 0.557 ABD Doları/kg’a gerilediği, genel ithalat içindeki payının ise sırasıyla % 5.3, %3.6 ve % 8.6 oranında gerçekleştiği, Brezilya’dan gerçekleştirilen ithalat 2014 (ilk 6 ay) döneminde 4.827.984 kg iken 2015 (ilk 6 ay) döneminde 3.978.676 kg’a düştüğü, 2016 (ilk 6 ay) döneminde ise 7.345.536 kilograma yükseldiği, değer olarak da sırasıyla 3.243.955 ABD Doları olarak gerçekleşen ithalatın 2.462.013 ABD Dolarına gerilediği, 2016 döneminde ise 4.081.585 ABD Dolarına yükseldiği, ithalatın birim fiyatlarının ise 2014-2016 (ilk 6 ay) döneminde sırasıyla 0.67, 0.62 ve 0,56 ABD Doları/Kg olarak gerçekleştiği, Brezilya’nın genel ithalat içindeki payının 2014-2016 (ilk 6 ay) döneminde sırasıyla % 3,8 den % 2.8 düştüğü, 2016 yılında da % 6,6 oranına yükseldiği, üçüncü ülkeler menşeli ithalatın genel ithalat içinde miktar olarak payı 2014 (ilk 6 ay) döneminde % 82,9 iken, 2015 (ilk 6 ay) döneminde % 8.14’e, 2016 (ilk 6 ay) döneminde ise % 49’a düştüğü, 2014 yılında 100 birim kabul edilen yurt içi tüketim endeksi, 2015 yılında % 98’e, 2016 yılında ise 86’ya düştüğü, yerli üretim dalının pazar payı endeksinin ise 2014 yılında 100 iken, 2015 yılında 234’e, 2016 yılında 266′ ya yükseldiği, Finlandiya’nın pazar payı endeksi, 2015 yılında 100 iken 2016 yılında önemli düzeyde bir artışla 2.264’e yükseldiği, Rusya Federasyonunun 2014 yılında 100 olan pazar payı endeksi 2015 yılında 196’ya, 2016 yılında ise 241’e yükseldiği, Polonya’nın 2014 yılında 100 olan pazar payı endeksinin 2015 yılında 90’a gerilerken 2016 yılında 170’e yükseldiği, Brezilya’nın pazar payı endeksinin ise 2014 yılında 100 iken, 2015 yılında 106’ya 2016 yılında ise 165’e yükseldiği, soruşturma konusu dışındaki ülkelerin pazar payı 2014 yılında 100 birim iken, 2015 yılında 82’ye, 2016 yılında ise 59’a düştüğü, 2016 yılında Finlandiya menşeli soruşturma sonusu ürün ithalatının birim fiyatlarının yerli üretim dalının fiyatlarını CIF kıymetin %1X,X’i oranında, Rusya menşeli ithalatın birim fiyatlarının CIF kıymetin % X,X’i oranında, Polonya meşeli ithalatın birim fiyatlarının CIF kıymetin % X,X’i oranında kırdığının tespit edildiği, yerli üretim dalının 2014 yılında 100 kabul edilen üretim kapasitesinin 2015 ve 2016 yıllarında sabit kaldığı, kapasite kullanım oranının ise 2015 de 116’ya 2016 da 207’ye yükseldiği, yerli üretim dalının yurt içi satış miktar endeksi 2015 yılında 220’ye yükselirken 2016 yılında 193’e gerilediği, yerli üretim dalının yurt içi satış fiyatları 2014 yılında 100 iken, 2015 yılında 97’ye gerilediği, 2016 yılında ise 106’ya yükseldiği, yerli ürün birim karlılık endeksinin 2014 (ilk 6 ay) dönemi 100 birim kabul edildiğinde 2015 döneminde 61’e düştüğü, 2016 (ilk 6 ay) döneminde ise 87’ye yükseldiği, yerli üretim dalının aktif büyüklüğü reel olarak 2014 (ilk 6 ay) döneminde 100 iken, 2015 döneminde 97’ye, 2016 döneminde ise 91’e düştüğü, yerli üretim dalının 2014-2016 döneminde yenileme yatırımının bulunmadığı, yerli üretim dalının yurt içi satışlar, kapasite kullanım oranı, stok çevrimhızı, verimlilik, ürün nakit akışı, kapasite kullanım oranı, aktif büyüklük ve öz sermayesi gibi ekonomik göstergelerinin 2015 yılında bir önceki yıla göre belirli bir artış göstermekle birlikte 2016 yılında düşüş kaydettiği, 2016 yılında yerli üretim dalının stoklarında artış olduğu, UTM’nin verilerine göre soruşturma konusu ülkelerin bahse konu ürünün dünyadaki ana tedarikçisi ülkeler arasında yer aldığı, Polonya’nın değer olarak dünya ihracatından aldığı payın 2014-2016 yıllarında sırasıyla % 6.3, % 6 ve % 5.9, Rusya Federasyonunun ise 2014 yılında % 2.6 iken, 2015 yılında % 3.5’e, 2016 yılında ise % 3.6 ya yükseldiği, Brezilya’nın anılan yıllarda dünya ihracatından aldığı payın sırasıyla, % 3.5, % 4.2 ve % 3.8 oranında olduğu, Finlandiya’nın, 2014 yılında 0.05 iken, 2015 yılında % 0.4’e, 2015 yılında ise % 28’e yükseldiği, 2014-2016 yıllarını kapsayan dönemin genel olarak değerlendirilmesinden; Rusya Federasyonu menşeli ithalatın % 107, Polonya menşeli ithalatın % 45, Brezilya menşeli ithalatın ise % 42 oranında artış kaydettiği, soruşturma konusu ülkeler menşeli ithalatın birim fiyatlarının da Finlandiya hariç sürekli bir azalış eğiliminde ve ithalata olan talebi artırabilecek fiyatlar olduğu, soruşturma konusu ülkelerden