Danıştay Kararı 7. Daire 2007/6456 E. 2011/7477 K. 25.10.2011 T.

7. Daire         2007/6456 E.  ,  2011/7477 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2007/6456
Karar No : 2011/7477

Temyiz İsteminde Bulunan : Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği
Vekilleri : Av.
Karşı Taraf : Gümrük ve Ticaret Bakanlığı adına …
İstemin Özeti : … sayılı ve 6.6.2005 geçerlilik tarihli A.T.A. karnesi muhteviyatı eşyanın süresinde Yurt dışı edilmediğinden bahisle, eşyaya isabet eden gümrük vergisi ile katma değer vergisinin %10 fazlasıyla birlikte tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; olayda, A.T.A. karnesiyle yurda geçici olarak ithal edilen eşyanın Yurtta kalma süresinin bittiğinin anlaşılması üzerine, söz konusu eşyanın usulüne uygun olarak mükellefiyetten ibra olunduğu hususunda bu yazının tebliğ tarihinden itibaren 6 (altı) ay içinde delil verilmediği takdirde, eşyaya isabet eden gümrük vergi ve resimlerinin %10 fazlasıyla birlikte, 6 (altı) aylık sürenin bitim tarihinden itibaren en geç 7 (yedi) gün içinde ödenmesi, aksi halde, 6183 sayılı Yasa hükümleri uyarınca tahsili cihetine gidileceği yolunda kefil kuruluş sıfatıyla davacı Kurum adına tesis edilen işlemin 12.12.2005 tarihinde davacıya tebliğ edilmesine karşın, Geçici İthalat Sözleşmesinin “Geçici Kabul Belgelerine İlişkin Ek A” başlıklı Ek-A bölümünün 9’uncu maddesinin 1’nci fıkrasının (b) bendinde öngörülen süre içerisinde delil verme mükellefiyetine uymayan ve aynı Sözleşmenin Ek-A bölümünün 8’inci maddesinin 1’inci paragrafında belirtilen meblağı depozito olarak veya geçici olmak kaydıyla ödemesi gerekirken, ödemediği anlaşılan davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; A.T.A. karnesi muhteviyatı eşyanın yurda giriş yaptığı 7.6.2004 tarihi itibarıyla Eşyaların Geçici Kabulü İçin ATA Karneleri Hakkında Gümrük Sözleşmesinin yürürlükte olmasına karşın, daha sonra yürürlüğe giren Geçici İthalat Sözleşmesi hükümleri uyarınca yapılan yargılama sonucunda karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu; kendilerine delil ibrazı için verilen süre içerisinde olmasa da, bu süre sonunu takip eden üç aylık süre içerisinde gerekli belgelerin davalı İdareye sunulmasına karşın, değerlendirmeye alınmadığı; eşyanın gerçek değerinin 20.000.- avro değil; 770.- avro olduğuna dair İsveç kefil kuruluşundan alınan yazı değerlendirmeye alınmaksızın karar verildiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi …’ün Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden; geçici olarak ithal edilen eşyaya ilişkin 4.6.2003 tarih ve … sayılı faturada, gönderici firmanın 22.5.2006 tarihli ve Stockholm Ticaret Odasının 31.5.2006 tarihli yazılarında, eşyanın değerinin, gönderici firma satış temsilcisinin hatası sonucunda 200.000.- sek (20.000.- avro) olarak gösterildiği; oysa, eşyanın gerçek değerinin 7.230.- sek (770.- avro) olduğunun belirtildiği; ödeme emrine konu vergilerin de 20.000.- avroluk tutar esas alınarak hesaplandığı anlaşılmıştır.
