Danıştay Kararı 7. Daire 2016/8127 E. 2020/4131 K. 21.10.2020 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2016/8127 E.  ,  2020/4131 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/8127
Karar No : 2020/4131

TEMYİZ EDEN (DAVACI): …
VEKİLİ: Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI): … Vergi Dairesi Başkanlığı (… Müdürlüğü)
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 16/06/2005 tarihinde vefat eden murisi … adına 2010, 2012, 2014 ve 2015 yıllarının muhtelif dönemleri için tahakkuk ettirilen motorlu taşıtlar vergilerinin tahsili amacıyla muris adına düzenlenen 5 adet ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Olayda, dava konusu ödeme emirlerinin davacı adına düzenlenmediği gibi, miras hissesi gözetilmek suretiyle mirasçı sıfatıyla takibata geçilmediği de anlaşılmış olup, muris adına düzenlenmiş olan uyuşmazlık konusu ödeme emirlerinin salt davacıya tebliğ edilmesi nedeniyle menfaatinin zarar görmesi ve davacı yönünden hukuki bir sonuç doğurması söz konusu olamayacağından, ödeme emirlerine karşı davacının kendi adına açtığı davada ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Miras bırakanın vefatı ile, murise ait tüm hak ve borçlar mirasçı olan davacıya intikal edeceğinden, davacının açılan davada meşru ve güncel menfaatinin bulunduğu, davalı idare tarafından ödeme emirlerine konu edilen kamu alacağının ödenmesi hususunda 22/10/2015 tarihinde bildirimde bulunulduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Miras bırakanın vefatı ile murise ait tüm hak ve borçların mirası reddetmemiş mirasçılara dolayısıyla yasal mirasçılarından olan davacıya geçtiği, muris adına tahakkuk ettirilen muhtelif dönemlere ait motorlu taşıtlar vergilerinin tahsili amacıyla muris adına düzenlenen ödeme emirlerinin, 213 sayılı Kanun’un 12. maddesinde düzenlenen, ölenin vergi borçlarından mirasçıların sorumlu olacağını düzenleyen hükmü karşısında, davacının kişisel ve güncel menfaatini etkileyeceği açık olduğundan, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının ONANMASINA,
3. … TL maktu harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına,
4. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X).KARŞI OY :
Temyiz başvurusu; davacının 16/06/2005 tarihinde vefat eden murisi … adına tahakkuk ettirilen muhtelif dönemlere ait motorlu taşıtlar vergilerinin tahsili amacıyla muris adına düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı ehliyet yönünden reddeden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Mirasçıların sorumluluğu” başlıklı 12. maddesinde, ölüm halinde mükelleflerin ödevlerinin, mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçeceği, mirasçılardan herbirinin ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olacakları düzenlenmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, iptal davasının tanımı; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak yapılmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, iptal davası açılabilmesi için, davacının medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olması yeterli değildir. Ayrıca, iptali istenilen idari işlemin, davacının güncel, meşru ve kişisel bir menfaatini ihlal ediyor olması da gereklidir. İdari yargılama hukukunda, davada taraf olma ehliyetinin bir koşulu olarak kabul edilen menfaat ihlali söz konusu olmaksızın iptal davası açılmasına olanak bulunmamaktadır.
Olayda; …’in 16/06/2005 tarihinde vefat etmesi üzerine, murise ait tüm hak ve borçların mirası reddetmemiş mirasçılara dolayısıyla yasal mirasçılarından olan davacıya geçtiği tartışmasızdır. Muris adına tahakkuk ettirilen muhtelif dönemlere ait motorlu taşıtlar vergilerinin tahsili amacıyla muris adına düzenlenen ödeme emirlerinin, 213 sayılı Kanun’un yukarıda anılan, ölenin vergi borçlarından mirasçıların sorumlu olacağını düzenleyen hükmü karşısında, davacının kişisel ve güncel menfaatini etkileyeceği açık olduğundan, Mahkemece, davanın, 2577 sayılı Kanun’un 14. maddesinde belirtilen diğer ilk inceleme konularına uygunluğu yönünden yapılacak yargılamayla ulaşılacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, söz konusu işlemlerin iptali istemiyle açılan davanın ehliyet yönünden reddi yolundaki kararın bozulması gerektiği görüşüyle, Daire kararına katılmıyorum.