gerçekleştirilen toplam ithalatın pazar payının 2014-2016 (ilk 6 ay) dönemi ile 2014-2016 döneminde % 175 oranında artış kaydettiği, yerli üretim dalının anılan dönemlerdeki pazar payının artış kaydetmekle birlikte soruşturma konusu ülkelerin pazar payındaki artışın altında kaldığı, Polonya dışında söz konusu ülkelerden gerçekleştirilen ithalatın yerli üretim dalının iç satış fiyatlarını kırdığı, ancak Polonya menşeli ithalatın birim fiyatlarının sürekli düşüş eğilimi içinde olması nedeniyle ileride yerli üretim dalının fiyatları üzerinde fiyat kırılmasına neden olabileceği, yerli üretim dalının 2014-2016 (ilk 6 ay) döneminde nispeten olumlu seyreden ekonomik göstergelerinin 2014-2016 döneminde negatif bir eğilim içine girdiği, 2016 tüm yıl olarak değerlendirildiğinde, üretim, yurt içi satışlar, kapasite kullanım oranı, stok çevrim hızı, verimlilik, ürün nakit akışı, kapasite kullanım oranı, aktif büyüklük ve öz sermaye gibi ekonomik göstergelerde olumsuzluklar yaşanmaya başladığı, stoklarda da artış görüldüğü, dönem başı ve sonu itibariyle değerlendirildiğinde; yerli üretim dalının anılan dönemde verimliliğinin arttığı, dolayısıyla yerli üretim dalı üzerindeki zarar tehdidinin verimlilik kaybı nedeniyle ortaya çıkmadığı, soruşturma konusu ürünün ana hammaddesi olan kağıtlık odun birim fiyatının Orman Genel Müdürlüğünden alınan verilere göre 2015 yılından 2016 yılına geçişte % 12 oranında bir düşüş kaydettiği, dolayısıyla zarar tehdidine ilişkin olarak maliyetlerde yaşanan artışın yüksek hammadde maliyetlerinden kaynaklanmadığı, incelenen diğer unsurların dampinge konu ithalat ile yerli üretim dalının karşı karşıya kaldığı zarar tehdidi arasında mevcut olan illiyet bağını ortadan kaldırmadığı değerlendirilerek İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurul Kararı ve Ekonomi Bakanlığının onayı ile 4804.11.11.10.00., 4804.11.15.10.00, 4804.11.90.10.11 ve 4804.11.90.10.12 gümrük tarife ve istatistik pozisyonlarında sınıflandırılan eşyaların, Finlandiya menşeli … ve Diğer firmalardan, Rusya menşeli … ve Diğer firmalardan, Polonya menşeli … ve Diğer firmalar ile Brezilya menşeli … ve Diğer firmalardan ithalinde karşılarında gösterilen oranlarda dampinge karşı önlemin yürürlüğe konulduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, ilgili yerli üretici firma tarafından makul olarak elde edilebilecek ve soruşturma başlatılmasına yetebilecek asgari bilgileri içeren şikayet başvurusu üzerine açılan ve 3577 sayılı Kanun’a ve ilgili Yönetmeliğe uygun olarak yürütüldüğü anlaşılan soruşturma sonucunda elde edilen veriler ışığında yapılan hesaplamalar ve değerlendirmeler uyarınca, yerli üretim dalında meydana gelen zararla arasında illiyet bağı bulunan dampinge konu ithalatın neden olduğu haksız rekabetin önlenmesi ve bu çerçevede yerli üretim dalının korunması amacıyla yürürlüğe konulan 2018/12 sayılı Tebliğ’de hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2018/12 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ’in iptali istemiyle açılan davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY:
Yerli üretici … Kağıt Ambalaj Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (… ) tarafından yapılan başvuru üzerine, 4804.11.11.10.00, 4804.11.15.10.00, 4804.11.90.10.11 ve 4804.11.90.10.12 gümrük tarife istatistik pozisyonlarında yer alan “metrekare ağırlığı 175 gramı geçmeyen beyazlatılmamış birincil elyaf yüzey (kraftlayner) kağıtlar”ın Finlandiya, Rusya, Polonya ve Brezilya menşeli olanlarına yönelik olarak 30/10/2016 tarihli ve 29873 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin 2016/46 sayılı Tebliğ ile damping soruşturması başlatılmıştır.
Yürütülen soruşturma sonucunda, Finlandiya, Rusya, Polonya ve Brezilya menşeli soruşturma konusu ürünün ithalatının dampingli olduğu ve yerli üretim dalında maddi zarar tehdidine neden olduğu tespit edilerek, dava konusu Tebliğ ile anılan ülkeler/ihracatçı firmalardan yapılan soruşturma konusu eşya ithalatında değişen oranlarda dampinge karşı kesin önlem uygulanmasına karar verilmiştir.
Davacı, Rusya’da yerleşik kraftlayner kağıt üreticisi/ihracatçısı bir firma olup, bu firmadan Türkiye’ye yapılan soruşturma konusu eşya ithalatında CIF bedelinin %11,19’u oranında dampinge karşı önlem yürürlüğe konulmuştur.