Vergi borcunun doğumuna kaynaklık eden ithal eşyasının gerçek değerinin daha düşük miktarı içerdiği yukarıda belirtilen belgelerle sabit olduğundan ve bu hususun 6183 sayılı Kanunun 58’inci maddesinde öngörülen “borcum yoktur.” iddiası kapsamında değerlendirilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi icap ettiği anlaşılmakla, aksi yönde yazılı gerekçeyle davanın reddi yolunda verilen kararda isabet bulunmadığından, kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’un Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; 6.6.2005 geçerlilik tarihli A.T.A. Karnesi muhteviyatı eşyanın süresinde Yurt dışı edilmediğinden bahisle, eşyaya isabet eden gümrük ve katma değer vergilerinin %10 fazlasıyla birlikte tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinden; A.T.A. karnesi muhteviyatı eşyanın süresinde Yurt dışı edilmediğinin tespit edilmesi üzerine, söz konusu eşyanın usulüne uygun olarak mükellefiyetten ibra olunduğu hususunda bu yazının tebliğ tarihinden itibaren 6 (altı) ay içinde delil verilmediği takdirde, eşyanın karne üzerindeki değeri olan 200.000.- seklik (20.000.- avroluk) tutar esas alınmak suretiyle hesaplanan gümrük ve katma değer vergilerinin %10 fazlasıyla birlikte, 6 (altı) aylık sürenin bitim tarihinden itibaren en geç 7 (yedi) gün içinde ödenmesi, aksi halde, 6183 sayılı Yasa hükümleri uyarınca tahsili cihetine gidileceği yolunda kefil kuruluş sıfatıyla davacı Kurum adına tesis edilen işlemin tebliği üzerine, davacı tarafından, tanınan altı aylık süre içerisinde delil ibrazında bulunulmadığı; ayrıca, söz konusu vergilerin ödeme yapılmayarak ve dava açılmaksızın kesinleşmesi üzerine tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan işbu dava derdest iken, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen, geçici olarak ithal edilen eşyaya ilişkin 4.6.2003 tarih ve … sayılı faturada, gönderici firmanın 22.5.2006 tarihli ve Stockholm Ticaret Odasının 31.5.2006 tarihli yazılarında, eşyanın değerinin, gönderici firma satış temsilcisinin hatası sonucunda 200.000.- sek (20.000.- avro) olarak gösterildiği; oysa, eşyanın gerçek değerinin 7.230.- sek (770.- avro) olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
Geçici İthalat Sözleşmesinin EK-A Geçici Kabul Belgelerine İlişkin Ek (ATA Karneleri ve CPD Karneleri) BÖLÜM I Tanımlar başlıklı 1’inci maddesinin (f) fıkrasında “Kefil Kuruluş” deyiminin, bir akit taraf ülkesinde bu Ek’in 8’inci maddesinde öngörülen miktarı garanti etmeye o akit taraf gümrük makamlarınca yetkili kılınan ve teminat zincirine bağlı olan kuruluşu ifade ettiği; BÖLÜM IV Teminat başlıklı 8’inci maddesinin 1’inci fıkrasında, her kefil kuruluşun, kurulduğu ülkenin gümrük makamlarına, mütekabil belge veren kuruluş tarafından çıkarılan geçici ithalat belgeleri ile o ülkeye ithal edilen eşya (taşıma araçları dahil) konusunda geçici ithalat veya gümrük transiti için tespit edilmiş şartlara uyulmamış olması halinde, Sözleşmenin 4’üncü maddesinin, 4’üncü paragrafında sözü edilenler hariç olmak üzere, ithal vergi ve resimleri ile ödenmesi gereken sair meblağı ödemeyi taahhüt edeceği; bu kuruluşun yukarıda sözü edilen meblağın ödenmesi konusunda, bu meblağları ödeyecek olan kişilerle müşterek ve müteselsil olarak sorumlu oldukları; 2’nci fıkrasında da, kefil kuruluşun ATA karnesinden kaynaklanan sorumluluğunun, ithal vergi ve resimleri tutarının %10 fazlasını aşmayacağı hükümlerine yer verilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 55’inci maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; 58’inci maddesinde ise, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği ya da zaman aşımına uğradığı iddialarıyla, ödeme emrinin iptali istemiyle dava açabileceği hüküm altına alınmıştır.
Bu durum karşısında, eşyaya ilişkin fatura, gönderici firma ve Ticaret Odası yazılarında açıkça ithale konu eşyanın gerçek değerinin 20.000.- avro değil; 770.- avro olduğu ifade edildiğinden ve bu hususun, yukarıda anılan Kanunun 58’inci maddesinde öngörülen “borcum yoktur” iddiası kapsamında değerlendirilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken, aksi yolda yazılı gerekçeyle, amme alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne, mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 25.10.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X- KARŞI OY
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddedilerek, kararın onanması gerektiği oyuyla, aksi yolda verilen Dairemiz kararına katılmıyoruz.