Danıştay Kararı 7. Daire 2006/2231 E. 2007/2766 K. 14.06.2007 T.

7. Daire         2006/2231 E.  ,  2007/2766 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2006/2231
Karar No : 2007/2766

Temyiz İsteminde Bulunan: … Spor Malzemeleri Satış ve Pazarlama Anonim Şirketi
Karşı Taraf : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına …
İstemin Özeti : Davacı Şirket adına tescilli 16 ayrı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyaya ilişkin olarak, beyana göre tahakkuk ettirilen gümrük ve katma değer vergilerinden, royalti bedeline isabet eden kısımlarına vaki itirazların reddine dair işlemlerin iptali istemiyle açılan davada verilen … Vergi Mahkemesinin …gün ve E:…; K:…sayılı kararının; dilekçede yazılı nedenlerle bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Olayda, davacı adına tesis edilen işlemin hukuka uygun olup olmadığı hususunda karar verilebilmesi için, öncelikle usul sorunlarının sırasıyla görüşülerek oylanması, bu sorunların giderilmesinden sonra, dava hakında karar verilmesi gerekirken, her biri, kararın oluşmasına imkan vermeyecek şekilde, farklı gerekçelerle görüş bildiren hakimlerden birinin kullandığı azlık oyu doğrultusunda yazdığı ”muhalefet”in mahkeme kararı olarak kabulü mümkün bulunmadığından, Usul Hukukuna aykırı bir şekilde verilen temyize konu kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Temyiz başvurusu; davacı Şirket adına tescilli beyannameler kapsamında ithal edilen eşyaya ilişkin olarak beyan üzerine tahakkuk ettirilen ve ihtirazi kayıtla ödenen vergilerin iadesi isteminin reddi yolundaki işlemlerin iptali istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Davaların Karara Bağlanması” başlıklı 22’nci maddesinin 1’inci fıkrasında, konular aydınlandığında meselelerin sırasıyla oya konulup karara bağlanacağı, 2’nci fıkrasında da, 15’inci maddede sayılan sebeplerden biri ile veya yargılama usullerine ilişkin meselelerde azınlıkta kalanların işin esası hakkında da oylarını kullanacakları ve azınlıkta kalanların görüşlerinin kararların altına yazılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Madde hükmü ile idari yargı yerlerinde kurul halinde bakılan davalarda davanın karara bağlanması sırasında izlenmesi gereken yöntem düzenlenmiş olup, davada öncelikle usul sorunlarının daha sonrada işin esasının karara bağlanmasının gerekli olduğu açıklanmıştır.
Mahkemece oyçokluğu ile verilen ve temyizen bozulması istenilen karar incelendiğinde; üyelerden biri; gümrük giriş beyannamelerinin tescil edildiği tarihten sonra ihtirazi kayıt ile dilekçelerin verilmesi nedeniyle, düzeltme ve itiraz yoluna gidilemeyeceği dolayısıyla açılan davanın esastan incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi gerektiği yolunda oy kullanmıştır.
Diğer üye, usul yönünden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 5’inci maddesi hükmü uyarınca her bir gümrük giriş beyannamesi kapsamı eşyaya ait tahakkuk işlemine karşı ayrı ayrı dava açılması gerektiğinden bahisle, dilekçenin reddi gerektiği oyu ile çoğunluğun, davanın heyetle görülmesi kararına katılmamıştır.
Mahkeme başkanı tarafından ise, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 242’nci maddesinin 1’inci fıkrasında öngörülen düzeltme istemine ilişkin onbeş günlük süre içerisinde ihtirazı kayıt konulabileceği, olayda da, bu süre içerisinde ihtirazı kayda ilişkin dilekçenin verilmesi nedeniyle işin esasına geçilerek yapılan inceleme sonucunda mahkemelerince verilecek ara kararı ile istenilen bilgi ve belgeler üzerinde yapılacak inceleme sonucu bir karar verilmesi gerektiği görüşüyle karara muhalif kalınmıştır.
Temyizen bozulması istenilen kararda imzası bulunan üyelerin oylarının dağılış biçimi ve dayandığı gerekçeler dikkate alındığında; kararın hüküm fıkrasında oyçokluğunun sağlanmadığı ve kararın gerçekte tek bir üyenin oyuyla alınmış bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davaya konu edilen işlemin hukuka uygun olup olmadığı hususunun karara bağlanması sırasında Mahkemece, yukarıda sözü edilen maddede öngörülen davada öncelikle ortaya çıkan usul sorunlarının, daha sonra işin esasının oylanması gerektiği yolundaki sıralamaya uyulmadığı, dolayısıyla, usulüne uygun şekilde verilmiş bir yargı kararı bulunmadığından, yazılı gerekçeyle verilen mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak usulüne uygun bir şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu, davacı Şirket adına tescilli 16 ayrı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyaya ilişkin olarak, beyana göre tahakkuk ettirilen gümrük ve katma değer vergilerinden, royalti bedeline isabet eden kısımlarına vaki itirazların reddine dair işlemlerin iptali istemiyle açılan davada verilen kararın bozulması istemine ilişkindir.
