Danıştay Kararı 7. Daire 2017/218 E. 2020/3914 K. 13.10.2020 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2017/218 E.  ,  2020/3914 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/218
Karar No : 2020/3914

DAVACI : … Ofis ve Okul Gereçleri Sanayi Ticaret Anonim Şirketi
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
DAVALI : … (…)
VEKİLLERİ : Hukuk Hizmetleri Başkanı …
Hukuk Müşaviri …

DAVANIN KONUSU : 95/7606 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan İthalat Rejimi Kararına ekli II sayılı listede yer alan muhtelif gümrük tarife istatistik pozisyonundaki maddelerin ithalatında ilave gümrük vergisi alınmasına dair 11/11/2016 tarih ve 29885 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 17/10/2015 tarih ve 2016/9422 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki ithalat rejimi kararına ek kararın iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Yerli üretim dalının cari açık vermediği, yerli üreticinin ithalat nedeniyle zarar gördüğüne ilişkin usulüne uygun olarak yapılmış bir soruşturmanın ve zararın oluştuğu yönünde somut bir tespitin bulunmadığı, getirilen düzenlemenin kanunilik ve hukuki güvenlik ilkesine aykırı olduğu, yapılacak ithalatlar için bir yıl öncesinden sözleşme imzalandığından öngörülen 45 günlük sürenin ticari hayat açısından çok kısa olduğu, dava konusu edilen kararın ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere, Avrupa Birliği Adalet Divanının vergilendirme ile ilgili kararlarına ve kamu yararına aykırı olduğu, uygulamada haksız rekabet doğuracağı ileri sürülerek iptali istenilmektedir.

DAVALININ SAVUNMASI :Anayasanın 73. maddesi ve 474 sayılı Gümrük Giriş ve Tarife Cetveli Hakkında Kanun’un 2. maddesi çerçevesinde verginin yasallığı ilkesi uyarınca gümrük vergisi oranlarında anılan Kanun’la belirlenen sınırlar içesinde değişiklik yapma yetkisinin Bakanlar Kurulunda bulunduğu, yerli üreticiler tarafından Ekonomi Bakanlığına yapılan başvurular değerlendirilerek ve sektörün görüşlerinin alınması sonucunda mevcut gümrük vergilerinin yanında ilave gümrük vergisi uygulanmasına karar verildiği, dava konusu işlemin usulüne uygun bir soruşturma olmaksızın yürürlüğe konulduğu yönündeki iddianın dayanaksız olduğu, uygulanmakta olan ilave gümrük vergisinin yeni bir vergi türü olmayıp, ek mali yükümlülük veya korunma önlemi niteliğini de haiz bulunmadığı, Bakanlar Kurulu Kararının gerekçesini oluşturan çalışmaların işin doğası gereği karar metninde belirtilecek nitelikte olmadığı ileri sürülerek yasal dayanaktan yoksun olan davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Vergi ödevi” başlıklı 73. maddesinin üçüncü fıkrasında, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği ve kaldırılacağı öngörüldükten sonra; dördüncü fıkrasında da, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirlediği sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilebileceği hükme bağlanmıştır. Bu yetki, Anayasa’nın 73. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen ”verginin yasallığı ” ilkesinin sınırlı bir istisnasını oluşturmakta ve kamu yararı ve kamu hizmetinin gerekliliği halinde kullanılabilmektedir. 25/5/1964 tarih ve 11711 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanun’un 2. maddesinde, bu Kanun’un eki Gümrük Giriş Tarife Cetvelinde yer alan eşyaların gümrük vergisi had ve oranlarının Bakanlar Kurulunca sıfıra kadar indirmeye veya bu Cetveldeki had ve nispetlerin %50’sine kadar arttırmaya ayrıca, tarifedeki notlarda gerekli değişiklikleri yapmaya, bu değişikliklerin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla, Bakanlar Kurulu anılan madde ile verilen yetkisini, sözü edilen cetvelde her bir eşya için belirlenen gümrük vergisi oranı esas alınarak kullanma olanağına sahip bulunmaktadır. Buna göre yerli üreticiler tarafından yapılan müracaatlar üzerine yerli üretim dalını korumak amacıyla 95/7606 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan İthalat Rejimi Kararına ekli II sayılı listede yer alan ve dava konusu Bakanlar Kurulu Kararına ekli tabloda gümrük tarife ve istatistik pozisyonları ile isimlerine yer verilen eşyaların ithalatında ilave gümrük vergisi alınmasına dair 2016/9422 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yapılan düzenleme 474 sayılı Kanun’un 2. maddesinin verdiği yetki sınırları içinde kaldığından davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ: Dava;11/11/2016 tarih ve 29885 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 17/10/2016 tarih ve 2016/9422 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki İthalat Rejimi kararına Ek Kararın iptali istemine ilişkindir.
