7. Daire 2008/1734 E. , 2012/3380 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2008/1734
Karar No : 2012/3380
Temyiz İsteminde Bulunan: … Anonim Şirketi
Karşı Taraf : … Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : Davacı tarafından imal edilip satışı yapılan ürünlere ilişkin olarak 1-29 Ağustos 2004 tarihleri için ihtirazi kayıtla beyan edilerek ödenen özel tüketim vergisine dair tahakkuk işleminin 2004/6992 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Kararla belirlenen vergi tutarına isabet eden kısmının iptali ve fazla ödendiği belirtilen verginin iadesi istemiyle açılan davayı; olayda, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli III sayılı listenin (A) cetvelinde yer alan bazı malların özel tüketim vergilerinin maktu tutarlarının belirlenmesine ilişkin, dava konusu tahakkukun dayanağı olan Bakanlar Kurulu Kararı eki Kararın iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Yedinci Dairesince, Kararın yürütülmesinin durdurulup, dayanağını oluşturan yasa kuralının, Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, iptali için Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ise de, söz konusu Bakanlar Kurulu Kararı eki Karar hakkında gerek Danıştay Yedinci Dairesince; gerekse, Anayasa Mahkemesince henüz esastan verilmiş bir karar bulunmadığından, halen yürürlükte olan Kararla belirlenen tutar üzerinden tahakkuk ettirilen vergide hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; tahakkukun dayanağı olan Bakanlar Kurulu Kararı eki Kararın iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Yedinci Dairesince yürütmenin durdurulmasına karar verildiği; bu nedenle, hukuka aykırı bulunarak yürütülmesi durdurulan düzenleme uyarınca kendilerinden tahsil edilen verginin iadesi gerektiği, öte yandan, kararda maktu harca hükmedilmesi gerekirken, nispi harca hükmedilmesinde mevzuata uyarlık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hâkimi …’ın Düşüncesi: Olayda, teslimleri özel tüketim vergisine tabi olan davacı, söz konusu verginin kanuni ve şekli mükellefi ise de; dolaylı bir vergi olup, yansıtılabilir bir özelliğe haiz olan bu verginin, davacı tarafından verginin yüklenicisi konumundaki nihai tüketicilerden tahsil edilmesi sebebiyle, üzerinde herhangi bir vergi yükü kalmamaktadır. Ayrıca; 4760 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı listedeki mallara isabet eden özel tüketim vergisinin fazla ödendiği iddia edilen kısmının mükellefine iadesi halinde, bu verginin, imal ve satışa konu edilen eşyanın özelliği ve ticari koşulları itibarıyla, vergi yükü üzerinde kalan nihai tüketicilere ödenmesinin fiilen mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durum karşısında; davacı tarafından katlanılmayan, vergi yükü üzerinde kalan nihai tüketicilere intikali de fiilen mümkün olmayan verginin davacıya iadesi, sebepsiz zenginleşmeye yol açacağından, bu husus gözetilmeksizin verilen temyize konu mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin açıklanan gerekçeyle reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Davacı kurum tarafından ihtirazi kayıtla verilen Ağustos/2004 dönemine ait Özel Tüketim Vergisi beyannamesi üzerinden yapılan tahakkukun dava konusu edilen kısmına yönelik istemi reddeden vergi mahkemesi kararının bozulması istenmiştir.
Temyize konu kararda da belirtildiği üzere tahakkukun dayanağını 2004/6992 sayılı Bakanlar Kurulu kararının ilgili bölümünün oluşturduğu anlaşılmakta olup, bu kısmın iptali istemiyle açılan davada Danıştay Yedinci Dairesinin 9.2.2009 gün ve E:2004/2142 K:2009/527 sayılı kararıyla ilgili bölümün iptal edildiği görüldüğünden, bu durum gözetilerek yeniden karar verilmek üzere yazılı gerekçeyle davayı reddeden vergi mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından imal edilip satışı yapılan ürünlere ilişkin olarak 1-29 Ağustos 2004 tarihleri için ihtirazi kayıtla beyan edilerek ödenen özel tüketim vergisine dair tahakkuk işleminin 2004/6992 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Kararla belirlenen vergi tutarına isabet eden kısmının iptali ve fazla ödendiği belirtilen verginin iadesi istemiyle açılan davanın, istemin özeti bölümünde yer alan gerekçeyle reddedildiği anlaşılmıştır.
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 1’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (c) bendinde, bu Kanuna ekli (III) sayılı listedeki malların ithalatı veya imal ya da inşa edenler tarafından tesliminin bir defaya mahsus olmak üzere özel tüketim vergisine tâbi olduğu belirtilmiş; 4’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (a) bendinde de, (III) sayılı listedeki malları imal, inşa veya ithal edenlerin özel tüketim vergisinin mükellefi olduğu açıklanmış; 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında ise, özel tüketim vergisinin, mükelleflerin yazılı beyanları üzerine tarh olunacağı, bu verginin, beyannamenin verildiği günde, beyanname posta ile gönderilmişse vergiyi tarh edecek daireye geldiği tarihi takip eden yedi gün içinde tarh edileceği, verginin, beyanname verme süresi içinde ödeneceği, vergilendirme döneminin; bu Kanuna ekli (III) sayılı listedeki malların tesliminde, faaliyette bulunulan takvim yılının birer aylık dönemleri olduğu, beyannamenin, bu mallar için vergilendirme dönemini izleyen ayın onbeşinci günü akşamına kadar mükellefin katma değer vergisi yönünden bağlı olduğu vergi dairesine verileceği hükme bağlanmıştır.
Bu hükümlere göre; 4760 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı listedeki alkollü içeceklerin imal ve satışıyla iştigal eden davacının bu faaliyetinin özel tüketim vergisine tabi; mükellefinin ise, davacı olduğu hususları tartışmasızdır.
