Danıştay Kararı 7. Daire 2016/150 E. 2020/4085 K. 19.10.2020 T.

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2016/150 E.  ,  2020/4085 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/150
Karar No : 2020/4085

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Organize Sanayi Bölgesi
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından elektrik hatlarının yer altına alınması ve elektrik, elektrik kalitesi, doğal gaz ve su şebekelerinin takip ve kontrolünü sağlamaya yönelik SCADA Sisteminin Kurulması Projesi kapsamında kullanılmak amacıyla … Bankası’ndan alınan kredi için yapılan faiz ödemelerinden 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 28. maddesine istinaden 25/01/2013 tarihinden 29/12/2014 tarihine kadar kesintisi yapılan 163.232,71 TL banka ve sigorta muameleleri vergilerinin iptali ve ödemeden yapılan kesintilerin yapıldığı tarihlerden itibaren hesaplanacak tecil faizi ile birlikte iadesine hükmedilmesi istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Dosyanın incelenmesinden, davanın 29/12/2014 tarihindeki kredi faizi ödemesinden kesinti yoluyla yapılan banka ve sigorta muameleleri vergisine isabet eden kısmı yönünden; sağlanan kredi nedeniyle ödenen faizler üzerinden hesaplanan banka ve sigorta muameleleri vergisinin mükellefinin banka olduğu, her ne kadar yapılan kesinti davacıya yansıtılmış ise de, verginin ödenmesi bakımından vergi dairesine karşı bankanın sorumluluğunun bulunduğu, organize sanayi bölgelerine tanınan muafiyetin ise bizzat bu kurumların mükellefi oldukları vergilere (katma değer ve kurumlar vergileri gibi) ilişkin olduğu, organize sanayi bölgesine tanınan muafiyetten banka ve sigorta muameleleri vergisi mükellefi olan bankanın yararlanma imkanının bulunmadığı, bankalar tarafından mükellefi oldukları vergilerin müşteriye yansıtılmasının bu hukuki durumu değiştirmeyeceği, bu nedenle bankanın elde ettiği faiz geliri üzerinden hesaplanan ve vergi dairesine ödenen dava konusu banka ve sigorta muameleleri vergilerinin 29/12/2014 tarihinde yapılan kredi faizi ödemesine isabet eden kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı, öte yandan davanın 25/01/2013 ilâ 27/11/2014 tarihleri arasındaki kredi faizi ödemelerinden kesinti yoluyla yapılan banka ve sigorta muameleleri vergilerine isabet eden kısmı yönünden ise; bu tarih aralığında yapılan kredi faizi ödemelerinden kesintisi yapılan vergilere karşı kesinti tarihlerinden itibaren 30 günlük dava açma süresi içerisinde dava yoluna gidilmediğinden, davanın bu kısmında süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen süre aşımı yönünden reddine, kısmen de esasının incelenmesi suretiyle reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 21.maddesi uyarınca bu Kanun’un uygulanması ile ilgili her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduklarından, kesinti yoluyla tahsil edilen vergilerin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … ‘IN DÜŞÜNCESİ: Mahkeme kararının, 29/12/2014 tarihindeki ödemeden kesinti yoluyla yapılan banka ve sigorta muameleleri vergisine isabet eden kısmı yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz istemi yönünden; 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu kapsamında kurulan ve faaliyet gösteren organize sanayi bölgesi tüzel kişiliğinin anılan Kanun’un 21. maddesinde açıkça belirtildiği üzere bu Kanun’un uygulanması ile ilgili her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğu ve davaya konu verginin bu kapsamda değerlendirilmesinin gerektiği, bu durumda 29/12/2014 tarihindeki ödemeden muafiyet kapsamında olan verginin kesinti yoluyla tahsil edildiği görüldüğünden, bu verginin iptaline ve iadesine hükmedilmesinin gerektiği gerekçesiyle bozulması; davaya konu banka ve sigorta muameleleri vergilerinin 25/01/2013 ilâ 27/11/2014 tarihleri arasındaki kredi faiz ödemelerine isabet eden kısmı hakkında davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin hüküm fıkrası yönünden ise; davacı şirkete bankadan yapılan aylık kredi ödeme tarihlerinden itibaren 30 günlük dava açma süresi içinde davanın açılmadığı gerekçesiyle süre yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de; banka kredi taksidi ve faizi ödemeleri aylık olarak düzenli bir şekilde yapılması nedeniyle süregelen işlem niteliği taşımakta olup, davacının her taksit ödemesi sonrasında yapılan kesinti için dava açarak iptal ve iade talebinde bulunmasını beklemenin usul ekonomisi ilkesine aykırılık oluşturacağı da göz önüne alındığında, temyize konu kararın süre aşımı yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasının da bu gerekçeyle işin esasının incelenerek bu kısım hakkında karar verilmek üzere bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından elektrik hatlarının yer altına alınması ve elektrik, elektrik kalitesi, doğal gaz ve su şebekelerinin takip ve kontrolünü sağlamaya yönelik SCADA Sisteminin Kurulması Projesi kapsamında kullanılmak amacıyla … Bankası’ndan alınan kredi için yapılan faiz ödemelerinden 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 28. maddesine istinaden 25/01/2013 tarihinden 29/12/2014 tarihine kadar kesintisi yapılan 163.232,71 TL banka ve sigorta muameleleri vergilerinin iptali ve ödemeden yapılan kesintilerin yapıldığı tarihlerden itibaren hesaplanacak tecil faizi ile birlikte iadesine hükmedilmesi istemiyle dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 28. maddesinin 1.fıkrasında; banka ve sigorta şirketlerinin 10/06/1985 tarihli ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’na göre yaptıkları işlemler hariç olmak üzere, her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları bütün muameleler dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paraların banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır.
