Danıştay Kararı 7. Daire 2016/3918 E. 2020/4287 K. 02.11.2020 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2016/3918 E.  ,  2020/4287 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/3918
Karar No : 2020/4287

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : …Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, hakkında düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden 2010 yılının Ekim ilâ Aralık aylarının 2. dönemleri için re’sen tarh edilen özel tüketim vergisi ile bir kat kesilen vergi ziyaı cezasının iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davacı hakkında düzenlenen vergi inceleme raporuyla, hakkında sahte fatura düzenlediği yolunda vergi tekniği raporu bulunan …Nakliyat firmasından alınan madeni yağın (I) sayılı liste kapsamında vergiye tabi olmasına karşın özel tüketim vergisinin son tüketiciye teslimi anına kadar ödenmediğinden bahisle, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinin 2. fıkrası uyarınca cezalı tarhiyat yapıldığı, Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile davacının toplam sekiz adet fatura ile yaptığı alımlardan doğan vergi indirimlerinin reddi suretiyle 2010 ve 2011 yıllarına ait cezalı katma değer vergisi tarhiyatının iptali istemiyle açılan dava reddedilmişse de, 4760 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 2. fıkrasında, (I) sayılı listedeki malları satın alan mükelleflerin bu fıkra uyarınca tarhiyata muhatap alınabilmesinin, satın alınan bu malları daha yüksek tutarda vergiye tabi bir mal olarak kullanması veya satması koşuluna bağlandığı, davacının madeni yağın niteliğini değiştirerek vergiye tabi imalat sayılabilecek bir faaliyet göstermediği, satılan malın 2710.19.99.00.25 GTİP’li olduğuna ilişkin tespitin bulunmadığı, (I) sayılı listedeki malları, daha yüksek tutarda vergiye tabi bir mal olarak kullanmak veya üçüncü kişilere satmak suretiyle teslim alanlar açısından öngörülen müteselsil sorumluluğa ilişkin düzenlemenin, bir kısım madeni yağ alışlarını sahte faturalar ile belgelendirdiği tespit edilen davacıya uygulanamayacağı sonucuna varıldığı, öte yandan, mal alışının bir kısmının sahte faturaya dayalı olduğu tespit edilince malı başkasından aldığı sonucuna varıldığı halde davacıya 4760 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen 10 günlük yasal süre tanınıp malı gerçekte satanların kimler olduğu yolunda bilgi ve belge istenilmediği, nezdinde vergi usulü yönünden emtianın miktarının kaydi veya fiili envantere dayalı olarak tespit edilmediği, yetersiz inceleme sonucunda yapılan cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı hakkında düzenlenen vergi inceleme raporuyla, hakkında sahte fatura düzenlediği yolunda vergi tekniği raporu bulunan … Nakliyat firmasından alınan madeni yağın vergiye tabi olmasına karşın özel tüketim vergisi son tüketiciye teslimi anına kadar ödenmediğinden, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yapılan cezalı tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/11/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X)KARŞI OY :
213 saylı Vergi Usul Kanunu mükelleflerin ticari işlemleri sebebiyle almak ve vermek zorunda oldukları belgelerin neler olduğunu ve içeriğini düzenlenmiştir. Bu defterlerin düzenli bir şekilde tutulması, alınıp verilmesi gerekli belge ve faturaların defterlere kaydı ile etkili bir vergi kontrolü yapılması amaçlanmıştır. Kanunda, vergi mükellefi olanlara belge ve kayıt düzenine uyma zorunluluğu getirilmiş olup, mükellefe seçimlik bir hak tanınmamıştır. Zira belge ve kayıt düzenine uyum, mükellef açısından da söz konusu defter, belge ve kayıtların ispat vasıtası olarak kullanılabilmesi için ön koşuldur.
213 sayılı Kanun Türk vergi sistemi içerisindeki vergiler açısından genel kanun olup, “vergi kanunlarının uygulanması ve ispat” başlıklı maddesi, tüm vergi kanunları açısından uygulama alanı bulmaktadır. Bu düzenlemeye göre, vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder ve lafzın açık olmadığı hallerde hükümlerin konuluşundaki maksat, maddenin kanundaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı değerlendirilir. Ayrıca vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununda, verginin, Kanuna ekli dört ayrı listede yer alan mallar üzerinden bir kereye mahsus olmak alınması öngörülmüştür. Kanunda, vergiyi doğuran olay, dava konusu uyuşmazlığa konu malın da dahil olduğu Kanuna ekli (I) sayılı listedeki malların ithalatçıları veya rafineriler dahil imal edenler tarafından teslimi olarak düzenlenmiştir. Malın teslimi ile bir kere doğan özel tüketim vergisinin dosya kapsamındaki olayda ne zaman doğduğu, dolayısıyla mükellefinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Dosyanın içeriği bilgi ve belgelerin ve vergi inceleme raporunun incelenmesinden; davacı ÖTV mükellefi olmadığından beyanname verme yükümlülüğü bulunmadığı, kayıtlarına intikal ettirdiği belgeler sahte belge niteliğinde olsa da satımlarının gerçek olması hasebiyle malın vergisi ödenmeksizin alım-satımının yapıldığı, davacının da alımlarının gerçek olduğunu beyan ettiği ancak kendisini ÖTV mükellefiyetinden kurtaracak gerçek belgelerin de ibraz edilmemesi karşısında satımını yaptığı malın kaçak olarak temin edildiği tespit edilmiştir.
(I) sayılı listedeki malları vergi ödemeden alan ve satanların müteselsil sorumluluk gereği ÖTV mükellefi olduğu açıktır. Yasal belgelerle malın asıl mükellefinden alındığı ispatlanmış olsaydı, teslim eden tarafında kalacak olan ÖTV, alımlarının yasal olduğu ispat edilememiş olması sebebiyle davacı üzerinde kalmış ve davacının mütesesesil sorumluluğunu doğurmuştur.
Mahkeme kararının gerekçesinde, maddi olayın gerçekliğine ve vergisel yükümlülüğün yerine getirilip getirilmediğine bakılmaksızın, olayın Kanunun 13. maddesinin 2. fıkrası kapsamında olmadığına dayanılmıştır. Oysa Kanun’un 13. maddesinin 2. fıkrasında, “veya” bağlacı ile kullanılarak, iki ayrı durum düzenlenmiştir. (I) sayılı listeye tabi malın hem daha yüksek tutarda vergiye tabi bir mal olarak kullanması, hem de üçüncü kişilere satılması halinde, ayrı ayrı verginin teslim alan üzerinde doğması öngörülmüştür.
Olayda, ÖTV ödenmeden temin edildiği anlaşılan malın satıldığı sabit olmakla, davanın reddi gerekirken aksi yönde verilen mahkeme kararının bozulması gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.