Danıştay Kararı 7. Daire 2016/2344 E. 2020/4715 K. 17.11.2020 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2016/2344 E.  ,  2020/4715 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/2344
Karar No : 2020/4715

TEMYİZ EDEN (DAVALI) :…Vergi Dairesi Müdürlüğü …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına düzenlenen vergi inceleme raporuyla bir kısım akaryakıt alışlarının sahte faturalarla belgelendirildiğinin tespit edildiğinden bahisle 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinin 2. fıkrası uyarınca 2010 yılının Mayıs ilâ Aralık aylarının (1.) ve (2.) dönemleri için re’sen tarh edilen özel tüketim vergileri ve kesilen üç kat vergi ziyaı cezalarına ilişkin işlemlerin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından 2010 yılında kayıtlara intikal ettirilen “… Otomotiv Ticaret Limited Şirketi” ünvanı altında düzenlenen faturaların sahte olduğundan bahisle katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle bulunan matrah farkı üzerinden re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerine karşı açılan davanın Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla reddedilerek söz konusu faturaların sahte olduğuna hükmedildiğinin anlaşıldığı, ancak; vergi inceleme raporunun incelenmesinden; re’sen takdir verileri olarak davacının işyerinde kaçak akaryakıt bulunduğu ve adı geçen şirketten alınan faturaların sahte olduğu belirtilerek, söz konusu faturalarla belgelendirilen akaryakıt ürünlerine ait olarak ödenmesi gereken özel tüketim vergilerinin hesaplandığı; zira, kaçak akaryakıt olarak ele geçirilen miktarın 30.414,20 litre, sahte faturalarla belgelendirildiği iddia edilen miktarın ise 1.678.526,00 litre olmasına karşın 1.678.526,00 litre üzerinden özel tüketim vergisinin hesaplandığı; bu durumda, davacının kaçak akaryakıt bulundurmadan değil, akaryakıt alımına ilişkin faturaların sahte olmasından dolayı müteselsil sorumluluğuna gidildiği görülmüş ise de; davacının müteselsil sorumluluğuna dayanak olarak gösterilen 4760 sayılı Kanun’un 13. maddenin 2. fıkrasında sayılan koşulların oluştuğunun ortaya konulamadığı, davacının düşük özel tüketim vergisi oranına tabi emtiayı imalata dahil ettiği ya da doğrudan daha yüksek oranda özel tüketim vergisine tabi bir mal olarak sattığı yolunda da herhangi bir tespitin bulunmadığı göz önüne alındığında, müteselsil sorumluluğu gerektiren koşulların varlığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle işlemlerin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Ulusal marker eklenmemiş akaryakıt bulundurduğu tespit edilen davacı adına yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/11/2020 tarihinde oyçokluğu karar verildi.

X-KARŞI OY :
Davacı adına düzenlenen vergi inceleme raporuyla bir kısım akaryakıt alışlarını sahte faturalarla belgelendirildiğinin tespit edildiğinden bahisle 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinin 2. fıkrası uyarınca resen tarh edilen özel tüketim vergisi ve kesilen üç kat vergi ziyaı cezasına ilişkin işlemi iptal eden mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması talep edilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanun’u mükelleflerin yaptıkları ticari işlemler sebebiyle almak ve vermek zorunda oldukları belgelerin neler olduğu ve içeriğini düzenlenmiştir. Bu defter ve belgelerin düzenli bir şekilde tutulması alınıp verilmesi gerekli belge ve faturaların defterlere kaydı ile etkili bir vergi kontrolü yapılması sağlanmakla birlikte ilgili mükellef için de ispat vasıtasıdır. Vergi mükellefi olanlar için defter ve belgelerin tutulması zorunlu olup, mükelleflere seçimlik bir hak tanınmamıştır. Kazanç elde eden bütün gerçek ve tüzel kişilerin kazançları üzerinden kamu geliri olarak vergi ödeyecekleri tabidir.
