Danıştay Kararı 7. Daire 2004/1489 E. 2006/1066 K. 04.04.1965 T.

7. Daire         2004/1489 E.  ,  2006/1066 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2004/1489
Karar No : 2006/1066

Temyiz İsteminde Bulunan: Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına Gebze Gümrük Müdürlüğü
Karşı Taraf : … İnşaat Turizm ve Dış Ticaret Limited Şirketi
Vekili :Av….
İstemin Özeti : Gebze Gümrük Müdürlüğünde tescilli … tarih ve … sayılı gümrük giriş beyannamesi muhteviyatı eşya nedeniyle tahakkuk ettirilen katma değer vergisi ve ek verginin tahsili amacıyla düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrini; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında, vergi mahkemelerinde vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılmasının tarh edilen vergi, resim, harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durduracağının belirtildiği; olayda, ödeme emri ile istenilen katma değer vergisi ve ek verginin tahakkukuna vaki itirazın reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle Mahkemelerinin E:… sayılı esasında kayıtlı davanın açıldığının anlaşıldığı; dolayısıyla, kesinleşmeyen amme alacağı için, ödeme emri tebliğ edilmesinde yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E….; K:… sayılı kararının; yasal süresi içerisinde ödenmeyen amme alacağı için, ödeme emri düzenlenmesinin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi:4458 sayılı Yasanın 245’inci maddesinin 3’üncü fıkrasındaki; 2577 sayılı Kanunun 4001 sayılı Yasa ile değiştirilen 27’nci maddesinin üçüncü fıkrasında, vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılmasının, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlülüklerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durduracağı açıkça hükme bağlanmasına karşın, aynı hukuki durumda olan gümrük vergisi mükellefleri hakkında alınan kararlara karşı idari yargı merciine başvurulmasının gümrük idaresince alınan kararın uygulanmasına engel oluşturmadığı yolundaki hüküm, Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararıyla iptal edilmiş bulunmakla; 22.2.2006 gün ve 26088 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren bu iptal kararı karşısında, tahakkuk aşamasında dava açılmış olmakla tahsili olanaksız hale gelen kamu alacağı için düzenlenen ödeme emrinin konusu kalmamıştır.
Açıklanan nedenle, ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi kararına karşı yapılan temyiz başvurusunun reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; davacı Şirket adına tahakkuk ettirilen katma değer vergisi ve ek verginin tahsili amacıyla düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrini, ek tahakkuka vaki itirazın reddine ilişkin işleme karşı idari dava açılmakla, İdari Yargılama Usulü Kanununun 27’nci maddesinin 3’üncü fıkrası uyarınca tahsilatın duracağı; dolayısıyla, ortada tahsili olanaklı kamu alacağı bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
4458 sayılı Gümrük Kanununun 198’inci maddesinin 1’inci fıkrasında, 69’uncu madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla, yapılan kontrol ve denetlemeler sonucunda hiç alınmadığı veya noksan alındığı belirlenen gümrük vergileri ile işlemleri daha sonra yapılmak üzere teslim edilen eşyaya ilişkin gümrük vergilerinin yükümlüye tebliğ edildiği tarihten itibaren on gün içerisinde ödenmesinin zorunlu olduğu belirtilmiş; aynı Kanunun 245’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında ise, alınan kararlara karşı idari yargı merciine başvurulmasının, bu kararların idare tarafından uygulanmasına engel oluşturmayacağı; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 55’inci maddesinin birinci fıkrasında da, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun ödeme emri ile tebliğ olunacağı hüküm altına alınmıştır.
Olayda; ek olarak tahakkuk ettirilen vergilerin, yasaca belirlenen on günlük süre içerisinde ödenmediği açık bulunduğundan, anılan sürenin dolmasından sonra alacaklı davalı idarece ödeme emri düzenlenerek tebliğinde, o tarih itibarıyla, yukarıda açıklanan yasa hükümlerine aykırılık bulunmamaktadır.
Ödeme emrinin düzenlendiği tarihteki hukuki durum bu olmakla birlikte; 4458 sayılı Yasanın 245’inci maddesinin 3’üncü fıkrasının, idari kararlara karşı idari yargı merciine başvurulmasının bu kararların idare tarafından uygulanmasına engel oluşturmayacağı yolundaki hükmü; benzer bir uyuşmazlık sebebiyle … Vergi Mahkemesince Anayasa Mahkemesine gönderilmesi üzerine, Anayasa Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararıyla, Anayasa’nın 10’uncu maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiş ve iptal kararı 22.2.2006 gün ve 26088 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Anayasanın itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvurulması halini düzenleyen 152’nci maddesinin birinci fıkrasında, bir davaya bakmakta olan mahkemenin, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararname hükümlerini Anayasaya aykırı görmesi veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı; üçüncü fıkrasında da, Anayasa Mahkemesinin, işin gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verip, açıklayacağı; bu süre içinde karar verilmezse, mahkemenin, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağı; ancak, Anayasa Mahkemesi kararının, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelmesi halinde, mahkemenin buna uymak zorunda olduğu hükme bağlanmış; bu suretle, Anayasaya aykırılığı “ciddi” görülen ve kişilerin sübjektif hakları üzerinde olumsuz bir etki yapan kanun veya kanun hükmünde kararname hükmünün, davanın taraflarına uygulanmasının, Anayasa Mahkemesi kararına kadar durması ve kişilerin, bu yolla, Anayasanın üstünlüğü kuralının doğal bir sonucu olarak, Anayasaya aykırı bir hükmün uygulanmasından, Anayasanın himayesi altına alınmak suretiyle korunması sağlanmıştır. Her ne kadar, Anayasanın 153’üncü maddesinde, kanun, kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün veya bunların hükümlerinin, iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkacağı, gereken hallerde, Anayasa Mahkemesinin, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabileceği ve iptal kararlarının geriye yürümeyeceği öngörülmüşse de; Anayasa Mahkemesince bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildiği bilinmesine rağmen, görülmekte olan davaların, Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesinin, Anayasanın üstünlüğü prensibine ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı düşeceğini kabul etmek gerekir.
Zira; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin kural, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasına veya toplum huzurunun bozulmasına yol açacak sonuçların önlenmesi amacıyla kabul edilmiş olup, bu kuralın mutlak anlamda uygulanması durumunda, Anayasanın yukarıda anılan 152’nci maddesinde düzenlenmiş olan “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” (itiraz) yolunun, hukuk ve uygulama yönünden sonuçsuz kalacağı açıktır. Nitekim; aynı maddenin 3’üncü fıkrasında yer alan, “Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” yolundaki kural da, Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, bu karardan önce açılmış ve bakılmakta olan davalarda uygulanması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı ile oluşan bu hukuki durum karşısında; düzenlendiği tarihte yürürlükteki mevzuat hükümlerine uygun bulunan dava konusu ödeme emrinin, ek tahakkuka vaki itirazın reddi işleminin iptali istemiyle Vergi Mahkemesinde idari dava açılmış olması sebebiyle, İdari Yargılama Usulü Kanununun 27’nci maddesinin 3’üncü fıkrası uyarınca, tahsilatın durması nedeniyle konusu kalmamış bulunmaktadır.
Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi kararından sonra oluşan hukuki durum karşısında, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, temyiz isteminin reddine, 4.4.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.