İthalat Rejimi Kararına Ek Kararın 1. maddesinde, 20/12/1995 tarihli ve 95/7606 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İthalat Rejimi Kararına ekli II sayılı listede yer alan ve ekli tabloda gümrük tarife pozisyonu (GTP) ve ismi belirtilen maddelerin ithalatında ilave gümrük vergisi alınacağı, 2. maddesinde de, bu Karar kapsamında tahsil edilecek ilave gümrük vergisi oranlarının ekli tabloda gösterildiği, hesaplanan toplam vergi oranının 474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanunda gösterilen hadlerin %50 artırılmış düzeyini aşamayacağı, 3. maddesinde ise, Ekli tabloda yer alan ve ATR dolaşım belgesi eşliğinde ithal edilen Avrupa Birliği ve Türk menşeli olmayan eşyadan “Diğer Ülkeler” sütununda belirtilen oran üzerinden ilave gümrük vergisi alınacağı düzenlemesi yer almıştır.
Anayasanın 73. maddesinde, herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü bulunduğu, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının, maliye politikasının sosyal amacı olduğu, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği ve kaldırılacağı öngörülerek Anayasa’nın 2. maddesinde nitelikleri belirtilen hukuk devleti ilkesi, vergilendirme ilkeleri yönünden somut biçimde dile getirilmiştir.
Hukuk devleti ilkesinin benimsendiği ülkelerde devlet, egemenliğine dayanarak, tek taraflı olarak vergilendirme yetkisine sahip olmasına karşın bu yetkisini sınırsız bir şekilde kullanamamaktadır. Yasama organı bu yetkisini kullanırken Anayasa, yasalar, uluslararası vergi anlaşmaları ve yargı kararları gibi yasamadan ve yargıdan kaynaklanan düzenlemeler ve kararlarla bağlıdır.
474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasında, Bakanlar Kurulunun; bu Kanunun eki Gümrük Giriş Tarife Cetvelinde yer alan eşyaların gümrük vergisi had ve nispetlerini sıfıra kadar indirmeye veya bu Cetveldeki had ve nispetleri % 50’sine kadar artırmaya; ayrıca, Tarifedeki notlarda gerekli değişiklikleri yapmaya, bu değişikliklerin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmış, ikinci fıkrasında da, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. Uluslararası ticareti düzenleyen iki veya çok taraflı uluslararası anlaşmalar, ulus devletin vergilendirme yetkisine bazı durumlarda sınırlama getirirken bazı durumlarda bu yetkinin kullanımını belli koşulların varlığına/gerçekleşmesine bağlı kılmaktadır.
Uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi yönünde kurulması amaçlanan “Uluslararası Ticaret Örgütü” (ITO) belirli mallar üzerinde tarife indirimlerinde bulunmak ve ITO’nun üye ülkelerce onaylanmasına kadar geçecek sürede bu indirimleri uygulamaya koymak amacıyla, Ekim 1947’de Cenevre’de “geçici” olarak nitelendirilen Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) imzalanmıştır. Türkiye’nin 1953 yılında üye olduğu GATT, Uruguay Round müzakereleri sonunda, 15 Nisan 1994 tarihinde imzalanan anlaşmayla Dünya Ticaret Örgütü’ne evrilmiştir. Türkiye’nin kurucu üye olduğu “Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması”, 26/01/1995 tarih ve 4067 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunmuş, 31/12/1994 tarihinden geçerli olmak üzere onaylanması, Bakanlar Kurulunun 95/6525 sayılı kararıyla kabul edilmiştir. GATT 1947 olarak adlandırılan anlaşma da, GATT 1994 olarak Dünya Ticaret Örgütü Kurucu Anlaşması Eki “Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları” arasında yerini korumuştur.
Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşmasının 1. maddesinde; Dünya Ticaret Örgütünün; Anlaşmanın eklerinde yer alan anlaşmalarda ve bunlara bağlı hukuki metinlerle ilgili hususlarda üye ülkeler arasında ticari ilişkilerin idamesi için ortak kurumsal yapıyı oluşturduğu, 2. maddesinde, Ek 1, 2 ve 3’te yer alan anlaşmalar ve bunlara bağlı olan hukuki metinlerin (Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları) işbu Anlaşmanın mütemmim cüzünü teşkil ettiği ve tüm üyeleri bağladığı; 3. maddesinde de, Ek 4’te yer alan anlaşmalar ve bunlara bağlı olan hukuki metinlerin (Çoklu Ticaret Anlaşmalarının) de taraf olan üyeler için bu Anlaşmanın bir parçasını teşkil ettiği ve bu üyeleri bağladığı belirtilmiştir. Yukarıda sözü edilen Anlaşmada yer alan düzenlemelere göre; DTÖ Kuruluş Anlaşmasının 1, 2 ve 3 nolu Ek’lerinde yer alan çok taraflı ticaret anlaşmaları, Kuruluş Anlaşmasının ayrılmaz parçası olup, üye ülkeler için bağlayıcıdır. Kuruluş Anlaşmasının 1 nolu Ek’inde yer alan ve bu haliyle bağlayıcılığı tartışmasız bulunan Korunma Tedbirleri Anlaşması; üye ülkelere, bir yerli sanayi dalına ciddi zarar veren beklenmedik ithalat artışlarına karşı korunma tedbirleri alma yetkisi tanıyan GATT 1994’ün XIX. maddesine dayanarak, üyelerce korunma önlemi alınmasının şartlarını ortaya koyarak, korunma önlemi alınması sürecini disipline etmeyi amaçlamaktadır.
Korunma Tedbirleri Anlaşmasının 1. maddesinde, bu Anlaşmanın, GATT 1994’ün XIX. maddesinde öngörülen tedbirler olarak anlaşılacak olan korunma tedbirlerinin uygulanması için kurallar koyduğunu; “Şartlar” başlıklı 2. maddesinde, bir Üyenin, yalnızca, bir ürünün, kendi topraklarına, benzer veya doğrudan rakip ürünler üreten yerli endüstrinin ciddi zarar görmesine yol açan veya yol açabilecek şartlar altında ve yerli üretime kıyasla mutlak veya nispi olarak çok yüksek miktarlarda ithal edilmekte olduğunu tespit etmesi durumunda, o ürünü korumak için bir korunma tedbiri uygulayabileceği “Soruşturma” başlıklı 3. maddesinde, bir Üyenin, ancak o Üye’nin yetkili makamlarınca daha önce belirlenmiş ve GATT 1994 Madde X uyarınca ilan edilmiş prosedürlere uygun olarak bir soruşturma yapılmasını müteakip bir korunma tedbiri uygulayabileceği; bu soruşturmada, ilgili bütün taraflara makul şekilde ilan yapılacağı ve, bir korunma tedbiri uygulanmasının kamu yararına olup olmayacağı hakkında ve diğer hususlarda görüşlerini sunabilme ve diğer tarafların görüşlerine cevap verebilme imkanı dahil, ithalatçılar, ihracatçılar ve diğer ilgili tarafların delil ve görüş sunabilecekleri kamuya açık duruşmalar yapılacağı ve diğer uygun yöntemlerin kullanılacağı; yetkili makamların, ilgili bütün gerçek ve hukuki hususlar hakkında vardıkları sonuçları ve bulgularını içeren bir rapor yayımlayacakları, “Ciddi Zararın veya Ciddi Zarar Tehdidinin Tespiti” başlıklı 4. maddesinde, bu Anlaşmanın amaçları bakımından; “ciddi zarar”ın, bir yerli sanayi dalının durumunda belirgin bir genel bozulma anlamına geldiği; “ciddi zarar tehdidi”nin, açıkça yaklaşan ciddi bir zarar anlamına geldiği ve bir ciddi zarar tehdidinin olup olmadığının belirlenmesinin, yalnızca iddialara, varsayımlara veya uzak ihtimallere değil, gerçeklere dayandırılacağı; yetkili makamların, 3. madde hükümlerine uygun olarak, soruşturulan olayın ayrıntılı bir analizini incelenen faktörlerin olayla ilgili olduğu da gösterecek şekilde ivedilikle