Danıştay Kararı 7. Daire 2003/1095 E. 2005/3396 K. 22.12.2002 T.

7. Daire         2003/1095 E.  ,  2005/3396 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2003/1095
Karar No : 2005/3396

Temyiz İsteminde Bulunan: Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
Karşı Taraf : … İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
Vekilleri : Av. …-Av. …
İstemin Özeti : Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yürütülen … konutları Projesi Kapsamında davacı Şirketçe üstlenilen konut inşaatlarına ilişkin hakediş ödemelerinden kesilen ve daha sonra davacı Şirkete iade edilen damga vergisinin faizi ile birlikte istenmesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı işlemini; Vergi Usul Kanununun 4’üncü maddesi uyarınca, mükellefin tespiti, verginin tarhı, tahakkuku ve tahsili gibi işlemleri gerçekleştirmenin vergi dairelerine verilen bir yetki olduğu, Yasadan kaynaklanan bu yetkinin bir başka kamu kurumunca kullanılmasının mümkün olmadığı; olayda ise vergi dairesinin yetki alanında bulunan bu işlemlerin davalı idarece gerçekleştirildiği, bu itibarla tesis edilen işlemde yetkisizlik nedeniyle isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden … Vergi Mahkemesinin … gün ve …; K:… sayılı kararının; Maliye Bakanlığının hakediş ödemelerinden damga vergisi kesilmesi gerektiği yolundaki görüşüne dayanılarak tesis edilen işlemin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Olayda; Bayındırlık ve İskan Bakanlığı …İnşaat Genel Koordinatörlüğü, 26.2.2000 gün ve 2002/210 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulmuş olup; kalıcı konut ödemelerinin kendileri tarafından yapılacak olması nedeniyle müteahhitlerin hakediş ödemelerinden kesilen damga vergilerini beyan edip ödemek üzere mükellefiyet kaydı tesis ettirmiş ve 488 sayılı Damga vergisi Kanununun 24’üncü maddesi hükmü uyarınca, ileride doğması olası sorumluluğunu gidermek amacıyla hakediş ödemelerine ilişkin damga vergisini davacı Şirketin istihkakından kesinti suretiyle tahsil ederek, kendi adına ve ihtirazı kayıt koymaksızın ödenmiş; daha sonra bu vergiyi davacı Şirkete iade etmiş, ancak, Maliye Bakanlığının söz konusu ödemenin damga vergisine tabi olduğu yolundaki görüşü doğrultusunda, iade ettiği tutarın tahsili amacıyla dava konusu işlemi tesis etmiştir.
Davaya konu edilen işlemi tesis eden Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, sorumlusu olduğu damga vergisini davacı şirketten tahsil ederek , kendi adına beyan etmiş ve ödemiştir. Daha sonra tahsil ettiği tutarı iade etmiş, ancak iadenin hataen yapıldığı düşüncesiyle davacı Şirketten, dava konusu işlemle geri istemiştir. Bu işlemle istenilen tutar damga vergisi miktarı kadar olmakla birlikte, anılan idare Vergi Usul Kanununun 4’üncü maddesinde düzenlenen şekilde vergi dairesi konumunda olmadığı gibi, tesis edilen işlemde de davalı idarece yapılan ödeme nedeniyle haksız zenginleştiği iddia edilen davacı Şirketten bu tutarın istenmesine dair bir yazı olup; bu yazının bir kamu kurumu tarafından yazılmış olması, kamu gücü kullanıldığını göstermektedir. Bu yazı gereğinin yerine getirilmemesi halinde, davalı idarece, sebepsiz zenginleşme dolayısıyla dava Şirket aleyhine, adli yargı yerine, Borçlar Kanunu hükümlerine göre dava açma imkanına sahip olacaktır. Dolayısıyla söz konusu işlem, adli yargı yerinde açılacak rücu davası öncesi tesis edilen bir işlem niteliğinde olduğundan, idari davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğinde değildir.
Tüm bu nedenlerle, incelenmeksizin reddi gereken davada, işin esasına girilerek karar verilmesinde isabet görülmediğinden, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’un Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yürütülen … Konutları Projesi kapsamında davacı Şirketçe üstlenilen konut inşaatlarına ilişkin hakediş ödemelerinden kesilen ve daha sonra davacı Şirkete iade edilen damga vergisinin faizi ile birlikte istenilmesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı işlemini, yetkisizlik nedeniyle iptal eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasının (d) bendinde, dilekçelerin, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı yönünden inceleneceği, 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendinde ise, 14’üncü maddenin 3’üncü fıkrasının (d) bendine aykırılık görülürse, davanın reddine karar verileceği; hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasının 4577 sayılı Kanunun 5’inci maddesiyle değişik (a) bendinde, iptal davası; idari işlemler hakkında, yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı, iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış olup, iptal davasına konu edilebilecek idari işlemler, idarenin, kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanarak tesis ettiği tek yanlı, kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlerdir.
Olayda, davaya konu edilen işlemi tesis eden Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, sorumlusu olduğu damga vergisini davacı Şirketin istihkakından keserek, kendi adına beyan edip ödedikten sonra, tahsil ettiği tutarı iade etmiş; ancak, iadenin hataen yapıldığı düşüncesiyle, anılan tutarı, davacı Şirketten, dava konusu işlemle geri istemiştir. Bu işlemle istenilen tutar, damga vergisi miktarı kadar olmakla birlikte; anılan idarenin, Vergi Usul Kanununun 4’üncü maddesinde, vergiyi tarh etme, tahakkuk ettirme ve tahsil etme ile yetkilendirilen vergi dairesi konumunda olmaması, dava konusu işlemin de vergi kanunlarınca tanınan kamu gücünün kullanılmasıyla tesis edilmemiş bulunması karşısında, Adli Yargı yerinde açılacak alacak davası öncesi, davalı Kurumun Özel Hukuk alanına giren girişiminden ibaret bulunan anılan işlemin, idari davaya konu edilebilecek nitelikte vergilendirme işlemi olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır.
Bu nedenle, ortada idari davaya konu olabilecek nitelikte işlem bulunmadığı gerekçesiyle reddi gereken davada, işin esasına girilerek karar verilmesinde isabet görülmediğinden, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 22.12.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.