Danıştay Kararı 7. Daire 2007/6570 E. 2009/4569 K. 04.11.2009 T.

7. Daire         2007/6570 E.  ,  2009/4569 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2007/6570
Karar No : 2009/4569

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Vekili : Av. …
Karşı Taraf : … Vergi Dairesi Başkanlığı
İstemin Özeti : Davacının murisi tarafından 9.5.1991 tarihinde noterde düzenlenen kati satış senedi ile satılan araca ilişkin motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetinin terkini ve murisçe ödenen motorlu taşıtlar vergilerinin iadesi istemiyle, davacı tarafından, vergi dairesi müdürlüğüne yapılan başvurunun reddine dair işlemin iptali ve ödenen vergilerin yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davada; olayda; ihtilafa konu araç nedeniyle davacı adına değil, davacının murisi olan … adına motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetinin tesis edildiği; ayrıca, araca ait vergilerin muris adına kesinleşmesi sebebiyle, davacı adına mükellefiyet tesis edilmeksizin, tahsili yolunda işlem tesis edilmesinin mümkün olmadığı; bu durum karşısında, başka bir kişiye ait mükellefiyetin iptali ve ödenen vergilerin iadesi istemiyle, davacı tarafından yapılan başvurunun reddi yolunda tesis edilen işlemin iptalinin istenilmesinde, davacının korunacak hukuki menfaatinin bulunmadığı; öte yandan, faiz isteminin de, yukarıda belirtilen açıklamalar karşısında reddi icap ettiği gerekçesiyle, davanın, işleme ilişkin kısmının ehliyet yönünden; faiz isteminin de buna bağlı olarak reddine dair … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:… ve K:… sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 12’nci maddesinde, ölüm halinde mükelleflerin ödevlerinin, mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçeceği yolundaki düzenleme uyarınca, davaya konu işlemin iptali ve ödenen vergilerin yasal faiziyle birlikte iadesini istemekte menfaatlerinin bulunduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi …’ün Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; … adlı kişinin sahibi bulunduğu aracın, 9.5.1991 tarihinde noterde düzenlenen kati satış senedi ile satıldığı; yeni malikçe, aracın trafik sicilindeki kaydının üzerine alınmaması ve motorlu vergisi mükellefiyet kaydının eski maliğe ait olması nedeniyle, araca ilişkin motorlu taşıtlar vergilerinin ve gecikme zammının eski malik adına tahakkuk ettirildiği ve bu kişi tarafından ödendiği; sözü geçen kişinin 11.1.2006 tarihinde ölmesi üzerine, mirasının eşi ve çocuklarına intikal ettiği; varislerce, muris adına tesis edilmiş olan mükellefiyetin terkini ve ödenen motorlu taşıtlar vergilerinin iadesi istemiyle yapılan başvurunun, vergi dairesi müdürlüğünce 7.12.2006 tarih ve 17462 sayılı işlemle reddedilmesinin ardından, bu işlemin iptali, ödenen vergilerin yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davanın, işleme ilişkin kısmının ehliyet yönünden; faiz isteminin de buna bağlı olarak reddi yolunda karar verildiği anlaşılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasının, 8.6.2000 gün ve 4577 sayılı Kanunun 5’inci maddesiyle değişik, (a) bendinde, iptal davasının tanımı; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak yapılmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere; iptal davası açılabilmesi için, davacının medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olması yeterli değildir. Ayrıca, iptali istenilen idari işlemin, davacının güncel, meşru ve kişisel bir menfaatini ihlal ediyor olması da gereklidir. İdari Yargılama Hukukunda, davada taraf olma ehliyetinin bir koşulu olarak kabul edilen menfaat ihlali söz konusu olmaksızın iptal davası açılmasına olanak bulunmamaktadır.
4421 sayılı Türk Medeni Kanununun 599’uncu maddesinde, mirasçıların, miras bırakanın ölümü üzerine mirası bir bütün olarak, kanun gereği kazanacakları; Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı olmak üzere, mirasçıların, miras bırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanacakları ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olacakları hükme bağlanmıştır.
Sözü edilen yasal düzenlemeyle, Yasa Koyucu, murisin ölümüyle birlikte, terekeye dahil hakların ve borçların mirasçılara bütün olarak intikal etmesi esasını, yani, “külli halefiyet ilkesi”ni kabul etmiştir. Bu ilkenin sonucu olarak, mirasçılar, sadece terekedeki mal ve hakları kazanmazlar; aynı zamanda, murise ait borçları da üstlenmiş olurlar. Dolayısıyla, muris tarafından gerçekleştirilen ve malvarlığını azaltıcı nitelikteki her türlü tasarruf, varise intikal eden tereke miktarını etkileyeceğinden; murisçe, bu türden muamelelere ilişkin olarak, kanuni haklarının korunması amacıyla hangi türden idari başvuru yapılabilecek ve yasal yollara müracaat edilebilecek ise, varisçe de aynı yollara başvurulabileceği ve bunda menfaatinin bulunduğu tartışmasızdır.
Bu bakımdan; muris tarafından satılan araca ait motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetinin terkini ve ödenen vergilerin iadesi istemiyle, davacı tarafından vergi dairesine yapılan başvurunun reddi yolunda tesis edilen işlemin, davacının kişisel, güncel ve meşru menfaatini etkileyeceği açık olduğundan, Mahkemece, dava hakkında, 2577 sayılı Kanunun 14’üncü maddesinde belirtilen diğer ilk inceleme hususlarına uygunluğu yönünden yapılacak yargılamayla ulaşılacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, söz konusu işlemin iptali istemiyle açılan davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 4.11.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X- KARŞI OY
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ve kararın onanması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.