Davacı tarafından, 19/04/2018 tarih ve 30396 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2018/12 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ’in iptali talep edilmişse de; davacının menfaatini etkileyen kısım Tebliğ’in 4. maddesinde yer alan dampinge karşı kesin önlemlerden davacı hakkında olan %11,19 oranında dampinge karşı vergi uygulanmasına ilişkin kısım olduğundan, dava, Tebliğ’in anılan kısmının iptali istemine hasren incelenmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun’un, “amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesinde, bu Kanun’un, ithalatta haksız rekabet hallerinde dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalatın sebep olduğu zarara karşı bir üretim dalının korunması amacıyla yapılacak işlemlere, alınacak önlemlere, gerekli ilke ve uygulama kararlarını verecek bir kurul oluşturulmasına ve bunun görevlerine ilişkin usul ve esasları kapsayacağı hükme bağlanmıştır. “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde, damping, bir malın Türkiye’ye ihraç fiyatının, benzer malın normal değerinin altında olması; ihraç fiyatı, ihraç amacıyla satılan mal için fiilen ödenmiş olan veya ödenmesi gereken fiyat; benzer mal, dampinge veya sübvansiyona konu mal ile aynı özellikleri taşıyan bir mal, böyle bir malın bulunmaması halinde ise benzer özellikleri taşıyan başka bir mal; normal değer, ihracatçı veya menşe ülkede tüketime konu benzer mal için normal ticari işlemler sonucunda fiilen ödenmiş olan veya ödenmesi gereken karşılaştırılabilir fiyat yahut ihracatçı ülke veya menşe ülkenin iç piyasasında normal ticari işlemler çerçevesinde benzer malın satışlarının olmaması ya da bu satışların uygun bir karşılaştırma yapılmasına elverişli bulunmaması durumunda, benzer malın üçüncü bir ülkeye ihracatında temsil niteliğini haiz karşılaştırılabilir fiyat veya menşe ülkedeki maliyetine makul bir kar marjının eklenmesiyle tespit edilen fiyat; damping marjı, normal değerin ihraç fiyatını aştığı miktar; zarar, bir üretim dalında maddi zararı, maddi zarar tehdidi veya bir üretim dalının kurulmasının fiziki olarak gecikmesi şeklinde tanımlanmıştır. Kanun’un 3. maddesinde, önlem alınmasını gerektiren haller, dampinge konu olan ithalatın Türkiye’de bir üretim dalında maddi zarar tehdidi oluşturması veya bir üretim dalının kurulmasını fiziki olarak geciktirmesi olarak belirlendikten sonra 4. maddesinde, İthalat Genel Müdürlüğünün şikayet üzerine veya gerektiğinde re’sen damping incelemesi yapabileceği, şikayet ve incelemeye ilişkin usul ve esasların çıkarılacak yönetmelikle tespit edileceği, öngörülmüş; 5. maddesinde, İthalat Genel Müdürlüğünün, şikayet üzerine veya gerektiğinde re’sen verilen bilgi ve belgeler veya mevcut diğer bilgilerin ışığı altında ön incelemeyi yapmak, soruşturma açılıp açılmayacağı hususunda kurula teklif sunmak, soruşturma açılması halinde, soruşturmayı yürütmek ve önlemlerle ilgili kurula teklif sunmakla görevli olduğu; 6. maddesinde de İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurulunun, soruşturma sonuçlarını değerlendirmek, bunun gerektireceği tedbirleri almak ve kesin önlem kararını Bakanlığın onayına sunmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Kanun’un 7, 10 ve 13. maddelerinde ise yapılan soruşturma sonucunda Kurul tarafından belirlenen ve Bakanlıkça onaylanan damping marjı kadar dampinge konu malın ithalatında dampinge karşı vergi alınacağı, re’sen veya şikayet üzerine yapılan inceleme sonucunda dampinge konu olan ithalatın ve bu ithalattan kaynaklanan zararın varlığı konusunda yeterli delillerin bulunması durumunda soruşturma açılacağı, soruşturmanın usul ve esaslarının Bakanlıkça çıkarılacak Yönetmelik ile tespit edileceği; soruşturma sonucunda dampingli ithalatın varlığı ve bu ithalatın zarara neden olduğu belirlendiğinde, bu zararın önlenmesi amacıyla, Kurulca belirlenen ve Bakanlıkça onaylanarak kesinleşen damping marjı kadar veya zararı ortadan kaldıracak daha az bir oran veya miktarda dampinge karşı vergi alınacağı hükümlerine yer verilmiştir.
3577 sayılı Kanun’un verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesinde, aralarında bir ortaklık ilişkisi veya telafi edici düzenleme bulunan taraflar arasındaki satışlarda uygulanan fiyatların; fiyatların bu ilişkiden etkilenmediği kanıtlanmadıkça, normal ticari işlem kabul edilmeyebileceği ve normal değerin hesaplanmasında göz önüne alınmayabileceği, normal değerin belirlenmesi için benzer malın ihracatçı ülkenin iç piyasasında veya üçüncü bir ülkeye ihracatında birim imalat maliyetine genel, idari ve satış giderlerinin eklenmesinden oluşan tutardan daha düşük bir fiyatla satıldığı hallerde; bu satışların, fiyatları nedeniyle normal ticari işlemler içinde gerçekleşmiş olarak kabul edilmeyebileceği ifade edilmiş; 6. maddesinde, maliyetlerin normal olarak soruşturmaya konu olan ihracatçı veya üretici tarafından tutulan kayıtlar esas alınarak hesaplanacağı; 7. maddesinde, piyasa ekonomisi uygulamayan ülkelerden yapılan ithalatta normal değerin, Türkiye’de benzer mal için fiilen ödenmiş veya ödenmesi gereken fiyat veya Türkiye’de benzer malın birim imalat maliyetine genel, idari ve satış giderleri ile makul bir kârın eklenmesiyle oluşturulan değer göz önüne alınarak hesaplanabileceği açıklamasına yer verilmiştir.
