Danıştay Kararı 7. Daire 2004/1666 E. 2006/3336 K. 13.11.2006 T.

7. Daire         2004/1666 E.  ,  2006/3336 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2004/1666
Karar No : 2006/3336

Temyiz İsteminde Bulunan : Uluçınar Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : … Yol Asfaltlama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
İstemin Özeti : Davacı Şirketin kullandığı ihracat taahhütlü döviz kredisini süresi içerisinde kapatmadığından bahisle, 3505 sayılı Kanunun Geçici 2’nci maddesi ve Yatırımlarda Damga Vergisi ve Harç İstisnası Uygulanması Hakkında Tebliğin 7.2.1 maddesi uyarınca salınan damga vergisine ve kesilen vergi zıyaı cezasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; olayda; ilgili banka tarafından, davacı Şirketin ihracat taahhütlerini kapatmadığının bildirilmesi üzerine, daha önce istisna tutulan damga vergisine ilişkin olarak dava konusu tarh ve ceza kesme işlemi tesis edilmiş ise de; 12.12.2003 gün ve 25314 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Belgesiz İhracat Kredileri ile Vergi Resim ve Harç İstisnası Belgeleri Hakkında 30.10.2003 gün ve 2003/6415 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında belgesiz ihracat kredileri ile vergi, resim ve harç istisnası belgelerinin 31.12.2003 tarihine kadar toplam ihracat taahhüdünün %50 sinin gerçekleştiğinin tespiti kaydıyla müeyyide uygulanmaksızın kapatılacağının öngörüldüğü; ara kararına ilgili Bankaca verilen yanıta göre davacının ihracat taahhüdünü yerine getirdiğinin anlaşıldığı; bu durumda, dava konusu tarh ve ceza kesme işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden … Vergi Mahkemesinin … gün ve …; K:… sayılı kararının; ilgili banka tarafından davacının ihracat taahhüdünü yerine getirmediğinin bildirilmesi üzerine tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’nun Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; davacı Şirketin kullanmış olduğu döviz kredilerine ilişkin olarak 3505 sayılı Kanunun Geçici 2’nci maddesine göre damga vergisi istisnası uygulanmışken, ilgili banka tarafından, kredilere ilişkin ihracat taahhütlerinin süresi içerisinde kapatılmadığının 20.8.2003 günlü ve 98336 sayılı yazıyla davalı İdareye bildirilmesi üzerine, söz konusu kredilerin damga vergisi istisnasından yararlandırılmaması suretiyle, davacı Şirket adına, 2001 yılının Haziran, Ağustos, Ekim ve Aralık dönemleri için damga vergisi salındığı ve vergi zıyaı cezası kesilerek 4.11.2003 gününde tebliğ edildiği; Mahkemece, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle işlemin kısmen iptaline, davanın kısmen reddine karar verildiği, kararın iptale ilişkin hüküm fıkrasının temyiz edildiği anlaşılmıştır.
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasında, damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu açıklandıktan sonra, aynı Kanunun 7’nci maddesinin birinci fıkrasında, kağıtlara konulan imzanın birden fazla olmasının verginin tekerrürünü gerektirmeyeceği; 24’üncü maddesinin ikinci fıkrasında da, birden fazla kişi tarafından imza edilen kağıtlara ait vergi ve cezanın tamamından imza edenlerin müteselsilen sorumlu olacakları kurallarına yer verilmiştir.
3505 sayılı Kanunun Geçici 2’nci maddesinin (a) bendinde ise , ihracat işlemlerinin ve bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kağıtların 31.12.1993 tarihine kadar 488 sayılı Kanuna göre damga vergisinden istisna edildiği hükme bağlanmış; “31.12.1993” tarihi, 3946 sayılı Yasanın 36’ncı maddesi hükmü ile “31.12.1998”, 4369 sayılı Kanunla 31.12.2003 olarak değiştirilmiştir.
Bu düzenlemeye ilişkin uygulamaları yönlendirmek amacıyla, aynı maddenin son fıkrasına dayanılarak yayımlanan İhracat ve Yatırımlarda Damga Vergisi ve Harç istisnası Uygulaması Hakkında (2) seri Nolu Tebliğin mükelleflere uygulanılacak yaptırımlar başlıklı 7’nci bölümünde de, damga vergisi ve harç istisnasından faydalanan ihracatçı veya yatırımcı kişi ve kuruluşlarca, temin edilen kredilerin amaç dışı kullanıldığının tespiti halinde ilgili bulunduğu (ihracat, döviz kazandırıcı faaliyet, vb.) konuda istisna uygulanması sonucunda alınmayan damga vergisi ve harcın 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca vergi zıyaının gerektirdiği ceza ile birlikte geri alınacağı, ayrıca yapılacak tarhiyata, aynı kanunun 112’nci maddesi uyarınca gecikme faizi de uygulanacağı öngörülmüştür.
Sözü edilen bu düzenlemelere göre, ihracatla ilgili işlemlerin damga vergisinden müstesna tutabilmesi için ihracatçı şirketin taahhüt ettiği ihracatı verilen süre içerisinde gerçekleştirmesi zorunludur.
Mahkemece, 12.12.2003 günlü, 25314 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Belgesiz Harç Kredileri ile Vergi Resim Harç İstisna Belgeleri Hakkında 2003/6415 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına dayanılarak, 31.12.2003 tarihi itibarıyla davacı tarafından taahhüt edilen ihracatın %50 sinin gerçekleştiği ve buna göre davacıya damga vergisi istisnası uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Ancak; olayda, ilgili bankaca kredilere ilişkin ihracat taahhüdünün kapatılmadığının davalı İdareye bildirildiği 29.8.2003 günü itibarıyla vergiyi doğuran olayın gerçekleştiğinin anlaşılması ve doğan verginin, idarenin sonradan yapacağı tasarruf ile ortadan kaldırılmasının ise verginin yasallığı ilkesine aykırılık oluşturması karşısında, dava konusu tarh ve ceza kesme işleminde hukuka aykırılık bulunmadığından, mahkeme kararının istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle verilen mahkeme kararının vergi aslına ilişkin hüküm fıkrasında isabet görülmemiştir.
Vergi zıyaı cezasına ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz istemine gelince:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344’üncü maddesinin 2’inci fıkrasında yer alan, ”… bu ceza, zıyaa uğratılan verginin bir katına, bu verginin kendi kanununda belirtilen normal vade tarihinden cezaya ilişkin ihbarnamenin düzenlendiği tarihe kadar geçen süre için, bu Kanunun 112’nci maddesine göre zıyaa uğratılan vergi tutarı üzerinden hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle bulunur” bölümü, Anayasa Mahkemesinin, 20.10.2005 gün ve 25972 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 20.4.2006 tarihinde yürürlüğe girmesi uygun bulunan, 6.1.2005 gün ve E:2001/3; K:2005/4 sayılı kararıyla iptal edilmiş bulunduğundan; ayrıca, 8.4.2006 gün ve 26133 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 1.1.2006 tarihinden geçerli olmak üzere yayımlandığı tarihte yürürlüğe giren, 5479 sayılı Kanunun 12’nci maddesiyle, 213 sayılı Kanunun 344’üncü maddesinin 2’nci fıkrası değiştirilmiş ve 13’üncü maddesiyle de, geçici madde 27 eklenmiş olduğundan; oluşan, bu yeni hukuki duruma göre, vergi zıyaı cezası hakkında yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 13.11.2006 gününde esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

