Danıştay Kararı 7. Daire 2005/185 E. 2008/632 K. 04.02.2008 T.

7. Daire         2005/185 E.  ,  2008/632 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2005/185
Karar No : 2008/632

Temyiz İsteminde Bulunan: … Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : … Bankası Anonim Şirketi
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : Davacı Bankaya kredi borcu bulunan …Metal Pazarlama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait taşınmazın icra yoluyla satın alınması sırasında ihale kararına ait olup, ihtirazi kayıtla … İcra Müdürlüğüne ödenen damga vergisine ilişkin tahakkuk işlemini; davacı Bankaya borçlu bulunan Şirkete ait gayrimenkullerin İcra Müdürlüğünce yapılan ihale sonucu alacaklı Banka tarafından satın alınmasının, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 29’uncu maddesinin 6’ncı bendi uyarınca damga vergisinden muaf olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle iptal eden …Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:…sayılı kararının; damga vergisinin … İcra Müdürlüğünce ödendiği ve ödeme sırasında ihtirazi kayıt konulmadığı; 5422 sayılı Kanunun geçici 29’uncu maddesinin 6’ncı bendiyle devirlere istisna tanındığı, olayda devrin değil, icra yoluyla satışın söz konusu olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden; davacı Bankaya kredi borcu bulunan …Metal Pazarlama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait taşınmazın icra yoluyla satın alınması nedeniyle, ihale kararına ait olup, davacı tarafından ihtirazi kayıtla ihale makamı olan … İcra Müdürlüğüne ödenen damga vergisinin, İcra Müdürlüğünce, vergi dairesi müdürlüğüne 29.4.2004 günlü yazı ile beyan edilerek, aynı gün, anılan idare adına tahakkuk ettirildiği ve tahsil edildiği; ihale makamınca vergi dairesine ödenen verginin iadesi istemiyle davacı banka tarafından açılan davada, Mahkemece, tahakkuk işleminin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
Vergi Usul Kanununa göre, beyan üzerine yapılan vergi tarh ve tahakkuku işlemlerinin, beyanda bulunan tarafından usulüne uygun olarak ihtirazi kayıt konulması veya verginin mükellefince, düzeltme ve şikayet yoluyla yapılacak müracaatın reddolunması halleri dışında, idari davaya konu edilmeleri olanaklı değildir.
Olayda; ihaleye ilişkin damga vergisi, mükellef konumunda olan ihale makamı tarafından beyan edilip, beyan üzerine anılan idare adına tahakkuk ettirilip ve ihale makamınca ödendiğinden, davacı adına tesis edilmiş, idari davaya konu edilebilecek herhangi bir vergilendirme işlemi bulunmamakta olup, davanın incelenmeksizin reddi gerekirken; işin esasına girilerek verilen temyize konu mahkeme kararında isabet görülmediğinden bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; davacı Bankaya kredi borcu bulunan …Metal Pazarlama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait taşınmazın icra yoluyla satın alınması sırasında, ihale kararına ait olup, davacı tarafından ihtirazi kayıtla, ihale makamı olan … İcra Müdürlüğüne ödenen damga vergisinin, İcra Müdürlüğünce, vergi dairesi müdürlüğüne 29.4.2004 günlü yazı ile beyan edilerek, aynı gün, anılan idare adına tahakkuk ettirildiği ve tahsil edildiği; ihale makamınca vergi dairesine ödenen verginin iadesi istemiyle davacı Banka tarafından açılan davada, Mahkemece, tahakkuk işleminin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasında, damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu; resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların damga vergisinin kişilerce ödeneceği açıklandıktan sonra, 8’inci maddesinde de, bu Kanunda yazılı resmi daireden maksadın, genel ve katma bütçeli daire ve idarelerle, il özel idareleri, belediyeler ve köyler olduğu vurgulanmıştır. Bu Kanuna ekli, damga vergisinden istisna edilen kağıtlara ilişkin (2) sayılı tablonun kurumlarla ilgili kağıtları düzenleyen V’inci fıkrasının 13,14 ve 15’inci bendlerinde, bazı resmi kurumlara vergi muafiyeti tanınması da yukarıda yer alan 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 3’üncü maddesi uyarınca resmi dairelerin de damga vergisi mükellefi olduğunu göstermektedir.