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanun’u ile getirilen özel tüketim vergisi, anılan kanuna ekli dört ayrı listede yer alan mallar üzerinden bir kereye mahsus olmak üzere alınan bir vergi türüdür. Vergiyi doğuran olayın ise 4760 sayılı Kanun’a ekli 1 sayılı listedeki malların ithalatçıları veya rafineriler dahil imal edenler tarafından teslimi olduğu düzenlenmiştir. Teslimle bir kere doğan özel tüketim vergisinin dosya kapsamındaki olayda ne zaman doğduğu dolayısıyla mükellefinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Dosyanın içeriği bilgi ve belgelerin ve vergi inceleme raporunun incelenmesinden; davacının işyerinde …Cumhuriyet Başsavcılığının vermiş olduğu arama iznine dayanılarak yapılan aramada ulusal markeri olmayan (kaçak) 25.700.00 kg. akaryakıt bulunduğu tespit edilmiş olup, kayıtlarda yer verilen bir kısım faturaların (87 adet, nevi motorin, 1.678.529 kg) dava dışı bir başka şirketin faturalarının taklit edilerek, biçimlendirilerek sahte olarak düzenlendiği karşıt inceleme sonucunda tespit edilmiş olup, (mahkemecede kabul edilmiş, bu hususta tartışma bulunmamaktadır.) davacı şirket vekilince “akaryakıtın gerçekde alındığı ve kırsal motorin olarak satıldığı sadece kredi kartı ile satışlarından 4.000.000.00 TL. satış hasılatı olduğunu” beyan edilmiştir. Mükellef vekilinin beyanı kesin delil niteliğindedir.
Kaçak olarak temin edildiği tespit edilen akaryakıtı bulunduran davacı işbu sahte belgeleri kayıt etmek suretiyle geçerli belge gibi katma değer vergisi indirimlerini de aldığı hususunda da bir tartışma yoktur. Davacı nasıl temin ettiği bilinmeyen motorini yasal olarak aldığını ispat edememiş olduğundan ve özel tüketim vergisi mükellefi de olmadığından mütesesil sorumluluk gereği ÖTV mükellefi olduğu açıktır. Bulundurma yasal belgelerle ispatlanmış olsa idi, teslim eden tarafında kalacak olan ÖTV’nin, alımlarının yasal olduğu ispat edilememiş olması, diğer bir anlatımla vergi mükellefiyeti ilk teslimle doğacağından ikinci bir teslimle doğmayacak olduğundan, davacının mükellefiyeti söz konusu olmayacaktı. İspat yükünü yerine getirmeyen davacının ÖTV mükellefi olduğu tabidir. Bir miktar markersiz yakıt bulunmuş ise de, sahteliği kesin olan belgeler ile belgelendirilmekle inceleme elamanınca ayrıştırılmadığına da vurgu yapılmıştır. Mahkeme karar gerekçesinde mahkemelerinin E:…, K:… sayılı kararı ile alım belgesi olarak gösterilen bir kısım faturaların taklit-sahte olduğuna karar verildiğini belirtmesine rağmen, mükellefin yedinde bulunan motorini teslim aldığını tutulması gerekli zorunlu belgelerle ispat etmesi gerekliyken “söz konusu petrol ürünlerinin yurt dışından kaçak olarak getirildiği, davacının ithalini gerçekleştirip gerçekleştirmediği, bu petrol ürünlerinin imalatçısı veya ithalatçısının kim olduğu Türkiye’de ikametgahının, kanuni iş yerinin ve iş merkezilerinin bulunup bulunmadığı yönünden bir araştırma ve tespit yapılmadığı dolayısıyla vergiyi doğuran olayın gerçekleştiğinin açıkça ortaya konulmadığı” ayrıca “4760 sayılı kanun’un 13. maddesinin 2. fıkrasındaki koşulların tespitinin yapılmadığı” gerekçeleri ile iptal etmiş olduğu görülmekle, ispat yükünü idareye yüklemiştir. Oysa, ispatı istenilen durumlarında ispatının ancak davacı tarafından defter belge kayıtları ile veya başka delillerle yapılabileceği vergi hukukunun ve hayatın normal akışının gereğidir. Kararın her iki gerekçesi de maddi olayın hatalı anlaşılması ve dolayısıyla uygulanan kanun hükmünün yanlış değerlendirilmesi sonucunu doğurmuş olmakla, sahte belge ile (213 sayılı Kanun’un 359/b gerçekte olmayan bir mükellef adına belge bastırılması ve düzenlenmesi kaçakçılık suçunu oluşturmakta) temin edildiği açık olmakla vergi mükellefiyeti dogduğu, matrahın incelenmesi halinde, işlemin Kanunun 13. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılıp yapılmadığı da anlaşılacağından matrahın incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.