Danıştay Kararı 7. Daire 2000/5707 E. 2002/3840 K. 28.11.2002 T.

7. Daire         2000/5707 E.  ,  2002/3840 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 2000/5707
Karar No: 2002/3840

Temyiz İsteminde Bulunan: Ulus Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : …
İstemin Özeti : Davacının, %7 hisse payı ile ortağı olduğu limited şirketin ödenmemiş vergi borçlarından, hissesi oranına isabet eden kısmının gecikme faiziyle birlikte tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin Nisan/1989 dönemine ilişkin kısmının iptali istemiyle açılan davada; dosyanın incelenmesinden, … Petrol Nakliyat ve Ticaret Limited Şirketi adına yapılan katma değer vergisi tarhiyatlarına ilişkin ihbarnamelerin, anılan Şirketin iş yerinin Ankara’dan, … Sokak … İş Hanı Kat:… …/… adresine taşınması sebebiyle bu adreste tebliğ edilmek üzere Dörtyol Vergi Dairesi Müdürlüğüne gönderildiği; yoklama memurunca mahalle muhtarı nezdinde düzenlenen 27.5.1994 tarihli adres saptama tutanağı ile şirketin söz konusu adreste bulunamaması nedeniyle tebliğ evrakının iade edilmesi üzerine ilanen tebliğ yoluna gidildiğinin anlaşıldığı; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 107’nci maddesi uyarınca tebliğin, memur eliyle yapılmak istenmesi halinde de, tebliğ memurunun yasa ve yönetmeliklerle belirlenmiş olan diğer tebligat usullerine uyması gerektiği; oysa, adres saptama tutanağında, yoklama memurunca, adrese gidilerek binada bulunanlar veya bina yöneticisi nezdinde araştırma yapıldığı yolunda herhangi bir açıklık bulunmadığı gibi 27.5.1994 tarihli tutanakla tebliğin mümkün olmadığının tespitinden sonra ortakların adreslerinin tespitine çalışıldığı; bu hususta düzenlenen 10.6.1994 tarihli yoklama fişinin ise ihtilaflı dönemlerde Şirketin ortağı ve yetkilisi … tarafından imzalandığı; dolayısıyla ihbarnamelerin anılan şahsa tebliğinin mümkün olduğu; nitekim, ödeme emrinin …’a tebliğ edildiği; bu durumda, usulüne uygun tebliğ yapılmadan kamu alacağının kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden, ödeme emri düzenlenmesinde yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emrinin iptali yolunda verilen … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; davacının ortağı olduğu dönemlerle ilgili olarak … Limited Şirketi adına salınan vergilere ilişkin ihbarnamelerin, anılan Şirketin bilinen adresinde tebliğ edilememesi sebebiyle ilanen tebliğ yoluna gidilmesinde ve kesinleştiği halde ödenmeyen vergi borçları nedeniyle davacı adına, 6183 sayılı Yasanın 35’inci maddesi uyarınca ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Olayda, davacının ortağı olduğu Limited Şirket adına yapılan tarhiyatlara ilişkin ihbarnamelerin, Şirketin bilinen adresinde tebliğ edilememesi üzerine ilanen tebliğ yoluna gidilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından, ilanen tebliğin usulsüz olduğu gerekçesine dayalı mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Bu bakımdan; davacı adına düzenlenen ödeme emrinin dava konusu edilen kısmı hakkında, 6183 sayılı Yasanın 35’inci maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde öngörülen sorumluluk sınırı gözetilerek yeniden karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddi ile Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; davacının %7 hisse payı ile ortağı olduğu … Petrol Nakliyat ve Ticaret Limited Şirketi adına, Şubat, Mart ve Nisan/1989 dönemleri için re’sen salınan katma değer vergilerine ilişkin ihbarnamelerin, anılan Şirketin iş yerini Ankara’dan, … Sokak … İş Hanı Kat:2 … /… adresine taşıması sebebiyle, bu adreste tebliğ edilmek üzere Dörtyol Vergi Dairesi Müdürlüğüne gönderildiği, yoklama memurunca mahalle muhtarı nezdinde düzenlenen 27.5.1994 tarihli adres saptama tutanağı ile belirtilen adreste başka bir mükellefin faaliyet gösterdiği; Şirket veya ortaklarının tanınmadığı tespit edilerek tebliğ evrakının iade edilmesi üzerine, 28.12.1994 tarihinde ilanen tebliğ edildiği, vergilerin ilanen tebliği suretiyle kesinleşmesine rağmen ödenmemesi üzerine de, ilgili