Danıştay Kararı 7. Daire 2007/1132 E. 2008/1782 K. 18.03.2008 T.

7. Daire         2007/1132 E.  ,  2008/1782 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2007/1132
Karar No : 2008/1782

Temyiz İsteminde Bulunan: …Çelik Dış Ticaret Limited Şirketi
Karşı Taraf : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına …
İstemin Özeti : Davacı adına tescilli 21.8.2003 gün ve … sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyanın beyan edilen kıymetinin noksan olduğundan bahisle ek olarak tahakkuk ettirilen katma değer vergisi üzerinden hesaplanarak karara bağlanan para cezasına vaki itirazın reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davayı; aynı olay sebebiyle yapılan ve para cezasının dayanağını oluşturan ek katma değer vergisi tahakkukuna vaki itirazın reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davanın, Mahkemelerinin … gün ve E:…; K:…sayılı kararıyla reddedildiğinin anlaşılması karşısında, para cezası işleminde de isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddeden …Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:…sayılı kararının; ithalatlara ilişkin gümrük işlemlerini yapan müşavirlik firmasının, kendisine verdikleri gerçek faturalar yerine sahte belge düzenlemek suretiyle hem kendilerini, hem de gümrük İdaresini dolandırdığı; bu sebeple, firma yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulundukları, vergilerin eksik tahakkuk ettirilmesinden tamamen, müşavir firmanın sorumlu olması nedeniyle para cezasının bu firmadan istenilmesi gerektiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Ceza Hukukunun temel ilkelerinden biri olan ve Vergi Hukukundaki suç ve cezalar için de geçerli olduğu konusunda kuşku bulunmayan ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ”Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar” başlıklı 38’inci maddesinin 7’nci fıkrasında kurala bağlanan, ”ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesi, herkesin kendi fiilinden sorumlu tutulması, cezanın yalnız, suçu işleyenlerle iştirak edenlere verilmesi, suça katkısı bulunmayanlara ceza sorumluluğu yükletilemeyeceğini; hiç kimsenin işlemediği bir suçtan dolayı sorumlu tutulamayacağını, bir başkasının işlediği suçun, suçu işlemeyenlere sirayet edemeyeceğini ifade etmektedir.
Olayda, vergi kaybına neden olan eylem, davalı İdarece de kabul edildiği üzere, davacının ithalat işlemlerini gerçekleştiren gümrük müşaviri Şirket yetkililerince gerçekleştirildiğinden ve adı geçen Şirket yetkilileri hakkında teşekkül halinde sahte evrak kullanmak suretiyle toplu kaçakçılık suçundan dolayı 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümleri uyarınca ceza davası açılmış olduğundan; suça iştirak ettiği yolunda herhangi bir bilgi, belge ve iddia da bulunmayan davacı adına ceza kesilmesinde ve açılan davanın reddi yolunda verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava dosyası ile davacıya ait olup Dairemizde bulunan diğer benzer dosyaların birlikte incelenmesinden, davacı Şirketçe sekiz ayrı serbest dolaşıma giriş beyannamesi ile ithali gerçekleştirilen eşyaya ait ithal işlemlerinin, davacı adına, ”… Gümrük Müşavirlik Uluslararası Nakliyat İthalat İhracat Ticaret Limited Şirketi” tarafından gerçekleştirildiği; adı geçen Müşavirlik firmasınca, gümrük işlemleri yapılan …Boru Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi” ve …Metal Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi”ne ait ithalatlarda, sahte evrak ibrazı suretiyle kaçakçılık suçu işlendiğinin tespiti üzerine, davacı Şirkete ait ithalatların da incelemeye alındığı; inceleme sırasında davacıdan alınan fatura nüshalarında eşyanın gerçek kıymetinin yazılı olduğu, ithalata aracılık eden banka kayıtlarında da, döviz transferi işlemlerinin gerçek kıymet üzerinden yapıldığı; ancak, müşavir firmaca, giriş beyannamelerinin, düzenlenen, düşük kıymetli faturalara istinaden doldurulduğu, beyannamelere sahte döviz dekontları eklendiği ve vergilerin de, bu kıymetler üzerinden tahakkuk ettirilip noksan ödendiği, davacıya ise, gerçek kıymet üzerinden düzenlenmiş sahte beyannamelerle sahte gümrük vezne alındılarının verildiğinin tespit edildiği; davacı tarafından, durumun ortaya çıkmasından sonra adı geçen Şirket yetkilileri hakkında Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 51’inci maddesinde, mükelleflerin ithalde beyan ettikleri matrahla, tahakkuk veya inceleme yapanların veyahut tetkike yetkili kılınanların buldukları matrahlar üzerinden hesaplanan vergi farkları hakkında, Gümrük Kanunu uyarınca gümrük vergisindeki esaslar dairesinde ceza uygulanacağı kurala bağlanmış; 4458 sayılı Gümrük Kanununun 234’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendinde de, kıymeti üzerinden gümrük vergisine tabi eşyanın beyan edilen kıymetinin, muayene ve denetleme sonucunda, bu Kanunun 23 ila 31’inci maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenen kıymete göre noksan bulunması halinde, noksanlığa ait vergiden başka bu vergi farkının üç katı para cezası alınacağı hükme bağlandıktan sonra, aynı Kanunun 242’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında, kişilerin, cezalara karşı yedi gün içinde kararı alan gümrük idaresinin bağlı bulunduğu gümrük başmüdürlüğü nezdinde itirazda bulunabilecekleri; aynı maddenin 7’nci fıkrasında ise, gümrük başmüdürlüklerinin kararlarına karşı, idari yargı mercilerine başvurulabileceği hükümleri yer almıştır.