X AYRIŞIK OY
Uyuşmazlık, ihracat taahhüdü ile alınan döviz kredilerine ilişkin olan; ancak istisna kapsamında değerlendirilmek suretiyle tahakkuk ettirilmeyen damga vergilerinin, ihracat taahhüdünün süresinde kapatılmaması durumunda re’sen tarh edilip edilemeyeceğine ilişkindir.
Mahkeme kararı, Belgesiz İhracat Kredileri ile Vergi Resim ve Harç İstisnası Belgeleri Hakkında 30.10.2003 gün ve 2003/6415 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında belgesiz ihracat kredileri ile vergi resim ve harç istisnası belgelerinin 31.12.2003 tarihine kadar toplam ihracat taahhüdünün %50’sinin gerçekleştiğinin tespiti kaydıyla müeyyide uygulanmaksızın kapatılacağının öngörüldüğü; her ne kadar, ilgili bankaca bildirimin yapıldığı tarih itibarıyla ihracat taahhüdü kapatılmamış ise de, yukarda yer alan karara göre davacı tarafından iki adet bildirim dolayısıyla 31.12.2003 tarihi itibarıyla ihracat taahhüdünün gerçekleştiği gerekçesine dayanmaktadır.
Hukuk Düzeninin sağlamış olduğu bir haktan, ancak bu düzenin doğurmuş olduğu koşullara uyulmak suretiyle yararlanma olanağı mevcuttur. Öte yandan; mevzuatla bir haktan yararlanılabilmesi için tanınan sürenin uzatılması, ancak hakkın kullanımı için öngörülen süre içinde başvurulması ve koşullarının bulunması halinde söz konusudur. Olayda ise, ilgili mevzuatta öngörülen süre içerisinde davacı tarafından süre uzatımına ilişkin olarak yapılmış bir başvuru bulunmadığından, bankaca ihracat taahhüdünün kapatılmadığının bildirildiği tarih itibarıyla vergiyi doğuran olay gerçekleşmiştir. Doğan verginin, idarenin sonradan yapacağı tasarruf ile ortadan kaldırılması ise, yasallık ilkesine aykırıdır.
Bu nedenle, mahkeme kararının açıklanan gerekçeyle bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.