Danıştay Kararı 7. Daire 2004/89 E. 2004/2442 K. 14.10.2004 T.

7. Daire         2004/89 E.  ,  2004/2442 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2004/89
Karar No : 2004/2442

Temyiz İsteminde Bulunan: … Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
Vekili : Av. …
Karşı Taraf : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına … Gümrük Müdürlüğü
İstemin Özeti : Davacı Şirket adına tescilli … gün ve … sayılı gümrük giriş beyannamesi muhteviyatı eşyalar nedeniyle yapılan ek gümrük vergisi ve katma değer vergisi tahakkuku ile kesilen para cezalarının iptali istemiyle açılan davaların devamı sırasında ödenen tutarlardan, 4811 sayılı Yasaya göre ödenmesi gereken tutarların mahsubu ve fazlasının iadesi istemiyle, anılan Yasadan yararlanmak için yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile fazladan ödenen tutarın, dava açma tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davayı; olayda, gümrük vergileri ve cezalarının 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun yürürlük tarihinden önce ödenmiş olması nedeniyle, aynı Yasanın 20’nci maddesinin 2’nci fıkrasına göre iadelerinin mümkün olmadığı; söz konusu Yasanın 3’üncü maddesinin Vergi Usul Kanununa göre yapılmış tarhiyatlar için geçerli olduğu; iadesi istenilen ödemelerin ise, Gümrük Kanunundan kaynaklanmış olması dikkate alındığında, davacı Şirketin 4811 sayılı Yasanın anılan hükmünden yararlandırılmamasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; 4811 sayılı Yasanın 3’üncü maddesinin tüm kamu alacaklarını kapsadığı; dava safhasında bulunan kamu alacağını davanın devamı sırasında ödeyenlerin, ödemeyenlere göre farklı muameleye tabi tutulmalarının eşitliğe aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddeye yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; dava konusu yapılan ve davaların devamı sırasında, 4811 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce ödenen gümrük vergileri ile cezalarına ilişkin tutarlardan, anılan Kanuna göre ödenecek tutarların mahsubu ve fazlasının iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile fazla yapılan ödemenin, dava açma tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
27 Şubat 2003 tarih ve 25033 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun 20’nci maddesinin 2’nci fıkrasında; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan ödemeler ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48’inci maddesine göre tahsil edilen tecil faizlerinin bu Kanun hükümlerine dayanılarak ret ve iadesinin yapılamayacağı; ancak, bu Kanunun 3’üncü maddesinin uygulanmasına ilişkin olarak dava konusu olan tarhiyatlara karşılık bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ödeme yapılmış olması halinde, ödenen bu tutarların vergi mahkemesinde devam eden davalar için bu maddeden yararlanılmak üzere yapılan başvurular ile vergi mahkemesince verilmiş terkin kararları üzerine nakden ya da mahsuben iade edilebileceği hükme bağlanmıştır.
Her ne kadar, yukarıda sözü edilen yasa hükmünde, 4811 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan ödemelerle ilgili olarak yalnızca bu Kanunun 3’üncü maddesine gönderme de bulunulmuş ise de; aynı Kanunun 1’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (d) bendinde, bu Kanun hükümlerinin, “Devlete ait olup gümrük idareleri tarafından alınan ve bu Kanunun ilgili bölümlerinde geçen bazı gümrük vergileri, para cezaları ve gecikme zamları, hakkında uygulanır.” şeklinde yer alan düzenleme uyarınca, anılan madde hükmünün gümrük vergileri hakkında da uygulanması gerekmektedir. Esasen; Kanun koyucu’nun 213 sayılı Vergi Usul Kanununun kapsamında bulunan vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlerin mükellefleri için tanımış olduğu bir durumdan, gümrük vergisi mükelleflerini yararlandırmak istemediği gibi bir sonuca ulaşılması, Kanun koyucu’nun 4811 sayılı Kanunu yürürlüğe koyarken gütmüş bulunduğu genel amaç ve Anayasanın eşitlik ilkeleri karşısında olanaklı değildir.
Dolayısıyla; Kanunun, dava konusu yapılan vergi ve cezalara karşılık olmak üzere, davanın devamı sırasında ödenen tutarların nakden veya mahsuben iade edilebilme şartlarının düzenlendiği, 20’nci maddesinin, Vergi Usul Kanunu kapsamında olup, dava safhasında bulunan vergi alacaklarına ilişkin hükümlerin yer aldığı 3’üncü maddeye göndermede bulunması, anılan 20’nci maddenin gümrük vergileri ile cezaları hakkında da, uygulanmasına engel teşkil etmez.
Olayda; davacı Şirket tarafından dava konusu yapılan ve davaların devamı sırasında, 4811 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce ödenen gümrük vergileri ile cezalarına ilişkin tutarlardan, anılan Kanuna göre ödenmesi gereken tutarların mahsubu ve fazladan ödenen kısmının iadesi istemiyle, söz konusu Kanun hükümlerinden yararlanmak için yapılan başvurunun; davalı İdarece, ödemelerin, Kanunun yürürlük tarihinden önce yapılması nedeniyle kabul edilmemesinde, 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun yukarıda açıklanan 20’nci maddesinin 2’nci fıkrasına uyarlık bulunmadığından, aksi yoldaki temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 14.10.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.