Yönetmeliğin 9. maddesinde, ihracatçı ile ithalatçı ya da üçüncü bir taraf arasında ortaklık veya telafi edici bir düzenleme bulunması nedeniyle ihraç fiyatının güvenilir olmadığı durumlarda, ihraç fiyatının, bağımsız ilk alıcıya yeniden satış fiyatı esas alınarak oluşturulabileceği, bu durumda ithalat ile yeniden satış arasında gerçekleşen tüm gider ve kârların hesaba katılacağı; 10. maddesinde, ihraç fiyatı ile normal değer arasında adil bir karşılaştırma yapılmasını teminen bu karşılaştırmanın, aynı ticari aşamada, tercihen fabrika çıkış aşamasında yapılacağı, fiyat karşılaştırmasında; satış şartları, vergilendirme, ticari aşamalar, miktarlar ve fiziksel özelliklerdeki farklılıklar ile karşılaştırmayı etkileyen diğer farklılıkların göz önüne alınacağı; 11. maddesinde, damping marjının, normal değer ve ihraç fiyatının, ağırlıklı ortalama veya işlem bazında karşılaştırılması suretiyle hesaplanacağı hususlarına yer verilmiştir. 17. maddede, maddi zarar tespitinin somut delillere dayanması ve dampingli ithalatın hacmi ve bu ithalatın iç piyasadaki benzer mal fiyatları ile yerli üretim dalı üzerindeki etkilerinin nesnel incelemesini içermesi gerektiği, bir ürünün birden fazla ülkeden ithalatının eş zamanlı olarak soruşturmaya konu olması halinde, bu ithalatın etkilerinin toplu olarak değerlendirilebileceği, böyle bir değerlendirmenin her bir ülkeden yapılan ithalat için damping marjı ve ithalat miktarının ihmal edilebilir oranlardan fazla olması ve ithal malların kendi aralarındaki ve ithal mallarla yerli benzer mal arasındaki rekabet şartları bakımından, ithalatın etkisinin toplu olarak değerlendirilmesinin uygun olduğunun belirlenmesi halinde yapılabileceği, dampingli ithalatın fiyatlarının Türkiye’deki benzer malın fiyatının önemli ölçüde altında kalıp kalmadığı veya bu ithalatın önemli ölçüde fiyatları düşürücü ya da fiyat artışlarını engelleyici etki yaratıp yaratmadığının inceleneceği, dampingli ithalatın üretim dalı üzerindeki etkisinin incelenmesi sırasında satışlar, kârlar, üretim, piyasa payı, verimlilik, yatırım hasılatı ve kapasite kullanımındaki fiili ve potansiyel azalma, büyüme veya yatırımları artırma yeteneği üzerindeki olumsuz etkiler dahil olmak üzere, üretim dalının durumu ile ilgili tüm etkenleri ve göstergeleri kapsayacağı ve dampingli ithalatın yerli üretim dalına zarar verdiği hususunun bu faktörler çerçevesinde ortaya konması, dampingli ithalat ile yerli üretim dalının maruz kaldığı zarar arasındaki nedensellik bağının mevcut delillere dayandırılması gerekliliği ortaya konulduktan sonra, dampinge konu olan ithalat dışındaki nedenlerden kaynaklanan zararın bu ithalata atfedilemeyeceği dampingli ithalatın etkisinin en dar mal grubu ya da yelpazesinin incelenmesi suretiyle yapılacağı belirtilmiş; 19. maddede, dampinge konu ithalattan zarar gördüğünü iddia ederek İthalat Genel Müdürlüğüne yazılı olarak şirket başvurusunda bulunabilecekleri ifade edilen üreticilerin şikayetlerinin, damping, zarar ve dampinge konu ithalat ile iddia edilen zarar arasındaki nedensel ilişkiyi gösteren delilleri içermesi şartı aranmıştır. Buna göre başvuruda, başvuru sahibinin makul olarak temin edebileceği, şikayette bulunanın kimliği ve ürettiği benzer ürün miktarı ve değeri ile ilgili açıklamaları, dampinge konu olduğu iddia edilen ürünün eksiksiz bir tanımını, menşe veya ihracatçı ülkenin veya ülkelerin adları, bilinen ihracatçı, üretici ve ithalatçılarının adları, menşe ülke iç piyasa fiyatları, ihraç fiyatlarının, iddia edilen zararın dampinge konu ithalattan kaynaklandığına ilişkin delillere ilişkin bilgilerin yer alması gerekmektedir.
Yönetmeliğin 26. maddesinde, ilgili taraflardan birinin işbirliğine gelmemesi halinde söz konusu taraf açısından soruşturmanın sonucunun işbirliğine gelinmesi haline nazaran daha az avantajlı olabileceği; 28. maddesinde, damping marjının %2 oranında düşük olduğu ve birden fazla ülkenin soruşturmaya konu olması halinde ithalat miktarının, tek tek %3’ün altında olan ülkelerin toplam paylarının %7’yi geçmediği haller ihmal edilebilir oranlar kategorisinde sayılmıştır. 31. maddede, bir damping veya sübvansiyon soruşturması açılması kararı ile soruşturma sırasında alınan geçici önlem, kesin önlem, taahhüt durdurma ve kapatma kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanacak bir tebliğle ilan edileceği, ek madde 1’de ise piyasa ekonomisi uygulamayan ülkelerden yapılan ithalata yönelik damping soruşturmalarında, ilgili ülkedeki üreticilerin, soruşturma konusu ürünün üretiminde ve satışında, maddede bentler halinde sayılan ölçütler çerçevesinde piyasa ekonomisi koşullarının geçerli olduğunu yeterli deliller ile ibraz etmesi halinde bu üreticiler için normal değerin tespitinde Yönetmeliğin 5. maddesinin uygulanacağı kuralı getirilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
3577 sayılı Kanun ve İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Yönetmeliğin yukarıda yer verilen hükümlerine göre, ithalatın dampingli olduğunun kabulü için, hesaplanan normal değerin ihraç fiyatından fazla olması gerekmektedir. Normal değer, imalat maliyetine genel, idari ve satış giderleri eklenmesinden oluşan tutardan daha düşük olamayacaktır. Bu hesaplamalar, esas itibarıyla üretici tarafından tutulan kayıtlar esas alınarak yapılacak ancak, ithalatın piyasa ekonomisi uygulamayan ülkelerden yapılması ve üretici firmanın piyasa ekonomisi koşullarında üretim ve satış yaptığını ispatlayamaması durumunda, normal değer hesaplamasında, firma verileri yerine üçüncü ülkelerden elde edilen veriler yahut Türkiye’de benzer mal için fiilen ödenmiş veya ödenmesi gereken fiyat yahut birim imalat maliyetine genel, idari ve satış giderleri ile makul bir kâr eklenerek elde edilen veriler kullanılabilecektir.