2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 4’üncü maddesinde; idare ve vergi mahkemelerinde birer başkan ile yeteri kadar üye bulunacağı; Mahkeme kurullarının, başkan ile iki üyeden oluşacağı hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun ”Davaların karara bağlanması” başlıklı 22’nci maddesinde, konular aydınlandığında, meselelerin sırasıyla oya konulacağı ve karara bağlanacağı belirtildikten sonra; 15’inci maddede sayılan sebeplerden biri ile veya yargılama usullerine ilişkin meselelerde azınlıkta kalanların işin esası hakkında da oylarını kullanacakları, azınlıkta kalanların görüşlerinin, kararın altına yazılacağı hüküm altına alınmış; 24’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında ise; kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hüküm; kararın tarihi ve oybirliği ile mi, oyçokluğu ile mi verildiği ve kararı veren mahkeme başkanı ve üyelerinin veya hakiminin ad ve soyadları ve imzaları ile varsa karşı oyları, kararda bulunacak hususlar arasında sayılmıştır.
Yukarıda yer verilen hükümlerden de anlaşılacağı üzere; Türk İdari Yargı Sisteminde, tek hakimle bakılması gereken davalar dışında, toplu yargılama usulü benimsenmiş bulunmaktadır. Bu sistemde, uyuşmazlığı sona erdiren, diğer bir deyişle, hakimin davadan elini çekmesi sonucunu doğuran, nihai karar aşamasına gelinmeden önce, varsa usul sorunlarının görüşülüp oylanarak bir sonuca ulaşılması, mevcut usul sorunlarının aşılmasından sonra, işin esası hakkında görüşme yapılarak, uyuşmazlığın esası hakkında oylama yapılması gerekmektedir. Bu aşamaya geçilebilmesi için, taraflarca dosyaya ibraz edilen tüm belge ve bilgiler ile, idari yargı yerinin re’sen araştırma ve inceleme yapma yetkisi çerçevesinde elde edilen sonuçlara göre, maddi ve hukuki sorunların, herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek derecede aydınlığa kavuşturulmuş olması gerekir. Kararlar, yargılamaya katılan hakimlerce oybirliği ile verilebileceği gibi oyçokluğu ile de verilebilmektedir. Bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinde kararın oyçokluğu ile verildiğinden söz edilebilmesi için, görüşmeye katılan hakimlerden en az ikisinin, yapılan oylamada, aynı yönde oy kullanması, usul sorunlarından dolayı karşı oy kullanılacak olması halinde, işin esası ile ilgili oyun da belirtilmesi zorunludur. Olayda, temyizen incelenerek bozulması istenilen kararda, yargılamaya katılan hakimlerden hiçbirisi, uyuşmazlığın esası hakkında görüş bildirerek oy kullanmamış; mahkeme başkanı tarafından, davacının beyannamenin tescil tarihinden itibaren 15 gün içerisinde vermiş olduğu dilekçeyle ihtirazi kayıt iradesini ortaya koyduğundan, ara kararıyla istenilecek bilgi ve belgelerin incelenmesinden sonra karar verilmesi; üyelerden biri tarafından, birden fazla işleme karşı tek dilekçeyle dava açılamayacağı belirtilerek , 2577 sayılı Kanunun 5’inci maddesi uyarınca dilekçe ret kararı verilmesi ; diğer üye tarafından ise, davacı tarafından herhangi bir ihtirazi kayıt konulmaksızın yapılan beyana göre tahakkuk ettirilen vergilere karşı, sonradan verilen dilekçe ile itiraz edilmesini, beyan edilen vergilere itiraz edilemeyeceği kuralı uyarınca, davanın esasının incelenmesinin mümkün bulunmadığı belirtilerek davanın reddinin gerektiği yönünde görüş bildirilerek oy kullanıldığı anlaşıldığından ve bu haliyle kararın verilebilmesi için oyçokluğu sağlanamadığından, kararın oluştuğundan ve dolayısıyla, ortada bir yargı kararının varlığından söz etmek olanaklı değildir.
Her ne kadar; Kurulun iki üyesi de ”ret” yönünde görüş bildirerek karşı oy kullanmışlarsa da, biri, 2577 sayılı Kanunun 5’inci maddesine aykırılıktan dolayı dilekçenin reddi suretiyle, ayrı ayrı dilekçelerle açılacak davalarda işin esasının incelenmesine imkan tanıyor olmasına rağmen; diğer karşı oy, beyana karşı dava açılamayacağı görüşüyle, uyuşmazlığın yeniden incelenmesine imkan vermeyecek şekilde davanın reddi gerektiği doğrultusunda olduğundan, bu iki oy ile oyçokluğunun sağlandığından söz edilemez.
Bu durumda; davacı adına tesis edilen işlemin hukuka uygun olup olmadığı hususunda karar verilebilmesi için, yukarıda yer verilen hükümlere göre, öncelikle usul sorunlarının sırasıyla görüşülerek oylanması, bu sorunların giderilmesinden sonra davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, her biri, kararın oluşmasına imkan vermeyecek şekilde farklı gerekçelerle görüş bildiren hakimlerden birinin kullandığı oy doğrultusunda yazdığı görüşün mahkeme kararı olarak kabulü mümkün bulunmadığından, Usul Hukukuna aykırı bir şekilde verilen temyize konu kararda isabet görülmemiştir.
Öte yandan; bozma kararından sonra verilecek kararda, Mahkemece, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunununun 5’inci maddesinin de göz önüne alınacağı tabiidir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; temyize konu kararın, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasının (c) bendinde yer alan, usul hükümlerine uyulmamasının bozma sebebi olduğuna dair hüküm uyarınca bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 14.6.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.