yayımlayacakları; 5. maddesinde, bir Üyenin, ancak ciddi zararı önlemek veya gidermek ve intibakı kolaylaştırmak için gerekli olduğu ölçüde koruyucu tedbirler uygulayacağı; 7. maddesinde, bir Üyenin, sadece ciddi zararı önlemek veya gidermek ve intibakı kolaylaştırmak için gerekli olabilecek bir süre için korunma tedbirleri uygulayacağı; bu sürenin, paragraf 2 çerçevesinde uzatılmadıkça dört yılı aşmayacağı; 9. maddesinde, gelişme yolundaki Üye ülke menşeli bir ürüne karşı, bu ülkenin ilgili ürünün ithalatçı Üye ithalatındaki payının yüzde 3’ü ve toplu olarak yüzde 3’ten daha az ithalat payına sahip gelişme yolundaki Üye ülkelerin ilgili ürünün toplam ithalatının yüzde 9’unu geçmediği sürece, korunma tedbirleri uygulanmayacağı; 12. maddesinde de, bir Üyenin; ciddi zarar veya ciddi zarar tehdidi ve bunun nedenleri hakkında bir soruşturma süreci başlattığında; artan ithalatın neden olduğu bir ciddi zarar veya ciddi zarar tehdidi tespit ettiğinde; bir korunma tedbiri uygulamaya veya süresini uzatmaya karar verdiğinde, derhal Korunma Tedbirleri Komitesine bildirimde bulunacağı; 14. maddesinde ise, DTÖ Kuruluş Anlaşması eki “Anlaşmazlıkların Halli Mutabakat Metni”nde belirtildiği ve uygulandığı şekliyle GATT 1994’ün XXII ve XXIII. Maddelerinin hükümlerinin, istişarelerde ve bu Anlaşma kapsamında ortaya çıkan ihtilafların çözümlenmesinde geçerli olacağı belirtilmiştir.
Olayda, ofis ve büro malzemeleri üretimi yapan firmaların ülke ekonomisine sağladıkları katkı ve yarattıkları istihdam dikkate alınarak yerli sanayinin korunması, üretim ve istihdamın artırılması, yerli üreticilerin ithalat baskısı nedeniyle faaliyetlerine son vermelerinin engellenmesi ve kamu yararı amacıyla Bakanlar Kurulunca, 1567 sayılı Kanun’un 1., 474 ve 3283 sayılı Kanunların 2. maddeleri ile 4458 sayılı Kanun’un 16., 22. ve 55. maddeleri ile 2976 sayılı Kanun hükümlerine dayanılarak, anılan ürünlerin ithalatında mevcut gümrük vergilerinin yanında ilave gümrük vergisi uygulanması yolundaki davaya konu düzenleme tesis edilmiş ise de, yukarıda da açıklandığı ve yetki veren kanun maddesinin ikinci fıkrasında da belirtildiği üzere, Bakanlar Kuruluna tanınan yetkinin taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalarla sınırlandırıldığı; artan bir ithalatın yerli üreticiler için ciddi bir zarar doğurduğunu ileri süren DTÖ üyesi bir ülkenin, ancak DTÖ Kurucu Anlaşması eki Korunma Önlemleri Anlaşmasında öngörülen usule göre yapacağı soruşturma sonucu ciddi zarar tehdidini ortaya koyması halinde korunma tedbirlerine başvurabileceği dikkate alındığında, yerli üreticileri koruma amacıyla ofis ve büro malzemeleri ithalatında “ilave vergi” öngören düzenleyici işlemde, kurucu üyesi olduğumuz DTÖ Kuruluş Anlaşması ve Korunma Tedbirleri Anlaşması hükümlerine uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın kabulü ile 11/11/2016 tarih ve 29885 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2016/9422 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki “İthalat Rejimi Kararına Ek Karar”ın iptali gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlığını taşıyan 7. maddesinde; dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış, Vergi Mahkemelerinde otuz gün olduğu; ilanı gereken düzenleyici işlemlerde, bu sürenin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; ancak, bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri hükmü yer almıştır.