İhraç fiyatı, ihracatçı ile ithalatçı arasında ortaklık veya telafi edici bir düzenleme bulunması halinde, bağımsız ilk alıcıya yeniden satış fiyatı esas alınarak belirlenebilecektir. İhraç fiyatı ile normal değer arasındaki karşılaştırmanın, aynı ticari aşamada tercihen fabrika çıkış aşamasında yapılacağı, dampingli olduğu iddia edilen ithalatın Türkiye’deki benzer malın fiyatlarını düşürücü ya da fiyat artışlarını engelleyici etkisinin bulunup bulunmadığının maddi zarar tespiti sırasında incelenmesi gerektiği, bir ürünün aynı anda birden fazla ülkeden ithal edilmesi ve aynı soruşturma kapsamında incelenmesi durumunda, bu ithalatın iç piyasaya etkisinin, ülke bazında değerlendirilmesi yerine, soruşturmaya konu tüm ülkelerden yapılan ithalatların toplu olarak değerlendirilebileceği, zarar tespiti yapılırken, piyasa payı, yatırım hasılatı, kapasite kullanımındaki fiili veya potansiyel azalma ile büyüme veya yatırımları artırma yeteneği üzerindeki olumsuz etkiler de incelenerek ithalatın yerli üretim dalına zarar verip vermediğinin ortaya konmasının zorunlu olduğu anlaşılmaktadır. Dampingli olduğu ileri sürülen ithalatın etkisinin en dar mal grubu ya da yelpazesinin incelenmesi suretiyle belirleneceği, soruşturmanın re’sen veya şikayet üzerine başlatılabileceği, şikayet üzerine soruşturma açılabilmesi için başvuru sahibinin makul olarak temin edebileceği bilgi ve belgelerin başvuruda yer alması gerektiği, yeterli delillerle desteklenmeyen iddiaların şikayet olarak değerlendirilemeyeceği, soruşturma sırasında işbirliğine gelmeyen taraflar bakımından işbirliğine gelenlere göre daha fazla dampinge karşı vergi konulabileceği açıktır.
Dava konusu Tebliğ’in 1. maddesinde, bu Tebliğ’in amacının, 30/10/2016 tarih ve 29873 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:2016/46) ile Finlandiya Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Polonya Cumhuriyeti ve Brezilya Federal Cumhuriyeti menşeli 4804.11.11.10.00, 4804.11.15.10.00, 4804.11.90.10.11 ve 4804.11.90.10.12 gümrük tarife istatistik pozisyonlarında yer alan “metrekare ağırlığı 175 gramı geçmeyen beyazlatılmamış birincil elyaf yüzey (kraftlayner) kağıtlar”ın ithalatına yönelik olarak başlatılan ve T.C. Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen damping soruşturmasının tamamlanması neticesinde alınan kararın yürürlüğe konulmasının olduğu; 4. maddesinde, soruşturma sonucunda Finlandiya, Rusya, Polonya ve Brezilya menşeli soruşturma konusu ürünün ithalatının dampingli olduğu ve yerli üretim dalında maddi zarar tehdidine yol açtığının tespit edildiği, bu çerçevede tabloda GTİP’i, eşya tanımı, menşe ülkeleri ve firma unvanları belirtilen eşyanın Türkiye’ye ithalatında tabloda gösterilen oranlarda dampinge karşı kesin önlemlerin uygulanmasına karar verildiği ifade edilmiştir.
Dava konusu olayda; … Kağıt Ambalaj Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılan başvuru ile Finlandiya, Rusya, Polonya ve Brezilya menşeli “metrekare ağırlığı 175 gramı geçmeyen beyazlatılmamış kraftlayner kağıtlar” ın Türkiye’ye dampingli fiyatlarla ithal edildiği ve bu durumun yerli üretim dalında zarar tehdidine neden olduğu iddiasıyla, söz konusu ürünün ithalatına karşı önlem alınmasının istenilmesi üzerine 30/10/2016 tarih ve 29873 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine ilişkin 2016/46 sayılı Tebliğ ile damping soruşturması başlatılmış, anılan Tebliğ ile başlatılan damping soruşturması Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğü tarafından yürütülerek tamamlanmış ve davaya konu Tebliğ yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Soruşturma başlatılmasına dair yayımlanan 2016/46 sayılı Tebliğ’in 6. maddesinde, damping belirlemesinde normal değer hesabının, şikâyete konu ülkeler Finlandiya, Rusya, Polonya ve Brezilya menşeli ithal ürünün gerek iç piyasa satışlarına gerekse de şikayete konu ülkelerdeki üretim maliyetlerine ilişkin veriler bulunamadığından, eldeki mevcut verilerden hareketle, emsal olarak yerli üretim dalının 2016 yılı ilk 6 aylık dönemine ilişkin üretim maliyetleri esas alınarak yapıldığı, bu çerçevede, yerli üretim dalının üretim maliyetine, satış, genel ve idari giderler ve finansman giderleri ile makul bir kâr eklenerek oluşturulmuş normal değerin elde edildiği; 7. maddesinde ise, soruşturma konusu ülkeler menşeli şikâyet konusu ürün ithalatının hem mutlak olarak hem de genel ithalat içerisindeki payının 2014 yılı ilk 6 aylık dönemine kıyasla 2016 yılı ilk 6 aylık döneminde önemli oranda yükseldiği, aynı zamanda söz konusu ülkeler menşeli ithalatın 2014 yılı ilk 6 aylık dönemine kıyasla 2016 yılı ilk 6 aylık dönemi itibarıyla Türkiye iç piyasasındaki pazar paylarının da arttığının tespit edildiği, şikâyet konusu ülkeler haricindeki diğer ülkeler menşeli ithalatın Türkiye pazarından aldığı pay önemli ölçüde azalırken, başvuru konusu ülkelerin pazar paylarını arttırdıklarının gözlendiği, şikâyet konusu ülkeler menşeli ithalatın yerli üretim dalının fiyatlarını 2014-2016 (6 aylık) döneminin bazı alt dönemlerinde kırmadığı ve baskı altında tutmadığı ancak söz konusu ülkeler menşeli ithalatın birim fiyatlarının sürekli bir biçimde düşüş eğilimi izlediği dikkate alındığında, ileride fiyat kırılması ve fiyat baskısının ortaya çıkabileceğinin değerlendirildiği ifade edilmiş olup, damping soruşturmasının açılabilmesi için başvuruda yeterli bilgi, belge ve delillerin bulunduğu belirtilerek damping soruşturması açılmasına karar verilmiştir.
