Danıştay Kararı 7. Daire 2002/1000 E. 2005/2220 K. 03.10.2005 T.

7. Daire         2002/1000 E.  ,  2005/2220 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2002/1000
Karar No : 2005/2220

Temyiz İsteminde Bulunan: …
Vekili : Av….
Karşı Taraf : Hazar Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : Davacının ikrazatçılık faaliyetinde bulunduğundan bahisle düzenlenen inceleme raporuna dayanılarak, 1997/Ocak-Aralık dönemleri için re’sen salınan banka ve sigorta muameleleri vergileriyle kesilen kaçakçılık cezalarına ilişkin işlemlerin iptali istemiyle açılan davayı; dosyanın incelenmesinden, davaya konu ihbarnamelerin davacıya, cezaevinde hükümlü bulunduğu sırada, 7.7.2000 tarihinde tebliğ edildiği; bu tarihte davacıya tayin edilmiş bir vasinin bulunmadığı; Mahkemelerinde, 25.8.2000 tarihinde açılan davanın ehliyet yönünden reddedildiği; 1.1.2001 tarihinde tahliye olması nedeniyle kısıtlılık hali sona eren davacının, 29.1.2001 tarihinde işbu davayı açtığının anlaşıldığı; ancak, usulsüz de olsa, yapılan tebligata muttali olduğundan, bu tarihten itibaren en geç 12.9.2000 tarihine kadar dava açılması gerekirken 29.1.2001 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu; dava açma ehliyetinin olmadığı sırada açtığı davanın ehliyet yönünden reddedilmesinin, davacıya, dava açma ehliyetinin kazanıldığı tarihten itibaren yeni bir süre kazandırmayacağı gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendi uyarınca, süre aşımı yönünden reddeden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E: …; K:… sayılı kararının; bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı ceza almış olması nedeniyle cezaevinde hükümlü olduğu tarihte yapılan tebligatın geçersiz olduğu; dava açma ehliyetinin kazanıldığı tarihe göre süresinde dava açıldığı ileri sürülerek bozulması ve duruşma yapılması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Davaya konu vergi/ceza ihbarnamelerinin tebliğ edildiği sırada, bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı ceza almış olması nedeniyle cezaevinde hükümlü olan, dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyeti bulunmayan davacıya 7.7.2000 tarihinde yapılan tebligat geçersiz olduğundan, dava açma süresinin, davacının cezaevinden tahliye olup, medeni hakları kullanma ehliyetini kazandığı, 1.1.2001 tarihinden itibaren başlatılması gerekir. Bu durum karşısında; davacının medeni hakları kullanma ehliyetini kazandığı tarihten itibaren, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7’inci maddesinde öngörülen 30 gün içerisinde, 29.1.2001 tarihinde açtığı davada süre aşımı bulunmadığından, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, aksi yolda verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Bu nedenle temyize konu mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; davacı adına tesis edilen tarh ve ceza kesme işlemlerinin iptali istemiyle açılan davayı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendi uyarınca süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle reddeden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 743 sayılı Türk Medeni Kanununun 357’nci maddesinde, bir sene veya daha ziyade hürriyeti salib bir ceza ile mahkum olan her reşit için, bir vasi naspolunacağı, hükmü icraya memur dairenin, mahkumun cezasını görmeye başladığını, sulh mahkemesine, hemen ihbarla mükellef olduğu hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; davacının, bir yıldan fazla hapis cezası alarak, 29.1.2000 tarihinde cezaevine girdiği ve 1.1.2001 tarihinde de 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanundan yararlanarak tahliye olduğu; cezaevinde hükümlü bulunduğu sırada davacıya vasi tayin edilmediği; davaya konu ihbarnamelerin davacıya, medeni haklarını kullanma ehliyetinin olmadığı, kısıtlı bulunduğu dönemde 7.7.2000 tarihinde tebliğ olunduğu; 25.8.2000 tarihinde açılan davanın ise, aynı Mahkemece ehliyet yönünden reddedildiği; 1.1.2001 tarihinde fiil ehliyetini tekrar kazanan davacının 29.1.2001 tarihinde açtığı işbu davanın da Mahkemece 7.7.2000 tarihi esas alınmak suretiyle süre aşımı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmıştır.
Davaya konu vergi/ceza ihbarnamelerinin tebliğ edildiği sırada, bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı ceza almış olması nedeniyle cezaevinde hükümlü olan, dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyeti bulunmayan ve kendisine bir vasi de tayin edilmemiş olan davacıya 7.7.2000 tarihinde yapılan tebligat, usulüne uygun kabul edilemeyeceğinden, idari dava açma süresinin hesabında bu tarihin esas alınması isabetli değildir. Dolayısıyla, dava açma süresinin, davacının cezaevinden tahliye olup, medeni hakları kullanma ehliyetini kazandığı, 1.1.2001 tarihi esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Bu tarih itibarıyla ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7’inci maddesinde öngörülen 30 gün içerisinde, 29.1.2001 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmadığından, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, aksi yolda verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının, işin esasının incelenmesi suretiyle yeniden karar verilmek üzere bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 3.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.