Danıştay Kararı 7. Daire 2009/3997 E. 2010/5651 K. 06.12.2010 T.

7. Daire         2009/3997 E.  ,  2010/5651 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2009/3997
Karar No : 2010/5651

Temyiz İsteminde Bulunan :
Karşı Taraf : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına …
İstemin Özeti : Davacının ortağı olduğu … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına kayıtlı … tarih ve … sayılı dahilde işleme izin belgesi kapsamındaki … tarih ve … sayılı gümrük giriş beyannamesi; … tarih ve … sayılı dahilde işleme izin belgesi kapsamındaki … tarih ve … sayılı gümrük giriş beyannamesi ve … tarih ve … sayılı dahilde işleme izin belgesi kapsamındaki … tarih ve … sayılı; … tarih ve … sayılı gümrük giriş beyannameleri muhteviyatı eşya nedeniyle tahakkuk ettirilen gümrük ve katma değer vergileri ile hesaplanan gecikme faizi ve para cezasının vadesinde ödenmediğinden bahisle, tahsili amacıyla davacı adına düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; davacıya … tarihinde tebliğ edilen ödeme emrine karşı yedi günlük dava açma süresi sona erdikten sonra 10.10.2008 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; dava konusu ödeme emrinin, … tarihinde usulsüz şekilde tebliğ edildiği; tebliğ mazbatasında, kapı numarasının 67/4 olarak yazılmadığı ve rakamlarda karalama yapıldığı; tebligata ilişkin haber kâğıdının kapısına yapıştırılmadığı; başkasının kapısına yapıştırılan haber kâğıdından da haberi olmadığı; başka bir iş için Muhtarlığa gidildiğinde durumun öğrenildiği ve hemen dava açıldığı; ayrıca, tebligat evrakında, komşusu olarak belirtilen …’ın muhtarlık kaydına rastlanmadığına dair belgenin dilekçe ekinde sunulduğu; ödeme emrine itiraz için tanınan yedi günlük itiraz süresinin Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hâkimi …’nın Düşüncesi: Olayda; davalı İdarece, ödeme emrine ilişkin tebligatın, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 102’nci maddesine uygun olarak bir kez daha davacının bilinen adresine gönderilmesi gerekirken, … tarihinde usulüne uygun olarak tebligat yapıldığından bahsedilemez. Dolayısıyla, usulsüz tebligat nedeniyle, davacının, ödeme emrine Muhtarlığa gittiği 10.10.2008 tarihinde muttali olduğunun kabulü gerektiğinden, ayrıca davanın da bu tarihte açılması karşısında, süre aşımı sebebiyle davanın reddi yolunda verilen temyize konu mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, davacının ortağı olduğu … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına kayıtlı … tarih ve … sayılı dahilde işleme izin belgesi kapsamındaki … tarih ve … sayılı gümrük giriş beyannamesi, … tarih ve … sayılı dahilde işleme izin belgesi kapsamındaki … tarih ve … sayılı gümrük giriş beyannamesi ile … tarih ve … sayılı dahilde işleme izin belgesi kapsamındaki … tarih ve … sayılı, … tarih ve … sayılı gümrük giriş beyannameleri muhteviyatı eşya nedeniyle tahakkuk ettirilen gümrük ve katma değer vergileri ile hesaplanan gecikme faizi ve para cezasının vadesinde ödenmediğinden bahisle tahsili amacıyla, davacı adına düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrinin; …Mahallesi, …Sokak, No:… … adresine, davacıya tebliğ edilmek üzere gönderildiği; ancak, … tarihli tebliğ evrakına, posta dağıtıcısı tarafından; muhatabın tevziat saatinde işyerinde bulunmadığının, imza vermeyen komşusu …’ın beyanından anlaşıldığı; anılan evrakın Muhtarlığa imza karşılığı bırakıldığı; iki nolu haber kâğıdının kapısına yapıştırılarak aynı komşuya haber bırakıldığı hususlarının şerh düşüldüğü; söz konusu ödeme emrinin iptali istemiyle 10.10.2008 tarihinde açılan davanın, Mahkemece, süre aşımı sebebiyle reddedildiği anlaşılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun, “Tebliğler ve Müddetlerin Hesaplanması” başlıklı 8’inci maddesinde, hilafına bir hüküm bulunmadıkça, bu Kanunda yazılı müddetlerin hesaplanmasında ve tebliğlerin yapılmasında Vergi Usul Kanunu hükümlerinin tatbik olunacağı düzenlemesi yer almaktadır.
Anılan Kanun maddesinin atıfta bulunduğu, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Tebliğ Evrakının Teslimi” başlıklı 102’nci maddesinde ise, tebliğ olunacak evrakı muhtevi zarfın, Posta İdaresince muhatabına verileceği ve keyfiyetin muhatap ile posta memuru tarafından taahhüt ilmühaberine tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunacağı; muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde, posta memurunun durumu zarf üzerine yazacağı ve mektubun Posta İdaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderileceği; muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiği, bilinen adresinde bulunanlar veya komşuları tarafından bildirildiği takdirde, keyfiyet ve beyanda bulunanın kimliğinin tebliğ alındısına yazılarak, altının beyanı yapana imzalatılacağı, imzadan imtina ederse, tebliği yapanın bu ciheti şerh ve imza edeceği ve tebliğ edilemeyen evrakın, çıkaran mercie iade olunacağı; bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğe çıkarılacağı; ikinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeple tebliğ edilemeyerek iade olunursa, tebliğin ilan yolu ile yapılacağı; yukarıdaki fıkralarda yazılı işlemlerin, komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyet taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz’edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit olunacağı hükme bağlanmıştır.
Öte yandan; 4458 sayılı Gümrük Kanununun 201’inci maddesinde, süresi içinde ödenmeyen kesinleşmiş gümrük vergileri hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun hükümlerinin uygulanacağı; yine, 4458 sayılı Kanunun 232’nci maddesinde de, ilgilisine tebliğ edilerek kesinleşen para cezalarının da 6183 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacağı belirtilmiştir.
Bu durumda, süresi içinde ödenmeyen gümrük vergileri ve para cezaları ile ilgili ödeme emri tebliğinin, Tebligat Kanunu hükümlerine göre değil, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre yapılması gerektiği açıktır.
Olayda; Mahkemece, dava konusu ödeme emrinin, davacıya … tarihinde tebliği üzerine, yedi günlük dava açma süresi geçirildikten sonra, 10.10.2008 tarihinde dava açıldığı gerekçesiyle davanın süre aşımı sebebiyle reddi yolunda hüküm tesis edilmişse de; ödeme emrine ilişkin tebligat evrakının, posta memurunca, muhatabın tebligat sırasında adresinde bulunamaması üzerine, durum tebliğ evrakına şerh düşülerek, münasip bir süre sonra, 213 sayılı Kanunun 102’nci maddesine uygun olarak bir kez daha davacının bilinen adresine gönderilmek üzere davalı İdareye iadesi gerekirken, … tarihinde usulüne uygun olarak tebligat yapıldığından ve bu tarih itibarıyla dava açma süresinin başladığından bahsedilemez. Dolayısıyla, usulsüz tebligat nedeniyle, davacının, ödeme emrine ilişkin tebligata, Muhtarlığa gittiği 10.10.2008 tarihinde muttali olduğunun kabulü gerektiğinden, ayrıca, davanın da bu tarihte açılması karşısında, süre aşımı sebebiyle davanın reddi yolunda verilen temyize konu mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 6.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.