Soruşturmanın açılması üzerine; söz konusu ürünün Bakanlıkça tespit edilen ithalatçılarına, soruşturma konusu ülkelerde yerleşik bilinen üretici/ihracatçılarına ve soruşturmaya konu ülkelerin Ankara’daki Büyükelçiliğine bildirimde bulunulduğu, soru formunu tam ve eksiksiz dolduran firmaların işbirliği içinde olduklarının ve 01/01/2016-30/06/2016 tarihleri arasındaki dönemin soruşturma dönemi sayıldığının kabul edildiği, 2014-2016 yılları arasındaki ilk altı aylık dönemlerin ise zarar tehdidi inceleme dönemi olarak esas alındığı, soruşturma konusu ürün ile yerli üretim dalı tarafından üretilen ve Türkiye piyasasında satılan kraftlayner kağıtların teknik ve fiziki özellikleri ve temel kullanım alanları itibarıyla benzer özelliklere sahip oldukları, bu nedenle, söz konusu ürünlerin benzer ürün olarak değerlendirildiği, adil bir karşılaştırma yapılabilmesini sağlamak için normal değer ile ihraç fiyatının mümkün olduğu ölçüde fabrika çıkış aşamasına getirilerek aynı ticari aşamada karşılaştırıldığı, damping marjlarının, normal değer ile ihraç fiyatlarının ağırlıklı ortalamalarının karşılaştırılması suretiyle hesaplandığı, CIF bedelin yüzdesi olarak hesaplanan damping marjlarının … firması için %60,66, … firması için %5,46, … firması için %16,12 ve … firması için ise %5,27 oranında olduğu, 2014 (ilk 6 ay) dönemde 126.058.857 kg olan ithalatın 2015 (ilk 6 ay) dönemde 143.738.216 kg’ye yükseldiği, 2016 (ilk 6 ay) döneminde ise 111.946.077 kg’ye düştüğü, genel ithalatın ortalama birim fiyatlarının da sözü edilen dönemlerde sırasıyla 0,65 ABD Doları/kg, 0,60 ABD Doları/kg ve 0,53 ABD Doları/Kg’a gerilediği, Finlandiya’nın genel ithalat içinde miktar olarak payının 2015-2016 (ilk 6 ay) dönemlerinde sırasıyla % 0,1 ve %18,7 oranında gerçekleştiği, Rusya’dan yapılan ithalatın 2014, 2015 ve 2016 yıllarının ilk 6 aylık dönemlerinde sırasıyla 9.995.175 kg, 17.329.097 kg ve 19.112.161 kg olarak gerçekleşerek arttığı, birim fiyatlarının da anılan dönemlerde sırasıyla, 0,66 ABD Doları/Kg, 0,61 ABD Doları/Kg ve 0,58 ABD Doları/Kg olduğu, Rusya Federasyonu’nun genel ithalat içindeki payının 2014-2016 yıllarının ilk altı aylık dönemlerinde sırasıyla, %7,9 oranından % 12,1 ve % 17,1 oranına yükseldiği, Polonya’dan 2014 (ilk 6 ay) döneminde, miktar bazında 6.737.674 kg olan ithalatın, 2015 (ilk 6 ay) döneminde 5.229.517 kg’ye düştüğü, 2016 (ilk 6 ay) döneminde ise 9.633.405 kg’ye yükseldiği, 2014-2016 yıllarının ilk altı aylık dönemlerinde sırasıyla 4.581.881 ABD Doları, 2.917.742 ABD Doları, 5.364.783 ABD Doları değerinde ithalatın gerçekleştirildiği, ithalatın birim fiyatının da sırasıyla 0,68 ABD Doları/kg iken, 0,558 ve 0,557 ABD Doları/kg’ye gerilediği, genel ithalat içindeki payının ise sırasıyla %5,3, %3,6 ve % 8,6 oranında gerçekleştiği, Brezilya’dan gerçekleştirilen ithalat 2014 (ilk 6 ay) döneminde 4.827.984 kg iken 2015 (ilk 6 ay) döneminde 3.978.676 kg’ye düştüğü, 2016 (ilk 6 ay) döneminde ise 7.345.536 kg’ye yükseldiği, değer olarak da sırasıyla 3.243.955 ABD Doları olarak gerçekleşen ithalatın 2.462.013 ABD Dolarına gerilediği, 2016 döneminde ise 4.081.585 ABD Dolarına yükseldiği, ithalatın birim fiyatlarının ise 2014-2016 (ilk 6 ay) dönemlerinde sırasıyla 0,67, 0,62 ve 0,56 ABD Doları/Kg olarak gerçekleştiği, Brezilya’nın genel ithalat içindeki payının 2014-2016 (ilk 6 ay) dönemlerinde sırasıyla % 3,8’den % 2.8’e düştüğü, 2016 yılında da % 6,6 oranına yükseldiği, üçüncü ülkeler menşeli ithalatın genel ithalat içinde miktar olarak payı 2014 (ilk 6 ay) döneminde % 82,9 iken, 2015 (ilk 6 ay) döneminde % 81,4’e, 2016 (ilk 6 ay) döneminde ise % 49’a düştüğü, 2014 yılında 100 birim kabul edilen yurt içi tüketim endeksi, 2015 yılında % 98’e, 2016 yılında ise 84’e düştüğü, yerli üretim dalının pazar payı endeksinin ise 2014 yılında 100 iken, 2015 yılında 225’e, 2016 yılında 229’a yükseldiği, Finlandiya’nın pazar payı endeksi, 2015 yılında 100 iken 2016 yılında önemli düzeyde bir artışla 2.305’e yükseldiği, Rusya Federasyonu’nun 2014 yılında 100 olan pazar payı endeksi 2015 yılında 196’ya, 2016 yılında ise 246’ya yükseldiği, Polonya’nın 2014 yılında 100 olan pazar payı endeksinin 2015 yılında 91’e gerilerken, 2016 yılında 173’e yükseldiği, Brezilya’nın pazar payı endeksinin ise 2014 yılında 100 iken, 2015 yılında 107’ye 2016 yılında ise 169’a yükseldiği, soruşturma konusu dışındaki ülkelerin pazar payı 2014 yılında 100 birim iken, 2015 yılında 82’ye, 2016 yılında ise 60’a düştüğü, fiyat kırılmasının, ithal ürün fiyatlarının Türkiye piyasasında yerli üretim dalının yurt içi