Danıştay Kararı 7. Daire 2016/9522 E. 2020/3297 K. 15.09.2020 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2016/9522 E.  ,  2020/3297 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/9522
Karar No : 2020/3297

TEMYİZ EDENLER: 1- (DAVALI) …Bakanlığı adına
… Gümrük Müdürlüğü …
VEKİLİ : Av. …
2-(DAVACI) …

İSTEMİN KONUSU: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem: Davacı adına tescilli 25/06/2013 tarih ve 29435 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyaların bir kısmının gümrük tarife istatistik pozisyonunun beyan edilenden farklı, TGB-832 kodlu eşyanın ise beyan edilenden 4800 adet fazla olduğunun tespit edildiğinden bahisle ek olarak tahakkuk ettirilen gümrük ve katma değer vergilerine vaki itirazın vergi tutarlarının azaltılması suretiyle reddine dair işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapordaki tespit ve değerlendirmeler ile dosyada yer alan diğer bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacı tarafından ithal edilen TGB-1412, TGB-1464, TGB-962, TGB-1357 kodlu eşyaların davalı idarece belirlenen 9013.20.00.00.90 pozisyonunda, TGB-1472 kodlu eşyanın ise davacı tarafından beyan edilen 8513.10.00.90.00 pozisyonunda yer aldığı, TGB-832 kodlu eşyanın beyan edilenden 4800 adet fazla olduğu sonucuna varıldığından, dava konusu işlemin, TGB-1472 kodlu eşyaya isabet eden kısmında hukuka uyarlık, kalan kısmında ise hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle kısmen işlemin iptaline, kısmen de davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı idarece tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı; davacı tarafından ithale konu eşyaların beyan edilen pozisyonda değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI : Davacı tarafından savunma verilmemiş; davalı idarece, istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Mahkeme kararının, dava konusu işlemin TGB-832 kodlu eşyaya isabet eden kısmı yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın anılan kısmının onanması gerektiği; kararın, dava konusu işlemin pozisyon farklılığına isabet eden kısımlar yönünden kısmen işlemin iptali kısmen de davanın reddi yolundaki hüküm fıkralarına yönelik tarafların temyiz istemlerine gelince; Mahkemece, bilirkişiden, eşyanın teknik özelliklerinin, kullanım yeri ve işlevinin saptanmasının istenilmesi, inceleme neticesinde düzenlenecek raporda yer verilen teknik belirlemeler, Gümrük Giriş Tarife Cetveli İzahnamesindeki açıklamalarla birlikte değerlendirilmek suretiyle uyuşmazlık hakkında karar verilmesi gerekirken, bunun yerine, bilirkişiden, eşyanın dahil olması gereken tarife ve istatistik pozisyonunun belirlenmesi istenilerek, bilirkişi raporunda yer alan tespitler değerlendirilmeksizin, gerekçe olarak alınmak suretiyle karar verildiğinden, sözü edilen şekilde karar verilmesi hakimlerin yargılama yetki ve görevinin bilirkişilere devri anlamına geldiğinden, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız Mahkemelerce kullanılacağı yolundaki temel Anayasa kuralına açıkça aykırılık taşıyan mahkeme kararının anılan hüküm fıkralarında hukuka uyarlık görülmediğinden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinin, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeyi kendiliklerinden yapacakları, mahkemelerin lüzum gördükleri evrakın, belirlenen süre içerisinde gönderilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilecekleri; 31. maddesinde ise, bu Kanun’da hüküm bulunmayan hususlarda, bilirkişi işlemleri bakımından da Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, bilirkişilerin, bilirkişilik bölge kurulları tarafından hazırlanan listelerden seçileceği ve bilirkişiler hakkında Bilirkişilik Kanunu ve 12/01/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ilgili hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
2577 sayılı Kanun’un 31. maddesinde atıfta bulunulan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nu, yürürlüğe girdiği 01/10/2011 tarihi itibariyla yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Kanun’un 447. maddesinde, mevzuatta, 1086 sayılı Kanun’a yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerinin karşılığını oluşturan maddelerine yönelik sayılacağı; 266. maddesinde ise, mahkemenin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararının, dava konusu işlemin TGB-832 kodlu eşyaya isabet eden kısmı yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrası aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, davacı tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, sözü geçen hüküm fıkrasının bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Kararın dava konusu işlemin pozisyon farklılığına isabet eden kısımları yönünden kısmen işlemin iptali kısmen de davanın reddi yolundaki hüküm fıkralarına yönelik tarafların temyiz istemlerine gelince;
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; re’sen araştırma yetkisine istinaden, idari yargı makamlarının, uyuşmazlık konusu olayın hukuki nitelendirilmesini yapmak, uygulanacak hukuk kuralını belirlemek ve sonuçta hukuki çözüme ulaşmak yönlerinden tam bir yetkiye sahip oldukları gibi olayın maddi yönünü belirleme noktasında da her türlü inceleme ve araştırmayı da kendiliklerinden yapabilecekleri, tarafların hiç değinmedikleri olayları ve maddi unsurları araştırmaya yönelebilecekleri; iddia ve savunmalarda ortaya konulan maddi olayın gerçek niteliğinin saptanması için tarafların iddia ve savunmaları ile yetinmeyerek, söz konusu hususların gerçeğe uygun olup olmadığını bilirkişiye gidilmesi de dahil olmak üzere, maddi delil ve bulguları toplamak ve uyuşmazlığın çözümü için gerekli her türlü inceleme, bilgi edinme ve araştırma yollarını tüketmekle yükümlü oldukları sonucuna ulaşılmaktadır.