Öte yandan; Vergi Hukukunda, yansıtılabilir olup olmamasına göre, vergiler dolaylı ve dolaysız olarak ikili ayrıma tabi tutulmaktadır. Vergiyi ödeyen kanuni mükellefin, ödediği vergiyi başkasına devredebildiği; diğer bir ifadeyle, vergiyi ödeyen ile vergi yüküne nihai olarak katlananların aynı kişiler olmadığı, özel tüketim vergisinin de dahil bulunduğu, dolaylı vergilerde, vergi yükünün, çeşitli ekonomik durumlardan yararlanılmak suretiyle, başkalarına devredilmesi sebebiyle, nihai katlanıcısı olmamasına; yani, vergiyi kendi malvarlığından ödememesine karşın; vergilendirme işleminde vergi İdaresinin muhatabı konumunda olan mükellef, verginin zamanında ve eksiksiz bir biçimde Hazineye intikalinin sağlanması gibi maddi yükümlülüğü yanında, beyannamenin zamanında verilmesi gibi şekli yükümlülüğü de bulunan kişidir.
Olayda da, mükellef açısından durum bu olmakla birlikte; bu verginin, satış bedeliyle birlikte alıcılardan tahsil edilmesi sebebiyle davacı üzerinde herhangi bir vergi yükü kalmamaktadır. Ayrıca; 4760 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı listedeki mallara isabet eden özel tüketim vergisinin fazla ödendiği iddia edilen kısmının mükellefine iadesi halinde, bu verginin, imal ve satışa konu edilen eşyanın özelliği ve ticari koşulları itibarıyla, vergi yükü üzerinde kalan nihai tüketicilere intikalinin fiilen mümkün olamayacağı sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durum karşısında; davacı tarafından katlanılmayan, vergi yükü üzerinde kalan nihai tüketicilere intikali de fiilen mümkün olmayan verginin davacıya iadesi, sebepsiz zenginleşmeye yol açacağından, bu husus gözetilmeksizin verilen temyize konu mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddine; hüküm altına alınan tutar üzerinden binde 7,92 oranında ve … Türk lirasından az olmamak üzere hesaplanacak nispi karar harcından, Mahkemece karara bağlanan harcın mahsubundan sonra, kalan harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına, 22.6.2012 gününde, esasta oybirliği; gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.
X-KARŞI OY
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasında, mükelleflerin özel tüketim vergisini satış belgelerinde ayrıca göstermeye mecbur oldukları, vergiye tâbi bir işlem söz konusu olmadığı veya bu Kanun kapsamına giren vergiyi fatura veya benzeri belgelerde göstermeye hakkı bulunmadığı halde, düzenlediği bu tür belgelerde bu vergiyi gösterenlerin, söz konusu vergiyi beyan ve ödemekle mükellef oldukları, bu hükmün Kanuna göre borçlu oldukları vergi tutarından daha yüksek bir tutarı gösteren mükellefler için de geçerli olduğu, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, (II) sayılı listedeki kayıt ve tescile tâbi olan malların kayıt ve tescil edildikten sonra iade edilmesi hali hariç, malların iade edilmesi, işlemin gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi veya diğer nedenlerle matrahta değişiklik vuku bulduğu ya da yersiz veya fazla vergi hesaplandığı hallerde vergiye tâbi işlemleri yapmış olan mükelleflerin; bunlarla ilgili borçlandıkları ya da ödedikleri vergiler için değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve meydana geldiği dönem içinde düzeltme yapabilecekleri, bu vergiden mahsup edebilecekleri veya iade talebinde bulunabilecekleri, (II) sayılı listede yer alan kayıt ve tescile tâbi olan mallar için dönem şartının aranmayacağı, şu kadar ki, iade olunan malların fiilen işletmeye girmiş olmasının, yersiz veya fazla ödenen verginin alıcıya iade edilmesinin ve bu işlemlerin defter kayıtları, belgeler ile beyannamede gösterilmesinin şart olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Anılan Kanuna ekli (III) sayılı listedeki alkollü içeceklerin imal ve satışıyla iştigal eden davacının bu faaliyetinin özel tüketim vergisine tabi; mükellefinin ise, davacı olduğu hususları tartışmasız olup; yersiz veya fazla ödenen özel tüketim vergisinin, mükellefine iadesi, ancak; söz konusu verginin, vergi yükü üzerinde kalan alıcılara iade edilmesi şartına bağlıdır.
Olayda; özel tüketim vergisi, satış bedeliyle birlikte alıcılardan tahsil edildiğinden mükellef olan davacı üzerinde vergi yükü kalmamaktadır. Ayrıca; 4760 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı listedeki mallara isabet eden özel tüketim vergisinin fazla ödendiği iddia edilen kısmının mükellefine iadesi halinde, bu verginin, imal ve satışa konu edilen eşyaların özelliği ve ticari koşulları itibarıyla, vergi yükü üzerinde kalan nihai tüketicilere ödenmesi fiilen mümkün de değildir.
Bu bakımdan; davacı tarafından katlanılmayan, vergi yükü üzerinde kalan nihai tüketicilere intikali de fiilen mümkün olmayan verginin davacıya iadesine, 4760 sayılı Kanunun 15’inci maddesinin yukarıda yer verilen 1’inci fıkrası hükmü karşısında hukuken olanak bulunmadığından, bu husus gözetilmeksizin verilen temyize konu mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
Bu hukuki durum karşısında; temyize konu mahkeme kararının bozulması isteminin açıklanan nedenle reddi gerekeceği oyu ile, Dairemiz kararının gerekçesine katılmıyorum.