satış fiyatlarının yüzde olarak ne kadar altında kaldığını gösterdiği, bu kapsamda 2016 yılında yerli üretim dalının fiyatlarını Finlandiya menşeli soruşturma konusu ürün ithalatının birim fiyatlarının CIF kıymetin %11,3’ü oranında, Rusya menşeli ithalatın birim fiyatlarının CIF kıymetin %4,6’sı oranında, Polonya menşeli ithalatın birim fiyatlarının CIF kıymetin %4’ü oranında, Brezilya menşeli ithalatın birim fiyatlarının CIF kıymetin %6,5’i oranında kırdığının tespit edildiği, yerli üretim dalının 2014 (ilk 6 ay) döneminde 100 birim kabul edilen üretim kapasitesi endeksinin, 2015-2016 (ilk 6 ay) döneminde sabit kaldığı, kapasite kullanım oranı endeksinin ise 2015 (ilk 6 ay) döneminde 116’ya, 2016 (ilk 6 ay) döneminde ise 207’ye yükseldiği, yerli üretim dalının yurt içi satış miktar endeksi 2015 yılında 220’ye yükselirken, 2016 yılında 193’e gerilediği, yerli üretim dalının yurt içi satış fiyatı endeksi 2014 yılında 100 iken, 2015 yılında 97’ye gerilediği, 2016 yılında ise 106’ya yükseldiği, yerli ürün birim kârlılık endeksinin 2014 (ilk 6 ay) dönemi 100 birim kabul edildiğinde 2015 (ilk 6 ay) döneminde 61’e düştüğü, 2016 (ilk 6 ay) döneminde ise 87’ye yükseldiği, yerli üretim dalının aktif büyüklüğü reel olarak 2014 (ilk 6 ay) döneminde 100 iken, 2015 döneminde 97’ye, 2016 döneminde ise 91’e düştüğü, yerli üretim dalının 2014-2016 döneminde yenileme yatırımının bulunmadığı, yerli üretim dalının yurt içi satışlar, kapasite kullanım oranı, stok çevrim hızı, verimlilik, ürün nakit akışı, kapasite kullanım oranı, aktif büyüklük ve öz sermayesi gibi ekonomik göstergelerinin 2015 yılında bir önceki yıla göre belirli bir artış göstermekle birlikte 2016 yılında düşüş kaydettiği, 2016 yılında yerli üretim dalının stoklarında artış olduğu, Uluslararası Ticaret Merkezi-UTM’nin verilerine göre soruşturma konusu ülkelerin bahse konu ürünün dünyadaki ana tedarikçisi ülkeler arasında yer aldığı, miktar temelinde 2016 yılı dünya kraftlayner kağıt ihracatı incelendiğinde, Polonya’nın 3.; Rusya’nın 5.; Brezilya’nın 6.; Finlandiya’nın 8. sırada yer aldığı, Polonya’nın değer olarak dünya ihracatından aldığı payın 2014-2016 yıllarında sırasıyla % 6,3, % 6 ve % 5,9; Rusya Federasyonu’nun ise 2014 yılında aldığı pay %2,6 iken, 2015 yılında % 3,5’e, 2016 yılında ise %3.6’ya yükseldiği; Brezilya’nın anılan yıllarda dünya ihracatından aldığı payın sırasıyla, % 3,5, % 4,2 ve % 3,8 oranında olduğu; Finlandiya’nın 2014 yılında % 0,05 iken, 2015 yılında % 0,4’e, 2015 yılında ise % 2,8’e yükseldiği, 2014-2016 yıllarını kapsayan dönemin genel olarak değerlendirilmesinden; Rusya Federasyonu menşeli ithalatın % 107, Polonya menşeli ithalatın % 45, Brezilya menşeli ithalatın ise % 42 oranında artış kaydettiği, soruşturma konusu ülkeler menşeli ithalatın birim fiyatlarının da Finlandiya hariç sürekli bir azalış eğiliminde ve ithalata olan talebi artırabilecek fiyatlar olduğu, soruşturma konusu ülkelerden gerçekleştirilen toplam ithalatın pazar payının 2014-2016 (ilk 6 ay) döneminde %175, 2014-2016 döneminde % 180 oranında artış kaydettiği, yerli üretim dalının anılan dönemlerdeki pazar payının artış kaydetmekle birlikte soruşturma konusu ülkelerin pazar payındaki artışın altında kaldığı, Polonya dışında söz konusu ülkelerden gerçekleştirilen ithalatın yerli üretim dalının iç satış fiyatlarını kırdığı, ancak Polonya menşeli ithalatın birim fiyatlarının sürekli düşüş eğilimi içinde olması nedeniyle ileride yerli üretim dalının fiyatları üzerinde fiyat kırılmasına neden olabileceği, yerli üretim dalının 2014-2016 (ilk 6 ay) döneminde nispeten olumlu seyreden ekonomik göstergelerinin 2014-2016 döneminde negatif bir eğilim içine girdiği, yerli üretim dalının ekonomik göstergelerinde ortaya çıkan mezkur negatif eğilimin maddi zararın ortaya çıkmasına temel teşkil ettiği, tüm bu verilerden hareketle, inceleme döneminde yerli üretim dalı üzerinde zarar tehdidinin gerçekleştiği, yerli üretim dalının ekonomik göstergelerinde maddi zarar halini işaret eden unsurların artış kaydettiği, 2016 tüm yıl olarak değerlendirildiğinde, üretim, yurt içi satışlar, kapasite kullanım oranı, stok çevrim hızı, verimlilik, ürün nakit akışı, kapasite kullanım oranı, aktif büyüklük ve öz sermaye gibi ekonomik göstergelerde olumsuzlukların yaşanmaya başladığı, stoklarda da artışın görüldüğü, dönem başı ve sonu itibarıyla değerlendirildiğinde; yerli üretim dalının anılan dönemde verimliliğinin arttığı, dolayısıyla yerli üretim dalı üzerindeki zarar tehdidinin verimlilik kaybı nedeniyle ortaya çıkmadığı, soruşturma konusu