Danıştay Kararı 7. Daire 2006/41 E. 2007/1679 K. 11.04.2007 T.

7. Daire         2006/41 E.  ,  2007/1679 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2006/41
Karar No : 2007/1679

Temyiz İsteminde Bulunan : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına …
Karşı Taraf : … Anonim Şirketi
Vekili : Av. …
İstemin Özeti: Davacı Banka adına, 4.2.1999 gün ve … sayılı teminat mektubu nedeniyle hesaplanan gecikme zammının (gecikme zammı oranında faizin) tahsili amacıyla düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emrini; ödeme emrinde, alacağın ödenmesi için otuz günlük ödeme süresi gösterilmesi suretiyle davacı, dava açma süresi yönünden yanıltıldığından, davanın süresinde açıldığı kabul edildikten sonra, taahhüt süresinin sona erdiği 2000/Aralık döneminde teminatı paraya çevirme hakkına sahip olan davalı İdarece dört yıl geçtikten sonra işlem tesis edilmesinde davacı Bankaya kusur yüklenemeyeceği gerekçesiyle iptal eden …Vergi Mahkemesinin …gün ve E:…K:…sayılı kararının; 4458 sayılı Kanunun 207’nci maddesi uyarınca hesaplanan faizin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden; davacı Banka tarafından 31.1.2003 tarihine kadar yetkili kılanan avukatların tevkil yetkisine dayanarak tayin ettikleri Avukat … tarafından imzalanan ve 31.5.2005 gününde mahkeme kaydına giren dilekçeyle açılan davada, ödeme emrinin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
Oysa; süreli tayin edilen avukatların tevkil yetkisine dayanarak tayin ettikleri kişilerin yetki süresi de tevkil yetkisine sahip olan kişiler için öngörülen süre ile sınırlı olduğundan, adı geçen Avukatın davacı Banka adına dava açması Yargılama Hukuku kurallarına göre olanaklı değildir. Ancak, tevkil yetkisi verilen kişilerin ayrıca idari görevlerinin de olduğunun anlaşılması karşısında, bu kişilerin Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde bankayı temsile yetkili olup olmadıklarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bu bakımdan; davacı tüzel kişiliğin davadaki temsili konusunda Yargılama Hukuku kurallarına göre ilk inceleme yapılmaksızın, işin esasının incelenmesi suretiyle verilen mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Temyiz başvurusu; davacı banka adına gecikme zammının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrini iptal eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
6183 sayılı Kanunun 55’inci maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı, 58’inci maddesinde ise, ödeme emrine karşı böyle bir borcun bulunmadığı veya kısmen ödendiği veya zaman aşımını uğradığı iddialarıyla 7 gün içinde dava açılabileceği öngörülmüştür.
Olayda, davacı bankaya 23.5.2005 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılan ödeme emrine karşı 31.5.2005 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunup, ödeme emrinde, borcun 30 gün içinde ödenmesi gerektiğinin belirtilmiş olmasının yukarıda sözü edilen yasa hükmü uyarınca dava açma süresini etkilememesi nedeniyle, mahkemece davanın süre aşımı yönünden reddi gerekirken işin esası incelenmek suretiyle verilen kararda hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüyle, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; 23.5.2005 gününde tebliğ edilen ödeme emrinin iptali istemiyle 31.5.2005 gününde mahkeme kaydına geçen dilekçeyle açılan davada, davanın süresinde açıldığı kabul edildikten sonra, işin esasının incelenmesi suretiyle ödeme emrinin iptali yolunda verilen mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 55’inci maddesinin birinci fıkrasında, kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, (7) gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı belirtildikten sonra, aynı Kanunun 58’inci maddesinin birinci fıkrasında, kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zaman aşımına uğradığı iddialarıyla tebliğinden itibaren (7) gün içerisinde idari dava açabileceği hükme bağlandığından, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde dava konusu edilmesi zorunlu bulunmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasının (e) bendinde ise, “süre aşımı”, ilk inceleme konuları arasında sayılmış; aynı Kanunun 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendinde de, süresinde olmayan davaların reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Her ne kadar, Mahkemece, ödeme emrinde ödeme süresi olarak (30) gün gösterilmesi ile davacının dava açma süresi konusunda yanıltıldığından hareketle davanın süresinde açıldığı kabul edilmiş ise de; ödeme emrinde yazılı (30) günlük sürenin, idari dava açma süresi değil, kamu alacağının ödenmesi için belirlenen süre olduğu, anılan ödeme emrinin incelenmesinden anlaşılmıştır. Öte yandan; 6183 sayılı Kanunda, ödeme emirlerine karşı açılacak idari davalara ait süreyi, ödeme süresine bağlayan bir düzenleme olmadığı gibi; anılan Kanunun 58’nci maddesinde, dava açma süresinin (7) gün olduğu da, açık biçimde gösterilmiştir. Ayrıca; yukarıda sözü edilen hükümlerde açıkça düzenlenen ödeme veya dava açma süresi konusunda idarece ilgililere yanlış bilgi verilmiş olmasının, dava açma süresini değiştirmesi de düşünülemeyeceğinden; hizmet kusuru nedeniyle tam yargı davasına yol açabilecek nitelikteki böyle bir durum nedeniyle, yasada öngörülmeyen dava açma süresinden yararlanılması mümkün değildir.
Bu bakımdan; ödeme emrinin iptali istemiyle, 6183 sayılı Kanunun 58’inci maddesinin yukarıda anılan hükmünde öngörülen yedi günlük dava açma süresinin geçirilmesinden sonra açılan davada, süre aşımı bulunduğundan; davanın, bu nedenle, reddi gerekirken, işin esası incelenmek suretiyle verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine, Mahkemece, yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 11.4.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.