Olayda, 11/11/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 2016/9422 sayılı İthalat Rejimi Kararına Ek Kararın iptali istemiyle 10/01/2017 tarihinde açılan davada verilen Dairemizin 27/01/2017 tarih ve E:2017/30 ; K:2017/682 sayılı dilekçe ret kararının 02/03/2017 tarihinde davacıya tebliğ olunması üzerine 03/04/2017 tarihinde yenilenen davanın 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinin yukarıda yer verilen hükmü uyarınca süresinde olduğu anlaşıldığından, davalı idarenin süre def’i yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi:

İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
Ekonomi Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 8. maddesinin 1. fıkrasının (c),(ç),(d),(e) ve (f) bentlerinde; İthalat Rejimi Kararı da dâhil olmak üzere ithalata dair mevzuatı hazırlamak, madde politikalarını teklif etmek, uygulamak, ithalatla ilgili izinleri ve belgeleri vermek, gelişmeleri takip etmek ve ilgili kurum ve kuruluşlarla koordinasyonu sağlamak, ithalatı iç piyasa ve sanayinin ihtiyaçlarını iç ve dış ekonomik gelişmeleri dikkate alarak izlemek ve ithal mallara uygulanacak malî yüklere ilişkin hazırlıkları yürütmek ve uygulanmasını sağlamak, ithal malların dünya piyasalarına uygun olarak ithalini sağlayıcı tedbirleri almak, uygulamak ve izlemek, dampinge karşı vergi, sübvansiyona karşı telafi edici vergi ve korunma önlemi gibi ticaret politikası savunma araçları ile ilgili mevzuatı hazırlamak, uygulamak, mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek, ticaret politikası savunma araçlarının etkisini incelemek ve ticaret politikası savunma araçlarının etkisiz kılınmasına ilişkin girişimleri araştırmak, tespit etmek ve gerekli tedbirleri almak, ithalat ile ilgili politikaları izlemek, ithalatın her aşamasında gerekli görülecek incelemeleri ve denetimleri yapmak, yaptırmak, önlemleri almak ve bu hususlarla ilgili düzenlemeler yapmak Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmış olup, 31/12/1995 tarih ve 22510 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 1995/7606 sayılı İthalat Rejim Kararının 2. maddesinde; ithalatın her aşamasında gerekli görülecek değişiklikleri yapmaya ve önlemleri almaya, özel ve zorunlu durumları inceleyip sonuçlandırmaya Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığının (Ekonomi Bakanlığı) yetkili olduğu, 3. maddesinde; anlaşmalar ile kararlaştırılan yükümlülüklerini yerine getirmeyen ülkeler hakkında taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalar çerçevesinde uygun görülecek gerekli önlemlerin alınacağı belirtilmiştir.
