Danıştay Kararı 7. Daire 2001/3625 E. 2005/245 K. 24.02.2005 T.

7. Daire         2001/3625 E.  ,  2005/245 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2001/3625
Karar No : 2005/245

Temyiz İsteminde Bulunan : … Servis Taşımacılık Ticaret Limited Şirketi
Vekili : Av. …
Karşı Taraf : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına Gebze Gümrük Müdürlüğü
İstemin Özeti : Gebze Gümrük Müdürlüğünde tescilli … gün ve … sayılı deniz giriş manifestosu muhteviyatı konşimentoda kayıtlı eşyanın miktarında beyan fazlalığı olduğunun tespit edildiğinden bahisle, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 237’nci maddesinin 3’üncü fıkrası uyarınca, gemi acentalığı işi yapan davacı Şirket adına kesilen para cezasının tahsili amacıyla düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; dosyanın incelenmesinden; davacı Şirket adına kesilen para cezasına ilişkin kararın 25.1.2001 tarihinde tebliği üzerine 5.2.2001 tarihinde yetkisiz makam olan davalı Gümrük Müdürlüğüne itiraz edildiğinin anlaşıldığı; 4458 sayılı Gümrük Kanununun 242’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında öngörülen yedi günlük süre geçirildikten sonra ve usulüne uygun olmadan itiraz edilmesi nedeniyle para cezasının kesinleştiği; bu itibarla, kesinleşen alacağın ödeme emri ile istenilmesinde kanuna aykırılık bulunmadığı; öte yandan, eşyadaki fazlalığın %3’ü aşmadığı ileri sürülmekte ise de, bu iddianın, ancak, tahakkuk aşamasında açılacak davada incelenebileceği gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … günlü, E:…; K:… sayılı kararının; olay tarihinde yürürlükte olmayan 4458 sayılı Gümrük Kanununun uygulanmasının hukuka aykırı olduğu, kaldı ki, beyan fazlalığının %3’ü aşmadığı; öte yandan; ithale konu eşya gümrük vergisinden muaf olduğundan gümrük vergisi olmayan eşyaya ceza da uygulanamayacağı, işlem yok hükmünde olduğundan, bu tür bir işleme karşı süre şartı aranmaksızın itiraz edilebilmesinin kabulü gerektiği ileri sürülerek bozulması ve duruşma yapılması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : Dosyanın incelenmesinden; ödeme emrinin, konusu para cezası kesilmesine dair kararın tebligatı ile birlikte on beş günlük ödeme süresi verilmesi üzerine düzenlendiği anlaşılmıştır.
4458 sayılı Gümrük Kanununun 232’nci maddesinin 4’üncü fıkrasında, ilgilisine tebliğ edilerek kesinleşen para cezalarının, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiş olup, sözü edilen 6183 sayılı Kanunun 37’nci maddesinin 2’nci fıkrasında, hususi kanunlarında ödeme zamanı tespit edilmemiş amme alacaklarının yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödeneceği; 55’inci maddesinin birinci fıkrasında ise, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere ödeme emri tebliğ olunacağı hükmüne yer verilmiştir.
4458 sayılı Kanunun 232’nci maddesinin sözü edilen 4’üncü fıkrasının lafzından, ilgilisine tebliğ edilen para cezasının kesinleşmiş olduğu sonucuna ulaşılmakta ise de, gümrük idarelerince alınan kararlar için idari itiraz presedürü işletilip tüketilmeden, yani, dava konusu edilebilir kesin ve yürütülebilir işlem tesis edilmeden, dava açılmasının olanaksız olması karşısında, para cezası kararının tebliği ile cezanın kesinleştiğinden söz edilemez.
Her ne kadar, sözü edilen Kanunun 234’üncü maddesi uyarınca kesilecek para cezalarına ilişkin bir düzenleme ise de, kanun koyucu, Kanunun 232’nci maddesinin 1’inci fıkrasında, vergi tahakkuku açısından kesinleşmeyi, tahakkuka süresi içerisinde itiraz edilmemesi veya itirazın red kararı ile sonuçlanması şeklinde tamamladığından; para cezalarının kesinleşmesi de, para cezası kararına süresi içerisinde itiraz edilmemesi veya itirazın ret kararı ile sonuçlanması ile gerçekleşecektir. Esasen, Kanunun 242’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında, cezalar için, yedi gün içerisinde gümrük idaresinin bağlı olduğu gümrük başmüdürlüğü nezdinde itiraz edilebileceğinin ve anılan maddenin 7’nci fıkrasında da, gümrük başmüdürlükleri kararları için idari yargı mercilerine başvurulabileceğinin öngörülmüş olması da, bu sonucu doğrulamaktadır.
Öte yandan, ödeme emri düzenlenilebilmesi açısından, alacağın kesinleşmesi de, alacığın vadesinde ödenmemesi ile gerçekleşecektir. 4458 sayılı Kanunda para cezasının ödenmesi için vade belirlenmemiş olması nedeniyle, 6183 sayılı Kanunun 37’nci maddesinin anılan fıkrasına uygun olarak otuz günlük ödeme süresi verilmesi ve bu sürenin ödeme yapılmadan geçirilmiş olması üzerine ödeme emri ile takibe geçilmesi gerekmektedir.
