Danıştay Kararı 7. Daire 2000/490 E. 2000/2687 K. 10.10.2000 T.

7. Daire         2000/490 E.  ,  2000/2687 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 2000/490
Karar No: 2000/2687

Temyiz İsteminde Bulunan: … Holding A.Ş.
Karşı Taraf : Gazikent Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : Davacı şirket adına vergi zıyaı cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davayı; dosyanın incelenmesinden, sermaye artırımına ilişkin kararı Ticaret Sicili Gazetesi’nde 5.1.1999 tarihinde yayımlanan davacı şirket adına damga vergisinin yasal süresinde ödenmemesi nedeniyle damga vergisi salındığı ve vergi zıyaı cezası kesildiğinin ve bu davada vergi zıyaı cezasının dava konusu edildiğinin anlaşıldığı, olayda, davacı şirket tarafından ihbarnamenin düzenlendiği tarih olan 4.6.1999 tarihinde pişmanlıkla beyanname verildiğinden bahisle vergi zıyaı cezası kesilemeyeceği ileri sürülmekte ise de; damga vergisinin sermaye artışı ile ilgili kararın Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımından itibaren üç ay içinde vergi dairesine yatırılması gerektiği açık olup, şirketlerin sermaye artışına ilişkin kararları üzerinden hasaplanan damga vergisi, beyana tabi vergiler arasında sayılmadığından; davacının pişmanlık hükümlerinden yararlandırılmamasında ve vergi zıyaı cezası kesilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddeden, … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; damga vergisinin pişmanlık zammıyla birlikte ödenmesi talebinin vergi dairesince kabul edilmediği, damga vergisinin beyana dayalı bir vergi olduğu, vergi dairesinin olayı pişmanlık dilekçeleri üzerine öğrendiği, gecikme zammı ile yetinilmesi gerekirken vergi zıyaı cezası kesilmesinde isabet bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’un Düşüncesi: Olayda, ihtilaf konusu damga vergisi davacı şirketin bildirimi üzerine ödenecek bir vergi olduğundan, bu verginin Vergi Usul Kanununun 371’inci maddesinde sözü edilen beyana dayanan vergilerden olduğunun kabulü zorunludur.
Bu itibarla, sermaye artırımına ilişkin damga vergisi beyannamesini kanuni süresinden sonra pişmanlık dilekçesi ile birlikte veren davacı şirket tarafından, pişmanlık hükümlerinden yararlanabilmek için Vergi Usul Kanununun 371’inci maddesinde sayılan şartların yerine getirilip getirilmediği hususu araştırılmak suretiyle buna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Mükellef şirketin sermaye artırımına ilişkin damga vergisi beyannamesini vermediği için tarh ve tebliğ edilen vergi zıyaı cezası aleyhine açılan davayı reddeden … Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması talep edilmektedir.
Vergi dairesince yapılan inceleme neticesinde 4.6.1999 tarihinde tanzim edilen ceza ihbarnamesi için yine aynı 4.6.1999 tarihinde pişmanlık dilekçesi verilmesi 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 371’inci maddesinin 4369 sayılı Kanunla değişik 2’nci fıkrasının ” Haber verme dilekçesinin yetkili memurlar tarafından mükellef nezdinde herhangi bir vergi incelemesine başlanıldığı veya olayın takdir komisyonuna intikal ettirildiği günden evvel, kaçakçılık suçu teşkil eden fiillerin işlendiğinin tespitinden önce verilmiş ve resmi kayıtlara geçirilmiş olması gerekir.” amir hükmü gereğince geçerli bulunmadığı cihetle davayı reddeden … Vergi Mahkemesi kararı sonucu itibarıyla yerinde bulunduğundan, hukuki mesnedi bulunmayan temyiz talebinin reddi ile … Vergi Mahkemesi kararının tasdiki gerekeceği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu, 5.1.1999 günlü Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilen sermaye artırımına ilişkin olup, 488 sayılı Kanunda öngörülen ödeme süresi geçirildikten sonra, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 371’inci maddesi hükmü uyarınca pişmanlıkla ödenmek istenen damga vergisi için, davacının pişmanlık hükümlerinden yararlandırılmaması suretiyle vergi zıyaı cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkin bulunmaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 371’inci maddesinde; beyana dayanan vergilerde vergi zıyaı cezasını gerektiren kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber veren mükelleflere maddede yazılı kayıt ve şartlarla vergi zıyaı cezası kesilmeyeceği açıklanmıştır. Maddeye göre beyana dayanan vergilerden kasıt; mükellefinin bildirimi üzerine, bu bildirimde yer alan bilgilere dayanılarak tarh, tahakkuk ve tahsil edilen vergilerdir. Bu anlamda; Damga Vergisi Kanununun 22’nci maddesinin (a) bendinde, anonim, kooperatif, eshamlı komandit ve limited şirket mukavelenamelerinin veya bunların sermaye artışlarıyla, süre uzatmaları hakkındaki kararların tescil ve ilanı tarihinden itibaren 3 ay içinde vergi dairesine ödeneceği belirtilen damga vergisinin de, ödemenin öncelikle bu bildirimi gerektirmesi nedeniyle beyana dayalı bir vergi türü olarak kabulü gerekir. Nitekim, 17.10.1975 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 8 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 1’inci maddesinde, damga vergisinin bir gider ve istihlak vergisi niteliği taşıdığı ve umumi muamele vergileri grubuna dahil olduğu, bu vergiye ait beyanname veya bildirimlerin, mükellefler veya sorumluları tarafından, 488 sayılı Kanunda öngörülen süreler içerisinde vergi dairesine verilmemesi halinde, 213 sayılı Kanunun 352’nci maddesinde belirtilen cezaların uygulanacağı; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 371’inci maddesindeki şartların tahakkuku halinde, mükellef veya sorumluların pişmanlık ve ıslah taleplerinin yerine getirilmesinin uygun olacağı yolunda yapılan açıklamalar da bunu doğrulamaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; sermaye artırımına ilişkin kararı 5.1.1999 günlü Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilen davacı şirket tarafından, damga vergisi beyannamesinin, kanuni süresinden sonra 4.6.1999 günlü pişmanlık dilekçesi ile birlikte posta yoluyla vergi dairesine gönderildiği; davalı vergi dairesi tarafından ise, yine 4.6.1999 tarihini taşıyan ihbarnameyle damga vergisi salındığı, vergi zıyaı cezası kesildiği ve bu ihbarnamenin 11.6.1999 tarihinde davacı şirkete tebliği üzerine açılan davada, mahkemece, şirketlerin sermaye artışına ilişkin kararları üzerinden hasaplanan damga vergisi, beyana tabi vergiler arasında sayılmadığından; davacının pişmanlık hükümlerinden yararlandırılmamasında ve vergi zıyaı cezası kesilmesinde isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, mahkemece, dava hakkında davacı şirket tarafından 213 sayılı Kanunun 371’inci maddesi hükmünden yararlanabilmek için gerekli şartların yerine getirilip getirilmediği hususu araştırılarak, buna göre karar verilmesi gerekirken; yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 10.10.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.