Danıştay Kararı 7. Daire 2016/6134 E. 2020/3483 K. 01.10.2020 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2016/6134 E.  ,  2020/3483 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/6134
Karar No : 2020/3483

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Otomotiv İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı adına
… Gümrük Müdürlüğü …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem: Davacı adına tescilli 09/09/2011 tarih ve 7140 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşya kıymetinin noksan beyan edildiğinden bahisle ek olarak tahakkuk ettirilen katma değer vergisi ile bu vergi üzerinden hesaplanarak karara bağlanan para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İthal edilen eşya kıymetinin noksan beyan edildiğinden bahisle ek olarak tahakkuk ettirilen katma değer vergisi ile bu vergi üzerinden hesaplanarak karara bağlanan para cezası kararının 09/07/2013 tarihinde tebliğ edildiği, 19/07/2013 tarihinde yapılan itirazın zımnen reddedildiği, zımnen ret işleminin iptali istemiyle dava açılmadığı, kesinleşmiş amme alacaklarının tahsili için ödeme emrinin düzenlendiği, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da itiraz sebeplerinin sınırlandırıldığı, davacı itirazlarının da Kanunda sayma yolu ile belirtilenler arasında bulunmadığı, bu nedenle de irdelenebilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : İthal edilen eşya ile ilgili olarak ilave kıymet beyanının yapıldığı, vergi kaybının bulunmadığı, bu itirazın “borcum yoktur” kapsamında olduğu, benzer olaylarda referans kıymetin dikkate alınmayacağı gerekçesiyle İdare tarafından tahakkukların iptal edildiği, distribütör tarafından fark kıymete dair faturaların temin edilemediğinin bildirildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ….’ÜN DÜŞÜNCESİ : Ek tahakkuka ve para cezasına karşı süresi içerisinde yapılan itiraz başvurusu hakkında yasal süresi içerisinde herhangi bir karar almayan İdarenin, zımnen ret müessesini başvuran aleyhinde değerlendirilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığından, davanın reddi yönünde verilen mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı adına tescilli 09/09/2011 tarih ve 7140 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşya kıymetinin noksan beyan edildiğinden bahisle ek olarak tahakkuk ettirilen katma değer vergisi ile bu vergi üzerinden hesaplanarak karara bağlanan para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın “Anayasının bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip bulunduğu hükümlerine yer verilmiştir. Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesine, 03/10/2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle eklenen ikinci fıkrada ise, “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvurucağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” hükmü yer almıştır.
Bu ek fıkranın gerekçesinde, değişikliğin, bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkan sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk haline gelmesi nedeniyle yapıldığına değinilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74. maddesinin ilk fıkrasında, vatandaşların ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancıların kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra; 2. fıkrasında, kendileriyle ilgili başvurmalarının sonucunun, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirileceği vurgulanmıştır.
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 242. maddesinde, yükümlülerin kendilerine tebliğ edilen gümrük vergileri, cezalar ve idari kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde bir üst makama, üst makam yoksa aynı makama verecekleri bir dilekçe ile itiraz edebileceği; idareye intikal eden itirazların otuz gün içinde karara bağlanarak ilgili kişiye tebliğ edileceği; itiraz dilekçelerinin süresi içinde yanlış makama verilmesi halinde, itirazın süresinde yapılmış sayılacağı ve idarece yetkili makama ulaştırılacağı; itirazın reddi kararlarına karşı işlemin yapıldığı yerdeki idari yargı mercilerine başvurulabileceği hükme bağlanmıştır.
Bu hükme göre, gümrük vergileri ve para cezalarında, idari davaya konu edilebilecek işlemin, tahakkuk ve para cezasına karşı, öngörülen usule göre yapılan itiraz üzerine, ilgili makamca tesis edilen olumsuz işlem olduğu açıktır. Dolayısıyla, öngörülen idari itiraz prosedürü tamamlanmadan idari yargı yoluna başvurulması olanaklı olmadığından, yükümlülerin itirazlarının, otuz gün içinde karara bağlanarak ilgisine tebliği zorunlu olup, bu süre içerisinde cevap verilmemesi halinde, idari itirazın zımnen reddedildiğinin kabulü gerekmektedir.
Öte yandan zımni ret müessesi ile, idari makamların kanunen belirlenen süreler içerisinde cevap vermemeleri durumunda; istemin reddi kabul edilmek suretiyle, bireylerin hak arama hürriyetlerinin sürüncemede bırakılmayarak bir an önce kullanılmasının sağlanması amaçlanmaktadır. Bu müessese, idari makamlarca, idari başvuruları sürüncemede bırakma ve bireyleri yargısal korumadan caydırma sonucu doğurmamalıdır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından adına tescilli beyanname muhteviyatı eşya nedeniyle yapılan ek tahakkuk ve alınan para cezası kararının 09/07/2013 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, 19/07/2013 tarihinde süresi içerisinde itiraz başvurusunda bulunulduğu; ilgili makam tarafından 30 gün içinde cevap verilmediği gibi zımni ret işlemine karşı süresinde dava açılmayarak ek tahakkuk ve para cezasının kesinleştiğinden bahisle, söz konusu amme alacağının tahsili amacıyla dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Olayda; her ne kadar, dava konusu ödeme emri, konusunu oluşturan vergi ve cezanın, ilgili zımni ret işlemine karşı süresinde dava açılmayarak kesinleştiğinden bahisle tahsili amacıyla düzenlenmiş ise de; ek tahakkuka ve cezaya karşı süresi içerisinde yapılan itiraz başvurusunun, … Bölge Müdürlüğünce karara bağlanmadığı, başka bir ifade ile, kamu alacağının henüz idari yönden kesinleşmediği anlaşıldığından, 4458 sayılı Kanun’un 242. maddesi gereğince yapılan itiraz başvurularını 30 gün içinde karara bağlayarak ilgilisine tebliğ etme görevi olan idarenin, davacının itiraz başvurusunu yanıtlamak yerine, davacıya tanınan bir hak olan zımni ret müessesesini davacı aleyhine kullanmak suretiyle ödeme emri düzenlemesinde hukuka uyarlık bulunmadığından, davanın reddi yolundaki mahkeme kararında isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. Yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine,
5. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.