Öte yandan; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 73. maddesinin 3. fıkrasında; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği ve kaldırılacağı hükmüne yer verilmiş olup, 25/05/1964 tarih ve 11711 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanun’un 2. maddesinde; vergilendirme konusu temel çerçeve belirlenerek, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma hükümleri saklı kalmak kaydı ile Bakanlar Kurulunun, bu Kanunun eki Gümrük Giriş Tarife Cetvelinde yer alan eşyaların gümrük vergisi had ve nispetlerini sıfıra kadar indirmeye veya bu cetveldeki had ve nispetleri %50’sine kadar arttırmaya ayrıca, tarifedeki notlarda gerekli değişiklikleri yapmaya, bu değişikliklerin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 16. maddesinde; mahiyeti ve nihai kullanım şekli gerekçesiyle bazı eşyanın yararlanabileceği tercihli tarife uygulamasının Bakanlar Kurulunca belirlenen şartlara tabi olduğu; 22. maddesinde; ortaklık anlaşması kapsamı eşya için tercihli menşe kurallarının bu anlaşmalar ile belirleneceği, 55. maddesinde; aksine hüküm bulunmadıkça; niteliğine, miktarına, menşeine, yükleme veya varış ülkesine bakılmaksızın, bir eşya, belirlenmiş şartlar altında her zaman gümrükçe onaylanmış işlem veya kullanımlardan birine tabi tutulabileceği, Bakanlar Kurulunun; kamu ahlakı, kamu düzeni, kamu güvenliği, insan, hayvan ve bitki sağlık ve hayatlarının korunması, sanatsal, tarihi veya arkeolojik değeri olan ulusal hazinelerin korunması, fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması gerekçeleri ile eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulmasına yasaklama veya kısıtlamalar koyabileceği, 3283 sayılı Bazı Kanunlarla Tanınmış Olan Gümrük Muafiyetlerinin Kaldırılması Hakkında Kanun’un 2. maddesinde, birinci maddede belirtilen, kurum, kuruluş, teşebbüs, bağlı ortaklık ve müesseseler için gümrük vergisi ile ithalde alınan diğer vergi, resim ve harçlardan muafiyet tanımaya Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu, 2976 sayılı Dış Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, dış ticaretin, ülke ekonomisinin yararına düzenlenmesini sağlamak amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlüler dışında ek mali yükümlülükler konulması ve kaldırılması, bu yükümlülüklere ilişkin esasların tespit edilmesi ve oluşan fonların kullanılmasının bu Kanun hükümlerine göre yürütüleceği, 3. maddesinde, ithalat, ihracat veya dış ticaret işlemleri üzerine konulan ek mali yükümlülüklerin nevi, miktarı, tahsili, takibi, iadesi, gerektiğinde bütçeye irat kaydedilmesi, bir fonda toplanması ve fonun kullanım esaslarının Bakanlar Kurulu kararında gösterileceği ifade edilmiştir.
İthalatta uygulanacak korunma önlemleri ise; Türk Mevzuatında, 29/01/1995 tarih ve 22186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 26/01/1995 tarih ve 4067 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ve 25/02/1995 tarih ve 22213 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 03/02/1995 tarih ve 1995/6525 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanan Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşmasının ekinde yer alan ve bu anlaşmanın ayrılmaz parçasını teşkil eden Korunma Tedbirleri Anlaşması ile yerini almış olup, anılan anlaşmanın 1. maddesinde; Anlaşmanın, GATT 1994’ün XIX. maddesinde öngörülen tedbirler olarak anlaşılacak olan korunma tedbirlerinin uygulanması için kuralların konulduğu, 2. maddesinde; bir Üyenin, yalnızca bir ürünün, kendi topraklarına, benzer veya doğrudan rakip ürünler üreten yerli endüstrinin ciddi zarar görmesine yol açan veya yol açabilecek şartlar altında ve yerli üretime kıyasla mutlak veya nispi olarak çok yüksek miktarlarda ithal edilmekte olduğunu tespit etmesi durumunda, o ürünü korumak için bir korunma tedbiri uygulayabileceği, 3. maddesinde; bir Üyenin, ancak o