Danıştay Kararı 7. Daire 2000/709 E. 2000/3461 K. 23.11.2000 T.

7. Daire         2000/709 E.  ,  2000/3461 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 2000/709
Karar No: 2000/3461

Temyiz İsteminde Bulunan : … Mal Müdürlüğü
Karşı Taraf : …
İstemin Özeti : Davacı adına, ikrazatçılık yaptığından bahisle 1997 yılının muhtelif dönemleri için kaçakçılık cezalı olarak salınan banka ve sigorta muameleleri vergilerini; dosyanın incelenmesinden, nakliyecilik faaliyetinde bulunan davacının ikrazatçı olduğuna ilişkin ihbarda bulunan kişinin icra takibine konulmuş tek bir senedinin olduğu ve davacı ile aralarında husumet bulunduğu, icra takibine konu olan ve davacının alacaklı olduğu senetlerin borçlularının ifadelerine başvurulmadığı, dolayısıyla bu senetlerin ticari bir ilişki dışında düzenlendiğinin kanıtlanamadığı, bir kişinin ise davacı ile aralarında ticari ilişki bulunduğunu kabul ettiği, hesaplanan faiz miktarlarının çok yüksek olduğu hususlarının anlaşıldığı, bu itibarla davacının ikrazatçılık faaliyetinde bulunarak faiz geliri elde ettiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle kaldıran, … İkinci Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; vergi inceleme raporuna istinaden tesis edilen işlemde isabetsizlik bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemleri reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: İhtilaf, mükellefe tarh ve tebliğ edilen kaçakçılık cezalı banka ve sigorta muameleleri vergisi aleyhine açılan dava üzerine tarhiyatı terkin eden … İkinci Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması talebine ilişkindir.
6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 3297 sayılı Kanunla ve 2447 sayılı Kanunla değişik 28’inci maddesinin 2’nci fıkrası “Bankerlerin yapmış oldukları banka muamele ve hizmetleri dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar (kendileri veya başkaları hesabına menkul kıymet alıp satmayı, alım-satıma tavassut etmeyi veya alıp sattıkları menkul kıymet karşılığı borçları ödemeyi taahhüt etmeyi meslek haline getirenlerin, bu faaliyetleri dolayısıyla lehlerine kalan paralar ile mevduat faizi vermek veya sair adlarla faiz ve benzeri menfaatler sağlamak üzere devamlı olarak para toplama işiyle uğraşanların topladıkları paralara sağladıkları gelir ve menfaatler üzerinden komisyon, ücret, hizmet karşılığı gibi adlarla aldıkları paralar dahil) banka muameleleri vergisine tabidir.
2279 sayılı Kanuna göre ikraz işleriyle uğraşanlarla ikinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanlar bu Kanunun uygulanmasında banker sayılırlar” hükmünü amir bulunmaktadır.
Davacı mükellef hakkında vaki faizcilik yaptığı yolundaki şikayetler üzerine yapılan vergi incelemeleri sonunda tanzim edilen vergi inceleme raporu ve vergi tekniği raporları ile davacı mükellefin 1994 yılından 1998 yılına kadar ismen tespit edilen kişilere faiz ile borç para vermek suretiyle faiz geliri elde ettiği halde bu geliri üzerinden vergi ödemediğinin tespit edilmesi sebebiyle, tespit edilen bu matrah üzerinden tarh ve tebliğ edilen kaçakçılık cezalı banka ve sigorta muameleleri vergisi aleyhine açılan dava üzerine, dava konusu kaçakçılık cezalı banka ve sigorta muameleleri vergisi tarhiyatını terkin eden … İkinci Vergi Mahkemesi kararı, mükellefin ismen tespit edilen kişilere faiz karşılığı kaçar lira borç para verdiği tespit edilmesine rağmen kaçakçılık cezalı banka ve sigorta muameleleri vergisi tarhiyatının terkin edilmesi 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 2365 sayılı Kanunla değişik 3’üncü maddesi B bendi amir hükmü ile 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 2447 sayılı Kanunla değişik 28’inci maddesi 2’nci fıkrası amir hükmüne ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesi hükmüne aykırı bulunduğundan, temyiz talebinin kabulü ile … Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; 1997 yılında birden fazla şahsa faiz karşılığı borç para vermek suretiyle ikrazatçılık yaptığından bahisle davacı adına banka ve sigorta muameleleri vergisi salınması, ayrıca kaçakçılık cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davada vergi mahkemesince verilen kararın bozulması istemine ilişkindir.
6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında; 2279 sayılı Kanuna göre ikraz işleriyle uğraşanlarla, ikinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanların, bu kanunun uygulanmasında banker sayılacakları hükme bağlanmıştır.
Günün ekonomik şartları göz önünde tutulduğunda, aralarında yakın akrabalık veya iş münasebeti bulunmayan kimseler arasında karşılıksız borç para alınıp verilemeyeceği ve bir takvim yılında birkaç kişiye veya bir kişiye birden çok yıllarda borç para verilmesinin ikrazatçılık sayılacağı ve elde edilen faizin banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi tutulması gerekeceği hususu, Dairemizin süregelen içtihatlarındandır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 2365 sayılı Kanunla değişik 3’üncü maddesinin B fıkrasında da, vergilendirmede vergiyi doğuran olayın ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin, yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği; ancak, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutat olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu hükme bağlanmıştır.
Vergi mükellefleri bakımından, normal ve mutat durum, mükellefiyetle ilgili olarak yapılan tüm hasılat ve giderlerin Vergi Usul Kanununda ve bu Kanununun vermiş olduğu yetkiye dayanılarak yapılan idari düzenlemelerde öngörülen belgelerle tevsik edilmesidir.
Olayda, ikrazatçılık faaliyetinde bulunduğu kabul edilmek suretiyle davacı adına yapılan cezalı tarhiyatın kaldırılması istemiyle açılan davada, davacı tarafından, bu kimselerle arasındaki ilişkinin ticari olduğu ileri sürülmüş, mahkemece de bu doğrultuda hüküm tesis edilmişse de; ticari ilişki nedeniyle düzenlendiği iddia olunan senetlerin davacının kayıtlarına ticari alış veriş olarak kaydedilip kaydedilmediği, ayrıca ilgili yıl kazancının tespitinde dikkate alınıp alınmadığı hususları araştırılmadan, verilen kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 23.11.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.