Danıştay Kararı 7. Daire 2003/2542 E. 2005/2713 K. 14.11.2005 T.

7. Daire         2003/2542 E.  ,  2005/2713 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2003/2542
Karar No : 2005/2713

Temyiz İsteminde Bulunan: Çınar Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : …
İstemin Özeti : Davacı tarafından … tarihli noter senedi ile satılan araca ilişkin motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetini ve 1999 yılı 1’inci dönemine ait motorlu taşıtlar vergisinin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrini; 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 8’inci maddesinde, motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetinin, motorlu taşıtların trafik sicilinden kaydının silinmesi ile sona ereceği hükme bağlanmış olmakla birlikte, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20’nci maddesinin 25.5.1997 tarihinde yürürlüğe giren 4262 sayılı Kanunun 2’nci maddesi ile değişik (d) bendinde, tescil edilmiş araçların satış ve devir işlemlerinin noterler tarafından, siciline işlenmek üzere, işlemin tamamlanmasını müteakip en geç onbeş iş günü içinde ilgili tescil kuruluşu ile vergi dairesi müdürlüklerine bildirileceği; noterlerin, vergi dairesi müdürlüklerine satış işlemlerini bildirmesi üzerine, intikal eden araçların vergi kayıtlarının, satış sözleşmesinin düzenlendiği tarih itibarıyla, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu hükümleri uyarınca, önceki malikin mükellefiyetine son verilmek ve yeni malik adına vergi mükellefiyeti tesis edilmek suretiyle düzeltileceği; (e) bendinde ise, tescilli araçları satın alan veya devir alanların, gerekli bilgi ve belgeleri sağlayarak, ilgili tescil kuruluşundan, bir ay içinde adlarına tescil belgesi almak suretiyle, trafik siciline kayıtlarını yaptırmak zorunda oldukları hükümlerine yer verildiği; bu durumda, adına tescil işlemini yaptırmayan alıcı yerine, noterde düzenlenen resmi satış senedi ile aracını satan eski malikin motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetinin devam ettirilmesinde ve aracın satıldığı tarihten sonraki döneme ait verginin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden … Vergi Mahkemesinin … günlü E:…; K:… sayılı kararının; satışı yapılan araca ilişkin trafik sicil kaydının halen davacı adına olduğu ve 4199 sayılı Kanunun geçici 10’uncu maddesinde belirtilen süre içerisinde vergi dairesine başvurulmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’un Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddeye yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; … tarihli noter senedi ile satılan araca ilişkin motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetinin ve 1999 yılı 1’inci dönemine ait motorlu taşıtlar vergisinin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davada; satış tarihi itibarıyla davacının mükellefiyet kaydını ve düzenlenen ödeme emrini iptal eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
İdari Yargı, Hukuk Devletinde, hukuka bağlılığı esas olan kamu idaresinin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun, bağımsız yargı yerlerince, yargılama yöntemleri kullanılarak denetlenmesinin sağlanması için var olan yargı düzenidir. Bu yüzden; idari yargı denetiminin işleyebilmesi, idarenin Kamu Hukuku alanında faaliyette bulunmasına; idari nitelikte eylem veya işlem yapmasına bağlıdır. Böyle bir faaliyet olmadan, söz konusu denetimin işletilmesi olanaklı değildir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasının “d” bendinde, dava dilekçelerinin, ortada idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gerekli işlemin olup olmadığı yönünden inceleneceğinin; aynı Kanunun 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasının “b” bendinde de, böyle bir işlemin bulunmaması halinde davanın sonraki yargılama işlemlerine girişilmeksizin reddedileceğinin söylenilmesi bundandır.
197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 3’üncü maddesinde, motorlu taşıtın trafik siciline kayıt ve tesciliyle doğacağı belirtilen ve o tarih itibarıyla vergi idaresinin kayıtlarına tescil edilen motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetinin, daha sonraki tarihlerde taşıtın mülkiyetinin el değiştirmesi veya başka nedenlerle ve o tarih itibariyle vergi idaresinin kayıtlarından silinmesi, vergi kanunlarıyla vergi idaresine verilen idari bir görev ve yetkidir. Vergi İdaresince, kendiliğinden veya ilgilinin başvurusu üzerine, söz konusu yetki kullanılarak tesis edilecek yeni bir işlemle mükellefiyet kaydı silinmedikçe, doğrudan açılacak idari dava sonucunda, idari yargı yerince, bu yolda karar verilmesi olanaklı değildir. Söz konusu karar, anılan idari yetkinin yargı yerince kullanılması ve yargı yerince idari işlem tesisi anlamına geleceğinden, Anayasanın 125’inci maddesiyle, 2577 sayılı Kanunun 2’nci maddesinin 2’nci fıkrasında yasaklanan böyle bir sonuca izin verilemez.
Dosyanın incelenmesinden, İdari Yargılama Usulü Kanununun 10’uncu maddesi uyarınca, motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetinin iptali talebiyle idareye başvurulup işlem tesis ettirilmeden, doğrudan mükellefiyet kaydının iptali istemiyle açılan davada, 2576 sayılı Yasanın 7’nci maddesinin 2’nci bendine göre tek hakim tarafından çözümlenmesi gereken ödeme emrinin de dava konusu edildiği ve mahkemece, 2577 sayılı Yasanın 5’nci maddesi hükmü gözetilmeksizin temyize konu kararla, işin esasının incelenmesi suretiyle, mükellefiyet tesisine neden olan taşıtın satılmış olduğu gerekçesine dayanılarak, mükellefiyetin, satış tarihi itibarıyla iptal edildiği, mükellefiyet kaydının iptali nedeniyle de ödeme emrinin iptal edildiği anlaşılmıştır. Bu itibarla, davanın mükellefiyet iptaline ilişkin kısmının, İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasının “b” bendi uyarınca, ortada, idari davaya konu edilebilecek nitelikte idari işlem bulunmadığı gerekçesiyle incelenmeksizin reddi gerekirken, esasa girilerek, açıklanan biçimde karar verilmesi, yukarıda sözü edilen Anayasa ve yasa hükümlerine aykırı olduğu gibi, bu hüküm fıkrasına dayanılarak ödeme emrinin iptali de yerinde görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulüne, mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 14.11.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

(X) AZLIK OYU
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 5. maddesinde, her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılacağı, ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabileceği kuralı yer almıştır.
Maddede sözü edilen maddi veya hukuki bağlılığın idari işlemlerin aynı yargı yerlerinde dava konusu edilebilmelerini de kapsadığı açıktır.
Temyiz istemi ile incelenmekte olan dava dosyasında ise 2576 sayılı Yasanın 7. maddesinin 2. bendine göre tek hakim tarafından çözümlenmesi gereken bir işlemin de dava konusu edildiği ve bu konuda verilecek kararın ise itirazen bölge idare mahkemesinde incelenmesi gerektiği görüldüğünden, anılan 5. maddeye uygun olmayan dilekçenin reddedilmesi gerekirken, dosyanın tekemmül ettirilerek karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bu gerekçe ile bozulması gerektiği oyu ile kararın gerekçesine karşıyım.