Danıştay Kararı 7. Daire 2000/9701 E. 2003/5068 K. 16.12.2003 T.

7. Daire         2000/9701 E.  ,  2003/5068 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2000/9701
Karar No : 2003/5068

Temyiz İsteminde Bulunan: Akdeniz Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : … Limited Şirketi
İstemin Özeti : Muhteviyatı itibarıyla gerçek dışı belge düzenlemek suretiyle komisyon geliri elde edildiğinden bahisle komisyon geliri üzerinden; ayrıca, muhteviyatı itibarıyla gerçek dışı belge kullanıldığı ve defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmeyerek vergi zıyaına yol açıldığından bahisle katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle, inceleme raporuna dayanılarak, 1996 yılının Nisan dönemi için, davacı Şirket adına katma değer vergisi salınması ile kaçakçılık ve ağır kusur cezası kesilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; dosyanın incelenmesinden; davacı Şirketçe düzenlenen faturaların gerçek hizmet ifasına dayandığı sonucuna ulaşıldığından, dava konusu işlemin, komisyon gelirine isabet eden kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı; ancak, muhteviyatı itibarıyla gerçek dışı belge kullandığı, defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmediği açık olan davacının katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesi suretiyle salınan vergiye ilişkin kısmının yerinde olduğu; ancak, olayda kusur cezası uygulanması icap ettiği; bu cezayı aşan kısmının ise hukuka aykırılık taşıdığı gerekçesiyle, dava konusu işlemi kısmen iptal eden, kısmen de davayı reddeden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının iptale ilişkin hüküm fıkrasının; dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’nun Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddeye yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; muhteviyatı itibarıyla gerçek dışı belge düzenleyerek komisyon geliri elde ettiğinden bahisle ve ayrıca, muhteviyatı itibarıyla gerçek dışı belge kullanarak ve defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmeyerek vergi zıyaına yol açtığından dolayı katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle, inceleme raporuna dayanılarak, davacı Şirket adına katma değer vergisi salınmasına, kaçakçılık ve ağır kusur cezaları kesilmesine ilişkin işlemi kısmen iptal eden, kısmen de davayı reddeden mahkeme kararının iptale ilişkin hüküm fıkrasının bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3’üncü maddesinin (B) fıkrasında,vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; gerçek mahiyetin, yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği; vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan tanık ifadesinin, ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfetinin bunu iddia edene ait olduğu düzenlemesi yer almıştır.
Bu düzenlemeye göre; belgelerin ve defter kayıtlarının vergi kanunlarında ve bu kanunların vermiş olduğu yetkiye dayanılarak yürürlüğe konulan idari düzenlemelerde öngörülen biçimsel kurallara uygun bulunması ve belgelerin temsil ettiği vergiyi doğuran olayla ilgili diğer biçimsel işlemlerin noksansız yerine getirilmiş olması; örneğin, mükellefiyet tesisi, belge bastırma izni alınması, sevk irsaliyesi düzenlenmesi, çek verilmesi, borsa tescili gibi işlemlerin yapılması, düzenlenen belgelerin ve bu belgelere dayanılarak gerçekleştirilen defter kayıtlarının vergilendirme muamelelerine esas alınması için yeterli değildir. Ayrıca; söz konusu biçimsel işlemlerin, vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyeti ile uyumlu olması da gereklidir.
Vergilendirmeye esas alınan belge ve kayıtların gerçek mahiyetle uyumlu olduğunun söylenebilmesi ise; biçimselliklerinin ötesine geçilerek, belgeyi düzenleyenin iştigal konusu, satmış göründüğü emtia veya yapmış olduğu hizmet bakımından organizasyonu, ekipmanı, işin gerektirdiği sayıda işçinin olup olmadığı, emtia alımlarının gerçekliği, alım-satım için zorunlu veya bu işlemlerin doğal sonucu olan diğer işlemlerin gerçekleştirilme biçimi, ekonomik durumu ile vergilendirme döneminde yapmış göründüğü işin hacmi arasındaki ilişki, kredi kullanıp kullanmadığı, vergi ödevlerinin yerine getirilmesindeki özen gibi unsurlardan hareketle yapılacak inceleme sonuçlarının, ortada gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifası olduğunu göstermesine bağlıdır.
Olayda, davacı Şirketin herhangi bir iş organizasyonu bulunmadığından, çok sayıda dersaneye yapmış göründüğü bakım, temizlik, cila, onarım, boya ve badana işlerini gerçekleştirmiş olması olanaksız bulunduğu gibi, bu işlem için gerekli tahsilat ile gider ödemelerinin, banka aracılığına başvurulmadan gerçekleştirilmiş olmasının da normal ve mutad olanla uyuşmadığı; öte yandan, defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmeyen; esasen, defterlerinde kayıt olmadığı da yetkilisinin ifadesiyle sabit bulunan; yapmış olduğu yüksek ciro ve iş yoğunluğuna karşın zarar etmiş görünen ve katma değer vergileri devreden davacı şirketin, herhangi bir belgeye dayalı olmaksızın dershanelere yapmış göründüğü işlerin başkalarına yaptırıldığı iddiasının da inandırıcı olmadığı; ayrıca, Şirket yetkilisinin, iş yaptırdıkları işletmeden alamadıkları faturaları %50 oranında fazla tutarlarla başkalarından aldıkları yolundaki ifadesi ile Şirketin zarar beyanı ve katma değer vergisi devrinin birbiriyle uyuştuğu; başka anlatımla, iş yapmadan fatura düzenleyip veren bu şirketin hesaplarını dengelemek ve hizmet yapmadan vermiş olduğu faturalar dolayısıyla vergi yükü çıkmasını önlemek amacıyla gerçek dışı fatura kullanma yoluna gittiği, dava dosyası ile Dairemizin E:2002/3607 sayılı dosyasındaki bilgi ve belgelerden anlaşılmış olup; bu tespitler, anılan fatura tutarları karşılığında gerçek bir hizmet ifasının olmadığını, faturaların, belli bir bedel karşılığı, mahiyetleri itibarıyla gerçek dışı olarak düzenlendiklerini açıkça ortaya koyduğundan; davacı hakkında komisyon geliri üzerinden yapılan tarhiyatta ve kesilen cezada kanuna aykırılık görülmemiştir.
Temyiz isteminin, dava konusu işlemin, davacı Şirketin indirimlerinin reddi suretiyle salınan katma değer vergisi üzerinden kesilen ağır kusur cezasına ilişkin kısmına gelince;
213 sayılı Vergi Usul Kanununun, olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan, Mükerrer 347’nci maddesinin ilk fıkrasında, ağır kusur; mükellef veya sorumlu tarafından verilmesi gereken vergi beyannamelerinde toplamı 345.600.000.- liradan az olmamak üzere, beyannamede yazılı vergi matrahının %10’unu geçen bir miktarın noksan bildirilmesi suretiyle vergi zıyaına sebebiyet verilmesi hali olarak tanılanmıştır.
Bu hükümden, vergi matrahının %10’unu geçen miktarının eksik bildirilerek vergi zıyaına sebebiyet verilmesinin, ağır kusur cezası kesilmesini gerektireceği anlaşılmaktadır. Olayda da, davacı Şirketin bir kısım alışlarında sahte belge kullandığı ve defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmediği, böylece, beyannamede yazılı vergi matrahının %10’undan fazla katma değer vergisi zıyaına neden olduğu açıktır. Bu yüzden; olayda ağır kusur cezası kesilmesi, anılan hükmün gereğidir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne mahkeme kararnın iptale ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, bozma kararı üzerine yeniden verilecek kararla yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına 16.12.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.