Öte yandan; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 1’inci maddesinde; her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunacağı; her icra dairesinde Adalet Bakanlığınca atanacak bir icra memuru ile yeteri kadar yardımcı ve mahallince atanacak katip, mübaşir ve sair müstahdemler bulunacağı; icra memuru olmayan yerlerde bu vazifenin mahkeme başkatipleri tarafından görüleceği; adalet teşkilatının sulh mahkemesinden ibaret olduğu yerlerde, Adalet Bakanlığının bu mahkemelere, görmeye yetkili olduğu işlerde icra yetkisini de verebileceği; bu takdirde, icra memuruna ait görev ve yetkilerin mahkeme başkatibi, yokluğu halinde zabıt katibi tarafından yerine getirileceği; 5’inci maddesinde de; icra ve iflas dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği hükümlerine yer verilmiştir.
Anılan düzenlemelere göre; İcra Müdürlüğünce yapılan ihaleye ilişkin damga vergisinin mükellefi, 488 sayılı Kanunun yukarıda değinilen 3’üncü maddesi uyarınca, ihale kararında imzası olan ihale makamı, dolayısıyla Adalet Bakanlığıdır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde, mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişi; vergi sorumlusu ise, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olarak tanımlanmıştır. Anılan Kanunun 377’nci maddesinin birinci fıkrasında da, mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri açıklandıktan sonra; 378’inci maddesinin birinci fıkrasında, vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi,…tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği; mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları, bu Kanunun vergi hatalarına ilişkin hükümlerinin mahfuz olduğu hükümleri yer almıştır.
Bu hükümler uyarınca; beyan üzerine yapılan vergi tarh ve tahakkuku işlemlerinin, beyanda bulunan tarafından usulüne uygun olarak ihtirazi kayıt konulması veya verginin mükellefince, düzeltme ve şikayet yoluyla yapılacak müracaatın reddolunması halleri dışında, idari davaya konu edilmeleri olanaklı değildir.
Olayda; ihaleye ilişkin damga vergisi, mükellef konumunda olan ihale makamı tarafından beyan edilip, beyan üzerine anılan idare adına tahakkuk ettirilerek ve ihale makamınca ödendiğinden, davacı adına tesis edilmiş, idari davaya konu edilebilecek herhangi bir vergilendirme işlemi bulunmamaktadır.
Eğer ihale makamı tarafından, söz konusu meblağ, davacı Şirketten Kanun hükümlerine aykırı olarak tahsil edilmiş ise; bu durum, Adalet Bakanlığının, davacı Şirket aleyhine sebepsiz zenginleştiğini gösterir. Oysa; sebepsiz zenginleşmeden doğan uyuşmazlık, Adli Yargı yerinde, Borçlar Kanunu hükümlerine göre açılacak davaya konu edilebilir niteliktedir. Sebepsiz zenginleşilen para ile vergi borcunun ödenmiş olması, aleyhine sebepsiz zenginleşilen tarafa, söz konusu işlemin iptali istemiyle Vergi Mahkemesinde dava açma hakkı vermez.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne; yukarıda niteliği belirtilen ödemeye ilişkin işlemin iptali ve ödenen miktarın iadesine karar verilmesi istemiyle açılan işbu davanın incelenmeksizin reddi gerekirken, işin esası incelenerek verilen mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 4.2.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X-AYRIŞIK OY
Vergi Dava Daireleri Kurulunun benzer davalarda verdiği kararlar dikkate alınarak, konunun esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.