Danıştay Kararı 7. Daire 2005/1351 E. 2006/3474 K. 20.11.2006 T.

7. Daire         2005/1351 E.  ,  2006/3474 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2005/1351
Karar No : 2006/3474

Temyiz İsteminde Bulunan: Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına … İhtisas Gümrük Müdürlüğü
Karşı Taraf : … İthalat İhracat ve Ticaret Limited Şirketi
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : Davacı Şirket adına tescilli … gün ve … sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyanın kıymetinin noksan beyan edildiğinden bahisle yapılan gümrük ve katma değer vergileri ek tahakkukuna vaki itirazın reddine ilişkin işlemi; 4458 sayılı Gümrük Kanununun 24’üncü ve devamı maddelerine göre, ithal edilen eşyanın gümrük kıymetinin belirlenmesinde, öncelikle satış bedelinin esas alınması, satış bedelinin esas alınması için gerekli koşulların mevcut olmadığının tespit edilmesi halinde sırasıyla diğer yöntemlere başvurulması gerektiği; olayda, başka bir firma adına düzenlenmiş cevaplı rapor esas alınarak, sahte fatura kullanılmak suretiyle eşyanın kıymetinin düşük beyan edildiğinden bahisle işlem tesis edilmiş ise de; davacı Şirketin ithal ettiği eşya ile ilgili olarak herhangi bir kıymet araştırması yapılmadığı gibi, satış bedeli yönteminin atlanılması koşullarının da oluşmadığı gerekçesiyle iptal eden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; anılan cevaplı raporda adı geçen ihracatçı firmadan ithal ettiği eşya nedeniyle davacı adına yapılan ek tahakkukun hukuka uygun olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden; aynı ihracatçıdan eşya ithal eden … hakkında yapılan soruşturma sonucunda düzenlenen cevaplı raporda yer alan, ihracatçı firmanın mevcut olmadığı tespitine dayanılarak davacı Şirket adına aynı eşyanın satış bedeli yöntemine göre işlem tesis edilmesinden sonra düzenlenen ve dosyada mevcut cevaplı raporda, ithale konu eşyanın satış bedelinin de tespit edilmiş olduğu belirtilmesine karşın, dava konusu işlemin, Mahkemece, davacının ithal ettiği eşya ile ilgili olarak herhangi bir kıymet araştırması yapılmadığı gibi, satış bedeli yönteminin atlanılması koşullarının da oluşmadığı gerekçesiyle iptal edildiği anlaşılmıştır.
Oysa, işlemin tesisine dayanak alınan cevaplı raporda yer verildiği üzere, ihracatçı firmanın mevcut olmadığının tespit edilmiş olması karşısında, gümrüğe sunulan faturanın sahteliği açıktır. Dolayısıyla, 4458 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelere göre, satış bedeli yönteminin atlanılması koşulları oluştuğundan, aynı eşya olmadığına dair kanıt getirilmeyen ithale konu eşya nedeniyle aynı eşyanın satış bedeli yöntemine göre işlem tesis edilmesinde tesis edildiği tarih itibarıyla hukuka aykırılık yoktur. Ancak, daha sonra tespit edilen eşyanın satış bedelinin aynı eşyanın satış bedelinden düşük olduğunun anlaşılması karşısında, işlemin satış bedeline isabet eden kısmında 4458 sayılı Kanun hükümlerine aykırılık mevcut değil ise de; bundan fazlasına isabet eden kısmında hukuka uyarlık bulunmadığından, mahkeme kararının buna ilişkin hüküm fıkrasında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kısmen kabulü ile mahkeme kararının, işlemin satış bedeline isabet eden kısmının iptaline dair hüküm fıkrasının bozulması; kısmen de temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’un Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; aynı ihracatçıdan eşya ithal eden … hakkında ihracatçı ülke nezdinde yapılan soruşturma sonuçlarını içeren 9.12.2003 gün ve 29-248/16 sayılı cevaplı raporda yer verilen, ihracatçı olarak gösterilen “…” adındaki firmanın mevcut olmadığı; eşyanın ihracatçının … Ltd firması ve menşeinin de Japonya değil Çin olduğu; gümrük idaresine ibraz edilen satış sözleşmesinin, faturanın ve menşe şahadetnamesinin sahte olduğu; eşyanın miktar ve kumaş içeriği ile kıymetinin de gümrüğe ibraz edilen faturada gösterilenden farklı olduğu tespitlerine dayanılarak davacı adına eşyanın satış bedeli yönteminin terki suretiyle ek tahakkuk yapıldığı; bu tahakkuka vaki itirazın reddine dair işlemin iptali istemiyle dava açıldıktan sonra dosyaya sunulan 26.5.2004 gün ve 19-247/9 sayılı cevaplı rapora göre, ithale konu eşyanın satış bedelinin de tespit edildiği; oysa, dava konusu işlemin, Mahkemece, olayda, davacı Şirketin ithal ettiği eşya ile ilgili olarak herhangi bir kıymet araştırması yapılmadığı gibi, satış bedeli yönteminin atlanılması koşullarının da oluşmadığı gerekçesiyle iptal edildiği anlaşılmıştır.