4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 3. maddesinde; organize sanayi bölgeleri, sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak, çarpık sanayileşme ve çevre sorunlarını önlemek, kentleşmeyi yönlendirmek, kaynakları rasyonel kullanmak, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, sanayi türlerinin belirli bir plan dahilinde yerleştirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla; sınırları tasdik edilmiş arazi parçalarının imar planlarındaki oranlar dahilinde gerekli idari, sosyal ve teknik altyapı alanları ile küçük imalat ve tamirat, ticaret, eğitim ve sağlık alanları, teknoloji geliştirme bölgeleri ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler dahilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve bu kanun hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgeleri olarak tanımlanmış, ”Krediler” başlıklı 14. maddesinin 1.fıkrasında; organize sanayi bölgesinin yetkili organlarının projenin keşif tutarı ve genel idare giderleri ile ilgili olarak, Bakanlıktan kredi talep edebilecekleri, 2.fıkrasında; kredi talebi ve bunun geri ödeme usul ve esaslarının Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği, 3. fıkrasında; organize sanayi bölgelerine faaliyetleri için gerekli olan ve Bakanlıkça uygun görülecek projeler için kredi verilebileceği, 4. fıkrasında; ayrıca ihtiyaç duyulması halinde başka iç kaynaklar ile dış kaynaklardan kredi kullanabilecekleri, 20. maddesinde; organize sanayi bölgelerinin ihtiyacı olan elektrik, su, kanalizasyon, doğal gaz, arıtma tesisi, yol, haberleşme, spor tesisleri gibi altyapı ve genel hizmet tesislerini kurma ve işletme, kamu ve özel kuruluşlardan satın alarak dağıtım ve satışını yapma hakkının sadece organize sanayi bölgelerinin yetki ve sorumluluğunda olduğunu, 21. maddesinde ise; organize sanayi bölgesi tüzel kişiliğinin, bu Kanun’un uygulanması ile ilgili işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğu kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararının, davanın 25/01/2013 ilâ 27/11/2014 tarihleri arasındaki kredi faizi ödemelerinden kesinti yoluyla yapılan banka ve sigorta muameleleri vergilerine isabet eden kısmının süre aşımı yönünden reddine ilişkin hüküm fıkrası, aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, sözü geçen hüküm fıkrasının bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Mahkeme kararının, 29/12/2014 tarihine ait kredi faizi ödemesinden kesinti yoluyla yapılan banka ve sigorta muameleleri vergisi yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz istemine gelince;
4562 sayılı Kanun kapsamında kurulan ve faaliyet gösteren Organize Sanayi Bölgesinin, sanayinin etkinliğini ve kentte düzenli yerleşmeyi sağlamak amacıyla, sanayi tesislerini bir araya toplaması, sanayi kuruluşlarının enerji, yakıt, su, kentsel toprak gibi altyapı ve gereksinimleriyle ilgili kolaylıkları bir arada bulundurması ve sanayinin çevreye vereceği olumsuz etkileri en aza indirme amacı taşıması nedeniyle bu bölgelerin tüzel kişiliğine yasal düzenlemelerle çeşitli vergisel teşvikler sağlanmıştır.