Olayda, para cezası kararının tebliği ile birlikte on beş gün süre verilmiş ise de, para cezası kararına vaki itirazın reddi üzerine, yani, cezanın kesinleşmesinden sonra ödeme süresi verilip verilmediği konusunda, dosyada bilgi ve belge bulunmadığından, sözü edilen hukuki durum uyarınca otuz günlük ödeme süresi verilip verilmediği araştırılmadan verilen karar eksik incelemeye dayalı bulunmaktadır.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince, duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; … tarihinde tescil edilen deniz giriş manifestosu muhteviyatı konşimentoda kayıtlı ve gümrük vergisinden muaf olarak ithal edilen kömürün beyan edilen miktarında fazlalık bulunduğunun tespiti üzerine, fazla olan miktar üzerinden 4458 sayılı Gümrük Kanununun 237’nci maddesinin 3’üncü fıkrası uyarınca hesaplanan para cezasının 25.1.2001 tarihinde davacı Şirkete tebliği üzerine, 5.2.2001 tarihinde gümrük müdürlüğüne yapılan itirazın süre aşımı nedeniyle reddinden sonra, söz konusu cezanın tahsili amacıyla düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın, Mahkemece, yazılı gerekçe ile reddedildiği anlaşılmıştır.
Deniz giriş manifestosunun tescil edildiği dönemde yürürlükte bulunan 1615 sayılı Gümrük Kanununun 154’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında, döküm halinde nakledilen eşyanın giriş manifestosunda yazılı miktarına göre %2’yi aşan eksik ve fazlalıkların birinci fıkrada gösterilen sebeplerden ileri geldiği gümrükçe tayin edilen sürede ispat olunamadığı takdirde, bu eksik ve fazlalıklar için gümrükçe alınacak vergi kadar para cezası alınacağı; aynı maddenin beşinci fıkrasında da, bu maddede yazılı cezalardan, işletme ve taşıt sahipleriyle acenta ve kaptanların müteselsilen sorumlu oldukları belirtilmiş; 4458 sayılı Gümrük Kanununun 237’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında ise, 43 ila 45’inci madde hükümlerine göre taşıt araçlarının sabipleri, kaptanları veya acentaları tarafından gümrük idaresine verilen özet beyan veya özet beyan olarak kullanılan ticari veya resmi belgelerdeki kayıtlı miktara göre fazla çıkan kapların yanlışlıkla mahrecinden fazla olarak yüklenmiş olduğu gümrük idaresince belirlenecek süre içerisinde kanıtlanamadığı takdirde, söz konusu eşyaya el konularak müsadere olunacağı ve eşyanın CIF kıymeti kadar para cezası alınacağı; 5’inci fıkrasında da, bu maddede belirtilen para cezalarının, yapılan tespite göre taşıt araçlarının sahipleri, kaptanları veya acentalardan alınacağı hükmüne yer verilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38’nci maddesinin birinci fıkrasında, kimsenin işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılmasının olanaklı olmadığı, kimseye suçun işlendiği zamanın kanununda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemeyeceği belirtilmiş; aynı maddenin üçüncü fıkrasında da, cezanın yasayla konulacağı öngörülmüştür.
Anayasanın sözü edilen maddesinde öngörülen ilkeye göre; suçun, işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanuna tabi olması esastır. Bu yüzden; maddi ve manevi unsurları itibarıyla gerçekleştiği tarihte suç sayılmayan bir eylemin, daha sonra yürürlüğe giren ve bu eylemi suç sayan kanunla cezalandırılması olanaklı bulunmadığı gibi; bir suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan yasa hükmü ile belirlenen cezasını ağırlaştıran sonraki yasa hükmünün de, o suça uygulanması ve failinin daha ağır ceza ile cezalandırılması olanaklı değildir.
Olayda, gemi acentalığı işi yapan davacı Şirketin kanuna aykırı davranışının, 1615 sayılı mülga Gümrük Kanununun yürürlükte bulunduğu dönemde meydana geldiği ve bütün unsurları ile tamamlandığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmıştır. Anılan Kanunun 154’üncü maddesinin yukarıda sözü edilen üçüncü fıkrasında, kanuna aykırı davranış için öngörülen ceza, verginin miktarı kadardır. Oysa; daha sonra yürürlüğe giren 4458 sayılı Kanunun 237’nci maddesinin yukarıda anılan 3’üncü fıkrasında aynı eylem için CIF kıymeti kadar para cezası öngörülerek ceza ağırlaştırılmıştır. Bu itibarla, suçun tüm unsurları ile meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunmayan kanun hükmüne dayanılarak para cezası kesilmesinde açıklanan hukuki duruma uyarlık yoktur. Öte yandan; ithal edilen eşya gümrük vergisinden muaf olduğundan, olayın gerçekleştiği dönemde yürürlükte bulunan 1615 sayılı Kanunun 154’üncü maddesinin yukarıda sözü edilen üçüncü fıkrasına göre ceza kesilebilmesi için para cezasına matrah olarak alınabilecek vergi de bulunmamaktadır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 55’inci maddesinin birinci fıkrasında, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı, 58’inci maddesinin birinci fıkrasında da, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zaman aşımına uğradığı iddialarıyla, söz konusu ödeme emrinin iptali istemiyle dava açabileceği belirtilmiştir.
Uyuşmazlık konusu olayda; her ne kadar, davacı Şirket hakkında alınan para cezası kararına vaki itirazın süre aşımı nedeniyle reddi üzerine, para cezası kesinleşerek ödeme emri ile takip edilecek bir kamu alacağı haline gelmiş ise de; gümrük vergisine tabi olmayan fazla çıkan ithale konu eşyadan dolayı, para cezası alınması yukarıda açıklanan hukuki duruma aykırıdır.
Bu duruma göre; davacı Şirket tarafından ileri sürülen muafiyet iddiasının, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 18.11.1988 günlü, E:1988/113; K:1988/129 ve 19.6.1987 günlü, E:1987/7; K:1987/19 sayılı kararlarında da kabul edildiği üzere, 6183 sayılı Kanunun 58’inci maddesinin yukarıda sözü edilen fıkrasında yer alan “böyle bir borcun olmadığı” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden, ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolundaki mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 24.2.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.