Danıştay Kararı 7. Daire 2016/4179 E. 2020/4096 K. 19.10.2020 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2016/4179 E.  ,  2020/4096 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/4179
Karar No : 2020/4096

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …. Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem: Davacı tarafından fazladan beyan edilerek ödenmesi sebebiyle 01/06/2010 tarihli başvuru üzerine 27/08/2014 tarihinde iade edilen 2010 yılının Mart dönemine ait banka ve sigorta muameleleri vergisi için faiz ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinde, hangi hallerde faiz tahsil olunacağının ve hangi hallerde iadesi gereken vergilere faiz hesaplanacağının belirtildiği, geçici 29. maddesinde ise, Kanun’un 112. maddesinin 4. fıkrasının, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra fazla ve yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde uygulanacağının hükme bağlandığı, uyuşmazlık konusu faiz talebinin 213 sayılı Kanun’un 112. maddesinin 4. fıkrasının yürürlüğe girdiği 31/05/2012 tarihinden önce 2010 yılının Mart döneminde beyan edilip ödenen vergiye ilişkin olduğu, verginin kanuniliği ilkesi uyarınca, olayda anılan maddenin uygulanmasının mümkün olmadığı, davacının kendi iradesi ile verdiği beyan üzerine rızası ile yaptığı ödemenin, idarenin kamu gücüne dayalı olarak tek yanlı iradesi ile tesis edilmiş bir işlem olarak nitelendirilemeyeceği, bu nedenle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda öngörülen tipte bir tam yargı davası olmadığından işbu davada genel hükümler çerçevesinde de faize hükmedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Fazladan beyan edilerek ödenen verginin iadesi için 01/06/2010 tarihinde başvurulduğu, uluslararası anlaşmalar ve AİHM kararlarının gereği olarak verginin iade edildiği 27/08/2014 tarihe kadar faiz hesaplanması gerektiği, idarenin yaklaşık 4 yıl boyunca iadesi gereken vergiyi uhdesinde haksız yere tuttuğu, “mülkiyet hakkı” dikkate alınarak faiz talebinin genel hükümlere göre kabul edilmesinin zorunlu olduğu, olayda, Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinin 4. fıkrasının uygulanmasına engel bir durumun bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrası, yargı yeri kararı uyarınca iadesi gereken bir miktar paranın, İdarenin tasarrufunda kalan sürede ilgilisi tarafından tasarruf edilememesinden doğan zararın giderilmesini de kapsadığından; fazla ve yersiz olarak tahsil edilen ve vergi kanunları gereğince iadesi gereken vergiye genel hükümler çerçevesinde faiz ödenmesi gerekeceğinden, davacının temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Davacı tarafından, 2010 yılının Mart dönemine ilişkin olarak fazladan ödenen banka ve sigorta muameleleri vergisinin iadesi istemiyle 01/06/2010 tarihinde idareye başvurulduğu, söz konusu verginin fazladan ve yersiz olarak ödendiğinin kabulü suretiyle 27/08/2014 tarihinde iade edilmesini müteakip, iadenin geciktiğinden bahisle, başvuru tarihinden itibaren faiz ödenmesi gerektiği yolunda talepte bulunulduğu, talebin reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 125. maddesinin 1. fıkrasında idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu, son fıkrasında ise idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde de, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları ile idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türlerinden olduğu hükmüne yer verilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinin 4. fıkrasındaki, “Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz, 120. madde hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödenir” hükmü; Anayasa Mahkemesi’nin 10/02/2011 tarih ve E:2008/58, K:2011/37 sayılı kararı ile, fazla veya yersiz tahsil edilen vergilerin iadesinde, tahsilatın yapıldığı tarih yerine başvuru tarihinden üç ay sonra başlamak üzere işleyecek faizin ödenmesine ilişkin kuralın, kişinin belli bir dönem için faiz gelirinden mahrum kalması sonucunu doğurarak genel yarar ile kişi yararı arasındaki dengenin bozulmasına yol açtığı, bu durumun hukuk devletinde korunması gereken mülkiyet hakkının ihlaline sebep olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi kararı üzerine söz konusu fıkra 31/05/2012 tarih ve 6322 sayılı Kanun’un 15/06/2012 tarihinde yürürlüğe giren 14. maddesi ile, “Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergiler, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanun’a göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte, 120. madde hükümlerine göre mükellefe red ve iade edilir.” şeklinde düzenlenmiş, 213 sayılı Kanun’un geçici 29. maddesinde ise, Kanun’un 112. maddesinin (4) numaralı fıkrasının, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde uygulanacağı belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Her ne kadar, mahkemenin, uyuşmazlık konusu faiz talebinin 213 sayılı Kanun’un 112. maddesinin 4. fıkrasının yürürlüğe girdiği 31/05/2012 tarihinden önce 2010 yılının Mart döneminde beyan edilip ödenen vergiye ilişkin olduğu, verginin kanuniliği ilkesi uyarınca, olayda anılan maddenin uygulanmasının mümkün bulunmadığı yolundaki gerekçesi yerinde ise de; İdareyi, eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü tutan Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrası, iadesi gereken bir miktar paranın, idarenin tasarrufunda kalan sürede ilgilisi tarafından tasarruf edilememesinden doğan zararın giderilmesini de kapsamaktadır. Bu durumda, sehven fazladan beyan edilerek ödenen ve idarece fazladan ödendiği kabul edilerek davacıya iade edilen vergi tutarının, iadesi için idareye başvuru tarihinden itibaren 1. maddesinde Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu’na göre faiz ödenmesi gereken hallerde, hangi oranda faiz ödenmesi gerektiğini düzenleyen, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümlerine göre faiz ödenmesi gerektiğinden, davacının kendi iradesi ile verdiği beyan üzerine rızası ile yaptığı ödeme nedeniyle faize hükmedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. …. Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. Yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine,
5. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle de uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, mahkeme kararının onanması gerektiği oyu ile, karara katılmıyoruz.