4562 sayılı Kanun uyarınca, organize sanayi bölgesi yukarıda bahsedilen amaçlara uygun şekilde faaliyet göstermek üzere ihtiyacı olan elektrik, su, kanalizasyon, doğal gaz, arıtma tesisi, yol, haberleşme, spor tesisleri gibi altyapı ve genel hizmet tesislerini kurma ve işletme yetkisi ve sorumluluğuna sahip olup, bu tesislerin kurulması ve işletilmesinden kaynaklanan harcamalar için, Bakanlıktan kredi talep edilebilecekleri ve organize sanayi bölgesinin bu Kanun’un uygulanması ile ilgili işlemlerinde her türlü vergi, resim ve harçtan muaf tutulduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, organize sanayi bölgesi olan davacı tarafından amacına uygun şekilde faaliyet göstermek için, elektrik hatlarının yer altına alınmasına ve SCADA Sisteminin Kurulması Projesine ilişkin yapılan harcamaların karşılanmasını teminen alınan kredilerin ve dolayısıyla kredilerden kaynaklanan faiz ödemelerinin bu Kanun’un uygulanması ile ilgili işlemler kapsamında olduğu ve bu verginin de davacıdan kesinti yoluyla tahsil edildiği anlaşılmış olup, organize sanayi bölgesinin 4562 sayılı Kanun’un uygulanması ile ilgili işlemlerinde her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğunun anılan Kanun’un 21. maddesinde açıkça kurala bağlanması karşısında, davacı tarafından 29/12/2014 tarihinde yapılan kredi faizi ödemesinden kaynaklanan banka ve muameleleri vergisinin iptaline ve davacıya iadesine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın anılan kısmının reddedilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan, davacının 29/12/2014 tarihine ait kredi faizi ödemesinden kesinti yoluyla yapılan banka ve sigorta muameleleri vergisinin kesinti tarihinden itibaren işletilecek tecil faiziyle birlikte iadesi isteminin bozulan kısım hakkında yeniden verilecek kararda değerlendirileceği tabidir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kısmen reddine, kısmen de kabulüne,
2. … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının davanın 25/01/2013 ilâ 27/11/2014 tarihleri arasındaki kredi faizi ödemelerinden kesinti yoluyla yapılan banka ve sigorta muameleleri vergilerine isabet eden kısmının süre aşımı yönünden reddine ilişkin hüküm fıkrasının ONANMASINA,
3. Kararın, 29/12/2014 tarihine ait kredi faizi ödemesinden kesinti yoluyla yapılan banka ve sigorta muameleleri vergisi yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasının ise BOZULMASINA,
4. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar vermek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
5. Yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine,
6. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 19/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

X – KARŞI OY :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 8. maddesinin 1. fıkrasında, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişiler, mükellef; 2. fıkrasında, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişiler de vergi sorumlusu olarak tanımlanmış; ”Vergi mahkemesinde dava açmaya yetkili olanlar” başlıklı 377. maddesinin 2686 sayılı Kanun’un 50. maddesiyle değişik 1. fıkrasında, mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri hükmü yer almış; 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 28. maddesinin 1. fıkrasında, banka ve sigorta şirketlerinin, 10/06/1985 tarihli ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’na göre yaptıkları işlemler hariç olmak üzere, her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları bütün muameleler dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paraların banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi olduğu belirtilerek, banka ve sigorta muameleleri vergisinin mükellefi olduğu hükme bağlanmıştır.
Öte yandan; 2577 sayılı Kanun’un 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde, ehliyet hususu, ilk inceleme konuları arasında sayılmış; 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, ehliyetsiz kişi tarafından açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmış olup; bu hükümlere göre, idari dava açan kişinin dava ehliyetinin varlığı, açılan davanın incelenebilmesi için zorunlu bulunmaktadır.
Banka ve sigorta muameleleri vergisinin de dahil bulunduğu dolaylı vergilerde, vergi yükünün, çeşitli ekonomik durumlardan yararlanılmak suretiyle başkalarına devredilmesi sebebiyle, nihai katlanıcısı olmamasına; yani, vergiyi kendi malvarlığından ödememesine karşın; bu vergilerin mükellefi, vergiyi doğuran olayı kendi şahsında gerçekleştiren kanuni mükelleflerdir.
İdari yargı düzeni içerisinde yer alan vergi mahkemelerinin görev alanına giren uyuşmazlıklar, kanuni mükelleflerle vergi idareleri arasındaki ilişkilerden doğan uyuşmazlıklardır. Dolayısıyla, idari yargıda açılacak davalarda, verginin nihai katlanıcısının kim olduğuna bakılmaksızın, 213 sayılı Kanun’un anılan 377. maddesi uyarınca, dava açma yetkisi verginin mükellefine ait bulunmaktadır.
Sözü edilen hukuki durum karşısında; vergiye nihai olarak katlanan organize sanayi bölgesi tarafından açılan davanın dava açma yetkisinin verginin mükellefine ait bulunduğu gerekçesiyle ehliyet yönünden reddi gerekirken, istemin özeti bölümünde yer alan gerekçelerle reddedilmesinde sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmediğinden, temyiz isteminin bu gerekçeyle reddi gerektiği oyuyla Daire Kararına katılmıyorum.