dönemlerde Şirketin yetkilisi ve ortağı olan davacıdan, hissesi oranına isabet eden kısmının gecikme faiziyle birlikte tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin, bizzat davacıya tebliğ edildiği; davanın da söz konusu ödeme emrinin Nisan/1989 dönemine ilişkin kısmının iptali istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 93’üncü maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği; 102’nci maddesinde de, tebliğ olunacak evrakı muhtevi zarfın posta idaresince muhatabına verileceği ve keyfiyetin muhatap ile posta memuru tarafından taahhüt ilmühaberine tarih ve imza konulmak suretiyle itespit olunacağı; muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde, posta memurunun, durumu zarf üzerine yazacağı ve mektubun posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderileceği; aynı maddenin son fıkrasında da, bu işlemlerin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyetin taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz’edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit olunacağı; 103’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında ise, muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse tebliğin ilan yoluyla yapılacağı; 107’nci maddesinde Maliye Bakanlığının tebliğleri posta yerine memur vasıtasıyla da yaptırmaya yetkili olduğu, bu madde hükmünün uygulanmasında da bu kısımdaki tebliğ esaslarına uyulacağı hükümlerine yer verilmiştir.
Olayda da; ödeme emrine konu vergilere ilişkin ihbarnamelerin, … Limited Şirketinin bildirdiği yeni adreste tebliğ edilmek üzere gönderildiği halde, bu adreste başka bir mükellefin faaliyet gösterdiği, Şirketin yetkilisi ve ortaklarının tanınmadıklarının, yoklama memurunca mahalle muhtarı nezdinde düzenlenen 27.5.1994 tarihli tutanakla tespit edilerek tebliğ evrakının iade edilmesi nedeniyle anılan Şirket açısından ilanen tebliğ koşullarının gerçekleştiğinin kabulü gerekmekte olup, söz konusu vergilerin, ait oldukları dönemlerde … Limited Şirketinin ortağı ve yetkilisi olmakla birlikte, 28.1.1992 tarihi itibarıyla Şirketteki hak ve hisselerini devrederek ayrılan; dolayısıyla, ihbarnamelerin tebliği aşamasında anılan Şirketin ortağı veya yetkilisi olmayan davacıya Şirket adına salınan vergilere ilişkin ihbarnamelerin tebliği yoluna gidilmemesi de yerindedir. Bu duruma göre; ilan yoluyla yapılan tebliğde yukarıda anılan yasa hükümlerine aykırılık bulunmadığından, ilanen tebliğin usulsüz olduğu gerekçesine dayalı mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Öte yandan; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Usulü Hakkında Kanunun 35’inci maddesinin kamu alacağının doğduğu tarihte yürürlükte bulunan şeklinde, limited ortaklıkların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vazettikleri veya vaz’ını taahhüt eyledikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve Kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacakları hükme bağlanmıştır.
Anılan yasa hükmüne göre; limited şirketin ödenmemiş ve şirketten tahsil olanağı bulunmayan vergi borçlarından dolayı ortakların şirkete koydukları veya taahhüt ettikleri sermaye miktarında sorumlu oldukları halde; davacının, ortağı olduğu Limited Şirketin ödenmemiş ve Şirketten tahsil olanağı bulunmayan vergi borçlarından, sözü edilen yasa hükmüne aykırı olarak hisse payı oranına isabet eden kısmından sorumlu tutulduğu, dosyadaki belge ve bilgilerden anlaşılmaktadır.
Ayrıca; dava dilekçesinde, ödeme emrinin, Nisan/1989 dönemiyle ilgili katma değer vergisi ile gecikme faizi miktarları açıkça belirtilerek bu kısmın iptalinin istenildiği; Şubat ve Mart/1989 dönemlerinin ise dava konusu edilmediği halde, Vergi Mahkemesince Usul Hukukunun taleple bağlı olma ve istenilenden fazlaya hükmedilemeyeceği ilkesine aykırı olarak, ödeme emrinin tümünün iptali suretiyle, Şubat ve Mart/1989 dönemlerinin de karara bağlanmasında isabet bulunmamıştır.
Bu durumda; Vergi Mahkemesince yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına 28.11.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.