ürünün ana hammaddesi olan kağıtlık odun birim fiyatının Orman Genel Müdürlüğünden alınan verilere göre 2015 yılından 2016 yılına geçişte % 12 oranında bir düşüş kaydettiği, dolayısıyla zarar tehdidine ilişkin olarak maliyetlerde yaşanan artışın yüksek hammadde maliyetlerinden kaynaklanmadığı, incelenen diğer unsurların dampinge konu ithalat ile yerli üretim dalının karşı karşıya kaldığı zarar tehdidi arasında mevcut olan illiyet bağını ortadan kaldırmadığı değerlendirilerek İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurul Kararı ve Ekonomi Bakanlığının onayı ile 4804.11.11.10.00, 4804.11.15.10.00, 4804.11.90.10.11 ve 4804.11.90.10.12 gümrük tarife istatistik pozisyonlarında sınıflandırılan eşyaların, Finlandiya menşeli … ve Diğer firmalardan, Rusya menşeli … ve Diğer firmalardan, Polonya menşeli …. ve Diğer firmalar ile Brezilya menşeli … ve Diğer firmalardan ithalinde karşılarında gösterilen oranlarda dampinge karşı önlemin yürürlüğe konulduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, ilgili yerli üretici firma tarafından makul olarak elde edilebilecek ve soruşturma başlatılmasına yetebilecek asgari bilgileri içeren şikayet başvurusu üzerine açılan ve 3577 sayılı Kanun’a ve ilgili Yönetmeliğe uygun olarak yürütüldüğü anlaşılan soruşturma sonucunda elde edilen veriler ışığında yapılan hesaplamalar ve değerlendirmeler uyarınca, dampingli ithalatın yerli üretim dalı üzerinde maddi zarar tehdidine neden olduğu anlaşıldığından, haksız rekabetin önlenmesi ve yerli üretim dalının korunması amacıyla yürürlüğe konulan dava konusu Tebliğ ile getirilen dampinge karşı önlem uygulanmasında anılan üst hukuk normlarına aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Aşağıda dökümü yapılan … Türk Lirası yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesinin 1. fıkrası uyarınca … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içerisinde Danıştay Vergi Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 22/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :

Dava; 19/04/2018 tarih ve 30396 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2018/12 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ’in iptali istemiyle açılmış; davacının menfaatini etkileyen kısım Tebliğ’in 4. maddesinde yer alan dampinge karşı kesin önlemlerden davacı hakkında olan %11,19 oranında dampinge karşı vergi uygulanmasına ilişkin kısım olduğundan, dava, Tebliğ’in anılan kısmının iptali istemine hasren incelenmiştir.

Davaya konu Tebliğ ile, 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun’un, “amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesi uyarınca ithalatta haksız rekabet hallerinde dampinge ve sübvansiyona konu olan ithalatın sebep olduğu zarara karşı üretim dalının korunmasının amaçlanmakta olup, uyuşmazlığı çözüme kavuşturabilmek için yasa koyucunun amacı doğrultusunda korunması gereken hakkın bulunup bulunmadığının belirlenmesi önem arz etmektedir.
Haksız rekabet hallerinde bozulan piyasa şartlarına müdahale yapılarak olması gereken piyasa şartlarının sağlanması zorunludur. Bunun sağlanmasında ise, dampinge ve sübvansiyona konu olan ithalatın yerli üretim dalına ve sektöre zarara sebebiyet vermesinin önlenmesi amaçlanmalıdır. İthalatın sektöre zarar verdiğinden söz edebilmek için dampingli ithalatın önemli ölçüde arttığı, yerli üretim dalı fiyatları üzerinde önemli ölçüde etkisinin olduğu ve yerli üretim dalının ekonomik göstergelerinde menfi seyir izlenmediği tespit edilmelidir. Bu zararın tespitinde satışlar, kârlar, üretim, piyasa payı, verim, yatırım hasılatı ve kapasite kullanımındaki fiili ve potansiyel azalma, büyüme ve yatırımları arttırma yeteneği gibi tüm etkenler çerçevesinde yapılacak inceleme ile dampingli ithalat hacmi ve bu ithalatın iç piyasada benzer ürünlerin ithalatları ile yerli üretim dalı üzerindeki etkileri belirlenerek ve dampinge konu olan ithalat dışındaki nedenlerden kaynaklanan zararın da olup olmadığı hususu araştırılarak bu zararın varlığının somut olarak ortaya konulması, tedbir alınabilmesi için oluşan zarar/zarar tehdidi ile ithalatta haksız rekabet arasında nedensellik bağının mevcut olması gerekmesine karşın, bu inceleme yapılmadan zararın/zarar tehdidinin tamamının ithalata atfedilmesi mümkün olamayacağından ve sözü edilen şartların sağlanmadığı sonucuna varıldığından, dampinge karşı önlem uygulanmasına ilişkin ilgili Tebliğ’in davacının menfaatini etkileyen 4. maddesindeki %11,19 oranında dampinge karşı vergi uygulanmasına ilişkin kısmının iptali gerektiği oyu ile, Daire kararına katılmıyorum.