Danıştay Kararı 7. Daire 2002/4407 E. 2002/4370 K. 24.12.2002 T.

7. Daire         2002/4407 E.  ,  2002/4370 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 2002/4407
Karar No: 2002/4370

Davacı : … Endüstri ve Ticaret A.Ş
Vekilleri : Av. … -Av. …
Davalı : Maliye Bakanlığı
İstemin Özeti : 23.11.2001 gün ve 24592 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 84 seri nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin “SSK Prim Borçlarına Mahsup” başlığını taşıyan 1.1.1.3’üncü maddesinin son paragrafındaki, “Sosyal Sigortalar Kurumu prim borçlarının tahsilinde de 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulandığından, vergi dairesince bu işlemlerin gerçekleştirildiği tarihte prim borcunun vadesinin geçmiş olması halinde, borcun vade tarihi ile Sosyal Sigortalar Kurumuna ödemenin yapıldığı tarihler arasında gecikme zammı uygulanabileceği hususunun mükelleflerce göz önünde bulundurulması gerektiği” yolundaki cümlenin iptali istenilmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince, ilk incelemeyle görevli Tetkik Hakimi Nurdane Topuz’un açıklamaları dinlenildikten sonra işin gereği görüşüldü:
Danıştayın ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakabileceği davalar, 2575 sayılı Danıştay Kanununun 24’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında gösterilmiştir. Bu fıkranın davayı ilgilendiren (d) bendinde, bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları, bunlar arasında sayılmıştır.
Görüldüğü üzere; anılan bent uyarınca bir idari davanın ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştayda görülebilmesinin ilk koşulu, idari davaya konu edilen idari işlemin düzenleyici nitelikte olmasıdır. İdare Hukukunda, düzenleyici işlem, idarenin, aynı durumda olan idare edilenler için bağlayıcı, soyut hukuk kuralı koyan, yani normatif nitelikte olan tek yanlı tasarruflarına verilen addır. Bu nitelikte olmayan, daha önce yürürlüğe konulan üst hukuk normunu yineleyen veya bu üst hukuk normunun nasıl anlaşılması gerektiği konusunda alt idari birimlere ya da idare edilenlere açıklamalar getiren idari tasarruflar, Hukuk Düzeni’nde herhangi bir değişiklik oluşturamayacaklarından, idare edilenler yönünden bağlayıcı, dolayısıyla da düzenleyici değildirler. İdarenin bu nitelikteki bir işleminin, idari yargı denetimine tabi tutulması, bu denetimin varlık nedenine uygun düşmez.
Dosyanın incelenmesinden; davanın, 23.11.2001 gün ve 24592 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 84 seri nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin “SSK Prim Borçlarına Mahsup” başlığını taşıyan 1.1.1.3’üncü maddesinin son paragrafındaki, “Sosyal Sigortalar Kurumu prim borçlarının tahsilinde de 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulandığından, vergi dairesince bu işlemlerin gerçekleştirildiği tarihte prim borcunun vadesinin geçmiş olması halinde, borcun vade tarihi ile Sosyal Sigortalar Kurumuna ödemenin yapıldığı tarihler arasında gecikme zammı uygulanabileceği hususunun mükelleflerce göz önünde bulundurulması gerekir” cümlesinin iptali istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 80’inci maddesi uyarınca, prim borçlarının vadesinde ödenmemesi durumunda 6183 sayılı Kanunun uygulanması öngörülmüş bulunduğundan; anılan Kanuna göre tahakkuk eden borçların vadesinde ödenmemesinin doğal sonucu, bu Kanunun 51’inci maddesi uyarınca borçlu adına gecikme zammı tahakkuk edilmesidir. Davada iptali istenilen söz konusu cümle, Sosyal Sigortalar Kurumunu prim borcu olanlara bu hukuki durumu hatırlatıcı mahiyettedir. Dolayısıyla, yeni bir hukuki durum yaratmayan, soyut hukuk kuralı koymayan anılan cümlenin, normatif, yani düzenleyici olarak kabulü olanaklı değildir. Buna göre; ortada, ilk derece mahkemesi sıfatıyla, Danıştayda açılacak idari davaya konu edilebilecek nitelikte düzenleyici bir işlem mevcut değildir.
Bu nedenle, davanın 2577 sayılı Kanunun 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendi uyarınca incelenmeksizin reddine, … lira maktu karar harcının davacıdan alınmasına, 24.12.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.