Danıştay Kararı 7. Daire 2008/5154 E. 2009/1342 K. – T.

7. Daire         2008/5154 E.  ,  2009/1342 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2008/5114
Karar No : 2009/1342

Temyiz İsteminde Bulunan: … Tarım Ürünleri ve Turizm İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
Vekili : Av. …
Karşı Taraf : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına İzmir Gümrük Müdürlüğü
İstemin Özeti : Davacı adına tescilli 16.1.2003 gün ve … sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi kapsamı eşya nedeniyle yapılan gümrük ve katma değer vergileri ek tahakkukuna vaki itirazın reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davanın; dava dilekçesi ekinde yer alan imza sirkülerine göre, davacı Şirket ortaklar kurulunun 8.5.1996 tarih ve 1996/1 sayılı kararıyla, … adlı kişinin 10 yıl süreyle Şirketi münferiden temsile yetkili olduğunun belirtildiği; davanın açıldığı 16.2.2007 tarihi itibarıyla anılan kişinin temsil yetki süresi dolduğundan, bu yetkinin belirtilen tarihte devam edip etmediğini gösteren imza sirküleri eklenmek suretiyle yeniden dava açılmak üzere dilekçenin reddi yolunda verilen Mahkemelerinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararı üzerine yenilenen dava dilekçesinde de aynı yanlışlıkların yapıldığı gerekçesiyle, İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca reddi yolundaki … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; davanın, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca geçerli olan vekaletnameye dayanılarak açıldığı ve vekaletnamenin azil oluncaya kadar muteber olduğu; vekalet ilişkisinin kurulduğu dönemde, Şirket müdürü olarak görev yapan …’un, davanın açıldığı tarihte bu görevinden ayrılmış olmasına karşın, ortaklık sıfatının devam etmesi nedeniyle, Türk Ticaret Kanununun limited şirketler ile ilgili hükümleri uyarınca temsile yetkili olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’ün Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddeye yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; davacı Şirket ortaklar kurulunun 8.5.1996 tarih ve 1996/1 sayılı kararıyla, … adlı kişinin 10 yıl süreyle davacı Şirketi münferiden temsile yetkili kılındığı; … Noterliğinin 12.10.2004 tarih ve 24948 yevmiye numarasıyla onaylı vekaletnamesine göre, davacı Şirket adına, yukarıda adı geçen şahıs tarafından vekil tayin edilen Av. …’ın imzaladığı dilekçeyle 16.2.2007 tarihinde görülmekte olan işbu davanın açıldığı; Mahkemece, davacı Şirket adına hareket eden … adlı kişinin davanın açıldığı tarihte temsil yetki süresinin sona ermesi ve belirtilen tarihte yetkili olduğunu gösteren imza sirkülerinin dosyada olmadığının görülmesi nedeniyle, belirtilen eksiklik giderilerek yeniden dava açılmak üzere dilekçenin reddi yolunda verilen karardan sonra yenilenen davada aynı yanlışlıkların yapıldığı gerekçesiyle, İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca davanın reddedildiği anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 3’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasında, dava konusu kararın ve belgelerin asılları veya örneklerinin dava dilekçesine ekleneceği; 14’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasının (g) bendinde, dilekçelerin mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından, 3 ve 5’inci maddelere uygun olup olmadığı yönünden inceleneceği; 4’üncü fıkrasında, dilekçeler bu yönlerden kanuna aykırı görülürse durumun görevli mahkemeye bir rapor ile bildirileceği; 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (d) bendinde de dilekçelerin 3’üncü maddeye uygun olmadıkları hallerde, otuz gün içinde 3’üncü maddeye uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak üzere dilekçenin reddine karar verileceği; aynı maddenin 5’inci fıkrasında, 1’inci fıkranın (d) bendine göre dilekçenin reddedilmesi üzerine, yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde davanın reddedileceği belirtilmiştir.
Avukatlık sözleşmesi, 1136 sayılı Kanunun 163’üncü maddesinde düzenlenmiş olup, geçerliliği herhangi bir şekil şartına bağlanmadığından, bu sözleşme ile taraflar (müvekkil ve vekil), en geniş şekilde temsil yetkisi verilmesi konusunda anlaşabilecekleri gibi, temsil yetkisinin konu, zaman vb. yönlerden sınırlandırılmasını da kararlaştırabilirler. Tüzel kişilerin kanuni temsilcileri tarafından vekaletname verilmesi durumunda ise, avukatla Şirketi temsil eden kanuni temsilci arasında değil, avukatla davacı Şirket arasında kurulmuş olan bir hukuki ilişki söz konusu olacağından; bu hukuki ilişkiyi sonlandırabilecek, yukarıda belirtilen durumlardan biri bulunmadığı sürece, vekalet akdinde imzası bulunan kanuni temsilcinin bu sıfatının devam edip etmediğine bakılmaksızın, bu akitten kaynaklanan hukuki ilişkinin varlığını sürdürdüğünün kabulü gerekir.
Olayda; Av. …’ı, davacı Şirket adına 12.10.2004 tarihinde vekil tayin eden … adlı kişinin, anılan tarih itibarıyla, Şirketi temsil yetkisinin devam ettiği hususu tartışmasızdır. Dosyada, anılan Avukat ile Şirket arasında kurulan vekalet ilişkisinin sona erdirildiğine dair herhangi bir belge ve bilgi mevcut değildir. Bu bakımdan; davacı Şirketle olan vekalet ilişkisinin devam ettiği açık bulunan adı geçen Avukat tarafından açılan davanın esasının incelenerek karara bağlanması gerekirken, usul hükümlerine aykırı olarak verilen dava dilekçesinin reddine dair karar üzerine, yenilenen davada aynı yanlışlıkların yapıldığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararda hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 9.3.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.