4458 sayılı Gümrük Kanununun 24’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında, ithal eşyasının gümrük kıymetinin, eşyanın satış bedeli; satış bedelinin ise, Türkiye’ye ihraç amacıyla yapılan satışta 27 ve 28’inci maddelere göre gerekli düzeltmelerin de yapıldığı fiilen ödenen veya ödenecek fiyat olduğu öngörülerek, eşyanın satış bedelinin gümrük kıymetine esas alınabilmesi için gerekli koşullar belirtilmiş; 3’üncü fıkrasının (a) bendinde de, fiilen ödenen veya ödenecek fiyat, ithal eşyası için alıcının, satıcı veya satıcı yararına yaptığı veya yapması gereken ödemelerin toplamı olarak tanımlanmış; ödemelerin, para transferi şeklinde olabileceği gibi, akreditif veya ciro edilebilir bir kıymetli evrak kullanılarak ya da doğrudan veya dolaylı da yapılabileceği kurala bağlanmıştır. Aynı Kanunun 25’inci maddesinin 1’inci fıkrasında, 24’üncü madde hükümlerine göre belirlenemeyen gümrük kıymetinin, bu maddenin 2’nci fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bendlerinin sıra halinde uygulanmasıyla belirleneceği; eşyanın gümrük kıymetinin bir üst bent hükümlerine göre belirlenebildiği sürece bir alt bent hükümlerinin uygulanmayacağı; sözü edilen fıkranın (a) bendinde, Türkiye’ye ihraç amacıyla satılarak, kıymeti belirlenecek eşya ile aynı veya yakın bir tarihte ihraç edilen eşyanın satış bedelinin, gümrük kıymetine esas alınabileceği hükümlerine yer verilmiş; anılan Kanunun 26’ncı maddesinde ise, 24 ve 25’inci madde hükümlerine göre belirlenemeyen ithal eşyasının gümrük kıymetinin, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşmasının VII’nci Maddesinin Uygulanmasına Dair Anlaşmanın, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşmasının (GATT) VII’nci Maddesinin ve bu bölüm hükümlerinin prensip ve genel hükümlerine uygun yöntemlerle ve Türkiye’de mevcut veriler esas alınarak belirleneceği öngörülmüş; GATT’ın VII’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşmanın 17’nci maddesinde de, bu Anlaşmada yer alan hiçbir hükmün, gümrük idaresinin, gümrük kıymetinin belirlenmesi ile ilgili olarak ibraz edilen tutanak, belge veya beyannamenin gerçeklik veya doğruluğunu araştırma hakkını sınırlamayacağı ve bu hakkı tartışma konusu haline getirecek şekilde yorumlanamayacağı hükme bağlanmıştır.
Sözü edilen hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden; ithal edilen eşyanın gümrük kıymetinin belirlenmesinde, öncelikle, satış bedelinin esas alınması; satış bedelinin esas alınması için gerekli koşulların mevcut olmadığının tespit edilmesi halinde de sırasıyla diğer yöntemlere başvurulması gerektiği; ayrıca gümrük idaresinin, beyanın doğruluğunu tespit amacıyla, her zaman, her türlü bilgi ve belgeyi inceleyerek değerlendirme hak ve yetkisine sahip bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Olayda, her ne kadar, Mahkemece, başka bir kişi adına düzenlenen cevaplı rapor esas alınarak davacı adına işlem tesis edilemeyeceği gerekçesiyle hüküm kurulmuş ise de; sözü edilen cevaplı raporda sonuçlarına yer verilen yurt dışı araştırmasıyla ihracatçı firmanın mevcut olmadığı tespit edildiğinden, söz konusu tespitin aynı ihracatçı firmadan eşya ithal eden tüm firmalar için geçerli olduğunun kabulü zorunludur. Dolayısıyla, ihracatçı olarak gösterilen firmanın, gerçekte var olmaması, gümrük idaresine ibraz edilen faturanın sahteliğini gösterdiğinden, işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla eşyanın gümrük vergisine esas kıymetinin satış bedeli yöntemine göre tespit edilmesine olanak bulunmaması nedeniyle, bu yöntemin atlanılmasında yukarıda anılan düzenlemelere aykırılık yoktur. Kaldı ki, işlemin tesis edilmesinden sonra, ithal edilen eşyanın satış bedeli de saptandığından, tüm bu hususlar göz önüne alınmaksızın, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine, Mahkemece, yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de dikkate alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 20.11.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.