Danıştay Kararı 7. Daire 2000/5840 E. 2002/3452 K. 04.11.2002 T.

7. Daire         2000/5840 E.  ,  2002/3452 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 2000/5840
Karar No: 2002/3452

Temyiz İsteminde Bulunan: Kocatepe Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : …
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : Davacı adına, işletmeden çekilen 2 adet iş yeri ile 2 adet daire için beyan edilen kıymetin emsaline nazaran düşük bulunduğundan bahisle, 1997 yılının Aralık dönemi için salınan katma değer vergisine ve kesilen ağır kusur cezasına ilişkin işlemleri; olayda, davalı idarenin işletmeden çekilen iş yerleri ile çocuklara satılan daireler açısından daha yüksek bedelle işletmeden çekilen veya satılan emsal vasıftaki iş yerleri ve dairelerin varlığını somut olarak belirleyemediği; bu durumda salt herhangi bir iş yeri ve dairenin, belli bir bölgede 1995-1997 yıllarında belli bir bedel üzerinden satılabileceği faraziyesi re’sen takdir nedenini teşkil edemeyeceğinden, davacının defter ve belgelerinin ihticaca salih olmadığı sonucuna varılarak salınan vergi ve kesilen cezada hukuka uyarlık bulunmadığı; hesap uzmanının raporda, bir gayrimenkulün değerini, binanın yeri, ait olduğu binanın içindeki konumu, bulunduğu kat, cephelerin yönü gibi faktörlerin etkilediğini belirtmesine karşın, kendisinin dayanak aldığı takdir komisyonu kararında bu sayılanların soyut ifadelerle geçiştirildiği; iş yeri ve dairelerin özellikleri somut olarak ortaya konulmadığı gibi matrah tespitine esas alınan fiyat araştırmasının ne tip ve vasıftaki gayrimenkullere ilişkin olduğunun belirtilmediğinin anlaşıldığı; inceleme elemanı olayın gerçek mahiyetinin tespitine yönelik bir araştırma veya incelemeye girmediğinden ve takdir komisyonunun eksik incelemeyle bulduğu matrah inceleme raporuna tek veri olarak alındığından, eksik incelemeye dayalı olarak salınan vergi ve kesilen cezada bu yönüyle de hukuka aykırılık bulunduğu gerekçesiyle iptal eden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; takdire esas değerin emlak komisyoncuları nezdinde saptandığı; takdir komisyonu kararının genel ve soyut ifadeler içermediği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’un Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; gayrimenkul inşa ve satım işi ile iştigal eden davacının 1996 takvim yılında işletmeden çektiği iki adet iş yeri ile çocuklarının çektiği iki adet daire için beyan ettiği değerin takdir komisyonununca takdir edilen emsal bedellerine nazaran düşük olduğundan bahisle, vergi inceleme raporuna dayanılarak re’sen salınan katma değer vergisine ve kesilen ağır kusur cezasına ilişkin işlemleri iptal eden Vergi Mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 41’inci maddesinin 1’inci fıkrasında; ticari işletmeye dahil gayrimenkullerin, teşebbüs sahibi, eşi ve çocukları tarafından işletmeden çekilmesi, işletme bünyesinde yapılan satış hükmünde sayılmış ve emsal bedeli ile değerlenmesi öngörülmüştür. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 27’nci maddesinin 2’nci fıkrasında da, bedelin emsal bedeline veya emsal ücretine göre açık bir şekilde düşük olduğu ve bu düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple açıklanamadığı hallerde de, matrah olarak emsal bedeli veya emsal ücretin esas alınacağı açıklandıktan sonra, aynı maddenin 3’üncü fıkrasında, emsal bedeli ve emsal ücretin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tespit olunacağı belirtilmiştir.
Emsal bedel, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 267’nci maddesinde, gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlanmış ve bu bedelin sırasıyla; ortalama fiyat , maliyet bedeli ve takdir esasına göre tayin olunacağı açıklanmıştır.
Olayda, davacının çocuklarının çektiği 229.59 metrekare net kullanım alanı bulunan dairelerden her biri için beyan ettiği tutarın katma değer vergisi hariç 1.675.000.000.- lira; iş yerlerinden, kullanım alanı 264.88 metre kare olanı için 1.975.000.000.- ve 298.69 metre kare olanı için ise 2.075.000.000.- lira beyan ettiği; takdir komisyonunun ise dairelerin her biri için 8.400.000.000.- lira; birinci dükkan için 11.500.000.000.- lira; ikinci dükkan için ise 13.000.000.000.- lira emsal bedel takdir ettiği; vergi denetmeni ile yoklama memuru tarafından 8 ayrı emlak komisyoncusu nezdinde düzenlenen tutanaklarda ise, davacının işletmeden çektiği dükkanlarla çocuklarının çektiği dairelerin bulunduğu caddedeki meskenlerin fiyatlarının 4 ila 10 milyar lira, dükkanların metrekare birim fiyatının ise 50 milyon lira ile 1.000.000.000.- lira arasında değiştiği; fiyatların belirlenmesinde, inşaat türü, özellikleri, büyüklüğü, cephesi, ısınma durumunun dikkate alındığı hususlarının saptandığı anlaşılmıştır.
Bu durumda; davacı tarafından sözü edilen gayrimenkuller için beyan edilen değerin, 8 ayrı emlak komisyoncusunun bildirdiği en düşük fiyatın daha da altında olması karşısında, gayrimenkul alım-satımını meslek olarak icra eden emlak komisyoncularının beyanına itibar edilmesi gerekirken, fiyat araştırması yapılan gayrimenkullerin vasıflarının araştırılmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemleri iptal eden vergi mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 4.11.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.