Üyenin yetkili makamlarınca daha önce belirlenmiş ve GATT 1994 madde X uyarınca ilan edilmiş prosedürlere uygun olarak bir soruşturma yapılmasını müteakip bir korunma tedbiri uygulayabileceği, yetkili makamların, ilgili bütün gerçek ve hukuki hususlar hakkında vardıkları sonuçları ve bulguları içeren bir rapor yayımlayacakları, 4. maddesinde; bu anlaşmanın amaçları bakımından “ciddi zarar”ın, bir yerli sanayi dalının durumunda belirgin bir genel bozulma anlamına geldiği “ciddi zarar tehdidi”nin, açıkça yaklaşan ciddi bir zarar anlamına geldiği ve bir ciddi zarar tehdidinin olup olmadığının belirlenmesinin, yalnızca iddialara, varsayımlara veya uzak ihtimallere değil, gerçeklere dayandırılacağı; yetkili makamların, 3. madde hükümlerine uygun olarak, soruşturulan olayın ayrıntılı bir analizini incelenen faktörlerin olayla ilgili olduğu da gösterecek şekilde ivedilikle yayımlayacakları, 5. maddesinde; bir Üyenin, ancak ciddi zararı önlemek veya gidermek ve intibakı kolaylaştırmak için gerekli olduğu ölçüde koruyucu tedbirler uygulayabileceği, 7. maddesinde; bir Üyenin, sadece ciddi zararı önlemek veya gidermek ve intibakı kolaylaştırmak için gerekli olabilecek bir süre için korunma tedbirleri uygulayacağı; bu sürenin, paragraf 2 çerçevesinde uzatılmadıkça dört yılı aşamayacağı, 9. maddesinde; gelişme yolundaki üye ülke menşeli bir ürüne karşı, bu ülkenin ilgili ürünün ithalatçı üye ithalatındaki payının yüzde 3’ü ve toplu olarak yüzde 3’ten daha az ithalat payına sahip gelişme yolundaki üye ülkelerin ilgili ürünün toplam ithalatının yüzde 9’unu geçmediği sürece, korunma tedbirlerinin uygulanmayacağı; 12. maddesinde; bir üyenin; ciddi zarar veya ciddi zarar tehdidi ve bunun nedenleri hakkında bir soruşturma süreci başlattığında; artan ithalatın neden olduğu bir ciddi zarar veya ciddi zarar tehdidi tespit ettiğinde; bir korunma tedbiri uygulamaya veya süresini uzatmaya karar verdiğinde, derhal Korunma Tedbirleri Komitesine bildirimde bulunacağı,14. maddesinde; Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması eki “Anlaşmazlıkların Halli Mutabakat Metni”nde belirtildiği ve uygulandığı şekliyle GATT 1994’ün XXII ve XXIII. Maddeleri hükümlerinin, istişarelerde ve bu anlaşma kapsamında ortaya çıkan ihtilafların çözümlenmesinde geçerli olacağı belirtilmiştir.
Dava konusu 2016/9422 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İthalat Rejimi Kararına Ek Karar’ın 1. maddesinde; 20712/1995 tarihli ve 95/7606 sayılı Kararnamenin eki İthalat Rejimi Kararına ekli II sayılı listede yer alan ve dava konusu karar eki tabloda gümrük tarife istatistik pozisyonları ve isimleri belirtilen maddelerin ithalatında ilave gümrük vergisi alınacağı, 2. maddesinde; tahsil edilecek ilave gümrük vergisi oranlarının ekli tabloda gösterildiği, her halükarda hesaplanan toplam vergi oranının (20/12/1995 tarihli ve 95/7606 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki İthalat Rejimi Kararına ekli II sayılı listede yer alan gümrük vergisi ile bu Karar kapsamında alınacak ilave gümrük vergisi toplamı) 474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanun’da gösterilen hadlerin %50 artırılmış düzeyini aşamayacağı, aşması durumunda ise 474 sayılı Kanun’da gösterilen hadlerin %50 artırılmış düzeyinin uygulanacağı, ilave gümrük vergisinin gümrük idarelerince, ithalatta alınan gümrük vergileri ve diğer mali yükümlülüklerden ayrı olarak tahsil edilerek genel bütçeye irat kaydedileceği, bu karar kapsamında alınacak ilave gümrük vergisi hakkında gümrük vergisinin tabi olduğu usul ve hükümlerin uygulanacağı, 3. maddesinde; ekli tabloda yer alan ve A.T.R dolaşım belgesi eşliğinde ithal edilen Avrupa Birliği ve Türk menşeli olmayan eşyadan “Diğer Ülkeler” sütununda belirtilen oran üzerinden ilave gümrük vergisi alınacağı, ancak, Türkiye’nin taraf olduğu Serbest Ticaret Anlaşmaları çerçevesinde bir