Yargılama Hukukunda, bilirkişi, davanın çözümünün gerektirdiği özel ve teknik bilgiyi yargıca sağlayan kişi olarak tanımlanmaktadır. Bu yüzden; görülmekte olan davada bilirkişiye başvurulabilmesi, uyuşmazlığın özel ve teknik bilgi gerektiren bir yönünün bulunmasına bağlıdır. 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 15. maddesinde, gümrük vergisinin, gümrük yükümlülüğünün doğduğu tarihte yürürlükte olan gümrük tarifesine göre hesaplanacağı hükme bağlanmış olup, buna göre; gümrük tarife ve istatistik pozisyonlarının tayini bakımından, bu özel ve teknik bilgi, dahil bulunduğu pozisyonu belirlenecek olan eşyanın teknik niteliği ve yapısı konusundaki belirsizliklerin giderilmesi için gereklidir. Teknik niteliği ve yapısı bilinen ya da bilirkişiye tespit ettirilen eşyanın hangi tarife ve istatistik pozisyonuna gireceğinin belirlenmesi ile ilgili sorun, hukuksal olup, Gümrük Giriş Tarife Cetveli İzahnamesindeki açıklamalar dikkate alınmak suretiyle çözümlenebilecek niteliktedir. Davada ortaya çıkan hukuksal sorunların, davaya bakan idari yargı yerince çözümlenmesi ise, yargılama hukukunun temel kuralıdır. Bu bakımdan; tayin edilen bilirkişiden, yalnızca, teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren konularda bilgi ve açıklama istenilmesi; davadaki hukuksal sorunların çözümünün, bilirkişinin vereceği teknik bilgi ve açıklamaların ışığında idari yargı yerince gerçekleştirilmesi, anılan müessesenin ve yargılama hukukunun yukarıda değinilen niteliği gereğidir.
Dosyanın incelenmesinden, pozisyon farklılığı nedeniyle yapılan ek tahakkuka vaki itirazın reddine ilişkin işlem hakkında, Mahkemece, uyuşmazlığı çözüme kavuşturmak amacıyla tayin edilen bilirkişiden, eşyaların dahil olması gereken tarife ve istatistik pozisyonunun belirlenmesinin istenilmesi sonucu düzenlenen rapora, mahkeme kararında aynen yer verilmek suretiyle karar verildiği anlaşılmaktadır. Olayda ise, Mahkemece, bilirkişiden, eşyanın teknik özelliklerinin, kullanım yeri ve işlevinin saptanmasının istenilmesi, inceleme neticesinde düzenlenecek raporda yer verilen teknik belirlemeler, Gümrük Giriş Tarife Cetveli İzahnamesindeki açıklamalarla birlikte değerlendirilmek suretiyle uyuşmazlık hakkında karar verilmesi gerekirken, bunun yerine, bilirkişiden, eşyanın dahil olması gereken tarife ve istatistik pozisyonunun belirlenmesi istenilerek, bilirkişi raporunda yer alan tespitler değerlendirilmeksizin, gerekçe olarak alınmak suretiyle karar verilmiştir.
Bu bakımdan, sözü edilen şekilde karar verilmesi hakimlerin yargılama yetki ve görevinin bilirkişilere devri anlamına geldiğinden, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız Mahkemelerce kullanılacağı yolundaki temel Anayasa kuralına açıkça aykırılık taşıyan mahkeme kararının pozisyon farklılığına isabet eden kısımlar yönünden işlemin kısmen iptali kısmen de davanın reddi yolundaki hüküm fıkralarında hukuka uyarlık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kısmen reddine kısmen de kabulüne, davalı idarenin temyiz isteminin ise kabulüne,
2. … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının dava konusu işlemin TGB-832 kodlu eşyaya isabet eden kısmı yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasının ONANMASINA,
3. Kararın dava konusu işlemin pozisyon farklılığına isabet eden kısımları yönünden kısmen işlemin iptali kısmen de davanın reddine ilişkin hüküm fıkralarının BOZULMASINA,
4. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13. maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine,
5. Hüküm altına alınan tutar üzerinden binde 9,10 oranında ve … TL’den az olmamak üzere hesaplanacak nispi karar harcından, Mahkemece karara bağlanan harcın mahsubundan sonra, kalan harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına,
6. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
7. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.