İlgililer hakkında, ek olarak tahakkuk ettirilen vergiler üzerinden hesaplanarak karara bağlanan para cezalarına vaki itirazların reddine dair işlemlerin iptalleri istemiyle açılan davalarda, para cezasının dayanağını oluşturan vergilerin ek tahakkukuna vaki itirazın reddi yolundaki başmüdürlük işleminin iptali istemiyle açılan davada, işin esasının incelenmesi sonucunda, işlemin yerinde olduğu gerekçesiyle verilen, davanın reddi kararı üzerine oluşacak hukuki durum, etkili olmakla birlikte, vergi tahakkuk ettirilmesine ilişkin işlem ile para cezası kesilmesine ilişkin işlemlerin ayrı ayrı işlemler olması ve iki işlem arasındaki ilişkinin birinin diğerinin matrahını ve dayanağını oluşturmaktan ibaret bulunması nedeniyle, kıymet farkına dayalı olarak tesis edilen katma değer vergisi para cezası kesme işlemine vaki itirazın reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan işbu davada, dava konusu işlemin, Gümrük Kanununda, para cezası kesilebilmesi açısından öngörülen koşulların olayda gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin diğer unsurları ve cezayı gerektiren suç ile adına ceza kesilen kişinin eylemi arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı yönünden de hukuka uygunluğunun incelenmesi zorunludur.
Ceza Hukukunda, kanunun cezalandırdığı eylem olarak tanımlanan suç, isnat kabiliyetine sahip bir şahsın kusurlu iradesinin yarattığı icrai veya ihmali bir hareketin meydana getirdiği, kanunda yazılı tipe uygun, hukuka aykırı ve yaptırım olarak bir cezanın uygulanmasını gerektiren eylemdir. Bu tanıma göre bir eylemin suç sayılabilmesi için, eylem sahibinin kusurlu iradesinin ürünü olması, kanunda sayılı tipe uygun bulunması ve bir yaptırımın uygulanmasını gerektiriyor olması şarttır. Vergi suçu, verginin mükellefi veya sorumlusu ya da bunlarla hukuki ilişkide bulunan üçüncü kişilerce vergi kanunlarında tanımı yapılan ve genellikle kamu maliyesinin gelir kaybına yol açan, vergi kanunlarıyla getirilen kuralların ihlali sonucunu doğuran eylemdir. Ceza ise, suç tanımına uyan eylemi gerçekleştiren kişilere uygulanacak olan ve nev’i, süresi ve miktarları kanunla belirlenen yaptırımlardır. Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemeyeceği ve kanunun açıkça cezayı arttırıcı bir neden olarak görmediği bir husustan dolayı kimsenin cezasının artırılamayacağı, ”suçta kanunilik”; hiç kimsenin belli bir suçla ilgili olarak kanunda öngörülmeyen bir ceza ile ya da kanunda öngörülenden daha ağır bir ceza ile cezalandırılamayacağı ise, ”cezada kanunilik” ilkesinin özünü oluşturmaktadır.
Yukarıda yer alan tanımlardan da anlaşılacağı üzere, suç ile onun hukuki müeyyidesi olan cezanın ortak süjesi, suçu işleyen kişidir. ”Ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesi gereği, cezanın muhatabının, iştirak hükümleri saklı kalmak kaydıyla, kanunların suç saydığı eylemi gerçekleştiren kişi olması zorunludur.
Ceza Hukukunun temel ilkelerinden biri olan ve Vergi Hukukundaki suç ve cezalar için de geçerli olduğu konusunda kuşku bulunmayan ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ”Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar” başlıklı 38’inci maddesinin 7’nci fıkrasında kurala bağlanan, ”ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesi, herkesin kendi fiilinden sorumlu tutulması, cezanın yalnız, suçu işleyenlerle iştirak edenlere verilmesi, suça katkısı bulunmayanlara ceza sorumluluğu yükletilemeyeceğini; hiç kimsenin işlemediği bir suçtan dolayı sorumlu tutulamayacağını, bir başkasının işlediği suçun, suçu işlemeyenlere sirayet edemeyeceğini ifade etmektedir.
Gümrük Kanununun ”Cezalar” başlıklı Onbirinci Kısmının ”Genel Hükümler”e ilişkin Birinci Bölümünün 231’inci maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan, ”Bu Kanun hükümlerine aykırı hareket edenlere bu Kanunda yazılı ceza hükümleri uygulanır.” hükmü de, anılan ilke doğrultusunda vazedilmiştir. Bu hükümden de anlaşılacağı gibi, ceza kesme işlemi, Gümrük Kanunu hükümlerine aykırı hareket edenler adına tesis edilmek zorundadır.
Olayda, vergi kaybına neden olan eylem, davalı İdarece de kabul edildiği üzere, davacının ithalat işlemlerini gerçekleştiren gümrük müşavirlik şirketi yetkililerince gerçekleştirildiğinden ve adı geçen Şirket yetkilileri hakkında teşekkül halinde sahte evrak kullanmak suretiyle toplu kaçakçılık yapmak suçundan dolayı, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümleri uyarınca Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesinde ceza davası açılmış olduğundan; suça iştirak ettiği yolunda herhangi bir bilgi, belge ve iddia da bulunmayan davacı adına ceza kesilmesinde ve açılan davanın reddi yolunda verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 18.3.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.