çapraz menşe kümülasyon sistemine dahil ülkeler menşeli eşyadan tercihli menşeinin tevsiki halinde ilave gümrük vergisinin alınmayacağı karara bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; dava konusu 2016/9422 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli tablonun ilave gümrük vergisi konulmasına ilişkin sütunlarında belirtilen ülke ve ülke gruplarının, anılan Bakanlar Kurulu Kararında tanımlanan ülke ve ülke grupları olduğu, buna göre; ithal edilen ancak Avrupa Birliği ve Türk menşeli olmayan üçüncü ülke menşeli eşyalar için “Diğer Ülkeler” sütununda belirtilen oran üzerinden ilave gümrük vergisi alınmasının öngörüldüğü, ancak, Türkiye’nin taraf olduğu Serbest Ticaret Anlaşmaları gözetilerek bir çapraz menşe kümülasyon sistemine dahil ülkeler menşeli eşyadan tercihli menşeinin tevsiki halinde ilave gümrük vergisinin alınmayacağının kuralı getirildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar, davacı, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının; sebep unsuru içermediğini, yerli üreticinin ithalat nedeniyle zarar gördüğüne ilişkin usulüne uygun olarak yapılması gereken soruşturma neticesinde varılan somut bir tespitin bulunmadığını, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere, Avrupa Birliği Adalet Divanının vergilendirme ile ilgili kararlarına ve kamu yararına aykırı olduğunu, haksız rekabet doğuracağını ileri sürerek iptalini talep etmiş ise de; yukarıda anılan mevzuat ile dava konusu karar ve eki tablonun birlikte değerlendirilmesinden; ilave gümrük vergisinin yeni bir vergi değil, 474 sayılı Gümrük Giriş ve Tarife Cetveli Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye dayanılarak mevcut gümrük vergisi oranlarında değişiklik yapılması niteliğinde olduğu, bu bağlamda Anayasa’nın 73. maddesinde ifade bulan “verginin yasallığı” ilkesine aykırılığının bulunmadığı, anılan Kanun’da Bakanlar Kurulunca yapılabilecek değişikliğin aşağı ve yukarı sınırlarının da açıkça gösterilmiş olması nedeniyle vergi hukukunun genel ilkelerinden olan “verginin belirliliği ilkesi”ne aykırılık taşımadığı; öte yandan, Bakanlar Kurulunun 474 sayılı Kanun’la verilen bu yetkiyi, Kanun eki cetvelde yer alan eşyalar için Kanun’la belirlenen gümrük vergisi oranının esas alınması suretiyle kullanma olanağına da sahip bulunduğu, yine, iptali istenilen Bakanlar Kurulu Kararına ekli tabloda yer alan maddelere ilişkin olarak öngörülen toplam vergi oranının, anılan Kanun’da gösterilen hadlerin %50 artırılmış düzeyini de aşmadığı, uygulanacak ilave gümrük vergisi oranlarının serbest ticaret anlaşmaları kapsamında ikili veya çapraz kümülasyon uygulanan ülke ve ülke grupları dikkate alınarak belirlendiği gibi, sadece mevcut gümrük vergisi oranlarında değişiklik yapılması niteliğindeki ilave gümrük vergisinin ek mali yükümlülük veya ticaret politikası savunma araçlarından biri olan korunma önlemi olarak değerlendirilmesi de mümkün olmadığından, Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması Eki Korunma Tedbirleri Anlaşması uyarınca belirlenen soruşturma kural ve prosedürlerine tabi bulunmayan Bakanlar Kurulu Kararı unsurlarının ülkemizin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ile ulusal mevzuata aykırılık taşımadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda; Ekonomi Bakanlığının yazısı üzerine ithalat konusunda düzenlemeler yapmaya yetkili olan Bakanlar Kurulunun, bakanlar kurulu kararı ekinde yer alan listede belirtilen gümrük tarife istatistik pozisyonundaki eşyaların ithalatında ilave gümrük vergisi alınmasına dair … sayılı Kararı eki ithalat rejim kararına ek kararda hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesinin 1. fıkrası uyarınca … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içinde Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, 13/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.