Danıştay Kararı 7. Daire 2007/5116 E. 2009/4267 K. 20.10.2009 T.

7. Daire         2007/5116 E.  ,  2009/4267 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2007/5116
Karar No : 2009/4267

Temyiz İsteminde Bulunan : … İnşaat Turizm ve Yatırım Sanayi Ticaret Anonim Şirketi
Vekilleri: Av. …
Karşı Taraf : İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
İstemin Özeti : Davacının işlemlerinin damga vergisi yönünden incelenmesi sonucunda, konut satışı dolayısıyla alıcılar ile birlikte düzenleyip imzaladığı sözleşmelere ait damga vergisi yükümlülüğünü yerine getirmediğinin tespit edildiğinden bahisle, 2004 yılının değişik dönemleri için salınan damga vergisine, kesilen vergi zıyaı cezasına ve aynı yıl için kesilen özel usulsüzlük cezasına dair işlemlerin iptali istemiyle açılan davada; olayda; arsa payı karşılığında kat yapımı işiyle iştigal eden davacı Şirketin kat tahsis sözleşmelerine ait damga vergisini ödemediği hususunun vergi inceleme raporu eki tutanakta imzası bulunan Şirket yetkililerince kabul edilmiş olması karşısında, dava konusu tarh ve vergi zıyaı cezası kesme işlemlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı; öte yandan; damga vergisi yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle Kanunda özel usulsüzlük cezası öngörülmediği gerekçesiyle özel usulsüzlük cezası kesilmesi işlemini iptal eden; kısmen de davayı reddeden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının redde ilişkin hüküm fıkrasının; inceleme raporu eki tutanağın tebligat mahiyetinde olması sebebiyle imzalandığı; sözleşmeleri alıcı sıfatıyla imzalayan kişilere ait nüshaların vergilerinin kendilerinden istenilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : Dosyanın incelenmesinden; taşınmaz satışına ilişkin olarak alıcılar ile satıcı olan davacı arasında adi yazılı şekilde düzenlenen sözleşmelere isabet eden damga vergisinin ödenmediğinden bahisle işlem tesis edildiği anlaşılmıştır.
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1’inci maddesi hükmüne göre, bir kağıdın damga vergisine tabi olması için, yazılıp imzalanması veya imza yerine geçen bir işaret konulması suretiyle düzenlenmesi ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmesi için ibraz edilebilir nitelikte olması gerekir.
2644 sayılı Tapu Kanununun 26’ncı maddesi ile 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60’ncı maddesi hükümlerine göre ise, taşınmaz mülkiyetinin nakli borcunu doğuran sözleşmelerin resmi şekilde yapılması zorunludur. Bu şekilde yapılmayan sözleşmeler hukuken geçerli olmadıklarından; dolayısıyla, herhangi bir hususu ispat veya belli etme niteliği taşımadıklarından, damga vergisi yükümlülüğü doğurmalarına olanak yoktur.
Olayda; tarafların kendi aralarında adi yazılı şekilde düzenledikleri sözleşmeler, resmi şekilde yapılmamaları nedeniyle hukuken geçerli olmadıklarından, ortada, damga vergisine tabi mukavele mevcut değildir. Bu bakımdan; söz konusu kağıtların damga vergisine tabi olduğundan bahisle tesis edilen tarh ve ceza kesme işlemlerinde hukuka uyarlık bulunmadığından, mahkeme kararının davanın kısmen reddine dair hüküm fıkrasında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, mahkeme kararının temyize konu hüküm fıkrasının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’un Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; davacının, işlemlerinin damga vergisi yönünden incelenmesi sonucunda, konut satışı dolayısıyla alıcılar ile birlikte düzenleyip imzaladığı sözleşmelere ait damga vergisi yükümlülüğünü yerine getirmediğinin tespit edildiğinden bahisle, 2004 yılının değişik dönemleri için salınan damga vergisine, kesilen vergi zıyaı cezasına ve aynı yıl için kesilen özel usulsüzlük cezasına dair işlemlerin iptali istemiyle açılan davada, Mahkemece, davanın damga vergisine ve vergi zıyaı cezasına ilişkin kısmının reddedildiği anlaşılmıştır.
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1’inci maddesinin birinci fıkrasında; bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; ikinci fıkrasında; bu kanundaki kağıtlar teriminin, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konulmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade ettiği hükme bağlanmış; Kanuna ekli (1) sayılı Tablonun, “I. Akitlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünde de, belli parayı ihtiva eden kağıtlardan, mukavelenamelerin, taahhütnamelerin ve temliknamelerin binde 7,5 oranında damga vergisine tabi olduğu açıklanmıştır.
Bu düzenlemelerden; damga vergisinin, kişiler tarafından imzalanan kağıtlara, Devletçe, herhangi bir hususu ispat ve belli etme gücü tanınmasının karşılığı olduğu; dolayısıyla, bu güce sahip bulunmayan; daha açık olarak, bir hususu ispat ve belli edici nitelik taşımayan kağıtların damga vergisine tabi tutulamayacağı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan; dosyadaki uyuşmazlığın çözümü, davacı tarafından alıcılar ile birlikte düzenlenip imzalanan kat tahsis sözleşmelerinin açıklanan şekilde hukuki değer taşıyıp taşımadıklarının belirlenmesine bağlı bulunmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 705’inci maddesinin birinci fıkrasında, taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının tescille olacağı öngörüldükten sonra, aynı Kanunun 706’ncı maddesinin birinci fıkrasında, taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olmasının, resmi şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlı olduğu hükmüne yer verilmiş; 2644 sayılı Tapu Kanununun 26’ncı maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan biçiminde de, mülkiyete müteallik resmi senetlerin, tapu sicil muhafızları veya memurları tarafından düzenleneceği belirtilmiş; 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60’ncı maddesinde ise, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin yapılması noterlerin görevleri arasında sayılmıştır.
Görüldüğü üzere; taşınmaz mülkiyetinin devrini konu edinen sözleşmeler, ancak resmi şekilde yapılmak koşuluyla hukuki değere sahip bulunmaktadır. Sözleşmenin resmi şekilde yapıldığının kabulü ise, tapu sicil görevlilerince veya noter tarafından düzenlenmiş olmasıyla mümkündür. Dolayısıyla; olayda olduğu gibi, taraflar arasında hariçte düzenlenen mülkiyet devrini amaçlayan sözleşmelerin, ispat ve belli etme gücünün varlığından söz edilmesine hukuki olanak yoktur.
Bu itibarla; ortada, Damga Vergisi Kanununun yukarıda sözü edilen 1’inci maddesi anlamında vergiye tabi kağıt bulunmadığından; dava konusu tarh ve ceza kesme işlemleriyle, vergi mahkemesi kararının aksi yolda verilen temyize konu hüküm fıkrasında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının davanın kısmen reddi yolundaki hüküm fıkrasının bozulmasına; bozma kararı üzerine, Mahkemece, yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 20.10.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

(X) KARŞI OY
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı gerekçeler karşısında, vergi mahkemesi kararının temyize konu hüküm fıkrasının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile sözü geçen hüküm fıkrasının onanması gerektiği görüşü ile karara katılmıyorum.