Danıştay Kararı 7. Daire 2000/6739 E. 2002/2295 K. 06.06.2002 T.

7. Daire         2000/6739 E.  ,  2002/2295 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 2000/6739
Karar No: 2002/2295

Temyiz İsteminde Bulunan: Hitit Vergi Dairesi Başkanlığı
Karşı Taraf : … Dış Ticaret Pazarlama ve Temsilcilik Anonim Şirketi
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : Aralık/1996 ve Ocak/1997 dönemleri için, ihracat istisnası nedeniyle indiremediği katma değer vergisinin iade edilmesi isteminde bulunan davacı Şirketin, yeminli mali müşavirlik katma değer vergisi iadesi tasdik raporuna göre, Aralık/1996 dönemi için iade hakkı bulunmakla birlikte, Ocak/1997 dönemi için ödenmesi gereken katma değer vergisi borcu bulunduğundan bahisle, verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesinden dolayı gecikme faizi hesaplanmasına ve kusur cezası kesilmesine ilişkin işlemleri; yeminli mali müşavirlik katma değer vergisi iadesi tasdik raporu uyarınca Aralık/1996 döneminde 4.760.079.019.- lira katma değer vergisi iade alacağı, Ocak/1997 döneminde ödenmesi gereken 1.214.106.438.- lira katma değer vergisinden 3.545.972.581.- lira fazla olan davacı Şirketin mahsup talebinin, davalı idare tarafından her zaman için yerine getirilebileceği dikkate alındığında, olayda, vergi zıyaının bulunmadığı ve geç ödemeden dolayı gecikme faizi uygulanmasını gerektiren bir durumun söz konusu olmadığı gerekçesiyle iptal eden … … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; yeminli mali müşavirlik tasdik raporuna göre düzeltme beyannamesi veren davacı Şirketin, vergi zıyaına neden olması ve vadesinden sonra ödeme yapması sebebiyle kesilen kusur cezasında ve tahakkuk ettirilen gecikme faizinde yasal aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesinin 1’inci fıkrasında; ikmalen, re’sen veya idarece tarh olunan vergiler taksit zamanlarından evvel tahakkuk etmişse taksit süresi içinde, taksit süreleri kısmen veya tamamen geçtikten sonra tahakkuk etmişse, geçmiş taksitlerin tahakkuk tarihinden başlayarak bir ay içinde ödeneceği; aynı maddenin 3’üncü fıkrasının (a) bendinde, dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar geçen süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında faiz uygulanacağı; anılan Kanunun 341’inci maddesinde de, vergi zıyaı mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamamında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade edeceği, şahsi, medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya sair suretlerle verginin noksan tahakkuk ettirilmesi veya haksız yere geri verilmesine sebebiyet verilmesinin de vergi zıyaı hükmünde olduğu; yukarıdaki fıkralarda yazılı hallerde verginin sonradan tahakkuk ettirilmesinin veya tamamlanmasının veyahut haksız iadenin geri alınmasının ceza uygulanmasına mani teşkil etmeyeceği de açıklanmış; söz konusu 213 sayılı Kanunun vergilendirme döneminde yürürlükte bulunan 348’inci maddesinde ise, kusurun, kaçakçılık ve ağır kusur sayılan haller dışında herhangi bir suretle vergi zıyaına sebebiyet verilmesi olduğu hükümlerine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı Şirketin davalı Vergi Dairesi Müdürlüğüne müracaatla, ihracat istisnası nedeniyle indirim konusu yapamadığı Aralık/1996 döneminde, 24.750.000.- ; Ocak/1997 döneminde ise, 318.117.143.- lira katma değer vergisinin iadesini istediği; bu istemi dolayısıyla düzenlenen 14.10.1998 günlü ve … sayılı yeminli mali müşavirlik katma değer vergisi iadesi tasdik raporuna göre, davacı Şirketin Aralık/1996 döneminde iade hakkı bulunmakla birlikte, Ocak/1997 döneminde de, 1.214.106.438.- lira ödenmesi gereken katma değer vergisi borcu bulunduğu; rapordaki bu tespit uyarınca, Ocak/1997 dönemi için … gününde düzeltme beyannamesi verildiği; bunun üzerine, verginin zamamında tahakkuk etirilmemesi suretiyle vergi zıyaına sebebiyet verildiğinden bahisle, kusur cezası kesilerek, verginin normal vade tarihi olan 25.2.1997 tarihinden itibaren gecikme faizi hesaplanıp, tahakkuk ettirildiği; söz konusu işlemlerin, Vergi Mahkemesince, temyize konu kararla iptal edildiği anlaşılmaktadır.
Buna göre; davacı Şirketin ihracat istisnasını Ocak/1997 de değil, bir önceki dönem olan Aralık/1996’da indirime konu etmesi gerektiği ve, bu nedenle, Ocak/1997 döneminde noksan katma değer vergisi tahakkuk ettirildiği açık bulunduğundan; … gününde verilen düzeltme beyannamesiyle o tarihte tahakkuk ettirilen söz konusu verginin zamanında tahakkuk etirilmemesi sebebiyle, vergi zıya doğmuş bulunmaktadır. Dolayısıyla, kusur cezası kesilmesinden ve Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesi uyarınca normal vade tarihinden, düzeltme beyannamesi verilerek ödendiği tarihe kadar geçen süre için gecikme faizi tahakkuk ettirilmesinde, yasal isabetsizlik bulunmadığından; aksi yolda verilen mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 6.6.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.